Muhtazaf | M.Salih AYDIN
Merhamet, Vefa...
Önce ALLAH'ın selamı rahmeti, bereketi, hidayeti, mağfireti ebedi ve daima müslümanların üzerine olsun.
O’ nun elçisi nebisi ve peygamberi olan Muhammet Mustafa s.a.v efendimize ehline, aline ashabına selam olsun.
Onların kutlu yolundan yürüyenlere, vahyin getirdiğini anlayıp vahdete koşanlara selam olsun...
RAB'bül alemin olan yüce Mevlamıza ne kadar hamd etsek azdır.
Sevgili Kardeşlerim!
Bugün istedimki!
Sizlerle dertleşelim.
Çünkü!
Bugünlerde huzurlu olmadığımı hissettim.
Yüreğimde, yine hasret rüzgarları esiyor.
Gözlerimde yaş, içimde fırtınalar kopuyor.
Hasretin o içimdeki ızdırabı sanki beni yakıyor.
Dünyadaki bütün olumsuzlukların sonunda güzel şeyler olacak gibi yüreğimde de umutlar beliriyor.
Hüzünle sevinç arasında sıkışıp kaldım.
Hakkımızda ne hayırlı olduğunu bilemeyiz.
Sebebine gelince!
Bugünlerde en çok düşündüğüm konu insan gerçekleri bildiği halde niçin inat ederek o gerçekleri kabul etmez.
Nefsinin kurbanı olarak şeytanın isteklerine boyun eğer.
Bilmediği konularda niçin ahkam çeker.
Kardeşim dediği insanları nasıl öldürür hakla?
Neye dayanarak?
Rabbim bizi doğruları kabul eden eğrilerden kaçan kullarından eylesin.
Ömrümüzden günler, dakikalar, saniyeler, saliyeler hatta saliseler eksilirken bizimde vaktimiz eksilip durur.
Nasıl desem, nasıl anlatsam bilemiyorum.
Hergün yatağımıza yatarken o günün hesabını yaptıkmı? Kardamıyız, zarardamıyız?
Kendi nefsimizi ne kadar kontrol edebilirsek, o kadar az hata yaparız.
Tabiki RAB'bül aleminin yardımı olduğu müddetçe.
Haydi diyorum sevgili kardeşlerim bu günden sonra nefis muhasebesi yapmadan yatağımıza yatmayalım.
Diyeceksiniz ki, bunları bizlere zaten hep hatırlatıp duruyorsun.
Kardeşlerim sizleri bir Müslüman olarak çok seviyorum.
İstiyorum ki ahirette hepimiz komşu olalım.
Bir Müslümanın ayağına taş dokansa etkileniyorum.
Çünkü!
Kendimi vucudumdaki organlarımdan birine zarar gelmiş gibi hissediyorum.
Bak yine hatıralarım sanki sislenerek gözümün önüne geldi.
Her gün olan olaylarla birlikte beni kederlendirdi.
Sanki her günün hüznü, acı, gözyaşı, çile, ızdırap ve hırsı bitmiyor. Her gün insanlar birbirini yerken, en akıllı yaratık olan insan.
En vahşi olan yine insan.
Güzel düşlere bile fırsat bırakmıyor.
Zaman denen mühdet akıp gidiyor.
Şöyle diyorum!
Küçücük dünyamda yalnızlık denizine dalıp hatıralarımı canlandırsam.
Kesinti yapmadan hesabın çarpmasını, bölmesini, çıkarmasını ve toplamasını yaparak gecelerimde yeniden RAB’bime iltica ederek duygulansam.
Ah Kardeşlerim herhalde hiçbir zaman böyle bir fırsatım olmayacak.
Şu dünya' ya dün geldik, bugün yaşıyoruz, yarın ne olacak bilemiyorum.
Çünkü yarını RAB'bimden başka kimse bilemez.
Bu dünya‘ da ardından dua gibi tasadduk gibi devam eden güzel şeyler bırakmak istiyorsan.
İnsanları sabırla dinlemeyi ve yanlışların varsa yanlışlarını fakat karşındaki yanlış ise onunda kalbini kırmadan yaklaşmak.
Arkanda seni sevenlerin olmasını kim istemez.
Her hareketimiz kontrol ediliyorken.
Şöyle düşünsek!
Her taraf kameralarla donatılmış bütün zamanın gözetleniyor.
İşte yaşamımızı ona göre ayarlasak diyorum.
Bu hisle ve duygu ile yaşamımızı devam etmeyi öğrenirsek.
Dilimize, gözümüze ve arımıza sahip olursak.
Hayatımızı bir nebze düzene sokarız diye düşünüyorum.
Diyerek!
Başka bir konuya geçiyorum.
Sizlere soruyorum vefa nedir?
Vefa arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamandır. Vefa; dostluğun asaletine, bir dua sonrası verilen sözlere, hayallere ihanet katmamandır. Vefa; ötelerin sonsuz mükafatı karşısında, cehennemi hafife almaman, ulvi güzellikleri dünyaya satmamandır.” (Mevlana Celaleddin Rûmi)
Mevlana öyle demiş ama vefanın ne olduğunu bütün uğraşıma rağmen çevremdeki insanlara bile bir türlü anlatamadım.
Üstelik kuru gürültü yaparak beni dinlemediler bile..
Onlar ne anlatırsa ben dinliyorum.
Dinlemeyi öğrensinler diye ama nafile.
Konudan konuya geçiyorum.
İşte yine aklıma geldi.
İyiki bu kağıdı kalemi bulmuşlar.
En azından bu sahifeler beni dinliyor.
Sahifelerin olması büyük bir nimet.
Senelerdir dertlerimi bu sahifelere yazarak dertlerime hamal ediyorum.
İnsanlar dünyanın hızlı temposuna ayak uydurmaya çalışırken kıymetli ömürlerini de kıymetsiz şeylerle tüketme peşinde.
Kimsenin nasihat dinleyecek kulağı örnek alacağı idraki yok.
Bu halleri düşünürken geceleri ağlıyorum ve dışarı bakıyorum.
Onlarla birlikte diri, diri gömüldüğümü anımsıyorum.
Sizlere hangi yaramı anlatayım diye düşünürken.
Gecenin ve gündüzün RAB'bi olan ALLAH c.c. hatırlıyorum.
O zaman içime bir sıcaklık ve rahatlık geliyor.
RAB'bim sana şükürler olsun diyorum.
Artık insanlar olarak hep yalnızları oynuyoruz.
İnsanlar arasındaki güven problemi derya gibi büyürken adaletli olanlar bitmek üzere.
Vahdetin kapısından kimileri geçmez iken kendi doğrularının ama gerçekte yanlışların peşinden süratle gitmekteyiz.
Vahdetin tam ortasına çomak sokarak birbirimizden ayrışmaktayız.
Her gurup, hizip kendine göre cennette yer edinmekte sanki adete parsellemekte.
İslam dini hiçbir zaman kimi isimlere veya hanedanlara gelmemiştir.
İslam dini insanlara bir uyarı ve ikazdan başka bir şey değildir.
Anlayabilirsek!
Yaptıklarımızın birde hesabını verecegimizi unutmayalım.
İslamın yaşama biçimini nasıl algıladığımız değil İslamı hayatıma nasıl daha iyi uygularım olmalıdır.
Dedikse de herkes olmuş Allame ilmi delilleri önceden hazırlanmış. (Kendilerine göre şartlanmışlar)
Kulaklar mühürlenmiş gözler görmek istediğini diller istediği şekilde konuşuyor.
Artık insanlar kendiğinden oluşacak güzelliklerin vakti zamanını beklemekte. Bütün bu düşüncelerimi kağıda döktükten sonra.
Hicranla dolan yüreğimdeki acı biraz dindimi bilemem!
Tarumar olmuş kubbede üç beş kırıntı kalmışsa eğer bırakın gitsin şu yaralı yüreğim..
Dertlerimizden biride birbirimizi çok az görebilme veya ziyaretlerimiz.
Evet birbirlerimizi hiç ziyaret etmiyoruz.
Yine diyorum ki hepimiz yalnızları oynuyoruz.
Herhalde hayatın en zor günlerini geçiriyoruz.
Gelecekte acaba nasıl olacak?
Artık dertleşecek dostlarımızda kalmadı.
Ne İmanı ne vahdeti düşünüyoruz.
Herkes kendi gurubunu ön plana alıp islam kardeşliğini bir tarafa bırakmış.
Kimin cennete kimin cehenneme gideceğini hesaplıyoruz.
Elimizde bir kantar tartıp duruyoruz.
Benim şeyhim, benim mezhebim, benim partim, benim, benim derken bencilleşip gidiyoruz.
E dert çok dertlenen yok.
Gurur tepede bir türlü şeytan ve nefs Adem oğlunu rahat bırakmıyor.
Hep aynı teraneler aynı lakırtılar.
Kardeşiz biz kardeş.
Desemde kimse duymuyor be Kardeşlerim.
Eh sevgili kardeşlerim hoş beş edelim dedik nerelere geldik.
Dert çok olunca hangisinden başlayacağımızı şaşırdık.
İstedik ki kardeş olduğumuzu unutmayalım.
Paylaştıkça dertlerimizi azaltalım.
Diyerek sözlerime son veriyorum…
Sizleri ALLAH'a emanet ediyorum...
Selam ve dua ile..
M.S.A..
Moderatör tarafında düzenlendi: