huzun:
Ne kadar küçük şeyler için ağlardık...
Bir tutam saç, bir oyuncak araba, bir bebek...
Şimdi büyüdük...
Çok büyük olaylar bile ağlatmıyor bizi
Ölümler,iflaslar,savaşlar...
Şimdi daha mı güçlüyüz,
yoksa daha mı alışkan?
Hayatı öğrenmek
Alışmak mı acaba?...
Keşke hep çocuk kalsaydım...
Herkes büyümeyi isterken ve sürekli değiştirirken yüzündeki saflık maskesini,
ben büyümeyi unutsaydım,
yüzümde hep çocukluk maskesi takılı kalsaydı...
Dinlediğim her masalın ardından hayatın toz pembeliğinde boğulsaydım ve
inansaydım gerçekten kurdun karnının kesildiğinde babaannenin çıkacağına,
parmak çocuklara,
öpüldüğü zaman prens olan kurbağalara...
Keşke gerçeklerle hiç tanışmasaydım.
Kimseyi karşılıksız sevmeseydim,
aklım karşımdakinin bütün söylediklerine cevap aramasaydı,
mantık denen o asabi çehreyle hiç karşılaşmasaydım.
Büyük yaramazlıklar yapıp küçük cezalar alsaydım.
Elma yanaklarım, badem gözlerim olsaydı,
herkes bana hizmet etseydi,
bana ninni söyleselerdi,
beni güldürüp eğlendirselerdi...
Yüzümde hiç eksilmeyen kocaman gülücükler olsaydı, anlattıklarımı herkes zor anlasaydı,
beni taklit etselerdi ve herkes benimle
beraber çocuk olsaydı.
Ayakkabı numaram yirmi beşi geçmeseydi...
Ellerim minicik, ayaklarım küçücük,
fakat hayallerim kocaman olsaydı ve hiç yıkılmasaydı.
Ölüm nedir bilmeseydim,
aşk nedir tatmasaydım,
öfke nedir görmeseydim,
yalan nedir duymasaydım,
kalbim hiç kırılmasaydı veya bunları hiç anlamasaydım. Keşke hep çocuk kalsaydım.
Avcuma denizi doldurabilseydim,
kuşlar gibi özgürce uçabilseydim,
hayallerle yaşasaydım,
masallarda dolaşsaydım,
baş parmağımı diğerine değdirip birdenbire tekrar çocuk olsaydım...