TÜRKOĞLU
Aktif Üyemiz
Kök Tengri Kam dualarında çok şeylere temas edilir, Tanrılara, Tanrı tanınmış tabiattaki varlıklara, ruhlara hitap edilir, yalvarılır. Kötü ruhlardan korktukları ileri sürülür, kurbanlar vaat edilir. Ama bütün bunlar çapraşık ve karışık bir ifade ile devam eder, gider. Bazı boylardaki tabirler de birer işaret ve ideogram halindedir.
“Güneş dolaşamaz çelik dağ, ay dolaşamaz altın dağ Aba ormanlarının örtüsü olan mukaddes büyük dağın. Büyüklerimiz ve atalarımız sana ibadet etmişlerdir. Bir defacık olsun Takdis eder mi teveccüh gösterecek mi? Ellerle tutulan hak ve ardı kesilmeyen hisse. (Kısmet veren) Beşik canını yavruları yaratan Tanrı, güttüğümüz sürülere ket ver! Yurda, ahaliye refah versin. Ey mukaddes büyük a kara kaya! Mukaddes büyük Altay’a ulaşsın! Yargı hüküm yerine biriksin, bir hükmünü lehimize halledecek mi? Bereket refah verir mi? Her buudak, engel de konuşup, büyük Al-tav’a ulaşsın! Mübarek büyük Altay‘ın hüküm yeri katarlar verilecek yeri! Kopmamak kesilmemek, devam etmek için his veren, yıpranmamak için karar veren ak rahat sağlayan sen, atalarımız, büyük babalarımız zamanında Tanrı olarak yükselmişsin, yer ve deniz yaratıldığı zaman atalarımız ve analarımız sen Tanrısın diye yukarı kaldırmışlar. Sonra hisse kısmet ve yargı hüküm yaratıcısın, kopanları bağlayıcısın.
Yıprananları sağlamlaştırmışsın, akbaşlılar bir merhametin bereketin erişir mi? Mukaddes büyük Altaydan ses ilham alıp ses veren Altayın dağlarıyla konuşan sen! Göbeklileri yaradan, kirpiklilere suret veren, güttüğümüz sürülere bereket veren sensin. Güneş dolaşamaz kadar geniş çelik dağım, ay dolaşamaz altın dağım, yere dayanıp secde edip sarayına girebilir miyim? Ela gözlerle görebilir miyim? Aya benzer kulaklarla işitebilir miyim? Altın yargı, iyi hüküm versen ne olur? Ak, mübarek yürek yıprandı, az halk yorulurdu, ezildi. Mukaddes Altayım! Refah ve bereket versen ne olur? Göbeklerimize kir kondurmasan. Kirpiklerimize yaş düşürmesen ne olur? Altın yargı göndersen ne olur? Kesilmeyecek kısmet biçip versen ne olur? Esenliğe, sağlığa bereket versen ne olur? İmdi gelecek yıla bereket versen ne olur? Gümüş olmuş yargısını çıkarsa ne olur? Büyük Altayım, sana baş olsun secde ediyorum! Altın yargısını vere dursun! Her zaman ibadet ediyoruz. Tanrımızı bırakmayız. Aylı, güneşli Ayaz hakan, çaputlarla süslenmiş mübarek bozkır!
Yapraklı mübarek kayın ağacı! Alevlerin Hakan Ayaz’a ulaşmış, dumanın karaya ve denize yayılmış, sabah çıkan güneşten ışık almış, akşam çıkan aydan ışık almış, yol şaşıranı kavuşturan, Alevli ateşimin sahibi ruh! dumandan işlenmiş ocak, sıcak yanan güçlü alev! Ayaz hakanın parça ayın ve güneşin payı, altın yargı sen sor, alevli ateşe ulaştır! Halkalardı arkası kesilmeyen kısmet ver! Her zaman ala dursun; yıldırım Tanrısından ses ala dursun, halka bereket yetiştirip dursun! Alevli ateşin sahibi ruhu! Al alevin ulusu! Ayrılmaz can taratmış, doğru yoldan şaşmaz ruha biçim vermiş. Alevli ateş sahibi Ak Yayık! Gökte Tanrı! Bunun için yalvarırım. Ülgen beyden ayrılmış olan üç basamaklı Bay Karşıt! Geçmiş uluslar yaratıldıkları ve kadim dinimiz meydana geldiği zaman atam Ülgen! diye yalvarmışlardır. Bunların arta kalan torunları bizler yine o dinde bulunuyoruz. Kara ve denizlerin yaratıldığı zamandan ve yedi babadan beri tuttuğumuz dindir bu din. Atamız çakmak taşıyla yakmış alevli ateş, anamız kendi eliyle gömmüş taş ocak, hakana parlak gökyüzüne doğru süratle yükselen boz duman.
