MURATS44
Özel Üye
Vaktiyle ergin bir şeyh, yıllarca yanında yetiştirdiği müridini imtihan
etmek ister. Onun eline iri bir pırlanta verip: "Oğlum" der "Bunu al, önüne
gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya
göster. Hiç kimseye satmadan sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel
bana bildir.
" Mürit elinde pırlanta bir bakkal dükkanına girer ve "Şunu alır mısınız?"
diye sorar . Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği mücevheri alır; elinde
evirir çevirir; sonra: "Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın" der.
Mürit teşekkür edip çıkar.
Bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa benzettiği mücevhere ancak
bir beş lira vermeye razı olur. Üçüncü olarak semerciye gidir: Buna ne
verirsiniz?" diye sorar Semerci şöyle bir bakar, "Bu,der, benim semerlere
iyi süs olur. Bundan kaş dediğimiz süslerden yaparım. Buna bir on lira
veririm."
Mürit en son olarak kuyumcuya gider. Kuyumcu mücevheri görünce yerinden
fırlar. "Bu kadar büyük pırlantıya nereden buldun?" diye hayretle bağırır ve
hemen ilâve eder. "Buna kaç lira istiyorsun?" Mürit sorar: "Siz ne
veriyorsunuz?" "Ne istiyorsan veririm." Mürit, "Hayır veremem." diye taşı
almak için uzanınca kuyumcu yalvarmaya başlar:
" Ne olur bunu bana sat.
Dükkânımı, evimi, hatta arsalarımı vereyim." Mürit emanet olduğunu,
satmaya yetkili olmadığını, ancak fiyat öğrenmesini istediklerini
anlatıncaya kadar bir hayli dil döker.
Şeyhinin yanına dönen mürit büyük bir şaşkınlık içinde macerasını anlatır.
Şeyh sorar: "Bundan ne anladın?"
Müridin verdiği cevap çok doğrudur:
"Bir şey ne olursa olsun ancak değerini bilenin yanında kıymetlidir."
Değer bilenlerden olmamız dileğiyle..
etmek ister. Onun eline iri bir pırlanta verip: "Oğlum" der "Bunu al, önüne
gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya
göster. Hiç kimseye satmadan sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel
bana bildir.
" Mürit elinde pırlanta bir bakkal dükkanına girer ve "Şunu alır mısınız?"
diye sorar . Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği mücevheri alır; elinde
evirir çevirir; sonra: "Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın" der.
Mürit teşekkür edip çıkar.
Bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa benzettiği mücevhere ancak
bir beş lira vermeye razı olur. Üçüncü olarak semerciye gidir: Buna ne
verirsiniz?" diye sorar Semerci şöyle bir bakar, "Bu,der, benim semerlere
iyi süs olur. Bundan kaş dediğimiz süslerden yaparım. Buna bir on lira
veririm."
Mürit en son olarak kuyumcuya gider. Kuyumcu mücevheri görünce yerinden
fırlar. "Bu kadar büyük pırlantıya nereden buldun?" diye hayretle bağırır ve
hemen ilâve eder. "Buna kaç lira istiyorsun?" Mürit sorar: "Siz ne
veriyorsunuz?" "Ne istiyorsan veririm." Mürit, "Hayır veremem." diye taşı
almak için uzanınca kuyumcu yalvarmaya başlar:
" Ne olur bunu bana sat.
Dükkânımı, evimi, hatta arsalarımı vereyim." Mürit emanet olduğunu,
satmaya yetkili olmadığını, ancak fiyat öğrenmesini istediklerini
anlatıncaya kadar bir hayli dil döker.
Şeyhinin yanına dönen mürit büyük bir şaşkınlık içinde macerasını anlatır.
Şeyh sorar: "Bundan ne anladın?"
Müridin verdiği cevap çok doğrudur:
"Bir şey ne olursa olsun ancak değerini bilenin yanında kıymetlidir."
Değer bilenlerden olmamız dileğiyle..