Kadınların örtünmesi ve yabancı kadınlara bakmanın hükmü

ceylannur

Yeni Üyemiz
KADINLARIN ÖRTÜNMESİ VE YABANCI KADINLARA BAKMANIN HÜKMÜ


Nur suresi 30- Mümin erkeklere şöyle: Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu kendileri için çok temiz (bir harekettir). Şüphesiz ki Allah, (kullarının ne) yapacaklarından hakkıyla» haberdardır.
Nur suresi 31- Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) sakın¬sınlar, ırzlarını korusunlar. Zinetlerini açmasınlar. Bunlardan görünen kı¬sım müstesna Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapayacak surette) koysunlar. Zinet (mahal)lerini kendi kocalarından, yahut kendi babalarından, yahut kocalarının babalarından. yahut kendi oğullarından, yahut kocaları¬nın oğullarından, yahut kendi biraderlerinden, yahut kendi biraderlerinin oğullarından, yahut kardeşlerinin oğullarından, yahut kendi kadınların¬dan, yahut kendi ellerindeki kölelerden, yahut erkeklerden yana ih¬tiyacı olmayan hizmetçilerden, yahut henüz kadınların gizli yerlerine mut¬tali olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizleyecekleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Hepiniz Allaha tövbe edin ey müminler. Ta ki korktuğunuzdan emin, umduğunuza nail olasınız.

Ayetlerin Lafzı Tahlili



(Yaguddû): Gad kökünden gelen bir fiildir. Gad. kirpiği kirpik üzerine koymaya denir. Ayetteki manası ise, bakılması yasak olan birşeye bakmayarak yere bakmaktır.
(fürûcehüm): Müfessirlere göre bundan maksat zinadan korunmak ve avret yerlerini örtmektir.
(Ezkâtehüm): Kendiniz için daha temiz, dininiz için daha koruyucu olur.
(Habîrün bima yesnaûn): Habir, birşeyin dışyüzünü bildiği gibi iç yüzünü de bütün derinliği ile bilen demektir. Yes¬naûn ise, yaptıklarınız demektir. Buna göre âyetin manası, «Allahu taala yaptıklarınızı içi ve dışıyla hakkıyla bilendir.» olur.
(Ziynetehünne): Ziynet iki kısımdır. Biri yaratılış¬tan olan ziynet, diğeri de kazanılan ziynettir. Yaratılıştan olan ziynet yüz ve vücut güzelliğidir. Kazanılan ziynet ise, kadınların giydikleri ve kullan¬dıkları süs eşyalarıdır.'
(İlki mâ zahare rtılnhâ): Örtülmesi, kapatılması mümkün olmayan yerler. Kadının dıştan giydiği elbise ve örtündüğü örtü gibi.
(Bihumurihinne): Humur, humar kelimesinin ço¬ğuludur. Humar, kadının başörtüsüdür.
(Cüyubihinne): Cüyub, kadınların gerdan ve göğüs kısımları.
(Meleket eymanihünne): Meleket. malik olma demektir. Eyman ise. köle ve cariyelerdir.
(Etirbeti): İhtiyaç.
(Etttfli): Tıfl, küçük çocuk demektir.
(Lemyezherû): Muttali olmayanlar demektir.

Allahu taala, Rasulullah (sav)'a şöyle buyurur: Sana uyan müminlere söyle, gözlerini kapatsın ve kendilerine helal olmayan yabancı kadınlara bakmasınlar. Ancak kendilerine mubah olan kadınlara bakabilirler. Ken¬dilerini zinadan korusunlar ve yabancıların görmemesi için avret mahalle¬rini örtsünler. Harama bakmamaları hem kalblerini temiz tutar, hem de onları fuhşa düşmekten korur.
Harama bakmak insanın kalbine şehvet tohumları eker. Şehvani bir arzuyu gayri meşru bir şekilde tatmin etmek İnsanın uzun zaman acı çek¬mesine sebeb olur. Şayet gözleri kasıtsız olarak haram bir şeye değerse hemen başlarını çevirsinler, bakmaya devam etmesinler. Zira Allahu taala insanların her halini murakabe eder. Her şeylerine de muttalidir, hiçbir şey O'ndan gizli değildir. Allahu taala, «(Allah) gözlerin hain bakışını, göğüs¬lerin gizleyeceği her şeyi bilir.» (Mümin: 19) buyurmuştur.
Allahu taala bu emri tekid ederek şöyle buyurur: Mümin kadınlar da yabancı erkeklere bakmasınlar, gözlerini çevirsinler. Namuslarını koru¬sunlar. Ancak Allahu taala kadınlara erkeklerden fazla olarak ziynetlerini açığa vurmayı da yasaklamıştır. Ancak kendi mahremleri olan erkekler istisnadır. Kadınların zinetlerini gizlemeleri kendileri için daha güzel, da¬ha uygundur. Ancak bu zinetier kasıtsız ve art niyetsiz olarak kendiliğin¬den açılırsa bir beis yoktur. Allahu taala çok mağfiret ve rahmet edicidir.
Kadınlar cahiliyet devrinde de şimdi olduğu gibi, erkeklerin dikkat nazarlarını celb etmek için, göğüs ve gerdanları, bilekleri, erkekleri tahrik edecek yerleri açıkta kalacak elbiseler giyer, saçlarını omuzlarına döker, başörtülerini geriye atarlardı. Bu kılıkla erkekler arasında gezerlerdi. İşte Allahu taala mümin kadınlara onlar gibi yapmamalarını, önlerine bakarak yavaş yavaş yürümelerini emretmektedir. Onların bu edeble yürümeleri, kötü kimselerin fenalıklarından namus ve iffetlerini koruyacaktır.
Allahu taala," bu emir ve yasaklan hem erkeklere, hem de kadınlara emretmiştir. Bu emir ve yasaklara uyan erkek ve kadınlar Allah (cc)'a yö¬nelerek yüksek derecelere ulaşırlar ve Allah (cc) katında azabtan kurtu¬lanlardan olurlar.


