ceylannur
Yeni Üyemiz
Kurbanlarını Kesişi:
Sonra Mina'daki kurban kesim yerine gitti. Altmış üç deveyi kendi eliyle kesti. Develer ayakta ve sol ön ayaklan bağlanmış iken onları kesiyordu.[582]
Kendi eliyle kestiği develerin bu sayısı, O'nun ömrünün yılları sayısm-cadır. Sonra kendisi kesim işini bıraktı ve yüz deveden geri kalanını kesmesini Hz. Ali'ye emretti. Sonra Hz. Ali'ye (r.a.) develerin hepsini çullan, etleri ve derileriyle birlikte yoksullara sadaka olarak vermesini, kasaba kesme işi karşılığında ücret olarak kurbandan hiçbir şey vermemesini emretti. "Biz ücretini kendi yanımızdan veririz." dedi ve "Dileyen kendisine ayıra: bilir." buyurdu[583]
Soru: Peki Sahihayn'da, Enes'den (r.a.) rivayet edilen şu hadisi ne yapacaksınız? Enes anlatıyor: ALLAH Rasûlü (s.a.) öğle namazını Medine'de dört rekât, ikindi namazını Zülhuleyfe'de iki rekât kıldırdı ve geceyi orada geçirdi. Sabah olunca devesine bindi. "Lâilahe illallah" ve "Sübhânallah" demeye başladı. Beydâ tepesi üzerine çıkınca hac ve umreye birlikte telbiye getirdi. Mekke'ye girince sahabîlere ihramdan çıkmalarım emretti. ALLAH Rasûlü (s.a.) kendi eliyle ayakta oldukları halde yedi deve kesti. Medine'de (bir kurban bayramında) alacalı iki koç kesti.[584]
Cevap: İki hadis arasında bir çelişki yoktur. Ebu Muhammed İbn Hazm diyor ki: Enes hadisi şu üç şekilden biriyle açıklanabilir:
1- Hz. Peygamber (s.a.), Enes'in dediği gibi kendi eliyle yedi deveden fazla kesmemiş ve bundan sonra altmış üçe tamamlanıncaya kadar bir başkasına kesmesini emretmiştir. Sonra o yerden ayrılmış ve Hz. Ali'ye (r.a.) de geri kalanı kesmesini emretmiştir.
2- Enes, Hz. Peygamber'in (s.a.) kendi eliyle yalnızca yedi tane kestiğini görmüştür. Câbir ise Hz. Peygamber'in (s.a.) geri kalanı kesmeyi tamama erdirdiğini görmüştür. Böylece her ikisi de gördüğünü, gözlemlediğini haber vermiştir.
3- Hz. Peygamber (s.a.), Enes'in dediği gibi yedi deveyi kendi eliyle tek başına kesmiştir. Sonra kendisi ve Hz. Ali, kargıyı birlikte tutmuşlar ve bu şekilde altmış üçe tamamlayıncaya kadar beraberce kesmişlerdir. Nitekim Garafe b. Haris el-Kindî'nin söylediğine göre kendisi o gün Hz. Peygamber'in (s.a.) kargının üst tarafını tuttuğunu, Hz. Ali'ye ise alt tarafını tutmasını emrettiğini ve ikisinin o kargı ile develeri kestiklerini görmüştür[585]' Sonra Hz. Ali, Câbir'in dediği gibi yüz deveden geri kalanı tek başına kesmiştir. En iyi bilen ALLAH'tır.
Soru: Peki İmam Ahmed ve Ebu Davud'un Hz. Ali'den rivayet ettikleri şu hadisi ne yapacaksınız? Hz. Ali diyor ki: "ALLAH Rasûlü (s.a.) develerini kestiğinde, otuzunu kendi eliyle kesti. Geri kalanını da benim kesmemi emretti. "[586]
Deriz ki: Bu bir hatadır, râvî tarafından tersine çevrilmiş (maklûb hadistir). Çünkü otuz deveyi kesen Hz. Ali'dir. Hz. Peygamber'in (s.a.) yedi deveyi kendi eliyle kestiğini ne Hz. Ali ve ne de Câbir görmüştür. Sonra öteki altmış üç deveyi kesmiş, yüz deveden geriye otuz deve kalmıştır. Onları da Hz. Ali kesmiştir. Râvi, Hz. Ali'nin kestiği deve sayısını Hz. Peygamber'in (s.a.) kestiği ile yer değiştirtmiştir.
Soru: Peki şu Abdullah b. Kurt hadisini ne yapacaksınız? Hz. Peygamber (s.a.): "ALLAH katında en azametli gün kurban günü, sonra yevmü'I-karr'dır." buyurdu. — Yevmü'1-karr, kurban bayramının ikinci günüdür.— ALLAH Rasülü'ne (s.a.) beş deve yaklaştırıldı. Kendisine hangisi yaklaşmışsa ondan başlayıp kesti. Develerin yanları yere yıkılınca kısık sesle bir söz söyledi, anlamadım. "Ne dedi?" diye sordum. "Dileyen kendisine ayırsın" buyurdu, dediler.[587]
Cevap: Kabul eder, doğru olduğunu söyleriz. Çünkü yüz deve, Hz.Peygamber'e (s.a.) bir defada toptan yaklaştırılmadı. Küçük topluluklar halinde yaklaştırıldılar. O develerden beş tanesi küçük bir grup halinde O'na yaklaştırıldı. İşte bu grup, her birini kesmesi için Hz. Peygamber'e (s.a.) gelmiş, yaklaşmıştır.
Soru: Peki Sahihayn'da, Hz. Peygamber'in (s.a.) kurban günü Mina'-da yaptığı konuşmaya dair Ebu Bekre'den rivayet edilen şu hadisi ne yapacaksınız? Ebu Bekre, hadisin sonunda diyor ki: "Sonra alacalı iki koçun yanına gitti, onları kesti ve birkaç koyunun yanına gitti, onları aramızda paylaştırdı." Metin, Müslim'dedir[588]' Buna göre iki koçun kesilmesi Mekke'de olmuştur. Enes hadisine göre ise Medine'de olmuştu.
