MURATS44
Özel Üye
Osmanlı Devleti; din,dil,ırk ayrımı,renk gözetmemiştir. Bu insanların arasında zenciler de vardır, beyaz yahut hadım edilmiş köleler de sakatlar da... "Kör", "topal", lakaplı pek çok sadrazam devlet hizmetinde görev yapmıştır.
Tuti Kitap etiketiyle Erol Çağlar'ın kaleme aldığı Osmanlı Lakapları, döneminde kendisine lakap takılan tüm paşaların bu lakaplarının nereden geldiğini okunması keyifli bir biçimde yayınladı.
Biz de Osmanlı Dönemi'nde kullanılan lakapları, bu lakapların kaynağını, yani neden konulduklarını ve onların kısa hikayelerinden bir kısım.
Osmanlı tarihinde aynı isimde ve lakapta iki tane Hacı İvaz Mehmet Paşa vardır. İlk olan Hacı İvaz Mehmet Paşa, Tokat'ın Pazar ilçesinde doğmuştur. İvaz kelimesi "karşılıksız olarak saray hizmetine verilen" anlamındadır.
Şeytan ve melek gibi iki zıt anlamlı kelimeyi lakabında bulunduran İbrahim Paşa'ya "Şeytan" lakabı, kıvrak ve üstün zekasından, işi çabucak çözmesinden, problemleri çabucak sonlandırılmasından dolayı verilirken "Melek" lakabı ise Budin'in savunmasında kuşatmayı yarması sebebiyle dönemin padişahı IV.Mehmet tarafından Hatt-ı Hümayun ile verilmiştir.Şeytan olan İbrahim Paşa, "Melek" olarak anılmaya başlanmış.
Rus devşirmesi olan Mehmet Paşa, İstanbul'un fethinden sonra sadrazamlığa gelen ilk sadrazamdır. Fetihten sonra, yani 1453'den 1900'lere kadar genellikle devşirme kökenli sadrazamlar iş başına gelmiştir.Zağanos Mehmet Paşa denizcilik yaptığı dönemlerde denizcilikte gözetleme için kullanılan "Zağanos" isimli yırtıcı bir çeşit Doğan kuşu kullanırmış.Bu kuşu kullanması sebebiyle lakabı "Zağanos" olmuştur.
19.yüzyılda yaşamış olan Mehmet Emin Efendi , derin bir bilgiye sahiptir.Bu tip insanlara "hafız-ı kütüb" denir.Yani kitapları ezberleyen kütüphane görevlisidir.1990'lı yıllara kadar, daha bilgisayarların aktif kullanılmadığı dönemlerde, kütüphanelerde bibliyografya fişleri taranırdı.Kocaman bir dolap vardı ve harfler alfabetik olmak üzere her kitabın ismi bir harf kutusu içindeydi.Oradan kitabın yahut yazarın adı bulunuyordu. Sonra demirbaş numarası kütüphaneciye veriliyor, o da kitabı getiriyordu. Bunun öncesinde mesela Ayasofya'daki Sultan Abdülhamit Kütüphanesi'ne gidip hafız-ı kütübe diyorsunuz ki:"Leyla ve Mecnun var mı?" O da olduğunu söylemekle kalmıyor, ortasından veya sonundan bir on beyit okuyuveriyor. Çünkü ezbere biliyor. Mehmet Emin Efendi de böyle bir zat olduğu için ona "Ayaklı Kütüphane" lakabı verilmiş.
Hayatı hakkındaki bilgiler, sadece Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde anlattıklarıyla sınırlıdır. Lakabı olan Hezarfen, “bin fen sahibi” demektir. Çok çeşitli bilim dallarında bilgi sahibi oluşu sebebiyle kendisine bu lakap verilmiştir.
25 Mart 1611 tarihinde İstanbul Unkapanı’nda doğmuştur. Asıl adı belli değildir. Lakabını hocası Evliya Mehmet Efendi’den ötürü aldığı tahmin edilmektedir. Babası Topkapı Sarayı kuyumcubaşısı olan Derviş Mehmet Zilli Efendi’dir.
Ayıcı Arif Bey 1882 yılında Adana’da doğan Arif Bey Mustafa Kemal Paşa’nın Harp Okulu’ndan sınıf arkadaşıdır. Mustafa Kemal’e benzerliği dolayısıyla zaman zaman Paşa’nın dublörü olarak da vazife yapmıştır.Mustafa Kemal Paşa’yla Milli Mücadele’yi başlatmak için Samsun’a çıkan 18 kişiden biridir. Ordu komutanlığı yaptığı sırada İnegöl civarında yavru iken alıp beslediği ayıdan dolayı “Ayıcı” lakabıyla anılmıştır.
Karamanlı olan Aydın Reis 16.yüzyıl Türk denizcilerindendir.Kemal Reis tarafından yetiştirilmiştir.Osmanlı Donanması’nda gemi kaptanlığı yaparken Sultan II. Beyazıt’ın emriyle Memlük Sultanlığı hizmetine girmiş. Ustası Kemal Reis’in vefatı üzerine Kuzey-Batı Afrika’ya geçerek Oruç Reis ile birlikte çalışmaya başlamış. Cezayir’in fethine katılmış.Barbaros on beş gemilik bir filoyu Aydın Reis’in emrine vererek onu İspanyol zulmü altına inleyen Endülüs Müslmanlarını kurtarmaya göndermiş. Batılı tarihçiler tarafından “İspanyol döven”, Türkler arasında ise “Şeytan yahut gavur döven” adı verilen Aydın Reis, Endülüs’e giderken rastladığı beş İspanyol gemisini ele geçirmiş.
Bursa'da yaşamış olan Halil Efendiü Bursa Nakşibendilerinden biridir. Müderrislik ve hattatlığıyla tanınmıştır. Lakabı olan "kaltak" kelimesi eskiden at,eşek yahut katır gibi hayvanların sırtlarına konulan eyerin tahtadan yapılan iç iskeleti için kullanılırdı. Muhtemelen Halil Efendi'nin babası kaltak ustası olması sebebiyle kendisine "Kaltakçızade" lakabı verilmiştir.
Mora'da doğan Hakkı Bey'in asıl adı İbrahim olup şiirlerinde "Hakkı" mahlasını kullanmıştır. "Yekçeşm" lakabı tek gözü görmeyenlere verilir. "Kör Hakkı" diye de anılmaktadır. İsmail Hakkı Paşa'nın oğludur.
Asıl adı, Nasuh bin Karagöz bin Abdullah el-Bosnavi'dir.Doğum tarihi ve yeri tam olarak bilinmeyen Matrakçı Nasuh, Saraybosna yakınlarında tahminen 1481'de doğmuştur. Dedesinin devşirme olduğuna dair kesin bilgiler vardır.Enderun'da eğitim görmüştür. "Matrakçı" yahut "Matraki" adıyla anılması kılıca benzer sopalarla oynanan ve eskrime benzeyen bir tür savaş oyunu olduğu bilinen "matrak" oyununda çok usta olduğu içindir.
Doğum tarihi kesin olmamakla beraber nereli ve kimin oğlu olduğu da bilinmemektedir. Bazı kaynaklar ünyeli olduğunu yazar. Kahveye düşkün olduğu için kendisine "Tiryaki" lakabı verilmiştir.
Hüseyin Paşa'nın babası, Girit'in Kandiye şehrinden Tunus'a yerleşmiş Ali et- Türki isimli bir Osmanlı sipahisidir. Kaptan-ı deryalığa esnasında Venediklilerle yaptığı savaşta ağır bir şekilde yara alıp esir olmasına rağmen iyileşip döndüğü için İtalyanca " yarı ölü, yahut ölüp dirilen" anlamında ki " Mezzo- morto" ifadesinden bozma " Mezamorta" lakabını almıştır.
