Milet (Klasik Yunanca: Μίλητος, Milētos ve Latince Miletus Hititçe: Millawanda) Anadolu'nun batısında, Ege bölgesinde (klasik adı Meander olan) Büyük Menderes Nehrinin hemen ağzına yakın deniz kıyısında bir antik liman şehridir. Şimdi Aydın'in Didim İlçesi'nde Akkoy'un 5 km. kuzeyinde ve Balat köyü yakınında bir harabe halinde olup limanı Büyük Menderes tarafından doldurulduğu için yaklaşık 10 km denizden içeride bir mevkidedir.
Antik temellerin Neolitik dönem izlerine işaret ettiği bölge olarak bilinen Milet antik şehir, Milet’te ilk yerleşimin M.Ö. 2000 ortalarından başlamak üzere Myken kolonisi varlığı ile görüldüğü bilinmektedir.
Milet, Atina Kralı Kodros’un oğlu Nekus önderliğindeki İonialılar tarafından tekrar kurulmuştur. İonia’nın 12 şehrinden en önemli şehir limanlarından birisidir. Dört limanı vardır. En parlak dönemini M.Ö 7. ve 6. yüzyılda yaşamıştır.
Özellikle M.Ö. 650’den sonra Karadeniz ve Akdeniz’deki kolonileri sayesinde çok zenginleşmiştir. M.Ö. 546’da Perslerin eline geçmiştir. Daha sonra Roma döneminde de bağımsız bir kent olmuştur.
Erken Hıristiyanlık döneminde de önemli bir merkez olan Milet’te, yerleşim yeri küçülmüş, 13. yüzyılda Selçuklu egemenliğine, daha sonra da Osmanlı egemenliğine geçmiştir.
Diğer antik şehirlerin aksine olarak, Miletos hakkında eski klasik tarihçiler ve coğrafyacılar şehrin kurulması hakkında daha renkli efsaneler anlatmamaktadırlar.
Tarihi tespit edilen Miletos ismi geçen ilk yazılı belge Miletos'un Millawanda şehri adıyla Hitit Kralı olan II. Murisili'nin vakanamelerinde bulunmaktadır. Yaklaşık MÖ 1320de Milliwanda şehri Arzawa'lı Uhha-Ziti'nin isyanına destek göstermiştir. II. Murisili generalleri olan Mala-Ziti ve Gulla'ya Milliwanda'ya hücum etmelerini emretmiş ve onların hücumu sırasında şehrin bazı kısımları yanmıştır. Miletos'ta yapılan arkeolojik kazılarda söz konusu döneme ait tabakalarda büyük bir yangın olduğu açığa çıkarılmıştır.
Hitit Boğazköy arşivlerinde Miletos hakkında tarihleri tam olarak saptanamayan çivi yazısı vesikalar da bulunmuştur. Bu vesikalarda Miletos ismi değişik şekillerde (Milawata, Milwata) yazılmıştır.
Manapa-Tarhunta mektupları serisinde bulunan Tawagalawa mektubuna göre Milawata'nın valisinin ismi Atpa olup bu vali Ahhiyawa idaresi altındadır (Ahhiyawa'nin Miken Yunan devleti olduğu sanılmaktadır). Aynı mektuba göre Atriya adlı bir şehir de Atpa'nın Milawata'daki idaresi altında bulunmaktadır. Manapa-Tarhunta serisindeki bir başka mektupta da Atpa adı anılmaktadır. Bu mektubun ilgilendiği ana olay birçok maceradan sonra Milawata'ya gelen Piyama-Radu adlı bir eşkıya, Atpa önünde Manapa-Tarhuntayı çok rencide eden sözlerle rezil etmiştir; bu mektubu yazan bundan şikayet etmektedir. Bir Hitit alt kralı Piyama-Raduyu Milawanta'ya kadar kovalamış gelmiştir. Tawagalawa mektubuyla bu eşkıyanın kendilerine verilip Hatti hukukuna göre yargısının sağlanması istenmektedir.
İkinci seri ise Milwata mektupları olarak Miletos'u adlandırır. Bu seriye göre Hitit kralı ve ona bağlı olan bir Luvi alt kralı (büyük olasılıkla Mira'lı Kupanta-Kurunta) ile birlikte Milwata üzerine bir sefer düzenlemişlerdir. Bu Milwata'nin Miletos'un yeni Hitit ismi olduğu kabul edilmektedir. Bu mektubun devamına göre de Milwata ve Atriya o zaman Hitit idaresine geçmiş bulunmaktadır.