Ayetlerin Nüzul Sebebleri


1- İbni Mezdevî, Ali bin Ebi Talib (ra)'ten şöyle rivayet etmiştir: «Rasulullah (sav) zamanında Medine sokaklarında dolaşan bir kadınla bir erkek karşılaştıklarında bakışmışlar. Şeytan bu bakışlardan istifade ede¬rek onların bakışlarını birbirlerini beğenmeye çevirmiş. Adam bir yandan yürüyor, bir yandan da kadına bakıyormuş. Başı hep kadından tarafa çev¬rili olduğu İçin önüne çıkan bir duvara çarpmış ve burnu kanamış. Bunun üzerine, «Allah (cc)'a yemin ederim ki gidip Rasulullah (sav)'a durumu anlatmcaya kadar burnumun kanını yıkamayacağım.» diye yemin etmiş. Rasulullah (sav)'ın yanına gelerek hadiseyi anlattı. Rasulullah (sav), «Bur¬nunun duvara çarparak kanaması günahının cezasıdır.» buyurdu. Bunun üzerine, «Mümin erkeklere söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) sakın¬sınlar...» âyeti nazil oldu.»
[ Suyuti, Durrul-Mensur, C. 5. S. 40.]

2- İbni Kesir, Mukatil bin Hayyan'dan, o da Cabir bin Abdullah el-Ensarî'den şöyle rivayet eder: «Esma binti Mirsed (ra)'in Beni Harise mev¬kiinde bir hurmalığı vardı. Kadınlar oraya etek giymeden, göğüsleri, saç¬ları ve ayaklarındaki halhalları açık olarak giderlerdi. Esma (ra), «Bu gö¬rünüşünüz ne kadar çirkin.» dedi. Bunun üzerine, «Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar...» âyeti nazil oldu.» [ İbni Kesir, age. C. 3. S. 283. Süyuti. age. C. 5. S. 104.]

Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler


Birinci incelik: Allahu taalanın «Gözlerin sakınılması»nı «Irzların korunmasından önce zikretmesinin hikmeti şudur: Kadına bakmak zinann elçisi ve kötülüklerin öncüsüdür. Hemasî'nin de dediği gibi, «Bakışlar kalbin elçisi olduğu için gördüğün manzaralar seni üzer. Zira her gördü¬ğünü yapamazsın, bazı gördüklerine de dayanamazsın.» [ Mehasinü'd-Tevil, 12. Cüz]
Zira bakışla müptela olmak çok mümkündür. Bundan korunmak da mümkün değildir. Göz, herşeyi kalbe ulaştıran en büyük kapıdır. Bu sebeble insan göz yoluyla birçok günaha düşer. Çünkü bakış tebessüme, tebessüm selama, selam konuşmaya, konuşma anlaşmaya, anlaşma da gayri meşru bir şe¬kilde bir araya gelmeye vesile olur.

İkinci incelik: Âyetteki «Gözlerini sakınsınlar» emri, herşey için de¬ğil, yanız Allah (cc)'ın haram kıldıklarına aittir.

Üçüncü İncelik: Âyetteki «Ziynetlerini açmasınlar» tabiri, ziynetlerin takıldığı yerin, dolayısıyla ziynetlerin örtülmesini ifade eder.
Zemahşerî: «Âyette ziynet yerinin zikredilmemesindeki hikmet, ziynet yerlerinin korunması, örtülmesi icabettiğinin ifade edilmesidir. Çünkü Al¬lahu taala «Ziynetlerini açmasınlar» buyururken aslında ziynet yerlerinin açılmamasını kasdetmiştir. Çünkü takılmayan ziynetlerin görülmesi ha¬ram değildir. Bu yüzden ziynetlerin yasaklanmasına gerek yoktur. Demek ki asıl yasaklanan ziynetlerin takıldığı yerlerdir.» [ Zemahşeri, Keşşaf. C. 3. S. 230.]

