ceylannur
Yeni Üyemiz
Kur'an' da bazı kıssaların, ayetlerin ve cümlelerin sık sık tekrarlanmasının sebebi nedir?
Kur'an' da bazı kıssaların, ayetlerin ve cümlelerin sık sık tekrarlanmasının sebebi nedir?
Kur'an'da; bazen âyetler, bazen kıssalar, bazen cümleler ve bazen de kelimeler sık sık tekrarlanmıştır. Kur'an-ı Kerim'de bazı kelime ve âyetlerin bir veya birkaç yerde tekrar edilmiş olması "Tekrâru'l-Kur'an" veya “Tekrarat'ül Kur'an“ terimi ile ifade edilmiştir.1 Genel olarak edebiyat literatüründe sözlü veya yazılı ifadelerde yer alan tekrarlar, bazen güzel bazen de çirkin bir manzara arzedebiliyor. İnsanların ihtiyaçlarını dikkate alan ve ilgilerini çeken ifadelerin tekrarlanması lezzet verdiği halde, muhatabın ilgisini çekmeyen ve ihtiyacını dikkate almayan tekrarlar rahatsızlık ve usanç verir.
Şüphesiz Kur'an'daki tekrarlar, muhataplarının ihtiyaçlarından ileri geldiği için usanç değil lezzet vermektedir. Meselâ: Allah'ın azabını veya rahmetini ifade eden âyetlerin tekrarlanması insanın en önemli konularına parmak bastığı için elbette usanç değil, lezzet verir.2
Bediüzzaman, Kur'an'daki tekrarların durumunu şöyle ifade etmektedir: "Her parlayan şey yakıcı ateş değildir." kaidesinde olduğu gibi, her tekrar da usandırıcı değildir. Tekrarların bir kısmının usandırıcı olduğu doğrudur. Ancak bu kural bütün sözlere, bütün kitaplara genelleştirilemez. Usanç verici sayılan pek çok görünüşte tekrarlar var ki, belağatça güzel sayılıp takdir edilmektedir. İfadelerde yer alan tekrarları, yiyeceklerdeki tekrarlara benzetebiliriz. Çünkü biri maddî, diğeri manevî gıdadır. Bilindiği gibi insanların yedikleri şeyler, biri meyve diğeri ise su veya ekmek gibi gıda cinsinden iki çeşittir. Meyvelerin sık sık tekrarlanıp yenmesi insana usanç verdiği halde, gıdaların tekrarında kuvvet ve lezzet vardır. Çünkü, ihtiyaçlar tekrarlandıkça yemeklerin tekrarlanması o nisbette lezzetli olur. Bu sebepledir ki, her gün defalarca ekmek yemekten hiç usanç duymuyoruz. Halbuki, bir meyvenin bu denli tekrarı bize usanç verir.
Aynı bunun gibi kelâmlar da iki kısımdır: bir kısmı ruhlara gıda, fikirlere kuvvet veren gerçeklerden bahseder. Tekrar ettikçe güneşin ışığı gibi, ruhlara ve fikirlere hayat verir. Diğer bir kısmı ise, meyve kabilinden olup tekrarlanması fazla makbul değildir. Bu yüzdendir ki, kalplere gıda, akıllara kuvvet, ruhlara hayat olan Kur’an’ın tekrarları usanç değil, tatlı bir lezzet veriyor. Tekrar ettikçe misk gibi kokar. Aslında Kur'an'ın tekrarları gerçek anlamda tekrar bile sayılmaz. Çünkü onun her bir tekrarı, yerine göre başka hikmetlere, değişik hakikatlara dikkat çekmek içindir.3
Bediüzzaman, Kur'an'ın sözlerini Cennet'in meyvelerine benzetir. Ona göre, "O Cennetlerdeki bir meyveden kendilerine (cennettekilere) rızık olarak yedirildikçe; bu, daha önce bize verilenlerdendir, derler. Hâlbuki onlara benzerleri verilmiştir."4 âyetinde, farklı zamanlarda takdim edilen cennet meyvelerinin, sadece dış görünüşü itibariyle (oradaki insanlar tarafından daha önce görülmüş dünya veya cennet meyvelerine) benzerlik gösterdiği; insana tat ve lezzet vermek açısından ise, çok değişik olduğu ifade edildiği gibi; Kur'an'ın tekrarlarında da aynı şey söz konusudur.5
Kur'an'daki Tekrarların Hikmeti
Bazı âlimlere göre, Kur'an'da özellikle Peygamberlere ait kıssaların tekrarlanmasının üç hikmeti vardır:
Birincisi: Bir yerde bir bölümü zikredilen kıssanın diğer bölümü ise başka bir yerde zikredilmiştir. Bu dış görünümü itibariyle bir tekrar gibi görünür.