Yunan eserlerine göre Miletos'ta ilk yaşayanlar Karyalılar ve Leleglerdir. Homeros'un yazdığına göre Troia Savaşı sırasında Miletos bir Karya şehri idi. Troya savaşının sonlarında Pylos'ta bulunan iç kalede Miletos'tan gelmiş "Mil[w]atiai" asıllı kadın esirler bulunduğu da belirtilmiştir.
Tunç Çağı döneminin sonunda ortaya çıkan denizden gelen kavimler (Mısır'da Hiksoslar) göçleri ile Milet'in tekrar zarar uğradığı ve yanıp yıkıldığı bildirilmektedir.
Yunan tarihsel karanlık çağlarında Herakles oğullarının geri dönüşünden sonra efsane yazanlara göre Yunanistan'dan Anadolu'ya yeni koloniciler gelip yerleşmişler ve bunlar Yunanca konuşan İyonya halkını oluşturmuşlardır. Miletos şehri efsanesine göre Atinalı Kodros'un oğlu Neleus koloniciler başında Miletos'a gelmiş ve Miletoslu erkeklerin hepsini öldürerek onların karılarını alıp Miletos'u bir koloni olarak yeniden kurmuşlardır. Efsaneye göre Miletoslu kadınlar bundan hoşlanmamış ve yeni kocaları ile bir masaya oturmamaya karar vermişlerdir.
Antik Yunan çağlarında bir bağımsız şehir olan Miletos önce Neleus soyundan geldiklerini iddia eden krallar tarafından idare edilmiş; MÖ 800'den sonra şehri idare eden aristokrat soylular olmuştur. MÖ 687'den itibaren şehrin idare şekli, tiran adı verilen tek olarak mutlak idareci, diktatörlere geçmiştir. Miletos şehri, Anadolu'da on iki İon şehrinin kurmuş olduğu İonia Birliği üyesi olduğu görülmektedir. MÖ 8. yüzyılda yapılan Lelantin Savaşları'a katılan İonia şehirlerinden biri Miletos'tu.
Kendisi bir koloni olarak kurulan Miletos MÖ 6. yüzyılın ilk yarısında bir deniz imparatorluğu merkezine dönüşmüştür. Miletos, Karadeniz kıyısında, içinde Trabzon, Sinop ve Kırım'ı da kapsayan, kendine bağlı 98 adet koloni kenti kurarak muhteşem bir güce ulaşmıştır.
Klasik Yunanistan daha yeni gelişmekte iken, İyonya'da merkez durumundaki Miletos, Anadolu kıyılarında birdenbire bir sanat, ilim ve felsefe merkezi olarak parlamıştır. Antik Yunan medeniyetinin bilimde ilerlemesi Miletos ekolu yoluyla başlamıştır. Klasik çağların çok ünlü Miletos asıllı tabiat alimleri arasında Thales, Anaksimenes, Anaksimandros, ve Hekataios sayılabilir. Thales MÖ 582'de güneş tutulmasını önceden hesaplayıp astronomi ve geometride yeni teoriler üretmiş; Anaksimenes varoluşu açıklamaya çalışmış; Anaksimandros tanrılara dayanmayan evrensel kanunları taşlara kazdırmış; Hekataios coğrafyada üstünlük göstermiştir. Birbirine paralel ve birbirine dik sokaklardan oluşup bir ızgara gibi dikdörtgen bloklar ortaya çıkaran yeni şehir planlama sistemi Milet şehri planlamacısı Hippodamos tarafından geliştirilmiş, Milet'e uygulanmış ve sonra Roma İmparatorluğu'nun özellikle ordu merkezi ve ordu mensuplarının kurduğu koloni yeni şehirlerinde uygulanmıştır.
Miletos Lidya'nın gelişmesi ile Lydia kralı ile özel ilişkiye girmiş; fakat MÖ 547-546'da Lidya Kralı Kroisos Pers Ahameniş İmparatorluğu'na yenilince Pers idaresi altına girmiştir. MÖ 502'de Naksos Adasında başlayan Perslere karşı İyonya İhtilali'ne Miletos tiranı Aristagoras önce Perslere yardım etmek üzere Naksos Adasına hücum etmekle başlamış; fakat bu adayı ele almada başarı kazanamayınca Perslere karşı olan isyanın lideri olmuştur. Persler bu isyanı çok şiddetle bastırmış ve Miletos'i yakıp yıkıp ağır cezalandırmışlardır. Bütün İyonya ve Yunanistan bunun acısını çekmiştir. Örneğin bir yıl sonra Atina'da bir yazar Miletos'in Zaptı adlı bir oyunu sahneye koymaya girişince, oyunun yazarı büyük kayıpları hatırlatma sucu ile para cezasına çarptırılmıştır.