Bosna-Hersek dukası Stepan Vukçiç-Koşaca'nın küçük oğludur. Hersek dukasının oğlu olduğu için " Herkeszade" lakabıyla anılmıştır. Küçük yaşta Osmanlı Devleti'ne rehin olarak verilmiş olan Ahmet Paşa, Enderun'a alınarak eğitilmiştir. Kaptan-ı deryalık görevlerinde bulunmuştur.
Şebinkarahisar'dan İstanbul'a gelen bir köylü çocuğu olarak saraya girmiş ve birçok görevde bulunup sadramaz olmuştur. Sadrazamlığındaki en büyük başarısı Patrona Halil Ayaklanması'nın kalıntılarını İstanbul'dan temizlemiktir.
Rize'de 1760'ta doğmuş. Rize'den İstanbul'a geldiğinde Vefa Han'nda ayakkabı dikmekle görev yapmış. Vaka-i Hayriye'de, Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasında gösterdiği başarılardan ötürü kapıcıbaşılık rütbesi almış akabinde liman nazırlığı, önce beylerbeyi ve kaptan-ı derya olmuştur.
Trabzon doğumlu olan Mehmet Salih Paşa, çekirdekten yetişme bir denizci olup tersane-i amire de kalyonculuk yapmıştır. "Ateş" lakabı, ona cesaretinden dolayı verilmiştir.
70 kadar isyancı bedeviyi öldürdüğü için halk, Arapçada " deve kabası" anlamına gelen "Cezzar" lakabını uygun görmüş.
Boşnak asıllı olan Recep Paşa, lV. Murat döneminin devlet adamlarındandır ve çok entrikacı bir kimsedir Nikris hastalığı sebebiyle herhalde topallıyor ve bu yüzden " Topal" lakabıyla anılıyor.
Tuti Kitap etiketiyle Erol Çağlar'ın kaleme aldığı Osmanlı Lakapları, döneminde kendisine lakap takılan tüm paşaların bu lakaplarının nereden geldiğini okunması keyifli bir biçimde yayınladı.
Biz de Osmanlı Dönemi'nde kullanılan lakapları, bu lakapların kaynağını, yani neden konulduklarını ve onların kısa hikayelerinden bir kısım.
Hacı İvaz Mehmet Paşa
Osmanlı tarihinde aynı isimde ve lakapta iki tane Hacı İvaz Mehmet Paşa vardır. İlk olan Hacı İvaz Mehmet Paşa, Tokat'ın Pazar ilçesinde doğmuştur. İvaz kelimesi "karşılıksız olarak saray hizmetine verilen" anlamındadır.
Şeytan Melek İbrahim Paşa
Şeytan ve melek gibi iki zıt anlamlı kelimeyi lakabında bulunduran İbrahim Paşa'ya "Şeytan" lakabı, kıvrak ve üstün zekasından, işi çabucak çözmesinden, problemleri çabucak sonlandırılmasından dolayı verilirken "Melek" lakabı ise Budin'in savunmasında kuşatmayı yarması sebebiyle dönemin padişahı IV.Mehmet tarafından Hatt-ı Hümayun ile verilmiştir.Şeytan olan İbrahim Paşa, "Melek" olarak anılmaya başlanmış.
Zağanos Mehmet Paşa
Rus devşirmesi olan Mehmet Paşa, İstanbul'un fethinden sonra sadrazamlığa gelen ilk sadrazamdır. Fetihten sonra, yani 1453'den 1900'lere kadar genellikle devşirme kökenli sadrazamlar iş başına gelmiştir.Zağanos Mehmet Paşa denizcilik yaptığı dönemlerde denizcilikte gözetleme için kullanılan "Zağanos" isimli yırtıcı bir çeşit Doğan kuşu kullanırmış.Bu kuşu kullanması sebebiyle lakabı "Zağanos" olmuştur.
Müftüzade Ayaklı Kütüphane Mehmet Emin Efendi
19.yüzyılda yaşamış olan Mehmet Emin Efendi , derin bir bilgiye sahiptir.Bu tip insanlara "hafız-ı kütüb" denir.Yani kitapları ezberleyen kütüphane görevlisidir.1990'lı yıllara kadar, daha bilgisayarların aktif kullanılmadığı dönemlerde, kütüphanelerde bibliyografya fişleri taranırdı.Kocaman bir dolap vardı ve harfler alfabetik olmak üzere her kitabın ismi bir harf kutusu içindeydi.Oradan kitabın yahut yazarın adı bulunuyordu. Sonra demirbaş numarası kütüphaneciye veriliyor, o da kitabı getiriyordu. Bunun öncesinde mesela Ayasofya'daki Sultan Abdülhamit Kütüphanesi'ne gidip hafız-ı kütübe diyorsunuz ki:"Leyla ve Mecnun var mı?" O da olduğunu söylemekle kalmıyor, ortasından veya sonundan bir on beyit okuyuveriyor. Çünkü ezbere biliyor. Mehmet Emin Efendi de böyle bir zat olduğu için ona "Ayaklı Kütüphane" lakabı verilmiş.
Hezarfen Ahmet Çelebi
Hayatı hakkındaki bilgiler, sadece Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde anlattıklarıyla sınırlıdır. Lakabı olan Hezarfen, “bin fen sahibi” demektir. Çok çeşitli bilim dallarında bilgi sahibi oluşu sebebiyle kendisine bu lakap verilmiştir.
Evliya Çelebi
25 Mart 1611 tarihinde İstanbul Unkapanı’nda doğmuştur. Asıl adı belli değildir. Lakabını hocası Evliya Mehmet Efendi’den ötürü aldığı tahmin edilmektedir. Babası Topkapı Sarayı kuyumcubaşısı olan Derviş Mehmet Zilli Efendi’dir.
Ayıcı Arif Bey
Ayıcı Arif Bey 1882 yılında Adana’da doğan Arif Bey Mustafa Kemal Paşa’nın Harp Okulu’ndan sınıf arkadaşıdır. Mustafa Kemal’e benzerliği dolayısıyla zaman zaman Paşa’nın dublörü olarak da vazife yapmıştır.Mustafa Kemal Paşa’yla Milli Mücadele’yi başlatmak için Samsun’a çıkan 18 kişiden biridir. Ordu komutanlığı yaptığı sırada İnegöl civarında yavru iken alıp beslediği ayıdan dolayı “Ayıcı” lakabıyla anılmıştır.
Şeytan(İspanyol) Döven Aydın Reis
Karamanlı olan Aydın Reis 16.yüzyıl Türk denizcilerindendir.Kemal Reis tarafından yetiştirilmiştir.Osmanlı Donanması’nda gemi kaptanlığı yaparken Sultan II. Beyazıt’ın emriyle Memlük Sultanlığı hizmetine girmiş. Ustası Kemal Reis’in vefatı üzerine Kuzey-Batı Afrika’ya geçerek Oruç Reis ile birlikte çalışmaya başlamış. Cezayir’in fethine katılmış.Barbaros on beş gemilik bir filoyu Aydın Reis’in emrine vererek onu İspanyol zulmü altına inleyen Endülüs Müslmanlarını kurtarmaya göndermiş. Batılı tarihçiler tarafından “İspanyol döven”, Türkler arasında ise “Şeytan yahut gavur döven” adı verilen Aydın Reis, Endülüs’e giderken rastladığı beş İspanyol gemisini ele geçirmiş.
Kaltakçızade Halil Efendi
Bursa'da yaşamış olan Halil Efendiü Bursa Nakşibendilerinden biridir. Müderrislik ve hattatlığıyla tanınmıştır. Lakabı olan "kaltak" kelimesi eskiden at,eşek yahut katır gibi hayvanların sırtlarına konulan eyerin tahtadan yapılan iç iskeleti için kullanılırdı. Muhtemelen Halil Efendi'nin babası kaltak ustası olması sebebiyle kendisine "Kaltakçızade" lakabı verilmiştir.
Yekçeşm Hakkı Bey
Mora'da doğan Hakkı Bey'in asıl adı İbrahim olup şiirlerinde "Hakkı" mahlasını kullanmıştır. "Yekçeşm" lakabı tek gözü görmeyenlere verilir. "Kör Hakkı" diye de anılmaktadır. İsmail Hakkı Paşa'nın oğludur.
Matrakçı Nasuh
Asıl adı, Nasuh bin Karagöz bin Abdullah el-Bosnavi'dir.Doğum tarihi ve yeri tam olarak bilinmeyen Matrakçı Nasuh, Saraybosna yakınlarında tahminen 1481'de doğmuştur. Dedesinin devşirme olduğuna dair kesin bilgiler vardır.Enderun'da eğitim görmüştür. "Matrakçı" yahut "Matraki" adıyla anılması kılıca benzer sopalarla oynanan ve eskrime benzeyen bir tür savaş oyunu olduğu bilinen "matrak" oyununda çok usta olduğu içindir.
Tiryaki Hasan Paşa
Doğum tarihi kesin olmamakla beraber nereli ve kimin oğlu olduğu da bilinmemektedir. Bazı kaynaklar ünyeli olduğunu yazar. Kahveye düşkün olduğu için kendisine "Tiryaki" lakabı verilmiştir.
Mezamorta Hüseyin Paşa
Hüseyin Paşa'nın babası, Girit'in Kandiye şehrinden Tunus'a yerleşmiş Ali et- Türki isimli bir Osmanlı sipahisidir. Kaptan-ı deryalığa esnasında Venediklilerle yaptığı savaşta ağır bir şekilde yara alıp esir olmasına rağmen iyileşip döndüğü için İtalyanca " yarı ölü, yahut ölüp dirilen" anlamında ki " Mezzo- morto" ifadesinden bozma " Mezamorta" lakabını almıştır.
Hersekzade Ahmet Paşa
Bosna-Hersek dukası Stepan Vukçiç-Koşaca'nın küçük oğludur. Hersek dukasının oğlu olduğu için " Herkeszade" lakabıyla anılmıştır. Küçük yaşta Osmanlı Devleti'ne rehin olarak verilmiş olan Ahmet Paşa, Enderun'a alınarak eğitilmiştir. Kaptan-ı deryalık görevlerinde bulunmuştur.
Kabakulak İbrahim Paşa
Şebinkarahisar'dan İstanbul'a gelen bir köylü çocuğu olarak saraya girmiş ve birçok görevde bulunup sadramaz olmuştur. Sadrazamlığındaki en büyük başarısı Patrona Halil Ayaklanması'nın kalıntılarını İstanbul'dan temizlemiktir.
Pabuççu Ahmet Paşa
Rize'de 1760'ta doğmuş. Rize'den İstanbul'a geldiğinde Vefa Han'nda ayakkabı dikmekle görev yapmış. Vaka-i Hayriye'de, Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasında gösterdiği başarılardan ötürü kapıcıbaşılık rütbesi almış akabinde liman nazırlığı, önce beylerbeyi ve kaptan-ı derya olmuştur.
Ateş Mehmet Salih Paşa
Trabzon doğumlu olan Mehmet Salih Paşa, çekirdekten yetişme bir denizci olup tersane-i amire de kalyonculuk yapmıştır. "Ateş" lakabı, ona cesaretinden dolayı verilmiştir.
Cezzar Ahmet Paşa
70 kadar isyancı bedeviyi öldürdüğü için halk, Arapçada " deve kabası" anlamına gelen "Cezzar" lakabını uygun görmüş.
Topal Recep Paşa
Boşnak asıllı olan Recep Paşa, lV. Murat döneminin devlet adamlarındandır ve çok entrikacı bir kimsedir Nikris hastalığı sebebiyle herhalde topallıyor ve bu yüzden " Topal" lakabıyla anılıyor.