İkincisi: Kur'an, fesahat ve belağatını göstermek için bir yerde uzunca anlattığı bir kıssayı, başka yerde çok veciz bir ifadeyle anlatır.
Üçüncüsü: Kıssaların zikredilmelerinde nübüvvetin, özellikle Hz. Muhammed (a.s)'in nübüvvetinin, Allah'ın varlığı ve birliğinin isbatı, Allah'ın zâlimleri cezalandırmaya kadir olduğunun ders verilmesi, İslamdan önce yaşmış milletlerin başına gelen kötü âkibeti göz önüne sererek yeni inkarcıların uyarılması gibi değişik maksatlar vardır. Her bir yerde hikmete münasip bir tarzda adı geçen hususlardan birini veya bir kaçını ders vermek için kıssanın tekrarı söz konusudur.6
Bediüzzaman, Mesnevi-i Nuriye adlı eserinde Kur'an'da yapılan tekrarları, onun i'cazının yani mu'cize oluşunun bir başka parıltısı olarak değerlendirmiştir. 7 Diğer bir eseri olan Emirdağ Çiçeği adını verdiği risalesinde ise Kur'andaki tekrarların hikmetlerini pek çok yönden ele almıştır.
Bu hikmetlerden bazıları şunlardır:
1.Sıkıntılara ve günahlara sık muhatap olan iman ehli için Kur'andaki bazı tekrarların mühim hikmetleri vardır. Kur'an-ı Kerim'de yer alan Hz. Musa (AS) ve Hz. İbrahim (AS) kıssaları gibi kıssalarda, bahsi geçen peygamber ya da peygamberlerin kurtuluşunu gösterip; zulme ve sıkıntıya maruz kalan ehl-i imanın karşılaştıkları sıkıntılardan teselli bulması amacıyla bu kıssalar tekrar edilmiştir.
Diğer tarafdan isyanları nedeniyle helak olan Ad ve Semud kavimleri gibi kavimlerin helakları da göz önüne serilerek ehl-i imanın isyandan ve günahdan uzak durmaları dersi verilmektedir.
2.Kur'an'ın muhataplarının büyük kısmını teşkil eden ilimle fazla meşgul olmamış halk tabakası için Kur'an-ı Kerim, tekrar tekrar yer ve gök gibi en rahat görülebilen yaratılış delillerini göz önüne sermekle Allah'ın varlığını ve birliğini isbat etmektedir.
3.Her vakit nefsin ve şeytanın saldırısına maruz kalabilen iman ehline şevk vermek maksadıyla cennetteki karşılaşacakları nimetler, günahlardan sakındırmak için de cehennemdeki maruz kalabilecekleri cezalar sık sık gözler önüne serilmektedir.
4.Kur'an, hem bir dua ve zikir kitabı, hem bir şeriat kitabı, hem bir davet ve tebliğ kitabı, hem tevhid kitabı, hem hikmet kitabı, hem de kulluğun tarifnamesi olduğu yönleriyle tekrarı gerektirir.
Şöyle ki:
Duanın tekrar edilmesi, kabul edilmesi ihtimalini kuvvetlendirdiğinden, duanın tekrarı gerekir. Aynı şekilde zikrin tekrarı nurlandırır, bu nedenle tesbih, tahmid ve tekbirlerin sık sık tekrarlanması gerekir.
Kur'an'nın şeriat kitabı olması yönüyle: Kur'ân bu sağlam ve büyük dinin esaslarını tesis eder. İnsanlığın sosyal hayatında köklü inkılâplar yapar ve değiştirir. Elbette, bu esasları tesbit ve sağlamlaştırmak için tekrarda bulunması gerekir.
Kur'an davet ve tebliğ kitabı olması haysiyetiyle: insanları davet ettiği davanın ehemmiyeti ve İslamiyet'in güzelliklerini sık sık nazara vermesi gerekmektedir. Bu da tekrarı gerektirir.