MÖ 479'da Yunanların Perslere karşı Mykale (günümüzde Dilek Dağı) deniz savaşında galip gelmelerinden sonra Yunanistan yarımadası ve İonia (bu arada Miletos) tekrar Pers nüfuzundan kurtulmuştur. Bu dönemde Miletos, Atina devlet adamı Perikles'in metresi olan yüksek sınıf hayat kadını Aspasia'nın ve Yunan edebiyatında çok açık saçık şakalarla ve hareketlerle dolu oyunlar yazarı olarak tanınan Aristides'in doğum yeri olarak ün yapmıştır. Aynı devirde Miletos yeniden Hippodamos şehir planlaması teorilerine göre inşa edilmiştir. Ama MÖ 403'ten sonra Miletos tekrar Pers idaresi altına girmiş ve MÖ 4. yüzyılda Perslere bağlı olan Karia satrapları tarafından idare edilmişlerdir.
Milet MÖ 304'te Büyük İskender tarafından Perslerin elinden alınmıştır. Büyük İskender'in ölümünden sonra MÖ 313'te Antigones ve MÖ 301'de Selevkoslarlar eline geçmiştir. MÖ 188'de Miletos şehri tekrar bağımsızlığını kazanmıştır. Fakat MÖ 133'te Pergamon'un son Kralı ülkesini Romalılara miras olarak verdikten sonra Miletos bağımsız kalmamış Roma'ya bağlanmıştır.
Roma'nın cumhuriyet ve imparatorluk devirlerinde Miletos şehri merkezi Bergama'da olan Asia Eyaleti'nin parçası olmuştur. Günümüzde görülen kalıntılar daha çok Roma dönemine aittir. 15.000 seyirci alabilen tiyatrosu, Anadolu'nun en büyük Roma hamamı ve Faustina Hamamı, şaşırtıcı büyüklükteki Agoralar (pazar yerleri) Miletos'un görkemini gözler önüne serer.
Hristiyanlığı ana kitabı olan Kitab-ı Mukaddes'in Eski Ahit kitaplarında Miletos'un ismi birkaç defa geçmektedir. Tarsuslu Pavlus'un MS 57'de üçüncü misyonerlik seyahatinde Pavlus'un Miletos'ta Liman Anıtı önünde oturup Efes'ten gelen ilk Hristiyan liderleri ile konuşup onlara orada veda ettiği bildirilir. Pavlus daha sonra da MS 65/66'da Miletos'u ziyaret etmiştir.
İmparator Diocletianus'un MS 297'de yaptığı Roma yörel idare reformlarına göre Miletos şehri merkezi Efes olan Asiana Diakos idaresine ve yine aynı şehir merkezli Asya eyaletine bağlanmıştır. Roma İmparatorluğu'nun uzun idaresi altında genel olarak eyalet merkezi olmayan şehirlerin önemlerini kaybettiği bilinmektedir. Fakat Miletos önemli bir liman şehri olduğu için bu süreç diğer Asia eyaleti şehirlerine kıyasla çok daha yavaş olmuştur.
I. Konstantin Roma İmparatorluğu'nu ikiye böldüğü zaman Miletos konumu nedeniyle Doğu Roma/Bizans İmparatorluğu idaresinde kalmıştır. Hristiyanlığın resmi din olmasının Büyük Constantinus ile kabulü ile Konstantinopolis Patrik'ine bağlanmıştır. Miletos'ta bir Hristiyan piskoposluk kurulmuştur. Miletos, Bizans İmparatorluğu içinde iken hem önemli idare merkezi olmadığı hem de limanının Büyük Menderes tarafından doldurulması dolayısıyla şehrin önemi gittikçe azalmış ve şehir küçülmeye devam etmiştir. Böylece şehir açık hava tiyatrosu arkasında bulunan Palatia adı ile anılan Bizans kalesi çevresine çekilmiştir.
11. yüzyıl sonlarında Selçuklular Anadolu'yu işgal etmeye başlamışlar ve Türkmen göçmenler Ege kıyılarına da yerleşmeye başlamışlardır. Selçuklular zamanında Miletos limanı yine Venediklilerle ticaret için liman olarak kullanılmıştır. Birinci Haçlı Seferi'nden sonra Bizanslılar Ege kıyılarını tekrar ellerine geçirmişlerdir.
Selçukluların Moğollara Kösedağ Savaşı'nda yenilip devletleri dağılmaya başladığında Miletos'un Menteşe Oğulları eline geçtiği bilinmektedir. Sonunda Osmanlıların eline geçen Miletos limanının kullanımının devam ettiği bilinmektedir. 1494'te Menteşe Beyleri soyundan İlyas Bey Miletos'ta bir cami, medrese ve oluşan bir külliye yaptırmıştır. Fakat liman dolmasıyla Miletos terk edilmiş şehir harabeleri bugün deniz kıyısından 10 km kadar içeride kalmıştır. Fakat yine de bir koy ismi olarak Balat (Palatia'dan alınma) koyu bulunmaktadır.