Cevap: Bu konuda âlimler iki yol tutmuşlardır:
Birinci yol: Söz, Enes'in sözüdür. Hz. Peygamber (s.a.) Medine'de alacalı ve boynuzlu iki koç kurban etti. Bayram namazını kıldırdı. Sonra iki koçun yanına gitti. Görüldüğü gibi Enes, Hz. Peygamber'in (s.a.) Mekke'de develeri kesmesiyle Medine'de iki koç kesmesini birbirinden ayırmış, bunların ik ayrı olay olduğunu ortaya koymuştur. Hz. Peygamber'in (s.a.) Mina'da kurban kesimini anlatan herkesin O'nun deve kurban etmiş olduğunu söylemeleri de bunu göstermektedir. Hz. Peygamber'in (s.a.) sevket-miş olduğu hedy ( = hacda kesilen kurban) da devedir. Deve kesimi sevk işlemi yapmaksızın orada davar kesmekten daha faziletlidir. Câbir, Veda haccı kıssasında: "Hz. Peygamber (s.a.) şeytan taşlamadan döndü ve develeri kesti." demektedir. İki koçun bayram günü kurban edildiğini ifade eden kıssa, râvilerden biri tarafından karıştırıldı ve bu olay Mina'da iken meydana gelmişti zannetmekle yanılgıya düştü.
ikinci yol: İbn Hazm'ın ve onun yolundan gidenlerin tuttuğu yol: Bunlar birbirinden tamamen ayrı iki işlem olup, bunları anlatan her iki hadis de sahihtir. Ebu Bekre, Hz. Peygamber'in (s.a.) Mekke'deki (hedyden farklı) kurban kesimini, Enes ise Medine'deki kurban kesimini anlatmıştır. Hz. Peygamber (s.a.) kurban günü davar, sığır ve deve kesmiştir. Nitekim Hz. Aişe: "ALLAH Rasûlü (s.a.) o gün hanımları adına sığır kurban etti." demektedir. Bu hadis, Sahihayn[589] dadır
Sahih-i Müslim'de: "ALLAH Rasûlü (s.a.) kurban günü Hz. Âişe adına bir sığır kurban etti." diye kaydedilmektedir.[590]
Sünen'de: "Hz. Peygamber (s.a.), Veda haccında Muhammed ailesi adına bir tek sığır kesti." diye rivayet edilmektedir[591]
îbn Hazm'ın mezhebine göre hac yapan kimsenin hedy (hac için kesilen kurban) yanında bir de kurban kesmesi meşru kılınmıştır. Doğrusu — inşALLAH— birinci yoldur. Hac yapan kimse için hedy, mukîm için kurban neyse odur. Hiç kimse Hz. Peygamber'in (s.a.) ve ashabının hedy ile kurbanı birleştirdiğini aktarmamıştır. Aksine onların hacda kestikleri hedy, kurbanları oluyordu. Mina'da kesilen hedy'dir, diğer yerlerde kesilen kurbandır.
Hz. Âişe'nin: "Hz. Peygamber (s.a.) hanımları adına sığır kurban etti." sözünde[592]' hedy'e kurban adı verilmiştir. Hz. Peygamber'in (s.a.) hanımları temettü' haccı yapmaktaydılar. Onların hedy kesmeleri gerekiyordu. Hz. Peygamber'in (s.a.) onlar adına kestiği sığır, onların kesmeleri, gereken hedy'dir.
Hz. Peygamber'in (s.a.) hanımları adına bir sığır kurban edilmesi olayında bir mesele vardır: Hanımları dokuz tane idi. Bir sığırın, yediden fazla kişi adına kesilmesi yeterli olur mu?
Ebu Muhammed İbn Hazm bu meseleyi kendi kabul ettiği prensibe dayalı olarak, yani "Hz. Âişe, bu konuda Hz. Peygamber'in (s.a.) diğer hanımlarıyla aynı durumda değildi. O kıran haccı, ötekiler ise temettü' haccı yapmaktaydılar." prensibine göre cevaplamaya çalışmıştır. Ona göre kıran yapana kurban (hedy) kesmek gerekmez. Kendi görüşünü, Müslim'in Hişâm b. Urve'den, onun da babasından rivayet ettiği şu hadisle desteklemiştir: Hz. Âişe anlatıyor: Biz Zilhicce ayının başlarına doğru ALLAH Rasûlü (s.a.) ile birlikte yola çıktık. Ben umreye niyetlenip ihrama girenler arasında idim. Yola çıktık, Mekke'ye geldik. Ben hayızlı iken arefe günü erişti. Yapmakta olduğum umrenin ihramından çıkmamıştım. Bu durumdan Hz. Peygamber'e (s.a.) yakındım. "Umreni bırak, başım çöz, saçlarım tara ve hacca niyetlenip ihrama gir, telbiye getir." buyurdu. Dediğini yaptım. Muhassab'da kaldığımız gece —ALLAH haccımızı sona erdirmişti.— Hz. Peygamber (s.a.) yanımda kardeşim Abdurrahman b. Ebu Bekir'i gönderdi. O da beni terkisine alıp Ten'îm'e çıkardı. Umreye niyetlenip ihrama girdim. ALLAH, haccımızı ve umremizi tamamladı. Bundan dolayı ne kurban lâzım geldi, ne sadaka, ne de oruç.[593]
Bu fasit bir yoldur. İbn Hazm bununla insanlardan ayrılmış, tek başına bir yol izlemiştir. Sahabe, tabiin ve onlardan sonra gelenlere göre temettü' haccı yapana lâzım geldiği gibi kıran yapana da kurban kesmek lâzım gelir. Hatta yukarıda geçtiği üzere sahabe lisanında gerçekte temettü1 yapan da odur. Bu hadise gelince doğrusu bu son söz Hişâm b. Urve'nin sözüdür. Sahıh-i Müslim'de bu şekilde açık olarak gelmiştir. Müslim, Ebu Kü-reyb — Vekî — Hişâm b. Urve — babası Urve — Hz. Âişe (r.a.) senediyle hadisi kaydetmiştir ki, hadisin sonunda Urve "ALLAH, onun haccını ve umresini tamamladı." demektedir. Hişâm diyor ki: "Bundan dolayı ne kurban lâzım geldi, ne oruç, ne de sadaka."[594]
Ebu Muhammed diyor ki: Şayet Vekî bu sözü Hişârn'm saymışsa, İbn Numeyr ile Abde sözü Hz. Âişe'nin sözü araşma katmışlardır. Her iki râvi de sikadır. Öyleyse sözü Vekî, Hişâm'a nisbet etmiştir; çünkü Hişâm'm söylediğini işitmiştir. Hişâm'm ona söylemesi, o sözü Hz. Âişe'nin söylemiş olmasını ortadan kaldırmaz. Kişi, senediyle bir hadis rivayet eder; sonra onu isnâd etmeden fetva olarak söyler. Hiçbiri diğerini ortadan kaldırmaz. Böylesini ancak insafsızlar ve nevalarına uyanlar kusur sayarlar. Burada doğru olan, her sika râvinin rivayet ettiği konuda tasdik edilmesidir. O halde Abde ve tbn Nümeyr, sözü Hz. Âişe'ye nisbet ettiklerinde, adalet sahibi olmalarından dolayı tasdik edilirler. Vekî de o sözü Hişâm'a nisbet ettiğinde adalet sahibi olmasından dolayı o da tasdik edilir. Hepsi sahihtir. O sözü Hz. Âişe de söylemiştir. Hişâm da söylemiştir.