Kur'an'ın tevhid kitabı olması itibariyle: Cenab-ı Hakkın varlığını ve birliğini sık sık vurgulaması gerekir. Kur'ân büyük meselelerden bahseder ve kalpleri bunlara iman etmeye davet eder. İnce hakikatlerden söz eder ve akılları bunları bilmeye çağırır. Öyleyse bunların kalplerde yerleşmesi ve toplumun her kesiminin fikirlerinde tesbiti için muhtelif suret ve çeşitli üsluplarda tekrarı lazımdır.
Kur'an'ın hikmet kitabı olması itibariyle: kainatın ve insanın asıl yaratılış gayesini her fırsatta anlatması gerekmektedir.
Kur'an'ın iman ehlinin, ibadet ve sosyal yaşayışlarını sistemleştirmesi itibariyle, kulluk ve toplumsal derslerini yerleştirmesi için sık sık gözler önüne sermesi gerekmektedir.
5.Kur'ân, en zeki insandan en kıt akıllıya, en takva ehli olandan en şakî yani azgın olana, dünyanın cazibesinden kurtulup ciddi bir şekilde ahiretine çalışanlardan, dünyaya kendini kaptıran gevşek kimselere kadar bütün insan tabakalarına bir hitap ve bir ilaçtır.
Fakat herkes her vakit herkese deva ve şifa olan Kur'ân'ın tamamını okumaya fırsat bulamaz. Bundan dolayı yaptığı her şeyde fayda ve maslahatlar gözeten ve yarattığı varlıklara karşı sonsuz şefkat ve merhamet sahibi olan Allah, Kur'ân'ın temel maksatlarını bazı sûrelerde ve özellikle uzun olanlarda yerleştirmiştir. Böylece her bir sûre küçük bir Kur'ân olmuş ve herkese yolu kolaylaştırmıştır. Kur'ân, İnsanları teşvik ile şöyle nida eder:
"Öğüt için Kur'ân'ı kolaylaştırdık. Yok mu öğüt alan?" (Kamer, 17)
6.Hadisin ifade ettiği gibi “Her bir âyetin mânâ mertebeleri vardır; zâhirî (açık), bâtınî (açık ve görünür mânâsının içindeki, ehlinin anlayabileceği mânâ), haddi (kapsamı) ve muttala’ı (anlam çerçevesi) vardır. Bu dört mânâ tabakasından herbirinin de fürûatı (detayları), işaretleri, dalları ve ayrıntıları vardır.”8 Yani her bir ayetin çok mana tabakaları bulunmakla beraber, her maksat için çok yönler, hükümler, faydalar ve maksatlar söz konusudur. Bundan dolayı bir yerde bir vecihle zikredilirken, başka bir yerde başka vecihle zikredilir. Bir sûrede bir maksatla, bir başkasında başka maksatla anlatılır. Buna göre, gerçekte tekrar yoktur, ancak görünüş itibariyle bir tekrar vardır. Gözlerin, kulakların, parmakların, birbirine benzediği halde gerçekte ayrı ayrı olduğu gibi.
7.Nasıl ki insanın cismani ihtiyaçları farklı farklıdır. Bazısına hava gibi her an, bir kısmına su gibi midenin harareti vaktinde zaman zaman, bir kısmına gıda gibi her gün, bazısına ziya gibi haftada bir, bazısına ayda bir, bazısına ilaç gibi senede bir İhtiyaç olur.
Aynı şekilde İnsanın manevi ihtiyaçları da farklı farklıdır. Bir kısmına “Hu ve Allah” demek misali her an, bir kısmına "Bismillah" gibi her vakit, bir kısmına "Lailahe illallah" gibi her saat ihtiyaç vardır. Diğerlerini kıyas edebilirsin.
Bu durumda âyet ve bazı kelimelerin tekrarı, ihtiyaçların tekrarından ileri geliyor, ve onlara olan ihtiyacın şiddetine işaret etmektedir.
8.Kur'ân'da çeşitli insan tabakalarının dilleriyle ve halleriyle tekrar tekrar yaptıkları suallerin cevapları vardır. Suallerin tekrar tekrar sorulması cevapların da tekrar tekrar verilmesini gerekli kılar.