20. yüzyıl başında Theodor Wiegand arkeolojik araştırma ve kazılarına ait eserinde Miletos'ta bulunan Hellenistik ve Roma döneminden kalma eserler şöyle sıralanmıştır:
Miletos'ta bulunan birçok eser yurt dışına (özellikle Paris Louvre Müzesi'ne) götürülmüştür. İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde de Miletos'tan çıkarılan bazı eserler bulunmaktadır. Sonraki kazılarda çıkan diğer önemli eserler 1963'ten beri Didim, Aydın'da bulunan Miletos Müzesi'nde saklanıp gösterilmektedir.
İçindekiler
Tarihçe
Antik şehrin ilk yerleşim temel kalıntıları ve tarihçesinin başlangıcı tekil olarak değil ancak İyonya bölgesi ile birlikte incelenebilmektedir.Antik temellerin Neolitik dönem izlerine işaret ettiği bölge olarak bilinen Milet antik şehir, Milet’te ilk yerleşimin M.Ö. 2000 ortalarından başlamak üzere Myken kolonisi varlığı ile görüldüğü bilinmektedir.
Milet, Atina Kralı Kodros’un oğlu Nekus önderliğindeki İonialılar tarafından tekrar kurulmuştur. İonia’nın 12 şehrinden en önemli şehir limanlarından birisidir. Dört limanı vardır. En parlak dönemini M.Ö 7. ve 6. yüzyılda yaşamıştır.
Özellikle M.Ö. 650’den sonra Karadeniz ve Akdeniz’deki kolonileri sayesinde çok zenginleşmiştir. M.Ö. 546’da Perslerin eline geçmiştir. Daha sonra Roma döneminde de bağımsız bir kent olmuştur.
Erken Hıristiyanlık döneminde de önemli bir merkez olan Milet’te, yerleşim yeri küçülmüş, 13. yüzyılda Selçuklu egemenliğine, daha sonra da Osmanlı egemenliğine geçmiştir.
Cilalı Taş Devri
Miletos'un taş devrinden beri yerleşim olduğu bilinmektedir. Fakat Miletos ve etrafında bulunan adalarda taş devrinde yaşayanlar hakkında arkeolojik delil bulunmamaktadır ve bu Ege Denizi'nin sularının yükselmesine ve Büyük Menderes'in ağzının birkaç kere değişmesine atfedilmektedir. Arkeolojik araştırmalarla elde edilen bilgilere göre ise Miletos ilk olarak MÖ 3500-3000 yıllarında Cilalı Taş Devri'ni yaşayanların bir yerleşimi olmuştur. Bafa Gölü dibinden alınan sondaj örneklemlerinde yapılan polen sayımlarına göre Büyük Menderes vadisinde Miletos'tan daha içeride bulunan alanlarda yaprak döken ağaçlıklı çayırsal alanlar bulunmakta ve cilalı taş devri yerleşimleri için hayvancılık yapmaya uygunluk sağlamaktadır. Cilalı taş devri yerleşimlerinin su kaynaklarına yakın, stratejik olarak iyi korunabilecek (örneğin Büyük Menderes kenarında ve sahilde yüksek uçurumlu) mevkilerde ve ada kıyılarında bulunduğu, hayvancılık ve deniz ürünleri ile geçindikleri kabul edilmektedir.Bronz devri ve Girit Minos ilişkileri
Miletos'ta Bronz Devri arkeolojik kalıntıları MÖ 1900 civarında ticaret ile ele geçirilmiş olan Girit, Minos Uygarlığı tarafından üretilmiş bronz eşyalar halinde görülmektedir. Bundan çıkarılan sonuca göre, Miletos bu devirde, Anadolu'nun içleriyle ilişkilerle değil, Ege Denizi'nden gelen ilişkileri ile gelişmiştir. Antik Miletos şehrinin bulunma efsanesine göre şehrin ilk yaşayanları Girit üzerinden gelmiştir. Çok ünlü Roma zamanında yaşamış (d. MÖ 63/64 – ö. MS 24) Yunan geografyacısı Strabon'a göre:Ephorus şunu bildirmiştir: Miletos'un bulunduğu yere yakın, denizden epeyce yüksek bir tepe mevkinde ilk defa Giritliler tarafından bir yerleşim kurulmuş ve bu onlar tarafından tahkim edilmiştir. Eskiden Lelegler tarafından yerleşilmiş olan ve onların elinde bulunan şimdiki Miletos mevkindeki araziler üzerine, Sarpedon eski Giritliler tarafından kurulan şehirden getirdiği koloniciler ile yeni bir şehir kurmuş ve bu yeni kurulan şehir Miletus anısına adlandırılmıştır.
Diğer antik şehirlerin aksine olarak, Miletos hakkında eski klasik tarihçiler ve coğrafyacılar şehrin kurulması hakkında daha renkli efsaneler anlatmamaktadırlar.
Hitit dönemi
Miletos hakkında ilk yazılı arkeolojik kaynaklar Geç Bronz Dönemi'ne ait olup bunlar Hitit kaynaklıdır. Kent Hitit kaynaklarında Millavanda olarak geçmektedir. Ahhiyava kontrolündeki kent, III. Hattuşili döneminde Hititli bir hain olan Piyamaraddu’nun Hitit aleyhine faaliyetlerine yataklık etmektedir.Tarihi tespit edilen Miletos ismi geçen ilk yazılı belge Miletos'un Millawanda şehri adıyla Hitit Kralı olan II. Murisili'nin vakanamelerinde bulunmaktadır. Yaklaşık MÖ 1320de Milliwanda şehri Arzawa'lı Uhha-Ziti'nin isyanına destek göstermiştir. II. Murisili generalleri olan Mala-Ziti ve Gulla'ya Milliwanda'ya hücum etmelerini emretmiş ve onların hücumu sırasında şehrin bazı kısımları yanmıştır. Miletos'ta yapılan arkeolojik kazılarda söz konusu döneme ait tabakalarda büyük bir yangın olduğu açığa çıkarılmıştır.
Hitit Boğazköy arşivlerinde Miletos hakkında tarihleri tam olarak saptanamayan çivi yazısı vesikalar da bulunmuştur. Bu vesikalarda Miletos ismi değişik şekillerde (Milawata, Milwata) yazılmıştır.
Manapa-Tarhunta mektupları serisinde bulunan Tawagalawa mektubuna göre Milawata'nın valisinin ismi Atpa olup bu vali Ahhiyawa idaresi altındadır (Ahhiyawa'nin Miken Yunan devleti olduğu sanılmaktadır). Aynı mektuba göre Atriya adlı bir şehir de Atpa'nın Milawata'daki idaresi altında bulunmaktadır. Manapa-Tarhunta serisindeki bir başka mektupta da Atpa adı anılmaktadır. Bu mektubun ilgilendiği ana olay birçok maceradan sonra Milawata'ya gelen Piyama-Radu adlı bir eşkıya, Atpa önünde Manapa-Tarhuntayı çok rencide eden sözlerle rezil etmiştir; bu mektubu yazan bundan şikayet etmektedir. Bir Hitit alt kralı Piyama-Raduyu Milawanta'ya kadar kovalamış gelmiştir. Tawagalawa mektubuyla bu eşkıyanın kendilerine verilip Hatti hukukuna göre yargısının sağlanması istenmektedir.
İkinci seri ise Milwata mektupları olarak Miletos'u adlandırır. Bu seriye göre Hitit kralı ve ona bağlı olan bir Luvi alt kralı (büyük olasılıkla Mira'lı Kupanta-Kurunta) ile birlikte Milwata üzerine bir sefer düzenlemişlerdir. Bu Milwata'nin Miletos'un yeni Hitit ismi olduğu kabul edilmektedir. Bu mektubun devamına göre de Milwata ve Atriya o zaman Hitit idaresine geçmiş bulunmaktadır.
Antik çağlarda
Yunan eserlerine göre Miletos'ta ilk yaşayanlar Karyalılar ve Leleglerdir. Homeros'un yazdığına göre Troia Savaşı sırasında Miletos bir Karya şehri idi. Troya savaşının sonlarında Pylos'ta bulunan iç kalede Miletos'tan gelmiş "Mil[w]atiai" asıllı kadın esirler bulunduğu da belirtilmiştir.
Tunç Çağı döneminin sonunda ortaya çıkan denizden gelen kavimler (Mısır'da Hiksoslar) göçleri ile Milet'in tekrar zarar uğradığı ve yanıp yıkıldığı bildirilmektedir.
Yunan tarihsel karanlık çağlarında Herakles oğullarının geri dönüşünden sonra efsane yazanlara göre Yunanistan'dan Anadolu'ya yeni koloniciler gelip yerleşmişler ve bunlar Yunanca konuşan İyonya halkını oluşturmuşlardır. Miletos şehri efsanesine göre Atinalı Kodros'un oğlu Neleus koloniciler başında Miletos'a gelmiş ve Miletoslu erkeklerin hepsini öldürerek onların karılarını alıp Miletos'u bir koloni olarak yeniden kurmuşlardır. Efsaneye göre Miletoslu kadınlar bundan hoşlanmamış ve yeni kocaları ile bir masaya oturmamaya karar vermişlerdir.