Een derim ki: Onun zâhirîliğine ve hadis illetlerinin doktorları olan, bu illetlere karşı özel ilgileri bulunan hadis tenkitçileri imamların ince anlayışları gibi hadislerin illetleri konusunda ince anlayışa sahip olmayan onun emsali kimselerin zâhirîliğine yakışan da budur. Bu büyük imamlar kendilerinin hadis zevkine ve bilgisine sahip olmayanların kendilerine muhalif sözlerine iltifat bile etmemektedirler. Hatta değerli ve değersiz madenleri ayırt eden usta sarraflar gibi onların kesinlikle hatalı olduklarım söylemektedirler ve bu işi bilmeyenlerin hatalarına da iltifat etmemektedirler.
Malumdur ki, Abde ve İbn Nümeyr bu sözü söylerken "Hz. Âişe dedi" demediler. Onlar bu sözü, kendilerinin sözü, yahut Urve'nin sözü veya Hişâm'm sözü olması muhtemel bir şekilde hadise sokuşturmuşlardır. Vekî, gelip ayırt etti ve açıklığa kavuşturdu. Ayırt eden ve açıklığa kavuşturan kimse başkalarının mutlak bıraktığını iyi bellemiş ve sağlama almış demektir. Evet, İbn Nümeyr ile Abde "Hz. Âişe dedi1' ve Vekî' "Hişâm dedi" demiş olsalardı elbet Ebu Muhammed'in dediği mümkün olur ve burası tartışma ve tercih konusu olurdu.
Hz. Peygamber'in (s.a.) hanımlarının dokuz, kesilen kurbanın bir tek sığır olmasına gelince: Bu, şu üç metinle rivayet edilmiştir: 1) Onların arasında bir tek sığır kesildi. 2) Hz. Peygamber (s.a.) o gün onlar adına sığır kurban etti. 3) Hz. Âişe dedi ki: Kurban günü sığır eti ile yanımıza girildi. Ben: "Bu nedir?" diye sordum. "ALLAH Rasûlü (s.a.) hanımları adına kurban kesdi." dediler.
Alimler bir deve ve bir sığırın kaç kişi adına kesilebileceği konusunda ihtilâf etmişlerdir. Kimileri yedi demiştir. Şafiî ve kendisinden gelen meşhur rivayete göre Ahmed bu görüştedir. Kimileri de on demiştir. İshak da bu görüştedir. Sabittir ki, ALLAH Rasûlü (s.a.) sahabîlerin aralarında ganimetleri paylaştırmış, bir deveyi on koyuna eş tutmuştur[595]' Bu hadiste de Hz. Peygamber'in (s.a.) dokuz hanımı adına bir sığır kurban ettiği sabit olmuştur.
Süfyan'ın Ebu'z-Zübeyr yoluyla Câbir'den rivayetine göre sahabîler, ALLAH Rasûlü (s.a.) ile birlikte yaptıkları hacda bir deveyi on kişi adına kesmişlerdir. Bu hadis Müslim'in şartlarına uymaktadır, ama kitabına almamıştır. O, kitabına (Câbir'in) şu sözlerini almıştır: ALLAH Rasûlü (s.a.) ile birlikte hacca niyetlenip yola çıktık. Yanımızda kadınlar ve çocuklar da vardı. Mekke'ye varınca Kabe'yi tavaf ettik. Safa-Merve arasında sa'y yaptık. ALLAH Rasûlü (s.a.) develerde ve sığırlarda ortak olmamızı, yedi kişimizin bir deve veya sığır kesmesini emretti.[596] Müsned'de İbn Abbas'ın şöyle dediği rivayet edilir: "Bir yolculukta Hz. Peygamber (s.a.) ile birlikte idik. Kurban bayramı geldi. Bir sığırda yedi ve bir devede on kişi birleşip kurban kestik." Bu hadisi Nesâî ve Tirmizî de rivayet etmiştir. Tirmizî: "bu hadis hasen-garibdir" diyor.[597]
Sahihayn'de ise İbn Abbas'ın: "Hudeybiye senesi ALLAH Rasûlü (s.a.) ile birlikte bir deveyi yedi ve bir sığırı yedi kişi kurban ettik." dediği rivayet edilmektedir[598]
Huzeyfe diyor ki: "ALLAH Rasûlü (s.a.), müslümanlar arasında, yaptığı hac sırasında yedi kişiyi bir sığırda ortak yaptı." Bu rivayeti İmam Ahmed (r.h.) kaydetmiştir.[599]
Bu hadisler şu üç Şekilden biriyle açıklanabilir:
1- Ya yedi hadisleri daha çok ve daha sahihtir, denir.