9.Kur'an-ı Kerim de sık tekrarlanan Hz. Musa'nın (a.s.) kıssası gibi diğer peygamber kıssalarının çok tekrarlanmasında, Peygamber Efendimizin (ASM) davasının doğruluğuna bütün peygamberlerin nübüvvetlerini delil gösterip, “Onların tamamını inkâr edemeyen, Hz. Muhammed'in (asm) peygamberliğini ve davasını hakikat noktasında inkâr edemez” dersini vermesi hikmetiyle; ve herkes her vakit bütün Kur’ân’ı okumaya muktedir ve muvaffak olamadığından, her bir uzun ve orta uzunluktaki sûreyi birer küçük Kur’ân hükmüne getirmek için, ehemmiyetli iman esasları gibi o kıssaları tekrar etmesi, değil israf, belki belağatının gereğidir ve Hz. Muhammed'in hadisesi, bütün insanlığın en büyük hâdisesi ve kâinatın en büyük meselesi olduğunu ders vermektir.
Netice olarak; Yukarıda sayılan ve sayılmayan daha pekcok hikmetlere binaen Kur'an' da bazı tekrarlar yapılmıştır. Kur'an-ı Kerim' in tekrarları, sıradan insan sözleri gibi usanç vermemekte, aksine ihtiyaç fazla olduğundan ve bu tekrarlar ihtiyaçdan kaynaklandığından tekrarının lezzet verdiği ortaya çıkmaktadır.
Bununla beraber yüzlerce senedir tüm müslümanların hayatının her anına ışık tutan, ibadetlerinde tekrar betekrar okunan Kur'an bu kadar sık okunmasına rağmen hiçbir mü'mine usanç vermemesi, küçük yaşda Kur'anı ezberlemeye çalışan çocukların zihinlerine kolayca yerleşmesi, ölüm döşeğinde bulunanlara zemzem suyu gibi tatlı gelmesi gösteriyor ki, Kur'an her yönden mu'cize olduğu gibi okunması cihetiyle de mu'cizedir. Bazı bölümlerinin tekrarlanması da mu'cize olmasının gereğidir.
Dipnotlar:
1. bkz. Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, 173; Turgut, 179.
2. krş. Cerrahoğlu, a.g.e., 173-174; Turgut, 180.
3. bkz. İşârât, 31-32.
4. el-Bakara, 2/25.
5. bkz. İşârât, 32.
6. bkz. İbn Cüzeyy, 6.
7. Mesnev-i Nuriye, Ondördüncü Reşha
8. bk. Ebû Yâ’lâ, el-Müsned 9:287; et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat 1:236
Sorularla İslamiyet
Kur'an' da bazı kıssaların, ayetlerin ve cümlelerin sık sık tekrarlanmasının sebebi nedir?
Kur'an'da; bazen âyetler, bazen kıssalar, bazen cümleler ve bazen de kelimeler sık sık tekrarlanmıştır. Kur'an-ı Kerim'de bazı kelime ve âyetlerin bir veya birkaç yerde tekrar edilmiş olması "Tekrâru'l-Kur'an" veya “Tekrarat'ül Kur'an“ terimi ile ifade edilmiştir.1 Genel olarak edebiyat literatüründe sözlü veya yazılı ifadelerde yer alan tekrarlar, bazen güzel bazen de çirkin bir manzara arzedebiliyor. İnsanların ihtiyaçlarını dikkate alan ve ilgilerini çeken ifadelerin tekrarlanması lezzet verdiği halde, muhatabın ilgisini çekmeyen ve ihtiyacını dikkate almayan tekrarlar rahatsızlık ve usanç verir.
Şüphesiz Kur'an'daki tekrarlar, muhataplarının ihtiyaçlarından ileri geldiği için usanç değil lezzet vermektedir. Meselâ: Allah'ın azabını veya rahmetini ifade eden âyetlerin tekrarlanması insanın en önemli konularına parmak bastığı için elbette usanç değil, lezzet verir.2
Bediüzzaman, Kur'an'daki tekrarların durumunu şöyle ifade etmektedir: "Her parlayan şey yakıcı ateş değildir." kaidesinde olduğu gibi, her tekrar da usandırıcı değildir. Tekrarların bir kısmının usandırıcı olduğu doğrudur. Ancak bu kural bütün sözlere, bütün kitaplara genelleştirilemez. Usanç verici sayılan pek çok görünüşte tekrarlar var ki, belağatça güzel sayılıp takdir edilmektedir. İfadelerde yer alan tekrarları, yiyeceklerdeki tekrarlara benzetebiliriz. Çünkü biri maddî, diğeri manevî gıdadır. Bilindiği gibi insanların yedikleri şeyler, biri meyve diğeri ise su veya ekmek gibi gıda cinsinden iki çeşittir. Meyvelerin sık sık tekrarlanıp yenmesi insana usanç verdiği halde, gıdaların tekrarında kuvvet ve lezzet vardır. Çünkü, ihtiyaçlar tekrarlandıkça yemeklerin tekrarlanması o nisbette lezzetli olur. Bu sebepledir ki, her gün defalarca ekmek yemekten hiç usanç duymuyoruz. Halbuki, bir meyvenin bu denli tekrarı bize usanç verir.
Aynı bunun gibi kelâmlar da iki kısımdır: bir kısmı ruhlara gıda, fikirlere kuvvet veren gerçeklerden bahseder. Tekrar ettikçe güneşin ışığı gibi, ruhlara ve fikirlere hayat verir. Diğer bir kısmı ise, meyve kabilinden olup tekrarlanması fazla makbul değildir. Bu yüzdendir ki, kalplere gıda, akıllara kuvvet, ruhlara hayat olan Kur’an’ın tekrarları usanç değil, tatlı bir lezzet veriyor. Tekrar ettikçe misk gibi kokar. Aslında Kur'an'ın tekrarları gerçek anlamda tekrar bile sayılmaz. Çünkü onun her bir tekrarı, yerine göre başka hikmetlere, değişik hakikatlara dikkat çekmek içindir.3
Bediüzzaman, Kur'an'ın sözlerini Cennet'in meyvelerine benzetir. Ona göre, "O Cennetlerdeki bir meyveden kendilerine (cennettekilere) rızık olarak yedirildikçe; bu, daha önce bize verilenlerdendir, derler. Hâlbuki onlara benzerleri verilmiştir."4 âyetinde, farklı zamanlarda takdim edilen cennet meyvelerinin, sadece dış görünüşü itibariyle (oradaki insanlar tarafından daha önce görülmüş dünya veya cennet meyvelerine) benzerlik gösterdiği; insana tat ve lezzet vermek açısından ise, çok değişik olduğu ifade edildiği gibi; Kur'an'ın tekrarlarında da aynı şey söz konusudur.5
Kur'an'daki Tekrarların Hikmeti
Bazı âlimlere göre, Kur'an'da özellikle Peygamberlere ait kıssaların tekrarlanmasının üç hikmeti vardır:
Birincisi: Bir yerde bir bölümü zikredilen kıssanın diğer bölümü ise başka bir yerde zikredilmiştir. Bu dış görünümü itibariyle bir tekrar gibi görünür.
İkincisi: Kur'an, fesahat ve belağatını göstermek için bir yerde uzunca anlattığı bir kıssayı, başka yerde çok veciz bir ifadeyle anlatır.
Üçüncüsü: Kıssaların zikredilmelerinde nübüvvetin, özellikle Hz. Muhammed (a.s)'in nübüvvetinin, Allah'ın varlığı ve birliğinin isbatı, Allah'ın zâlimleri cezalandırmaya kadir olduğunun ders verilmesi, İslamdan önce yaşmış milletlerin başına gelen kötü âkibeti göz önüne sererek yeni inkarcıların uyarılması gibi değişik maksatlar vardır. Her bir yerde hikmete münasip bir tarzda adı geçen hususlardan birini veya bir kaçını ders vermek için kıssanın tekrarı söz konusudur.6
Bediüzzaman, Mesnevi-i Nuriye adlı eserinde Kur'an'da yapılan tekrarları, onun i'cazının yani mu'cize oluşunun bir başka parıltısı olarak değerlendirmiştir. 7 Diğer bir eseri olan Emirdağ Çiçeği adını verdiği risalesinde ise Kur'andaki tekrarların hikmetlerini pek çok yönden ele almıştır.
Bu hikmetlerden bazıları şunlardır:
1.Sıkıntılara ve günahlara sık muhatap olan iman ehli için Kur'andaki bazı tekrarların mühim hikmetleri vardır. Kur'an-ı Kerim'de yer alan Hz. Musa (AS) ve Hz. İbrahim (AS) kıssaları gibi kıssalarda, bahsi geçen peygamber ya da peygamberlerin kurtuluşunu gösterip; zulme ve sıkıntıya maruz kalan ehl-i imanın karşılaştıkları sıkıntılardan teselli bulması amacıyla bu kıssalar tekrar edilmiştir.