Antik Yunan çağlarında bir bağımsız şehir olan Miletos önce Neleus soyundan geldiklerini iddia eden krallar tarafından idare edilmiş; MÖ 800'den sonra şehri idare eden aristokrat soylular olmuştur. MÖ 687'den itibaren şehrin idare şekli, tiran adı verilen tek olarak mutlak idareci, diktatörlere geçmiştir. Miletos şehri, Anadolu'da on iki İon şehrinin kurmuş olduğu İonia Birliği üyesi olduğu görülmektedir. MÖ 8. yüzyılda yapılan Lelantin Savaşları'a katılan İonia şehirlerinden biri Miletos'tu.
Kendisi bir koloni olarak kurulan Miletos MÖ 6. yüzyılın ilk yarısında bir deniz imparatorluğu merkezine dönüşmüştür. Miletos, Karadeniz kıyısında, içinde Trabzon, Sinop ve Kırım'ı da kapsayan, kendine bağlı 98 adet koloni kenti kurarak muhteşem bir güce ulaşmıştır.
Klasik Yunanistan daha yeni gelişmekte iken, İyonya'da merkez durumundaki Miletos, Anadolu kıyılarında birdenbire bir sanat, ilim ve felsefe merkezi olarak parlamıştır. Antik Yunan medeniyetinin bilimde ilerlemesi Miletos ekolu yoluyla başlamıştır. Klasik çağların çok ünlü Miletos asıllı tabiat alimleri arasında Thales, Anaksimenes, Anaksimandros, ve Hekataios sayılabilir. Thales MÖ 582'de güneş tutulmasını önceden hesaplayıp astronomi ve geometride yeni teoriler üretmiş; Anaksimenes varoluşu açıklamaya çalışmış; Anaksimandros tanrılara dayanmayan evrensel kanunları taşlara kazdırmış; Hekataios coğrafyada üstünlük göstermiştir. Birbirine paralel ve birbirine dik sokaklardan oluşup bir ızgara gibi dikdörtgen bloklar ortaya çıkaran yeni şehir planlama sistemi Milet şehri planlamacısı Hippodamos tarafından geliştirilmiş, Milet'e uygulanmış ve sonra Roma İmparatorluğu'nun özellikle ordu merkezi ve ordu mensuplarının kurduğu koloni yeni şehirlerinde uygulanmıştır.
Miletos Lidya'nın gelişmesi ile Lydia kralı ile özel ilişkiye girmiş; fakat MÖ 547-546'da Lidya Kralı Kroisos Pers Ahameniş İmparatorluğu'na yenilince Pers idaresi altına girmiştir. MÖ 502'de Naksos Adasında başlayan Perslere karşı İyonya İhtilali'ne Miletos tiranı Aristagoras önce Perslere yardım etmek üzere Naksos Adasına hücum etmekle başlamış; fakat bu adayı ele almada başarı kazanamayınca Perslere karşı olan isyanın lideri olmuştur. Persler bu isyanı çok şiddetle bastırmış ve Miletos'i yakıp yıkıp ağır cezalandırmışlardır. Bütün İyonya ve Yunanistan bunun acısını çekmiştir. Örneğin bir yıl sonra Atina'da bir yazar Miletos'in Zaptı adlı bir oyunu sahneye koymaya girişince, oyunun yazarı büyük kayıpları hatırlatma sucu ile para cezasına çarptırılmıştır.
MÖ 479'da Yunanların Perslere karşı Mykale (günümüzde Dilek Dağı) deniz savaşında galip gelmelerinden sonra Yunanistan yarımadası ve İonia (bu arada Miletos) tekrar Pers nüfuzundan kurtulmuştur. Bu dönemde Miletos, Atina devlet adamı Perikles'in metresi olan yüksek sınıf hayat kadını Aspasia'nın ve Yunan edebiyatında çok açık saçık şakalarla ve hareketlerle dolu oyunlar yazarı olarak tanınan Aristides'in doğum yeri olarak ün yapmıştır. Aynı devirde Miletos yeniden Hippodamos şehir planlaması teorilerine göre inşa edilmiştir. Ama MÖ 403'ten sonra Miletos tekrar Pers idaresi altına girmiş ve MÖ 4. yüzyılda Perslere bağlı olan Karia satrapları tarafından idare edilmişlerdir.
Hellenistik, Roma ve Bizans dönemleri
Milet MÖ 304'te Büyük İskender tarafından Perslerin elinden alınmıştır. Büyük İskender'in ölümünden sonra MÖ 313'te Antigones ve MÖ 301'de Selevkoslarlar eline geçmiştir. MÖ 188'de Miletos şehri tekrar bağımsızlığını kazanmıştır. Fakat MÖ 133'te Pergamon'un son Kralı ülkesini Romalılara miras olarak verdikten sonra Miletos bağımsız kalmamış Roma'ya bağlanmıştır.
Roma'nın cumhuriyet ve imparatorluk devirlerinde Miletos şehri merkezi Bergama'da olan Asia Eyaleti'nin parçası olmuştur. Günümüzde görülen kalıntılar daha çok Roma dönemine aittir. 15.000 seyirci alabilen tiyatrosu, Anadolu'nun en büyük Roma hamamı ve Faustina Hamamı, şaşırtıcı büyüklükteki Agoralar (pazar yerleri) Miletos'un görkemini gözler önüne serer.
Hristiyanlığı ana kitabı olan Kitab-ı Mukaddes'in Eski Ahit kitaplarında Miletos'un ismi birkaç defa geçmektedir. Tarsuslu Pavlus'un MS 57'de üçüncü misyonerlik seyahatinde Pavlus'un Miletos'ta Liman Anıtı önünde oturup Efes'ten gelen ilk Hristiyan liderleri ile konuşup onlara orada veda ettiği bildirilir. Pavlus daha sonra da MS 65/66'da Miletos'u ziyaret etmiştir.
İmparator Diocletianus'un MS 297'de yaptığı Roma yörel idare reformlarına göre Miletos şehri merkezi Efes olan Asiana Diakos idaresine ve yine aynı şehir merkezli Asya eyaletine bağlanmıştır. Roma İmparatorluğu'nun uzun idaresi altında genel olarak eyalet merkezi olmayan şehirlerin önemlerini kaybettiği bilinmektedir. Fakat Miletos önemli bir liman şehri olduğu için bu süreç diğer Asia eyaleti şehirlerine kıyasla çok daha yavaş olmuştur.
I. Konstantin Roma İmparatorluğu'nu ikiye böldüğü zaman Miletos konumu nedeniyle Doğu Roma/Bizans İmparatorluğu idaresinde kalmıştır. Hristiyanlığın resmi din olmasının Büyük Constantinus ile kabulü ile Konstantinopolis Patrik'ine bağlanmıştır. Miletos'ta bir Hristiyan piskoposluk kurulmuştur. Miletos, Bizans İmparatorluğu içinde iken hem önemli idare merkezi olmadığı hem de limanının Büyük Menderes tarafından doldurulması dolayısıyla şehrin önemi gittikçe azalmış ve şehir küçülmeye devam etmiştir. Böylece şehir açık hava tiyatrosu arkasında bulunan Palatia adı ile anılan Bizans kalesi çevresine çekilmiştir.
11. yüzyıl sonlarında Selçuklular Anadolu'yu işgal etmeye başlamışlar ve Türkmen göçmenler Ege kıyılarına da yerleşmeye başlamışlardır. Selçuklular zamanında Miletos limanı yine Venediklilerle ticaret için liman olarak kullanılmıştır. Birinci Haçlı Seferi'nden sonra Bizanslılar Ege kıyılarını tekrar ellerine geçirmişlerdir.
Selçukluların Moğollara Kösedağ Savaşı'nda yenilip devletleri dağılmaya başladığında Miletos'un Menteşe Oğulları eline geçtiği bilinmektedir. Sonunda Osmanlıların eline geçen Miletos limanının kullanımının devam ettiği bilinmektedir. 1494'te Menteşe Beyleri soyundan İlyas Bey Miletos'ta bir cami, medrese ve oluşan bir külliye yaptırmıştır. Fakat liman dolmasıyla Miletos terk edilmiş şehir harabeleri bugün deniz kıyısından 10 km kadar içeride kalmıştır. Fakat yine de bir koy ismi olarak Balat (Palatia'dan alınma) koyu bulunmaktadır.
Arkeolojik kazılar ve kalıntılar
Miletos'ta ilk arkeolojik kazılar 1873'te Fransız arkeolog Olivier Rayet tarafından yapılmıştır ve onu Alman arkeolog Theodor Wiegandın yaptığı kazılar takip etmiştir. Fakat kazılar devamlı yapılmamış; zaman zaman savaşlar ve diğer nedenlerle aksamıştır. Şu anda Miletos'ta kazılar Almanya Bochum'daki Ruhr Üniversitesi tarafından organize edilmektedir.20. yüzyıl başında Theodor Wiegand arkeolojik araştırma ve kazılarına ait eserinde Miletos'ta bulunan Hellenistik ve Roma döneminden kalma eserler şöyle sıralanmıştır:
- Buleuterion: 1.500 kişi kapasiteli şehir senatosunun toplantı salonu.