2- Ya bir devenin on davara denk tutulması paylaştırmanın denk gelmesi için ganimetler konusunda bir değerlendirmedir, hacda kesilen kurbanlarda yedi kişi adına geçerli olması ise şer'î bir takdirdir, denir.
3- Yahut da şöyle denir: Bu durum zaman, yer ve develerin değişimiyle değişir. Bu durumların bazısında bir deve, on koyuna denk geliyordu. (Hz. Peygamber), bir deveyi on kişi için geçerli saydı. Bazısında da yedi koyuna denk geliyordu, yedi kişi için geçerli saydı. En iyi bilen ALLAH'dır.
Ebu Muhammed diyor ki: "Hz. Peygamber (s.a.) hanımları adına hedy olarak bir sığır kesti. Yine onlar adına bir sığır kurban etti. Kendisi adına iki koç kurban etti, hedy olarak da altmış üç deve kesti." Buradaki yanılgıyı yukarıda öğrendin. Kurban sığırı, hedy sığırından başka değildir, aynısıdır. Hac yapan kimsenin kestiği hedy, memleketlerinde bulunan insanların kestiği kurban yerindedir.
ALLAH Rasûlü (s.a.) kurbanını Mina'daki kurban kesme yerinde kesti ve insanlara bütün Mina'nm kurban kesme rinin hem yol, hem de kurban kesme yeri olduğunu bildirdi.[600] Bu hadis göstermektedir ki, kurban kesim işi yalnız Mina'ya özgü değildir. Mekke caddelerinin, sokaklarının neresinde keserse yeterli olur. Nitekim Arafat'ta vakfe yaptığında: "Ben burada vakfe yaptım. Bütün Arafat vakfe yeridir." buyurdu. Müzdelife'de vakfe yaptığında: "Ben burada vakfe yaptım. Bütün Müzdelife vakfe yeridir." buyurdu[601] Mina'da kendisine, sıcaktan korunacağı bir bina yapmak istediler. "Hayır. Mina önce gelip konanın konakladığı, devesini çökerttiği bir yerdir." diyerek engel oldu.[602] Bu hadis göstermektedir ki, müslümanlar Mina'da ortaktırlar; önce gelip orada bir yere konaklayan kimse ayrılıncaya kadar oraya daha çok hak sahibidir; ancak bununla oraya sahip olamaz. [603]
[582] Ebu Davud, 1767. Râvileri sikadır. Buharı (25/121) ve Müslim (1320) şu şekilde rivayet etmişlerdir: Ziyâd b. Cübeyr diyor ki: İbn Ömer'i (r.a.) gördüm. Bir adamın yanına geldi. Adam devesini kurban etmek için çökertmişti. İbn Ömer: "Onu, Hz. Muhammed'in (s.a.) sünnetine uyarak ayakla, bağlı olarak kes." dedi.
[583] Buharı, 25/121, 122, 123; Müslim, 1317.
[584] Buharı, 25/119; Ebu Davud, 2793.
[585] Ebu Davud, 1766. Senedindeki Abdullah b. Haris el-Kindî'yi İbn Hibbân'dan başkası sika kabul etmemiştir. Diğer râvileri sikadır.
[586] Ahmed, Müsned, 1374 (1/159); Ebu Davud, 1764. Senedinde İbn İshak'ın îedlisi vardır.
[587] Ebu Davud, 1765. Senedi ceyyiddir. Yukanda geçti. Yevmü'1-karr: Kurban bayramının ikinci günüdür. Bu isimle adlandırılmasının sebebi, o gün insanların Mina'da yerleşmeleridir. Çünkü ifaza tavafım ve kurban kesim işini bitirince orada istirahata çekilirler ve ikamet ederler.
[588] Müslim, 1679 (30). Buharî'nin rivayeti yukarıda geçti. Bk. Dipnot: 301.
[589] Buharı, 25/115; Müslim, 1211 (119). Buraya kadar "kurbanlık sevketmek" diye tercüme ettiğimiz deyimin içinde geçen "kurbanlık" sözü, "hedy" karşılığıdır. Hedy: Özel olarak hacda Kabe'ye hediye olarak, hac yapan kişinin sunduğu kurbana denir. Hanefî mezhebinde vacip kabul edilen ve kurban bayramlarında kesilen kurbana ise Arapça'da "Udhiyye" denir. Bilhassa bu bölüm okunurken bu ayrımın gözönünde bulundurulması konunun anlaşılması için gereklidir.
[590] Müslim, 1319.
[591] Ebu Davud, 1750; İbn Mâce, 3135. Kavileri sikadır. Hafız İbn Hacer'İn Feihu'l-Bârî'de (3/440) yazdığına göre Nesâî, hadisi: "Veda haccında Muhammed ailesi adına yalnız bir sığır kesti" metniyle rivayet ediyor.
[592] Buharı, 73/5; Müslim, 1211 (119).
[593] Buharî, 6/16; Müslim, 1211 (115).
[594] Müslim, 1211 (117). Buharî'de de aynı şekildedir.
[595] Buharı, 47/16.
[596] Müslim, 1318 (351).
[597] Ahmed, Müsned, 1/275; Nesâî, 7/222; Tirmizî, 905. Tirmizî'nin dediği gibi senedi hasendir. İbn Hİbbân (1050) ise sahih saymıştır.
[598] Müslim, 1318. Câbir'den rivayet etmiştir; merhum müellifin dediği gibi İbn Abbas*-tan değil. Hem bu hadisi yalnız Müslim rivayet etmiş olup Buharî rivayet etmemiştir.
[599] Ahmed, 5/406. Senedi zayıfsa da Câbir hadisinin şahidliği ile kuvvet kazanır.
[600] Müslim, 1218 (149); Ebu Davud, 1937; İbn Mâce, 3048; Ahmed, Müsned, 3/326; Dârimî, 2/56, 57.
[601] Bk. Bir önceki dipnot (325).
[602] Ahmed, 6/187, 207; Ebu Davud, 2019; Dârimî, 2/73; tbn Mâce, 3006, 3007. Senedinin hasen sayılması kabildir. Hâkim (1/467) sahih saymış, Zehebî de ona muvafakat etmiştir.
