bedirhan.
Aktif Üyemiz
KURAN'I KERİM TEFSİRİ
(ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR)
60-MÜMTEHİNE:
1. "Ey iman edenler! Benim de düşmanım sizin de düşmanınız olan kimseleri dost edinmeyin." Bu âyetin iniş sebebi Hatib b. Ebi Belte'a'nın bir mektubu olmuştur. Bu konuda tefsir ve hadis kitablarında zikredilen rivayetlerin özeti şöyledir: Resulullah (s.a.v) Mekke fethine hazırlık yaptığı sırada halk arasında bunun Hayber (yahut Huneyn) için bir hazırlık olduğu haberi yayılmış, fakat Hz. Peygamber sahabilerden bazılarına maksadının Mekke olduğunu gizlice söylemişti. Hatib b. Ebi Belte'a da bunlardandı. Abdulmuttalib oğullarından birinin azadlısı olan Sare adındaki bir kadın Mekke'den Medine'ye Hz. Peygamber'in yanına gelmişti. Resulullah ona, "Müslüman olarak mı geldin?" dedi. Kadın, "Hayır." diye cevap verdi. Sonra ona, "Muhacir olarak mı geldin?" dedi. Kadın buna da "Hayır." diye mukabelede bulundu. Bunun üzerine Hz. Peygamber, "O halde niçin geldin?" dedi. Kadın, "Sahib, efendi ve aşiret sizsiniz. Benim efendilerim gittiler ben de şiddetli yoksulluğa düştüm." dedi. Kadını dinledikten sonra Resulullah (s.a.v) ona yardımda bulunmak üzere Abdulmuttalib oğullarını teşvik etti. Böylece onu giydirdiler, kuşattılar, erzak tedarik ettiler ve yolcu etmek üzere hazırladılar. Hatib b. Ebi Belte'a da kadının yanına varıp ona on dinar vermiş, bir aba giydirmiş ve Mekke halkına hitaben yazmış olduğu gizli bir mektubu da onunla göndermişti. Kadın yola çıktıktan sonra Cibril gelip durumu Peygamber'e haber verdi." Bunu Buhârî, Müslim Tirmizî ve diğer kaynaklar çeşitli yollarla Hz. Ali (r.a.)'den şöyle rivayet etmişlerdir:
"Hz. Ali demiştir ki, "Resulullah (s.a.v) benimle Zübeyr ve Mikdad'ı gönderdi bize "Hemen gidin, ta Ravza-i Hah'a kadar varın, orada bir zaine (yani hevdec içinde yolcu bir kadın) vardır, onda bir mektub bulunmaktadır. Çabuk o mektubu alıp bana getirin." dedi. Hemen çıktık, atlarımızı koşturarak tam Ravza'ya vardık. Bir de baktık ki, zaine'nin yanındayız. Ona, "Mektubu çıkar." dedik, "Bende mektub yok." dedi. "Ya mektubu çıkarırsın, yahut elbiselerini soyunursun." dedik. Bunun üzerine kadın ıkasından, yani saç bağından (İbnü Cerir ve İbnü Asakir'deki rivayetlerin bazısında hüczesinden, yani uçkurluğundan diğer bazısında da ön tarafından) çıkardı. Biz de mektubu alıp Hz. Peygamber (s.a.v)'e getirdik. Bu mektubunda o, "Hatib b. Ebî Belte'a'dan Mekke Müşrik halkına" diyor ve onlara Hz. Peygamber (s.a.v)'in bazı işlerini haber veriyordu. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), "Bu ne ey Hatib?" dedi. O da, "Acele buyurma ey Allah'ın Resulü! ben Kureyş'e nisbet edilmiş bir kişiyim, kendilerinden değilim. Beraberinizde olan Muhâcirler'in onlara akrabalıkları vardır. Mekke'deki ailelerini ve mallarını o sebeple korurlar. Benim ise içlerinden birine neseb cihetiyle münasebetim olmadığı için yakınlarımı korumalarına bir vesile olmak üzere, onlara bir iyilik yapmak istedim. Yoksa bunu ne bir küfür, ne dinimden irtidat, ne de müslüman olduktan sonra küfre rıza maksadıyla yapmadım." dedi. Resulullah da, "O, dosdoğru söyledi." buyurdu. Hz. Ömer (r.a) "Ya Resulullah! bana müsaade buyur boynunu vurayım." dedi. Resulullah da buyurdu ki: "O, Bedir'de bulundu, ne bilirsin; Allah Teâlâ'nın Bedir ehli hakkında bildiği var ki, "Onlara dilediğinizi yapın, ben sizi mağfiret ettim." buyurdu. Bunun üzerine âyeti nazil oldu." Buharî, bu rivayette tabirini zikretmemiş, ancak bazı rivayetlerde tabirinin hadisten mi, yoksa ravilerden Amr b. Dinar'ın sözü mü olduğunu "bilmiyorum" diyerek rivayet etmiş, bu yüzden âyeti nazil oldu." sözünden bir veya bir kaç âyetin mi, yoksa bütün sûrenin mi kasdedildiğini kestirememiştir. Aynı şekilde Müslim de bu hadiste yok demiş, fakat bazı rivayetlerde bulunduğuna da işaret etmiştir. İbnü Cerir, yukarıda anlatılan hadise üzerine sûrenin baş tarafındaki âyetlerin nazil olduğunu ifade ederek bir kaç rivayeti nakletmiştir. Bu rivayetler şunlardır:
1- Habib b. Sabit'ten ,
2- Muhammed b. Sa'd'den
3- Mücâhid'den
4- Süfyân'dan
5- Muhammed b. İshak'tan
6- Zühri'den
Daha önce de geçtiği üzere bu gibi yerlerde tabiri, bir kıssaya kadar birkaç âyeti içini alabileceğinden, buradaki rivayetlerin tamamı, tabirinin, sûrenin başındaki bir bölümü, bir kıssayı teşkil eden âyetler mânâsına olduğunu ifade ettiği için Taberi, "Sûrenin baş tarafındaki âyetler" demiştir. Mânâ itibariyle bu kıssa, veya veya fâsılalarından herhangi biri olabilirse de, tamamının e kadar olması daha uygundur. Böylece bundan sonraki âyetlerin inişine sebeb, başka bir hadisenin olması gerekir. Nitekim o konudaki rivayetler de nakledilecektir. Fakat Tirmizî mektub hakkındaki Hz. Ali hadisini rivayet ettikten sonra yerine "bu sûre nazil oldu" diye açıkça ifade ederek, söz konusu hadiseyi, bütün sûrenin nüzul sebebi olarak göstermiş ve bu hadis için "hasenun sahihun" tabirini kullanmıştır. Ebu Hayyân da el-Bahru'l-Muhit'de, "Bu sûre Medenî'dir ve Hatib b. Ebi Belte'a sebebiyle indirilmiştir." demekle bunu tercih etmiştir. Müfessirlerin çoğu, mutlak mânâda söz etmişlerdir. Yani "Söz konusu âyet, Hatib b. Ebi Belte'a hakkında nazil oldu." deyip hadiseyi nakletmekle yetinmişlerdir ki, nakledilen bu rivayet, hem bu âyetin hem sûrenin tamamının nüzul sebebi olabilir. Muhacirlerden ve Bedir ehlinden olan Hâtib'in vâlidesi, oğulları ve kardeşleri Mekke'de kalmış, mektub sebebiyle korumak istediği de onlar olmuştu. Mektubun muhtevasını, Alûsî bazı rivayetlere göre şöyle nakletmiştir: "Yani haberiniz olsun Resulullah (s.a.v) size doğru gece gibi bir ordu ile yöneldi ki sel gibi akıyor.
(ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR)
60-MÜMTEHİNE:
1. "Ey iman edenler! Benim de düşmanım sizin de düşmanınız olan kimseleri dost edinmeyin." Bu âyetin iniş sebebi Hatib b. Ebi Belte'a'nın bir mektubu olmuştur. Bu konuda tefsir ve hadis kitablarında zikredilen rivayetlerin özeti şöyledir: Resulullah (s.a.v) Mekke fethine hazırlık yaptığı sırada halk arasında bunun Hayber (yahut Huneyn) için bir hazırlık olduğu haberi yayılmış, fakat Hz. Peygamber sahabilerden bazılarına maksadının Mekke olduğunu gizlice söylemişti. Hatib b. Ebi Belte'a da bunlardandı. Abdulmuttalib oğullarından birinin azadlısı olan Sare adındaki bir kadın Mekke'den Medine'ye Hz. Peygamber'in yanına gelmişti. Resulullah ona, "Müslüman olarak mı geldin?" dedi. Kadın, "Hayır." diye cevap verdi. Sonra ona, "Muhacir olarak mı geldin?" dedi. Kadın buna da "Hayır." diye mukabelede bulundu. Bunun üzerine Hz. Peygamber, "O halde niçin geldin?" dedi. Kadın, "Sahib, efendi ve aşiret sizsiniz. Benim efendilerim gittiler ben de şiddetli yoksulluğa düştüm." dedi. Kadını dinledikten sonra Resulullah (s.a.v) ona yardımda bulunmak üzere Abdulmuttalib oğullarını teşvik etti. Böylece onu giydirdiler, kuşattılar, erzak tedarik ettiler ve yolcu etmek üzere hazırladılar. Hatib b. Ebi Belte'a da kadının yanına varıp ona on dinar vermiş, bir aba giydirmiş ve Mekke halkına hitaben yazmış olduğu gizli bir mektubu da onunla göndermişti. Kadın yola çıktıktan sonra Cibril gelip durumu Peygamber'e haber verdi." Bunu Buhârî, Müslim Tirmizî ve diğer kaynaklar çeşitli yollarla Hz. Ali (r.a.)'den şöyle rivayet etmişlerdir:
"Hz. Ali demiştir ki, "Resulullah (s.a.v) benimle Zübeyr ve Mikdad'ı gönderdi bize "Hemen gidin, ta Ravza-i Hah'a kadar varın, orada bir zaine (yani hevdec içinde yolcu bir kadın) vardır, onda bir mektub bulunmaktadır. Çabuk o mektubu alıp bana getirin." dedi. Hemen çıktık, atlarımızı koşturarak tam Ravza'ya vardık. Bir de baktık ki, zaine'nin yanındayız. Ona, "Mektubu çıkar." dedik, "Bende mektub yok." dedi. "Ya mektubu çıkarırsın, yahut elbiselerini soyunursun." dedik. Bunun üzerine kadın ıkasından, yani saç bağından (İbnü Cerir ve İbnü Asakir'deki rivayetlerin bazısında hüczesinden, yani uçkurluğundan diğer bazısında da ön tarafından) çıkardı. Biz de mektubu alıp Hz. Peygamber (s.a.v)'e getirdik. Bu mektubunda o, "Hatib b. Ebî Belte'a'dan Mekke Müşrik halkına" diyor ve onlara Hz. Peygamber (s.a.v)'in bazı işlerini haber veriyordu. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), "Bu ne ey Hatib?" dedi. O da, "Acele buyurma ey Allah'ın Resulü! ben Kureyş'e nisbet edilmiş bir kişiyim, kendilerinden değilim. Beraberinizde olan Muhâcirler'in onlara akrabalıkları vardır. Mekke'deki ailelerini ve mallarını o sebeple korurlar. Benim ise içlerinden birine neseb cihetiyle münasebetim olmadığı için yakınlarımı korumalarına bir vesile olmak üzere, onlara bir iyilik yapmak istedim. Yoksa bunu ne bir küfür, ne dinimden irtidat, ne de müslüman olduktan sonra küfre rıza maksadıyla yapmadım." dedi. Resulullah da, "O, dosdoğru söyledi." buyurdu. Hz. Ömer (r.a) "Ya Resulullah! bana müsaade buyur boynunu vurayım." dedi. Resulullah da buyurdu ki: "O, Bedir'de bulundu, ne bilirsin; Allah Teâlâ'nın Bedir ehli hakkında bildiği var ki, "Onlara dilediğinizi yapın, ben sizi mağfiret ettim." buyurdu. Bunun üzerine âyeti nazil oldu." Buharî, bu rivayette tabirini zikretmemiş, ancak bazı rivayetlerde tabirinin hadisten mi, yoksa ravilerden Amr b. Dinar'ın sözü mü olduğunu "bilmiyorum" diyerek rivayet etmiş, bu yüzden âyeti nazil oldu." sözünden bir veya bir kaç âyetin mi, yoksa bütün sûrenin mi kasdedildiğini kestirememiştir. Aynı şekilde Müslim de bu hadiste yok demiş, fakat bazı rivayetlerde bulunduğuna da işaret etmiştir. İbnü Cerir, yukarıda anlatılan hadise üzerine sûrenin baş tarafındaki âyetlerin nazil olduğunu ifade ederek bir kaç rivayeti nakletmiştir. Bu rivayetler şunlardır:
1- Habib b. Sabit'ten ,
2- Muhammed b. Sa'd'den
3- Mücâhid'den
4- Süfyân'dan
5- Muhammed b. İshak'tan
6- Zühri'den
Daha önce de geçtiği üzere bu gibi yerlerde tabiri, bir kıssaya kadar birkaç âyeti içini alabileceğinden, buradaki rivayetlerin tamamı, tabirinin, sûrenin başındaki bir bölümü, bir kıssayı teşkil eden âyetler mânâsına olduğunu ifade ettiği için Taberi, "Sûrenin baş tarafındaki âyetler" demiştir. Mânâ itibariyle bu kıssa, veya veya fâsılalarından herhangi biri olabilirse de, tamamının e kadar olması daha uygundur. Böylece bundan sonraki âyetlerin inişine sebeb, başka bir hadisenin olması gerekir. Nitekim o konudaki rivayetler de nakledilecektir. Fakat Tirmizî mektub hakkındaki Hz. Ali hadisini rivayet ettikten sonra yerine "bu sûre nazil oldu" diye açıkça ifade ederek, söz konusu hadiseyi, bütün sûrenin nüzul sebebi olarak göstermiş ve bu hadis için "hasenun sahihun" tabirini kullanmıştır. Ebu Hayyân da el-Bahru'l-Muhit'de, "Bu sûre Medenî'dir ve Hatib b. Ebi Belte'a sebebiyle indirilmiştir." demekle bunu tercih etmiştir. Müfessirlerin çoğu, mutlak mânâda söz etmişlerdir. Yani "Söz konusu âyet, Hatib b. Ebi Belte'a hakkında nazil oldu." deyip hadiseyi nakletmekle yetinmişlerdir ki, nakledilen bu rivayet, hem bu âyetin hem sûrenin tamamının nüzul sebebi olabilir. Muhacirlerden ve Bedir ehlinden olan Hâtib'in vâlidesi, oğulları ve kardeşleri Mekke'de kalmış, mektub sebebiyle korumak istediği de onlar olmuştu. Mektubun muhtevasını, Alûsî bazı rivayetlere göre şöyle nakletmiştir: "Yani haberiniz olsun Resulullah (s.a.v) size doğru gece gibi bir ordu ile yöneldi ki sel gibi akıyor.
Moderatör tarafında düzenlendi: