MustafaCİLASUN
Özel Üye
Sevgili üstat;
zatımla ilgili tespitleriniz için
bahtiyar olduğumu bilmenizi isterim.
Makale, hikâyelerim için
“devede kulak kalır” teşhisiniz biraz manidar geldi.
“Nakşeden izler” anı roman çalışmamı ilgili
siteye bir bütün halinde ekleme fırsatını bulamamıştım.
Bu nedenle bölümler halinde yayınladım.
Bu çalışmam diğer sitelerde fevkalade revaçtadır.
Bir okur sıkıntısını, tasasını çekmedim,
ve böyle bir beklentiye asla ve kat’a tevessül etmedim.
Zira tesirin sebebini bilendim
bu bakımdan muhakkak ki bir heder-i nefestim.
Şiir çalışmama gelince;
bu alanda çok başarılı olduğum söylenemez elbette.
Çünkü mısralarımı
şair olduğum için veya
bu sıfatın hasretiyle yoğrulduğum için yazmıyorum.
Hani bir hüznün nağmesi
bizleri farklı hissiyat serencamında yol aldırırlar ya…
Maddeden maada bir nefes gibi…
Şekliyeti şutlayan bir abitin hali melali misali…
Tefekkür ikliminden haz alan bir nefeslik can gibi…
Aşkın demiyle kavrulan deveran inisiyatifi…
Cezbeye tutulmuş feveran misali bilinir ya…
Yazmak… Onu anlamak… Onun için var olmak…
Düşünmek… Neyi düşüneceğimizi bilmek gibi…
Sevmek… Hinlikten bertaraf olmayı bilmek…
Sineyi bahşedeni La şerike diyerek diyardan göçmeyi tercih etmek!
İşte değerli dost neylersin,
bir acizliğin muhayyilesiyle nefeslenirken...
Atmosferde yankı bulan feryadımın ahenk sızısı serdedildiği gibi…
Bu maksada binaen
okurlarımdan gelen talepler nedeniyle
belki biraz fazla zaman ayırdığımı söylemek mümkündür…
En fazla şiir ürettiğim dönem,
yazmaya başladığımdan itibarendir.
Ama sevgili üstat bilmelisiniz ki,
o kadar [URL="http://www.edebiyatdefteri.com/guzel/siirleri/"]güzel[/URL] tepkiler alıyorum ki edebiyat çevrelerinden,
haz almadığımı söylemeden ne yazıkk ki vazgeçemeyeceğim...
Şiirlerime,
ilham perimin kayıplara karışması sebebiyle,
bir süreliğine ara verdiğimi belirtsem çok manidar bulur musunuz?
En son yayınladığım ise
” Nefesinle solayım” çalışması olmuştur...
Fakat en çok alındığım,
başlangıç paragrafında ki hatırlatmanızdır.
Ne hikmetse hakikaten biraz yüreğimi sızlattı…
“İki dünyanın var olduğunu ve hayal âleminde bulunmak”
Demek ki yazdıklarımda bu pek fark edilmiyordu.
Hayalin eşiğinde bir emeğin döküntüleriydi… Hayal…
Ah bu hayal olmasaydı…
Aşk nasıl anlaşılırdı… Nasıl yaşanırdı?
Kurtulamadığımız
bir monotonluğun pençesinde yaşamak,
o kadar meşakkatli ki benim için, inanın kelimelerle anlatmak kifayetsizdir…
İşte sevgili üstat
şiirlerle ben hayalin meşkinde seyretmişsem,
inanın bundan asla bizar değilim, çok keyif aldım, birçok yeni dost kazandım.
Yüreğimin
hücresinde hapsolan duygularımın
kapısını, atmosfer parkı sakinlerine açtım...
Evet, onlarla paylaştım,
sağ olsunlar kıymet verdiler ve yorumlarda bulundular…
Aşk bir hakikatse
onu yaşadım dersem abartmış olur muyum bilmiyorum.
Hissettiğim aşkın ta kendisiydi… Bilmeden… Görülmeden…
Sadece satırlarla yaşana bir aşk düşüne biliyor musunuz?
Şekliyeti önceleyenler biliyorum ki çok şaşıracaktır…
Kim ne derse desin şaşmayan bir esin kaynağım olmuşu!
Mısralarında bulduğum mana derinliği, hislerimi tetikliyordu.
O bir sanatçı ruhluydu… Mısralarında güftenin izleri mevcuttu…
Bir kemanın nağmelerinde dinlenseydi mısraları ne harika olurdu…
Bir ressamım hassasiyeti mevcuttu… Tuval onun ellerinde raks ediyordu…
İşte hissettiklerinizi bu haleti ruhla kaleme alırsanız…
Neler çıkıyor emeğinizden bir bilseniz…
Aşk acısını bilen kaç insan vardır… Arzunun değil, hazzın aşkını…
İşte bu [URL="http://www.edebiyatdefteri.com/guzel/siirleri/"]güzel[/URL] ve görmediğim insanaşk acısını bilendi…
Hissedendi… Bir sevendi… Sevmeyi bilendi…
Demem odur ki sevgili üstat, aniden yüreğimi yakalayandı…
Kendine katandı… Fizik kurallarını hiçe sayarak…
Tenleri mahkûm bırakarak… Hayânın içinde kalarak…
İşte her iki dünyayı da hayallerimizin zenginliğiyle güreleştirebiliriz…
Aşk bizlere manayı yaşatandır ey sevgili dost…
Aşk hak kapısında kavurandır…
Aşk gülün kokusundan, bülbülün feryadından imbiklerdir…
Yaptığınız yorumlar için teşekkür ediyorum…
Sevgi ve muhabbetlerimi gönderiyorum…
Mustafa CİLASUN