[603] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/366-273.
Sonra Mina'daki kurban kesim yerine gitti. Altmış üç deveyi kendi eliyle kesti. Develer ayakta ve sol ön ayaklan bağlanmış iken onları kesiyordu.[582]
Kendi eliyle kestiği develerin bu sayısı, O'nun ömrünün yılları sayısm-cadır. Sonra kendisi kesim işini bıraktı ve yüz deveden geri kalanını kesmesini Hz. Ali'ye emretti. Sonra Hz. Ali'ye (r.a.) develerin hepsini çullan, etleri ve derileriyle birlikte yoksullara sadaka olarak vermesini, kasaba kesme işi karşılığında ücret olarak kurbandan hiçbir şey vermemesini emretti. "Biz ücretini kendi yanımızdan veririz." dedi ve "Dileyen kendisine ayıra: bilir." buyurdu[583]
Soru: Peki Sahihayn'da, Enes'den (r.a.) rivayet edilen şu hadisi ne yapacaksınız? Enes anlatıyor: ALLAH Rasûlü (s.a.) öğle namazını Medine'de dört rekât, ikindi namazını Zülhuleyfe'de iki rekât kıldırdı ve geceyi orada geçirdi. Sabah olunca devesine bindi. "Lâilahe illallah" ve "Sübhânallah" demeye başladı. Beydâ tepesi üzerine çıkınca hac ve umreye birlikte telbiye getirdi. Mekke'ye girince sahabîlere ihramdan çıkmalarım emretti. ALLAH Rasûlü (s.a.) kendi eliyle ayakta oldukları halde yedi deve kesti. Medine'de (bir kurban bayramında) alacalı iki koç kesti.[584]
Cevap: İki hadis arasında bir çelişki yoktur. Ebu Muhammed İbn Hazm diyor ki: Enes hadisi şu üç şekilden biriyle açıklanabilir:
1- Hz. Peygamber (s.a.), Enes'in dediği gibi kendi eliyle yedi deveden fazla kesmemiş ve bundan sonra altmış üçe tamamlanıncaya kadar bir başkasına kesmesini emretmiştir. Sonra o yerden ayrılmış ve Hz. Ali'ye (r.a.) de geri kalanı kesmesini emretmiştir.
2- Enes, Hz. Peygamber'in (s.a.) kendi eliyle yalnızca yedi tane kestiğini görmüştür. Câbir ise Hz. Peygamber'in (s.a.) geri kalanı kesmeyi tamama erdirdiğini görmüştür. Böylece her ikisi de gördüğünü, gözlemlediğini haber vermiştir.
3- Hz. Peygamber (s.a.), Enes'in dediği gibi yedi deveyi kendi eliyle tek başına kesmiştir. Sonra kendisi ve Hz. Ali, kargıyı birlikte tutmuşlar ve bu şekilde altmış üçe tamamlayıncaya kadar beraberce kesmişlerdir. Nitekim Garafe b. Haris el-Kindî'nin söylediğine göre kendisi o gün Hz. Peygamber'in (s.a.) kargının üst tarafını tuttuğunu, Hz. Ali'ye ise alt tarafını tutmasını emrettiğini ve ikisinin o kargı ile develeri kestiklerini görmüştür[585]' Sonra Hz. Ali, Câbir'in dediği gibi yüz deveden geri kalanı tek başına kesmiştir. En iyi bilen ALLAH'tır.
Soru: Peki İmam Ahmed ve Ebu Davud'un Hz. Ali'den rivayet ettikleri şu hadisi ne yapacaksınız? Hz. Ali diyor ki: "ALLAH Rasûlü (s.a.) develerini kestiğinde, otuzunu kendi eliyle kesti. Geri kalanını da benim kesmemi emretti. "[586]
Deriz ki: Bu bir hatadır, râvî tarafından tersine çevrilmiş (maklûb hadistir). Çünkü otuz deveyi kesen Hz. Ali'dir. Hz. Peygamber'in (s.a.) yedi deveyi kendi eliyle kestiğini ne Hz. Ali ve ne de Câbir görmüştür. Sonra öteki altmış üç deveyi kesmiş, yüz deveden geriye otuz deve kalmıştır. Onları da Hz. Ali kesmiştir. Râvi, Hz. Ali'nin kestiği deve sayısını Hz. Peygamber'in (s.a.) kestiği ile yer değiştirtmiştir.
Soru: Peki şu Abdullah b. Kurt hadisini ne yapacaksınız? Hz. Peygamber (s.a.): "ALLAH katında en azametli gün kurban günü, sonra yevmü'I-karr'dır." buyurdu. — Yevmü'1-karr, kurban bayramının ikinci günüdür.— ALLAH Rasülü'ne (s.a.) beş deve yaklaştırıldı. Kendisine hangisi yaklaşmışsa ondan başlayıp kesti. Develerin yanları yere yıkılınca kısık sesle bir söz söyledi, anlamadım. "Ne dedi?" diye sordum. "Dileyen kendisine ayırsın" buyurdu, dediler.[587]
Cevap: Kabul eder, doğru olduğunu söyleriz. Çünkü yüz deve, Hz.Peygamber'e (s.a.) bir defada toptan yaklaştırılmadı. Küçük topluluklar halinde yaklaştırıldılar. O develerden beş tanesi küçük bir grup halinde O'na yaklaştırıldı. İşte bu grup, her birini kesmesi için Hz. Peygamber'e (s.a.) gelmiş, yaklaşmıştır.
Soru: Peki Sahihayn'da, Hz. Peygamber'in (s.a.) kurban günü Mina'-da yaptığı konuşmaya dair Ebu Bekre'den rivayet edilen şu hadisi ne yapacaksınız? Ebu Bekre, hadisin sonunda diyor ki: "Sonra alacalı iki koçun yanına gitti, onları kesti ve birkaç koyunun yanına gitti, onları aramızda paylaştırdı." Metin, Müslim'dedir[588]' Buna göre iki koçun kesilmesi Mekke'de olmuştur. Enes hadisine göre ise Medine'de olmuştu.
Cevap: Bu konuda âlimler iki yol tutmuşlardır:
Birinci yol: Söz, Enes'in sözüdür. Hz. Peygamber (s.a.) Medine'de alacalı ve boynuzlu iki koç kurban etti. Bayram namazını kıldırdı. Sonra iki koçun yanına gitti. Görüldüğü gibi Enes, Hz. Peygamber'in (s.a.) Mekke'de develeri kesmesiyle Medine'de iki koç kesmesini birbirinden ayırmış, bunların ik ayrı olay olduğunu ortaya koymuştur. Hz. Peygamber'in (s.a.) Mina'da kurban kesimini anlatan herkesin O'nun deve kurban etmiş olduğunu söylemeleri de bunu göstermektedir. Hz. Peygamber'in (s.a.) sevket-miş olduğu hedy ( = hacda kesilen kurban) da devedir. Deve kesimi sevk işlemi yapmaksızın orada davar kesmekten daha faziletlidir. Câbir, Veda haccı kıssasında: "Hz. Peygamber (s.a.) şeytan taşlamadan döndü ve develeri kesti." demektedir. İki koçun bayram günü kurban edildiğini ifade eden kıssa, râvilerden biri tarafından karıştırıldı ve bu olay Mina'da iken meydana gelmişti zannetmekle yanılgıya düştü.
ikinci yol: İbn Hazm'ın ve onun yolundan gidenlerin tuttuğu yol: Bunlar birbirinden tamamen ayrı iki işlem olup, bunları anlatan her iki hadis de sahihtir. Ebu Bekre, Hz. Peygamber'in (s.a.) Mekke'deki (hedyden farklı) kurban kesimini, Enes ise Medine'deki kurban kesimini anlatmıştır. Hz. Peygamber (s.a.) kurban günü davar, sığır ve deve kesmiştir. Nitekim Hz. Aişe: "ALLAH Rasûlü (s.a.) o gün hanımları adına sığır kurban etti." demektedir. Bu hadis, Sahihayn[589] dadır
Sahih-i Müslim'de: "ALLAH Rasûlü (s.a.) kurban günü Hz. Âişe adına bir sığır kurban etti." diye kaydedilmektedir.[590]
Sünen'de: "Hz. Peygamber (s.a.), Veda haccında Muhammed ailesi adına bir tek sığır kesti." diye rivayet edilmektedir[591]
îbn Hazm'ın mezhebine göre hac yapan kimsenin hedy (hac için kesilen kurban) yanında bir de kurban kesmesi meşru kılınmıştır. Doğrusu — inşALLAH— birinci yoldur. Hac yapan kimse için hedy, mukîm için kurban neyse odur. Hiç kimse Hz. Peygamber'in (s.a.) ve ashabının hedy ile kurbanı birleştirdiğini aktarmamıştır. Aksine onların hacda kestikleri hedy, kurbanları oluyordu. Mina'da kesilen hedy'dir, diğer yerlerde kesilen kurbandır.
Hz. Âişe'nin: "Hz. Peygamber (s.a.) hanımları adına sığır kurban etti." sözünde[592]' hedy'e kurban adı verilmiştir. Hz. Peygamber'in (s.a.) hanımları temettü' haccı yapmaktaydılar. Onların hedy kesmeleri gerekiyordu. Hz. Peygamber'in (s.a.) onlar adına kestiği sığır, onların kesmeleri, gereken hedy'dir.
Hz. Peygamber'in (s.a.) hanımları adına bir sığır kurban edilmesi olayında bir mesele vardır: Hanımları dokuz tane idi. Bir sığırın, yediden fazla kişi adına kesilmesi yeterli olur mu?
Ebu Muhammed İbn Hazm bu meseleyi kendi kabul ettiği prensibe dayalı olarak, yani "Hz. Âişe, bu konuda Hz. Peygamber'in (s.a.) diğer hanımlarıyla aynı durumda değildi. O kıran haccı, ötekiler ise temettü' haccı yapmaktaydılar." prensibine göre cevaplamaya çalışmıştır. Ona göre kıran yapana kurban (hedy) kesmek gerekmez. Kendi görüşünü, Müslim'in Hişâm b. Urve'den, onun da babasından rivayet ettiği şu hadisle desteklemiştir: Hz. Âişe anlatıyor: Biz Zilhicce ayının başlarına doğru ALLAH Rasûlü (s.a.) ile birlikte yola çıktık. Ben umreye niyetlenip ihrama girenler arasında idim. Yola çıktık, Mekke'ye geldik. Ben hayızlı iken arefe günü erişti. Yapmakta olduğum umrenin ihramından çıkmamıştım. Bu durumdan Hz. Peygamber'e (s.a.) yakındım. "Umreni bırak, başım çöz, saçlarım tara ve hacca niyetlenip ihrama gir, telbiye getir." buyurdu. Dediğini yaptım. Muhassab'da kaldığımız gece —ALLAH haccımızı sona erdirmişti.— Hz. Peygamber (s.a.) yanımda kardeşim Abdurrahman b. Ebu Bekir'i gönderdi. O da beni terkisine alıp Ten'îm'e çıkardı. Umreye niyetlenip ihrama girdim. ALLAH, haccımızı ve umremizi tamamladı. Bundan dolayı ne kurban lâzım geldi, ne sadaka, ne de oruç.[593]
Bu fasit bir yoldur. İbn Hazm bununla insanlardan ayrılmış, tek başına bir yol izlemiştir. Sahabe, tabiin ve onlardan sonra gelenlere göre temettü' haccı yapana lâzım geldiği gibi kıran yapana da kurban kesmek lâzım gelir. Hatta yukarıda geçtiği üzere sahabe lisanında gerçekte temettü1 yapan da odur. Bu hadise gelince doğrusu bu son söz Hişâm b. Urve'nin sözüdür. Sahıh-i Müslim'de bu şekilde açık olarak gelmiştir. Müslim, Ebu Kü-reyb — Vekî — Hişâm b. Urve — babası Urve — Hz. Âişe (r.a.) senediyle hadisi kaydetmiştir ki, hadisin sonunda Urve "ALLAH, onun haccını ve umresini tamamladı." demektedir. Hişâm diyor ki: "Bundan dolayı ne kurban lâzım geldi, ne oruç, ne de sadaka."[594]
Ebu Muhammed diyor ki: Şayet Vekî bu sözü Hişârn'm saymışsa, İbn Numeyr ile Abde sözü Hz. Âişe'nin sözü araşma katmışlardır. Her iki râvi de sikadır. Öyleyse sözü Vekî, Hişâm'a nisbet etmiştir; çünkü Hişâm'm söylediğini işitmiştir. Hişâm'm ona söylemesi, o sözü Hz. Âişe'nin söylemiş olmasını ortadan kaldırmaz. Kişi, senediyle bir hadis rivayet eder; sonra onu isnâd etmeden fetva olarak söyler. Hiçbiri diğerini ortadan kaldırmaz. Böylesini ancak insafsızlar ve nevalarına uyanlar kusur sayarlar. Burada doğru olan, her sika râvinin rivayet ettiği konuda tasdik edilmesidir. O halde Abde ve tbn Nümeyr, sözü Hz. Âişe'ye nisbet ettiklerinde, adalet sahibi olmalarından dolayı tasdik edilirler. Vekî de o sözü Hişâm'a nisbet ettiğinde adalet sahibi olmasından dolayı o da tasdik edilir. Hepsi sahihtir. O sözü Hz. Âişe de söylemiştir. Hişâm da söylemiştir.
Een derim ki: Onun zâhirîliğine ve hadis illetlerinin doktorları olan, bu illetlere karşı özel ilgileri bulunan hadis tenkitçileri imamların ince anlayışları gibi hadislerin illetleri konusunda ince anlayışa sahip olmayan onun emsali kimselerin zâhirîliğine yakışan da budur. Bu büyük imamlar kendilerinin hadis zevkine ve bilgisine sahip olmayanların kendilerine muhalif sözlerine iltifat bile etmemektedirler. Hatta değerli ve değersiz madenleri ayırt eden usta sarraflar gibi onların kesinlikle hatalı olduklarım söylemektedirler ve bu işi bilmeyenlerin hatalarına da iltifat etmemektedirler.
Malumdur ki, Abde ve İbn Nümeyr bu sözü söylerken "Hz. Âişe dedi" demediler. Onlar bu sözü, kendilerinin sözü, yahut Urve'nin sözü veya Hişâm'm sözü olması muhtemel bir şekilde hadise sokuşturmuşlardır. Vekî, gelip ayırt etti ve açıklığa kavuşturdu. Ayırt eden ve açıklığa kavuşturan kimse başkalarının mutlak bıraktığını iyi bellemiş ve sağlama almış demektir. Evet, İbn Nümeyr ile Abde "Hz. Âişe dedi1' ve Vekî' "Hişâm dedi" demiş olsalardı elbet Ebu Muhammed'in dediği mümkün olur ve burası tartışma ve tercih konusu olurdu.
Hz. Peygamber'in (s.a.) hanımlarının dokuz, kesilen kurbanın bir tek sığır olmasına gelince: Bu, şu üç metinle rivayet edilmiştir: 1) Onların arasında bir tek sığır kesildi. 2) Hz. Peygamber (s.a.) o gün onlar adına sığır kurban etti. 3) Hz. Âişe dedi ki: Kurban günü sığır eti ile yanımıza girildi. Ben: "Bu nedir?" diye sordum. "ALLAH Rasûlü (s.a.) hanımları adına kurban kesdi." dediler.
Alimler bir deve ve bir sığırın kaç kişi adına kesilebileceği konusunda ihtilâf etmişlerdir. Kimileri yedi demiştir. Şafiî ve kendisinden gelen meşhur rivayete göre Ahmed bu görüştedir. Kimileri de on demiştir. İshak da bu görüştedir. Sabittir ki, ALLAH Rasûlü (s.a.) sahabîlerin aralarında ganimetleri paylaştırmış, bir deveyi on koyuna eş tutmuştur[595]' Bu hadiste de Hz. Peygamber'in (s.a.) dokuz hanımı adına bir sığır kurban ettiği sabit olmuştur.
Süfyan'ın Ebu'z-Zübeyr yoluyla Câbir'den rivayetine göre sahabîler, ALLAH Rasûlü (s.a.) ile birlikte yaptıkları hacda bir deveyi on kişi adına kesmişlerdir. Bu hadis Müslim'in şartlarına uymaktadır, ama kitabına almamıştır. O, kitabına (Câbir'in) şu sözlerini almıştır: ALLAH Rasûlü (s.a.) ile birlikte hacca niyetlenip yola çıktık. Yanımızda kadınlar ve çocuklar da vardı. Mekke'ye varınca Kabe'yi tavaf ettik. Safa-Merve arasında sa'y yaptık. ALLAH Rasûlü (s.a.) develerde ve sığırlarda ortak olmamızı, yedi kişimizin bir deve veya sığır kesmesini emretti.[596] Müsned'de İbn Abbas'ın şöyle dediği rivayet edilir: "Bir yolculukta Hz. Peygamber (s.a.) ile birlikte idik. Kurban bayramı geldi. Bir sığırda yedi ve bir devede on kişi birleşip kurban kestik." Bu hadisi Nesâî ve Tirmizî de rivayet etmiştir. Tirmizî: "bu hadis hasen-garibdir" diyor.[597]
Sahihayn'de ise İbn Abbas'ın: "Hudeybiye senesi ALLAH Rasûlü (s.a.) ile birlikte bir deveyi yedi ve bir sığırı yedi kişi kurban ettik." dediği rivayet edilmektedir[598]
Huzeyfe diyor ki: "ALLAH Rasûlü (s.a.), müslümanlar arasında, yaptığı hac sırasında yedi kişiyi bir sığırda ortak yaptı." Bu rivayeti İmam Ahmed (r.h.) kaydetmiştir.[599]
Bu hadisler şu üç Şekilden biriyle açıklanabilir:
1- Ya yedi hadisleri daha çok ve daha sahihtir, denir.
2- Ya bir devenin on davara denk tutulması paylaştırmanın denk gelmesi için ganimetler konusunda bir değerlendirmedir, hacda kesilen kurbanlarda yedi kişi adına geçerli olması ise şer'î bir takdirdir, denir.
3- Yahut da şöyle denir: Bu durum zaman, yer ve develerin değişimiyle değişir. Bu durumların bazısında bir deve, on koyuna denk geliyordu. (Hz. Peygamber), bir deveyi on kişi için geçerli saydı. Bazısında da yedi koyuna denk geliyordu, yedi kişi için geçerli saydı. En iyi bilen ALLAH'dır.
Ebu Muhammed diyor ki: "Hz. Peygamber (s.a.) hanımları adına hedy olarak bir sığır kesti. Yine onlar adına bir sığır kurban etti. Kendisi adına iki koç kurban etti, hedy olarak da altmış üç deve kesti." Buradaki yanılgıyı yukarıda öğrendin. Kurban sığırı, hedy sığırından başka değildir, aynısıdır. Hac yapan kimsenin kestiği hedy, memleketlerinde bulunan insanların kestiği kurban yerindedir.
ALLAH Rasûlü (s.a.) kurbanını Mina'daki kurban kesme yerinde kesti ve insanlara bütün Mina'nm kurban kesme rinin hem yol, hem de kurban kesme yeri olduğunu bildirdi.[600] Bu hadis göstermektedir ki, kurban kesim işi yalnız Mina'ya özgü değildir. Mekke caddelerinin, sokaklarının neresinde keserse yeterli olur. Nitekim Arafat'ta vakfe yaptığında: "Ben burada vakfe yaptım. Bütün Arafat vakfe yeridir." buyurdu. Müzdelife'de vakfe yaptığında: "Ben burada vakfe yaptım. Bütün Müzdelife vakfe yeridir." buyurdu[601] Mina'da kendisine, sıcaktan korunacağı bir bina yapmak istediler. "Hayır. Mina önce gelip konanın konakladığı, devesini çökerttiği bir yerdir." diyerek engel oldu.[602] Bu hadis göstermektedir ki, müslümanlar Mina'da ortaktırlar; önce gelip orada bir yere konaklayan kimse ayrılıncaya kadar oraya daha çok hak sahibidir; ancak bununla oraya sahip olamaz. [603]
[582] Ebu Davud, 1767. Râvileri sikadır. Buharı (25/121) ve Müslim (1320) şu şekilde rivayet etmişlerdir: Ziyâd b. Cübeyr diyor ki: İbn Ömer'i (r.a.) gördüm. Bir adamın yanına geldi. Adam devesini kurban etmek için çökertmişti. İbn Ömer: "Onu, Hz. Muhammed'in (s.a.) sünnetine uyarak ayakla, bağlı olarak kes." dedi.
[583] Buharı, 25/121, 122, 123; Müslim, 1317.
[584] Buharı, 25/119; Ebu Davud, 2793.
[585] Ebu Davud, 1766. Senedindeki Abdullah b. Haris el-Kindî'yi İbn Hibbân'dan başkası sika kabul etmemiştir. Diğer râvileri sikadır.
[586] Ahmed, Müsned, 1374 (1/159); Ebu Davud, 1764. Senedinde İbn İshak'ın îedlisi vardır.
[587] Ebu Davud, 1765. Senedi ceyyiddir. Yukanda geçti. Yevmü'1-karr: Kurban bayramının ikinci günüdür. Bu isimle adlandırılmasının sebebi, o gün insanların Mina'da yerleşmeleridir. Çünkü ifaza tavafım ve kurban kesim işini bitirince orada istirahata çekilirler ve ikamet ederler.
[588] Müslim, 1679 (30). Buharî'nin rivayeti yukarıda geçti. Bk. Dipnot: 301.
[589] Buharı, 25/115; Müslim, 1211 (119). Buraya kadar "kurbanlık sevketmek" diye tercüme ettiğimiz deyimin içinde geçen "kurbanlık" sözü, "hedy" karşılığıdır. Hedy: Özel olarak hacda Kabe'ye hediye olarak, hac yapan kişinin sunduğu kurbana denir. Hanefî mezhebinde vacip kabul edilen ve kurban bayramlarında kesilen kurbana ise Arapça'da "Udhiyye" denir. Bilhassa bu bölüm okunurken bu ayrımın gözönünde bulundurulması konunun anlaşılması için gereklidir.
[590] Müslim, 1319.
[591] Ebu Davud, 1750; İbn Mâce, 3135. Kavileri sikadır. Hafız İbn Hacer'İn Feihu'l-Bârî'de (3/440) yazdığına göre Nesâî, hadisi: "Veda haccında Muhammed ailesi adına yalnız bir sığır kesti" metniyle rivayet ediyor.
[592] Buharı, 73/5; Müslim, 1211 (119).
[593] Buharî, 6/16; Müslim, 1211 (115).
[594] Müslim, 1211 (117). Buharî'de de aynı şekildedir.
[595] Buharı, 47/16.
[596] Müslim, 1318 (351).
[597] Ahmed, Müsned, 1/275; Nesâî, 7/222; Tirmizî, 905. Tirmizî'nin dediği gibi senedi hasendir. İbn Hİbbân (1050) ise sahih saymıştır.
[598] Müslim, 1318. Câbir'den rivayet etmiştir; merhum müellifin dediği gibi İbn Abbas*-tan değil. Hem bu hadisi yalnız Müslim rivayet etmiş olup Buharî rivayet etmemiştir.
[599] Ahmed, 5/406. Senedi zayıfsa da Câbir hadisinin şahidliği ile kuvvet kazanır.
[600] Müslim, 1218 (149); Ebu Davud, 1937; İbn Mâce, 3048; Ahmed, Müsned, 3/326; Dârimî, 2/56, 57.
[601] Bk. Bir önceki dipnot (325).
[602] Ahmed, 6/187, 207; Ebu Davud, 2019; Dârimî, 2/73; tbn Mâce, 3006, 3007. Senedinin hasen sayılması kabildir. Hâkim (1/467) sahih saymış, Zehebî de ona muvafakat etmiştir.
[603] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/366-273.