Mevsimin Sonbahar Olduğunu Anladı...

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici


sonbahar-yapraklar-ve-gne-nlar-8EBE-3CB5-F03D.jpg


Mevsimin Sonbahar Olduğunu Anladı...


Yapraklarla beraber düştü gözleri.
Mevsimin sonbahar olduğunu anladı.
Dışarıdan tramvayın demir raylarda metalik sesler çıkartarak ilerlemesi, üşüten rüzgârın camlardaki yansıması, trafiğin içinde bir yerlerde kaybolmuş taşıtların egzoz dumanlarına karışan agresif klakson sesleri, genç âşıkların şen kahkahaları, kaldırımlardaki aceleci ayak sesleri; hiçbirisi gelmedi kulaklarına.
Seslerden soyutlanmıştı o an.
Mevsimin sonbahar olduğunu anladı.

Ne zaman çıkmıştı evden?
Niçin çıkmıştı?
Nereye gidiyordu?
Evi neredeydi?
Sanki hatıralar beyaz bir sayfa olmuştu.
Hiçbir şey hatırlamadı.
İnsanlar fark etmiyordu onu.
Bu kocaman, kalabalık, kirli caddenin ortasında bir çınar ağacı.
O durmuş bu karmaşıklığın ortasında düşen yapraklara bakıyordu.
Mevsimin sonbahar olduğunu anladı.

Sanki ilk defa karşılaşıyorlardı.
Rüzgâr esrarlı bir müziğin yumuşak nağmeleri gibi yaprakların arasından geçip akıyordu kulaklarına.
Bunu duyabiliyordu.
Yeşil gözleri vardı.
Yaprakların sararmış kanatlarına benziyordu.
Belliydi ruhunun yaşlı olduğu.
Yapraklarla beraber düştü gözleri.
Mevsimin sonbahar olduğunu anladı.

Kaç yaşında olduğunu unutmuştu.
Kimse de merak etmezdi zaten.
Yaşının ne önemi vardı?
Gözlerine bakan anlardı ruhunu.
Adını birileri koymuştu onu çağırmak için.
Bir adı yoktu artık; isimsiz bir meçhuldü o.
Meçhule giden bir gemi gibi.
Saati yoktu.
Zamanın neresinde durduğunu bilmiyordu.
Bir yerlerde kalmış olmalıydı zaman.
Şimdi biri dursa, hadi eve gidelim dese, yolunu bulamazdı.
İlk defa mı geçiyordu bu caddelerden?
Bu caddeler onu tanıyordu kuşkusuz.
Ama o hiçbir şeyi hatırlamıyordu.
Gölgesi boyundan daha uzundu.
Sukûta dalmış, durgun bir gölge.
Vaktin ikindi olduğunu anladı.

Gökyüzünde güneşi örten gri bulutlar vardı.
Sanki bütün hatırayı, yaşanmış zaman parçacıklarını da örtmüştü bulutlar.
Allah'ım!
Neden hiçbir şey hatırla mıyordu?
Neresiydi burası?
Niçin burada durmuştu?
Niçin sesler yoktu artık?
Anlamaya çalıştı.
Yaprakların düştüğünü gördü.
Mevsimin sonbahar olduğunu anladı.

Belki bir yerlerde onun dönmesini bekleyen sevenleri vardı.
Sevgilileri, çocukları, ya da onun ruhundan parçalar toplamış eşyalar.
Hiçbir şey hatırlamadı.
Onu kimlerin beklediğini.
Kimseleri bekliyor muydu o?
Beklenilmeyen bir şeydi her şey…
Zaman, bu gölgeyle asırlık çınarın arasında durmuştu.
Yapraklar geçiyordu aralarından.
Rüzgârın nağmeleri bu sahnenin fonuydu.
Belki de sonuydu hayatının, yaprakların düşmesiyle.
O bu sahnede bir oyuncu olduğunu biliyordu.
Bunu anlamıştı artık.
Sonra sesler kesildi birden.
Hiçbir şey duyulmadı.
Tramvayın gıcırtıları, homurdanan taşıtlar, kaldırımlar, ayak sesleri susmuştu.
Başka gölgeler birikti gölgenin etrafında.
Birisi yeşil gözlerine eğildi, kalbini aradı gölgenin. " Durmuş " dedi...
Gözlerinde düşen yapraklar vardı.
Mevsimin sonbahar olduğunu anladı…

Alıntı
 
Son düzenleme:

MURATS44

Özel Üye
Hayatın yaşanışını, hatıralarla birleştirmek...
gözün gördüğünü yürekte resimlemek,, Bazen neşe, bazen keder...
Sonuç?
Hayat devam ediyor. Yaşanmışla, yaşananla,yaşanacakla...

son zamanlarda okuduğum en güzel yazılardan biriydi. Yüreğinize sağlık Salih Üstadım. Eyvallah.
İnsan bazen okurken , okuduğunu yaşar gibi oluyor ya , bu yazı da yaşatan türdendi. Eyvallah....
 
Üst Alt