Çakmak taşıyla yaktığım sıcak alevli ateşim, bütün dünyayı dolaşıver! Ak Yayık’tan Altay yargı istesin, aydan ve güneşten bereket yetişsin, Alevli ateşe ulaşsın! Aygır yeleli hakan, Çaptı Hakan sağ kulağıyla dinleyerek, sağ gözü ile görecek bakacak olursa, halinden biten (elde edilen) bu malımdan Çaptı Hakan diyerek veriyorum kurban ediyorum. Bu malımı kurbanımı aygır yeleli Çaptı Hakan alacak kabul edecek olursa, bu kadehim alçı düş-sün!
Bunu almayacak, gereği yok diyecek olursa, baş aşağı düşsün! Kurbanı ulaşsın! Mübarek borcumuz ödesin! Bu hazırladığım nesnelerden bana çok hazırlayıp versin! Burunlu hayvanı kurban ediyorum, yakalı elbise den hazırlayıp veriyorum Vergi vermeye mecbur olan kişinin sıkıntı ve acı görmemesi için veriyorum. Malıma mal katılsın nüfusuma nüfus katılsın, diyorum. Böyle verecek mi acaba? Aksakallı atam kapan tuzak yapmış, ay avlarken azık ve pay kısmet vermiş. Beslenecek çocuk canını yaratmış, çoğalacak olan sürülerin canını yaratmış mukaddes Altay yer-suyum! Deve yeleli geniş Altay!
Bin kulaklı yer-suyum! Mukaddes Altay, Çaptı Hakan, bunları soruyorum diliyorum! Ay ve güneşim olan Şulmuslar, bulut gözlü Buğra Hakan! Buz ayaklı bey kişi! Bulut tay Buğra! Mukaddes ve hepsi birbirine müsavi olan üç Yelbis! Ölen adam bulunan eve girmeyen, ayaz semaya şekil veren, üç boynuzlu kara kaya Altayım! Süt Göl’ün kara buğrası! Ağaran gökte yıldız. Ak atamdan dökülmekte. Ala şahin tam önümde bağırsın, boz kartal iki omzunda bağırsın, boz kartal iki omzumda seslensin! Yezim dağından uzanan Çuyuk kam Eneğe ve Kadıl büyüklü küçüklü iki hemşire kamlar! Alaş Dağı ile Kemdik Dağı’na dayanmışlar. Ebedi göklerin kenarlarında kışlarım geçirmişler. Amcam kam Sanızak’a Mavi Ayaz adı verilmiş, Tanrılı ilahi kam denilmiş, ata Burkan denilmiş, Abu Kaan Dağı’na dayanmış, altın gölde yıkanmış amcam Sangızak! Yezim Dağı’na basmış, Sümer Dağı’na yaslanmış, ak ülbürek çaput yelpaze edinmiş, ak yalagası külahındaki kuş tüyleri dökülmüş, ay ve güneşe dua etmiş, benim mübarek dayım Sergey Semenek!