Diğer tarafdan isyanları nedeniyle helak olan Ad ve Semud kavimleri gibi kavimlerin helakları da göz önüne serilerek ehl-i imanın isyandan ve günahdan uzak durmaları dersi verilmektedir.
2.Kur'an'ın muhataplarının büyük kısmını teşkil eden ilimle fazla meşgul olmamış halk tabakası için Kur'an-ı Kerim, tekrar tekrar yer ve gök gibi en rahat görülebilen yaratılış delillerini göz önüne sermekle Allah'ın varlığını ve birliğini isbat etmektedir.
3.Her vakit nefsin ve şeytanın saldırısına maruz kalabilen iman ehline şevk vermek maksadıyla cennetteki karşılaşacakları nimetler, günahlardan sakındırmak için de cehennemdeki maruz kalabilecekleri cezalar sık sık gözler önüne serilmektedir.
4.Kur'an, hem bir dua ve zikir kitabı, hem bir şeriat kitabı, hem bir davet ve tebliğ kitabı, hem tevhid kitabı, hem hikmet kitabı, hem de kulluğun tarifnamesi olduğu yönleriyle tekrarı gerektirir.
Şöyle ki:
Duanın tekrar edilmesi, kabul edilmesi ihtimalini kuvvetlendirdiğinden, duanın tekrarı gerekir. Aynı şekilde zikrin tekrarı nurlandırır, bu nedenle tesbih, tahmid ve tekbirlerin sık sık tekrarlanması gerekir.
Kur'an'nın şeriat kitabı olması yönüyle: Kur'ân bu sağlam ve büyük dinin esaslarını tesis eder. İnsanlığın sosyal hayatında köklü inkılâplar yapar ve değiştirir. Elbette, bu esasları tesbit ve sağlamlaştırmak için tekrarda bulunması gerekir.
Kur'an davet ve tebliğ kitabı olması haysiyetiyle: insanları davet ettiği davanın ehemmiyeti ve İslamiyet'in güzelliklerini sık sık nazara vermesi gerekmektedir. Bu da tekrarı gerektirir.
Kur'an'ın tevhid kitabı olması itibariyle: Cenab-ı Hakkın varlığını ve birliğini sık sık vurgulaması gerekir. Kur'ân büyük meselelerden bahseder ve kalpleri bunlara iman etmeye davet eder. İnce hakikatlerden söz eder ve akılları bunları bilmeye çağırır. Öyleyse bunların kalplerde yerleşmesi ve toplumun her kesiminin fikirlerinde tesbiti için muhtelif suret ve çeşitli üsluplarda tekrarı lazımdır.
Kur'an'ın hikmet kitabı olması itibariyle: kainatın ve insanın asıl yaratılış gayesini her fırsatta anlatması gerekmektedir.
Kur'an'ın iman ehlinin, ibadet ve sosyal yaşayışlarını sistemleştirmesi itibariyle, kulluk ve toplumsal derslerini yerleştirmesi için sık sık gözler önüne sermesi gerekmektedir.
5.Kur'ân, en zeki insandan en kıt akıllıya, en takva ehli olandan en şakî yani azgın olana, dünyanın cazibesinden kurtulup ciddi bir şekilde ahiretine çalışanlardan, dünyaya kendini kaptıran gevşek kimselere kadar bütün insan tabakalarına bir hitap ve bir ilaçtır.
Fakat herkes her vakit herkese deva ve şifa olan Kur'ân'ın tamamını okumaya fırsat bulamaz. Bundan dolayı yaptığı her şeyde fayda ve maslahatlar gözeten ve yarattığı varlıklara karşı sonsuz şefkat ve merhamet sahibi olan Allah, Kur'ân'ın temel maksatlarını bazı sûrelerde ve özellikle uzun olanlarda yerleştirmiştir. Böylece her bir sûre küçük bir Kur'ân olmuş ve herkese yolu kolaylaştırmıştır. Kur'ân, İnsanları teşvik ile şöyle nida eder:
"Öğüt için Kur'ân'ı kolaylaştırdık. Yok mu öğüt alan?" (Kamer, 17)
6.Hadisin ifade ettiği gibi “Her bir âyetin mânâ mertebeleri vardır; zâhirî (açık), bâtınî (açık ve görünür mânâsının içindeki, ehlinin anlayabileceği mânâ), haddi (kapsamı) ve muttala’ı (anlam çerçevesi) vardır. Bu dört mânâ tabakasından herbirinin de fürûatı (detayları), işaretleri, dalları ve ayrıntıları vardır.”8 Yani her bir ayetin çok mana tabakaları bulunmakla beraber, her maksat için çok yönler, hükümler, faydalar ve maksatlar söz konusudur. Bundan dolayı bir yerde bir vecihle zikredilirken, başka bir yerde başka vecihle zikredilir. Bir sûrede bir maksatla, bir başkasında başka maksatla anlatılır. Buna göre, gerçekte tekrar yoktur, ancak görünüş itibariyle bir tekrar vardır. Gözlerin, kulakların, parmakların, birbirine benzediği halde gerçekte ayrı ayrı olduğu gibi.