- Kuzey ve Athena tapınağı yanında bulunan Batı Agorası
- Güney Agorası: Bu pazar yerine girişte yapılmış olan giriş anıtı parçalarına bölünerek Berlin'e taşınmıştır.
- Nymphaeum: Heykellerle bezenmiş mermerden üç katlı halk havuzu ve çeşmesi
- Delphinion: Apollon Delphinios için yapılan yüksek duvarlarla çevrili tapınak ve sığınma yeri. Şehrin ana tapınağı. Ortasında Helenistik devirden kalan bir yuvarlak bir kahraman anısına yapılmış anıt-bina (heroon) bulunmaktadır.
- Stadion: 230 m uzunlukta 74 m genişlikte olup bir düzlük arazide şehrin en eski binaları üzerine etrafına kemerler kuşaklar halinde üzerine seyirci oturma yerleri ile yapılmıştır .
- Faustina Hamamı: Roma devrinde (MS. 161-180) de Roma İmparatoru Marcus Aurelius'un karısı Faustina tarafından verilen para ile yapılmıştır.
- Roma Hamamı: MÖ 1. yüzyılda yapılmış; üstü açık atletik egzersizler için bir palaistra ve büyük bir avlu etrafında 5 büyük odadan ve bazı küçük odalardan oluşmaktadır.
- Tiyatro : 15.000 kişilik. MÖ 4. yüzyılda yapılıp; Helenistik devride genişletilmiş ve şimdiki şeklini Roma döneminde almıştır. 140 m çapında bir yarim daire seklinde olup seyirci oturma yerleri bir tepenin güney tarafında olup tiyatronun üst katlarından şehrin 4 limanı da görülmekte; önünde 30m yükseklikte bir şimdi yıkık giriş ve sahne arkası ve ama şimdi tam olarak bir sahne yeri bulunmaktadır.
- Atena Tapınağı: MÖ 5. yüzyılda yapılan bir İonik usulde tapınak ve anıttır. Şehrin en eski binasıdır.
- Kutsal Yol: Bu sokak 100m uzunlukta ve tretuvarlar hariç 28m genişliktedir. Kaldırım taşları Roma İmparatoru Traian zamanında tamir görmüştür.
- Kutsal Kapı: Demir Kapı olarak bilinmekte; şehir savunma kapısı olup Kutsal Yola açılmaktadır. MÖ 5. yüzyılda yapılıp Roma İmparatoru Trajan (MS. 98-117) zamanında restore edilmiştir.
- Liman Anıtı: MÖ 31'de yapılan Actium Deniz Savaşı anısınadır ve yarı balık yarı insan bir Triton rölyefi halindedir.
- Diğer tapınma binaları: Şehrin tarihsel önemini ve kozmopolit yaşamını gösteren çeşitli tarihi tapınma yerleri bulunmaktadır:
- Serapis: Mısır'da Ptolemaios hanedanının resmi dini olup eski Mısır tanrılarını ve tapınma gelenek ve göreneklerini de içerlemektedir. MÖ 3. yüzyılda bazilika planına göre yapılmış olup önünde üç sütunlu bir anıtsal kapı bulunmakta.
- Asklepios tapınağı. Sağlık için tapınak. Bouleuterion'un hemen sağında bulunan bina.
- Sinagog:Liman Anıtının kuzeyindeki iki küçük tepe arasındadır.
- Bizans kiliseleri:
- Roma Hamamı güneyinde Piskopos Sarayı ve yanındaki Bizans kilisesi.
- Delphinion yanında yüksek duvarları kısmen restore edilmiş bir Bizans kilisesi.
- Nymphaion'nun hemen doğusunda geniş bir apsis ile üç iç yoldan oluşan bir büyük Bizans kilisesi
- İlyas Bey Camii: 1494'te Menteşe Beyi İlyas Bey tarafından yaptırılmış olan külliyeden tek kalan parça. Agora'dan 200 m, Kutsal Yol'dan 1 km uzaktadır. Tek minareli ve tek kubbelidir. Mimberi ve mihrabı çok güzel işçilikle yapılmıştır. Duvarlar ve taban mermerle kaplıdır. Selçuklu devleti çöküşü ile ortaya çıkan ufak beyliklerde İslam-Türk sanat anlayışının kaybolmadığına bilakis geliştiğine çok güzel göstergedir.
Miletos'ta bulunan birçok eser yurt dışına (özellikle Paris Louvre Müzesi'ne) götürülmüştür. İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde de Miletos'tan çıkarılan bazı eserler bulunmaktadır. Sonraki kazılarda çıkan diğer önemli eserler 1963'ten beri Didim, Aydın'da bulunan Miletos Müzesi'nde saklanıp gösterilmektedir.