Dolaştığın bu yurt rahat olsun! Hiçbir zaman yaklaştırma, iyi ol-sun! Hem ben Tanrısına ibadet ederek kamlayarak dua ettim. Böylece kendi obama döneyim diye düşünüyorum. Yer üstünde Yüzünde ne kadar halk varsa o kadar iyilik versin. Şimdi obama dönüyorum. Kollarımız arasında tutacağımız, kucaklayacağımız beşik canı kutu versen ne olur ya Rabbi! Çadır-çevir sallamaya şaltırak canı yeni taylar versen ne olur? Kaplan dol-duran sağıma bereketli süt versen, ne olur ya Rabbi? Büyük yoğurt kaplan daima dolu bulunsa, mayası kesilmese ne olur? Dar otlaklar geniş, tayları bağlayan kısa bağlar uzun olsa ne olur ya Rabbi? Bu aylı ve güneşli Ayaz hanımız parlak gök, ormanlı, taşlı Altayımız! Yalvarmağa, ağlamaya bizi mecbur etme! Günahlarımız çoktur. Altay Tanrımızdır, diyerek yalvarıyorum. Nüfusumuz çoğalacak mı? Ölümsüz hayat diliyoruz, sönmeyecek ateş, ocak diliyoruz. Çok yalvarıyoruz, çok yakarıyoruz. Sersem ulus olan kötü ruhlar Körmös’ler bize baskınlar yapıyor!…”
Altaylıların bir Kam duası:
“Güneş dolaşamaz çelik dağ, ay dolaşamaz altın dağ Aba ormanlarının örtüsü olan mukaddes büyük dağın. Büyüklerimiz ve atalarımız sana ibadet etmişlerdir. Bir defacık olsun Takdis eder mi teveccüh gösterecek mi? Ellerle tutulan hak ve ardı kesilmeyen hisse. (Kısmet veren) Beşik canını yavruları yaratan Tanrı, güttüğümüz sürülere ket ver! Yurda, ahaliye refah versin. Ey mukaddes büyük a kara kaya! Mukaddes büyük Altay’a ulaşsın! Yargı hüküm yerine biriksin, bir hükmünü lehimize halledecek mi? Bereket refah verir mi? Her buudak, engel de konuşup, büyük Al-tav’a ulaşsın! Mübarek büyük Altay‘ın hüküm yeri katarlar verilecek yeri! Kopmamak kesilmemek, devam etmek için his veren, yıpranmamak için karar veren ak rahat sağlayan sen, atalarımız, büyük babalarımız zamanında Tanrı olarak yükselmişsin, yer ve deniz yaratıldığı zaman atalarımız ve analarımız sen Tanrısın diye yukarı kaldırmışlar. Sonra hisse kısmet ve yargı hüküm yaratıcısın, kopanları bağlayıcısın.
Yıprananları sağlamlaştırmışsın, akbaşlılar bir merhametin bereketin erişir mi? Mukaddes büyük Altaydan ses ilham alıp ses veren Altayın dağlarıyla konuşan sen! Göbeklileri yaradan, kirpiklilere suret veren, güttüğümüz sürülere bereket veren sensin. Güneş dolaşamaz kadar geniş çelik dağım, ay dolaşamaz altın dağım, yere dayanıp secde edip sarayına girebilir miyim? Ela gözlerle görebilir miyim? Aya benzer kulaklarla işitebilir miyim? Altın yargı, iyi hüküm versen ne olur? Ak, mübarek yürek yıprandı, az halk yorulurdu, ezildi. Mukaddes Altayım! Refah ve bereket versen ne olur? Göbeklerimize kir kondurmasan. Kirpiklerimize yaş düşürmesen ne olur? Altın yargı göndersen ne olur? Kesilmeyecek kısmet biçip versen ne olur? Esenliğe, sağlığa bereket versen ne olur? İmdi gelecek yıla bereket versen ne olur? Gümüş olmuş yargısını çıkarsa ne olur? Büyük Altayım, sana baş olsun secde ediyorum! Altın yargısını vere dursun! Her zaman ibadet ediyoruz. Tanrımızı bırakmayız. Aylı, güneşli Ayaz hakan, çaputlarla süslenmiş mübarek bozkır!
Yapraklı mübarek kayın ağacı! Alevlerin Hakan Ayaz’a ulaşmış, dumanın karaya ve denize yayılmış, sabah çıkan güneşten ışık almış, akşam çıkan aydan ışık almış, yol şaşıranı kavuşturan, Alevli ateşimin sahibi ruh! dumandan işlenmiş ocak, sıcak yanan güçlü alev! Ayaz hakanın parça ayın ve güneşin payı, altın yargı sen sor, alevli ateşe ulaştır! Halkalardı arkası kesilmeyen kısmet ver! Her zaman ala dursun; yıldırım Tanrısından ses ala dursun, halka bereket yetiştirip dursun! Alevli ateşin sahibi ruhu! Al alevin ulusu! Ayrılmaz can taratmış, doğru yoldan şaşmaz ruha biçim vermiş. Alevli ateş sahibi Ak Yayık! Gökte Tanrı! Bunun için yalvarırım. Ülgen beyden ayrılmış olan üç basamaklı Bay Karşıt! Geçmiş uluslar yaratıldıkları ve kadim dinimiz meydana geldiği zaman atam Ülgen! diye yalvarmışlardır. Bunların arta kalan torunları bizler yine o dinde bulunuyoruz. Kara ve denizlerin yaratıldığı zamandan ve yedi babadan beri tuttuğumuz dindir bu din. Atamız çakmak taşıyla yakmış alevli ateş, anamız kendi eliyle gömmüş taş ocak, hakana parlak gökyüzüne doğru süratle yükselen boz duman.