7.Nasıl ki insanın cismani ihtiyaçları farklı farklıdır. Bazısına hava gibi her an, bir kısmına su gibi midenin harareti vaktinde zaman zaman, bir kısmına gıda gibi her gün, bazısına ziya gibi haftada bir, bazısına ayda bir, bazısına ilaç gibi senede bir İhtiyaç olur.
Aynı şekilde İnsanın manevi ihtiyaçları da farklı farklıdır. Bir kısmına “Hu ve Allah” demek misali her an, bir kısmına "Bismillah" gibi her vakit, bir kısmına "Lailahe illallah" gibi her saat ihtiyaç vardır. Diğerlerini kıyas edebilirsin.
Bu durumda âyet ve bazı kelimelerin tekrarı, ihtiyaçların tekrarından ileri geliyor, ve onlara olan ihtiyacın şiddetine işaret etmektedir.
8.Kur'ân'da çeşitli insan tabakalarının dilleriyle ve halleriyle tekrar tekrar yaptıkları suallerin cevapları vardır. Suallerin tekrar tekrar sorulması cevapların da tekrar tekrar verilmesini gerekli kılar.
9.Kur'an-ı Kerim de sık tekrarlanan Hz. Musa'nın (a.s.) kıssası gibi diğer peygamber kıssalarının çok tekrarlanmasında, Peygamber Efendimizin (ASM) davasının doğruluğuna bütün peygamberlerin nübüvvetlerini delil gösterip, “Onların tamamını inkâr edemeyen, Hz. Muhammed'in (asm) peygamberliğini ve davasını hakikat noktasında inkâr edemez” dersini vermesi hikmetiyle; ve herkes her vakit bütün Kur’ân’ı okumaya muktedir ve muvaffak olamadığından, her bir uzun ve orta uzunluktaki sûreyi birer küçük Kur’ân hükmüne getirmek için, ehemmiyetli iman esasları gibi o kıssaları tekrar etmesi, değil israf, belki belağatının gereğidir ve Hz. Muhammed'in hadisesi, bütün insanlığın en büyük hâdisesi ve kâinatın en büyük meselesi olduğunu ders vermektir.
Netice olarak; Yukarıda sayılan ve sayılmayan daha pekcok hikmetlere binaen Kur'an' da bazı tekrarlar yapılmıştır. Kur'an-ı Kerim' in tekrarları, sıradan insan sözleri gibi usanç vermemekte, aksine ihtiyaç fazla olduğundan ve bu tekrarlar ihtiyaçdan kaynaklandığından tekrarının lezzet verdiği ortaya çıkmaktadır.
Bununla beraber yüzlerce senedir tüm müslümanların hayatının her anına ışık tutan, ibadetlerinde tekrar betekrar okunan Kur'an bu kadar sık okunmasına rağmen hiçbir mü'mine usanç vermemesi, küçük yaşda Kur'anı ezberlemeye çalışan çocukların zihinlerine kolayca yerleşmesi, ölüm döşeğinde bulunanlara zemzem suyu gibi tatlı gelmesi gösteriyor ki, Kur'an her yönden mu'cize olduğu gibi okunması cihetiyle de mu'cizedir. Bazı bölümlerinin tekrarlanması da mu'cize olmasının gereğidir.
Dipnotlar:
1. bkz. Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, 173; Turgut, 179.
2. krş. Cerrahoğlu, a.g.e., 173-174; Turgut, 180.
3. bkz. İşârât, 31-32.
4. el-Bakara, 2/25.
5. bkz. İşârât, 32.
6. bkz. İbn Cüzeyy, 6.
7. Mesnev-i Nuriye, Ondördüncü Reşha
8. bk. Ebû Yâ’lâ, el-Müsned 9:287; et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat 1:236
Sorularla İslamiyet