hüzün çiçegi
Aktif Üyemiz
Kin
manevi kalpde olan bir hastalıktır ve
-u Zülcelal'in rızasına giden cennet yolunda bulunan bir engeldir. Kin; kalbin kin beslenen kimseyi devamlı hatırlayıp
ona buğz etmesi ve ondan tiksinmesidir.
İnsan
bir kimseden hemen intikam almaktan aciz kaldığı zaman
yutulan öfke içe döner
orada birikir ve en sonunda kine dönüşür. Halbuki Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şerif-lerinde; “Mümin kinci değildir” buyurmuştur.
KİN'İN AFETLERİ
Şunu unutmamak lazımdır ki insan kalbini manevi olarak temizlemediği müddetçe
zahiri vücudu ne kadar temiz olursa olsun
o kişinin durumu çok tehlikelidir. Bazı kimseler temizlik hususunda çok titizdirler. Bu gibi kimselerin elbisesine bir pislik bulaşsa
canları çok sıkılır.
Çünkü titizlikleri nefistendir. Fakat kalblerinde bulunan
kin
kibir
ucub
riya gibi manevi kirlere hiç aldırmazlar. Oysa dehşetli olan kıyamet gününde insanı selamete çıkaracak olan şey
bu manevi kirlerden temizlenmiş olan bir kalpdir. Yoksa bu hastalıklar insanı mahveder.
Kin
öfkenin bir meyvesidir. Kalbinde kin bulunan kimseden
şu afetler hiç eksik olmaz.
1-Hased; Hased insanı
kin duyulan kimsenin elinde bulunan nimetlerin gitmesini istemeye sevkeder. Kindar o kimsenin sevinmesine ve bir nimete kavuşmasına üzülür; başına gelen musibetlerden dolayı sevinir. Bu ahlak
münafıkların ahlakıdır.
2-Kalpdeki Hasedin kökleşmesi; Kindar olan kişi
kin duyduğu kimsenin başına gelen musibetlere sevindiğini söz ve davranışlarıyla açığa vurur.
3-Kin duyduğu kimseye selam vermez
onun selamınıda almaz.
4-Kin duyduğu kimsenin kendisinden aşağı mertebede olduğunu düşünerek
daima onu küçümser ve hakaret gözüyle bakar.
5-Yalan
gıybet ve gizli halleri açığa çıkarmak gibi helal olmayan davranışlarda bulunur.
6-Daima kin duyduğu kimse ile alay eder.
7-Fırsat bulduğu zaman kin duyduğu kimseyi dövmeye veya incitmeye çalışır yada başkalarını onu dövmeleri için teşvik ederek eziyet eder.
8-Kin duyduğu kimseye borcu varsa borcunu vermez
akrabalık bağını koparmak
hakkını ve payını vermemek suretiyle onu bir takım haklardan mahrum bırakır.
Halbuki
-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:
“Sizden (dinde) fazilet ve (dünyada) servet sahibi olanlar akrabalarına
yoksullara
yolunda hicret edenlere vermelerinde kusur etmesin (ler). Affetsinler
(ve onların hatalarına) aldırış etmesin(ler).
'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz?
çok bağışlayıcı ve çok esirgeyicidir.” (Nur
22)
Bir kimse
kin duyduğu kişiye karşı güleryüzlülüğü ve nezaketi
yardım etmeyi ve ihtiyaçlarını gidermeyi terkederse
kendisini manevi olarak mahveder ve
-u Zülcelal'in yanındaki mükafatlardan mahrum olur. Bu kinin en küçük derecesidir.
En küçük derecesi bile insanı böyle mahvediyorsa
daha ileri derecede olan kin kimbilir nasıl mahveder ve kıyamet gününde nasıl da muhtaç
pe-rişan bir hale koyar.
KİNİN DERECELERİ
Kin hususunda insanlar üç kısma ayrılırlar
1-Kendi nefsiyle mücahede edip
kin beslediği kimseye iyilik yapar
ona olan saygı ve hürmetini arttırırı. Bu hal
sadıkların derecesidir.
2-Kin duyduğu kimseye karşı iyilik yapmasada
kötülük yapmayıda doğru bulmaz ve kötülük yapmaz. Bu da
zahitlerin ve salihlerin derecesidir.
3-Kin duyduğu kimseye iyilik yapmaz
kötülük yapar. Bu da fasıkların ve zalimlerin derecesidir.
KİNİ TEDAVİ ETME YOLLARI
Kin ve düşmanlığın kaynağı; dünya sevgisi
baş olma arzusu ve insanların yanında mevki sahibi olma iştiyakıdır.
Eğer insan bunları kalbinden söküp atarsa
selamete kavuşmuş olur. Bazı evliyalar demişlerdir ki; “Bizim yolumuz
ruhlarıyla pislikleri temizleyenlerden başkasının girebilecekleri bir yol değildir.”
İnsan bu söze bakarak kendini düzeltmek ve kalbindeki hastalıkları tedavi etme yolunu tercih etmelidir. Böyle olduğu zaman
nefsinin hakirliğini bilir ve tevazu sahibi olur. O zaman kendisini hiçbir müslümandan farklı ve üstün olarak görmez. Tabi bu halde
bir başkasına kin ve düşmanlık kapısını kapatır.
Nitekim
-u Zülcelal bu halde olan kullarını methederek ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur; “Onların kalplerindeki kini söküp attık. Artık onlar tahtlar üzerinde karşılıklı oturan kardeşlerdir.” (Hicir; 47)
Enes bin Malik (ra) demiştir ki;
Peygamber Efendimiz (sav) bana şöyle buyurdu;
“Eğer kalbinde hiçbir kimseye karşı kin taşımadan sabahlayıp akşamlamaya gücün yeterse bunu yap. Bu benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimi ihya ederse
beni ihya etmiş olur. Beni ihya eden ise
benimle birlikte cennettedir.” (Tirmizi
ilim; 16; İbni Mace
Mukaddime
15)
-u Zülcelal'i arayan
O'nun sevgisiyle birleşen
ve O'nun zikriyle dost olan kalplerde kin ve düşmanlıktan eser kalmaz.
İnsanı
-u Zülcelal'in emir ve nehiylerini ve Peygamber Efendimiz (sav)'in sünnetini yaşamaktan alıkoyan
nefsin çirkin sıfatlarıdır. Bu sıfatlar
kalbi de manevi olarak hasta eder. İşte nefsin bu çirkin sıfatlarından temizlendikçe
kalp ıslah olur ve
-u Zülcelal ile kulun arasındaki maneviyat da düzelir.
Netice olarak
insan
-u Zülcelal'in rızasına giden cennet yolu üzerinde ilerlemek istiyorsa
kalbinde bulunan kin ve düşmanlığı atıp
insanların kendisine karşı yaptığı kusurları affetmelidir. Çünkü kin şeytanın ahlakı
insanları affetmekse
-u Zülcelal'in peygamberlerin ve evliyaların ahlakıdır.
Seydâ (Muhammed Raşid) Hazretlerine
bazı kişiler gelerek;
“Filan adam şöyle yaptı
böyle yaptı” diye şikayet ettikleri zaman
diyordu ki;
“Biliyorum
fakat biz onları affetmezsek
-u Zülcelal de bizi affetmez.” Bu söz
bizim için çok büyük bir derstir. Her kim bu sözün peşinden gider
kin ve düşmanlığı terkederse
Peygamber Efendimiz (sav)'in şu hadis-i şerifine muhatap olur.
“Mahşer günü münadiler; “
-u Zülcelal'in üzerinde hakkı olanlar ayağa kalksınlar” diye çağırırlar. Bunun üzerine binlerce insan ayağa kalkıp hesapsız olarak cennete girerler. Bunlar
dünyada affedenlerdir.”
Peygamber Efendimiz (sav) bir hadis-i şeriflerinde:
“Kıyamet gününde Cennet-i Âlâ
hesapsız cennete giren bir kul gördü. Ona:
“Sen hangi amelle bu dereceyi elde ettin?” diye sordu. Adam:
“Benim fazla bir amelim yoktu. Fakat akşam yatmadan önce kalbimde hiç kimseye karşı kin bulunmazdı.” diye cevap verdi” (Buhari - Müslim)
Onun için bir kişi
birisine kin duyduğu zaman
ona her hangi bir zarar veremeyeceğini bilmelidir. Ama bu kin ile kendisini mahveder.
Madem ki bütün zarar kendisinedir
öyle ise insanın hem dünyasına hem ahiretine zararlı olan bu kini söküp atması gerekmektedir.
Alıntıdır.
cc. emanet olunuz selam ve dua ile.
İnsan
KİN'İN AFETLERİ
Şunu unutmamak lazımdır ki insan kalbini manevi olarak temizlemediği müddetçe
Çünkü titizlikleri nefistendir. Fakat kalblerinde bulunan
Kin
1-Hased; Hased insanı
2-Kalpdeki Hasedin kökleşmesi; Kindar olan kişi
3-Kin duyduğu kimseye selam vermez
4-Kin duyduğu kimsenin kendisinden aşağı mertebede olduğunu düşünerek
5-Yalan
6-Daima kin duyduğu kimse ile alay eder.
7-Fırsat bulduğu zaman kin duyduğu kimseyi dövmeye veya incitmeye çalışır yada başkalarını onu dövmeleri için teşvik ederek eziyet eder.
8-Kin duyduğu kimseye borcu varsa borcunu vermez
Halbuki
“Sizden (dinde) fazilet ve (dünyada) servet sahibi olanlar akrabalarına
Bir kimse
En küçük derecesi bile insanı böyle mahvediyorsa
KİNİN DERECELERİ
Kin hususunda insanlar üç kısma ayrılırlar
1-Kendi nefsiyle mücahede edip
2-Kin duyduğu kimseye karşı iyilik yapmasada
3-Kin duyduğu kimseye iyilik yapmaz
KİNİ TEDAVİ ETME YOLLARI
Kin ve düşmanlığın kaynağı; dünya sevgisi
Eğer insan bunları kalbinden söküp atarsa
İnsan bu söze bakarak kendini düzeltmek ve kalbindeki hastalıkları tedavi etme yolunu tercih etmelidir. Böyle olduğu zaman
Nitekim
Enes bin Malik (ra) demiştir ki;
Peygamber Efendimiz (sav) bana şöyle buyurdu;
“Eğer kalbinde hiçbir kimseye karşı kin taşımadan sabahlayıp akşamlamaya gücün yeterse bunu yap. Bu benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimi ihya ederse
İnsanı
Netice olarak
Seydâ (Muhammed Raşid) Hazretlerine
“Filan adam şöyle yaptı
“Biliyorum
“Mahşer günü münadiler; “
Peygamber Efendimiz (sav) bir hadis-i şeriflerinde:
“Kıyamet gününde Cennet-i Âlâ
“Sen hangi amelle bu dereceyi elde ettin?” diye sordu. Adam:
“Benim fazla bir amelim yoktu. Fakat akşam yatmadan önce kalbimde hiç kimseye karşı kin bulunmazdı.” diye cevap verdi” (Buhari - Müslim)
Onun için bir kişi
Madem ki bütün zarar kendisinedir
Alıntıdır.