Çakmak taşıyla yaktığım sıcak alevli ateşim, bütün dünyayı dolaşıver! Ak Yayık’tan Altay yargı istesin, aydan ve güneşten bereket yetişsin, Alevli ateşe ulaşsın! Aygır yeleli hakan, Çaptı Hakan sağ kulağıyla dinleyerek, sağ gözü ile görecek bakacak olursa, halinden biten (elde edilen) bu malımdan Çaptı Hakan diyerek veriyorum kurban ediyorum. Bu malımı kurbanımı aygır yeleli Çaptı Hakan alacak kabul edecek olursa, bu kadehim alçı düş-sün!
Bunu almayacak, gereği yok diyecek olursa, baş aşağı düşsün! Kurbanı ulaşsın! Mübarek borcumuz ödesin! Bu hazırladığım nesnelerden bana çok hazırlayıp versin! Burunlu hayvanı kurban ediyorum, yakalı elbise den hazırlayıp veriyorum Vergi vermeye mecbur olan kişinin sıkıntı ve acı görmemesi için veriyorum. Malıma mal katılsın nüfusuma nüfus katılsın, diyorum. Böyle verecek mi acaba? Aksakallı atam kapan tuzak yapmış, ay avlarken azık ve pay kısmet vermiş. Beslenecek çocuk canını yaratmış, çoğalacak olan sürülerin canını yaratmış mukaddes Altay yer-suyum! Deve yeleli geniş Altay!
Bin kulaklı yer-suyum! Mukaddes Altay, Çaptı Hakan, bunları soruyorum diliyorum! Ay ve güneşim olan Şulmuslar, bulut gözlü Buğra Hakan! Buz ayaklı bey kişi! Bulut tay Buğra! Mukaddes ve hepsi birbirine müsavi olan üç Yelbis! Ölen adam bulunan eve girmeyen, ayaz semaya şekil veren, üç boynuzlu kara kaya Altayım! Süt Göl’ün kara buğrası! Ağaran gökte yıldız. Ak atamdan dökülmekte. Ala şahin tam önümde bağırsın, boz kartal iki omzunda bağırsın, boz kartal iki omzumda seslensin! Yezim dağından uzanan Çuyuk kam Eneğe ve Kadıl büyüklü küçüklü iki hemşire kamlar! Alaş Dağı ile Kemdik Dağı’na dayanmışlar. Ebedi göklerin kenarlarında kışlarım geçirmişler. Amcam kam Sanızak’a Mavi Ayaz adı verilmiş, Tanrılı ilahi kam denilmiş, ata Burkan denilmiş, Abu Kaan Dağı’na dayanmış, altın gölde yıkanmış amcam Sangızak! Yezim Dağı’na basmış, Sümer Dağı’na yaslanmış, ak ülbürek çaput yelpaze edinmiş, ak yalagası külahındaki kuş tüyleri dökülmüş, ay ve güneşe dua etmiş, benim mübarek dayım Sergey Semenek!
Dolaştığın bu yurt rahat olsun! Hiçbir zaman yaklaştırma, iyi ol-sun! Hem ben Tanrısına ibadet ederek kamlayarak dua ettim. Böylece kendi obama döneyim diye düşünüyorum. Yer üstünde Yüzünde ne kadar halk varsa o kadar iyilik versin. Şimdi obama dönüyorum. Kollarımız arasında tutacağımız, kucaklayacağımız beşik canı kutu versen ne olur ya Rabbi! Çadır-çevir sallamaya şaltırak canı yeni taylar versen ne olur? Kaplan dol-duran sağıma bereketli süt versen, ne olur ya Rabbi? Büyük yoğurt kaplan daima dolu bulunsa, mayası kesilmese ne olur? Dar otlaklar geniş, tayları bağlayan kısa bağlar uzun olsa ne olur ya Rabbi? Bu aylı ve güneşli Ayaz hanımız parlak gök, ormanlı, taşlı Altayımız! Yalvarmağa, ağlamaya bizi mecbur etme! Günahlarımız çoktur. Altay Tanrımızdır, diyerek yalvarıyorum. Nüfusumuz çoğalacak mı? Ölümsüz hayat diliyoruz, sönmeyecek ateş, ocak diliyoruz. Çok yalvarıyoruz, çok yakarıyoruz. Sersem ulus olan kötü ruhlar Körmös’ler bize baskınlar yapıyor!…”