Dördüncü İncelik: Bazı alimlere göre, gözle zevk alındığı gibi ku¬lakla da zevk alınır. Bunun-için Allahu taala kadınlara yürürken, «Gizle¬yecekleri ziynetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar.» buyurmuştur. Çünkü ayaklar yere vurularak yüründüğünde, o zaman, kadınların ayak bileklerine taktıkları hamalların sesi duyulurdu. Bu ses; erkeklere bir ka¬dının geldiğini bildirir ve şehvani arzularını tahrik ederdi. Bu sebeble âyet, bir evvelki âyette olduğu gibi, ziynet takılan azaların —ayak bile olsa— açılmasının haram olduğuna delalet eder. Hülasa, şehveti tahrik eden par¬füm, esans, cazip yürüme şekli ve konuşma yasaktır. Çünkü Allahu taala, «Eğer (Allahtan) korkuyorsanız (size yabancı olan erkeklere) yumuşak söylemeyin. Sonra kalbinde maraz bulunanlar tamaa düşer.» (Ahzab: 32) buyurmuştur. Kadının ziynetinin sesi yasaklanınca elbetteki kendi sesi de yasak olacaktır.

Beşinci incelik: «Gözü sakınma»nın birçok faydaları vardır:

1- Allah (cc)'ın emri tutulmuş olur.
2- Bir ok gibi kalbi yaralayan manzaralardan korunulmuş olunur.
3- Kalb kuvvetlenir.
4- Kalb kötü şeylerle meşgul olmaz, Allah (cc)'la meşgul olmaya Çalışkanlık peyda eder.
5- Kalbe nur kazandırır.
6- Kalbe feraset verir.
7- Şeytanın giriş yolları kapatılmış olur.

Ayetlerdeki Şer'i Hükümler



Birinci Hüküm ; Yabancı Kadınlara Bakmanın Hükmü Nedir?


İslâm şeriati yabancı kadınlara bakmayı kesin olarak yasaklamış, ha¬ram kılmıştır, öyleyse insanın karısı ve mahremi olan kadınlardan başka¬sına bakması haramdır.
Kasıt olmaksızın ani olarak bir kadını görmekte bir vebal yoktur. Zira bu görüş insanın iradesi dışında vaki olmuştur. Allahu taala gücümüzün yetmediği şeyi bize emretmediği gibi yolda yürürken gözlerimizi kapama¬mızı da emretmemiştir. Bu sebebte kasıtsız bakış muaheze edilmez.
Nitekim Rasulullah (sav), Hz. Ali'ye, «Ya Ali, yabancı bir kadını gör¬düğünde ikinci defa bakma. Çünkü İlk bakışın İraden dışındadır ve onda bir vebal yoktur. İkinci defa bakarsan bu, iradenle olduğu için haramdır.» [ Tirmizl ve Ahmed.] buyurmuştur.
Cerir bin Abdullah'tan da şöyle rivayet edilmiştir: «Rasulullah (sav)'a ani olarak yabancı bir kadını görmek hususunu sordum. Bana, görünce gözlerimi çevirmemi emretti.» [ Müslim, Tirmizi ve Ahmed.]
Yabancı bir kadını ani olarak gören bir kimsenin ikinci defa bakması haramdır. Zira ikinci bakış iradîdir, fitne ve fesada yol açar. Bu yüzden Rasulullah (sav) ikinci bakışı «göz zinası» olarak vasıflandırmıştır.
Buhari ve Müslim'in rivayetine göre Rasulullah (sav), «Beni Ademe zina mutlaka yazılmıştır. Bakmak gözün zinası, konuşmak dilin zinası , dinlemek kulağın zinası, tokalaşmak elin zinası, yürümek ayağın zinasıdır. İnsan nefsi bunları arzu eder. Namusu da ya bunu tekzib eder veya tasdik eder.» buyurmuştur.
Gözünü sakınan mümin sevap kazanır. Çünkü Rasulullah (sav), «Bir müslüman bir kadının güzelliğini gördükten sonra gözünü sakınırsa. At¬la hu taala ona zevk alacağı bir ibadet nasib eder.» [ İmam Ahmed. Müsned] buyurmuştur.


Ebu Said el-Hudri (ra)'den şöyle rivayet edilir:
«Rasulullah (sav), «Yol¬larda beklemekten ve oturmaktan sakının.» buyurdu. Bunun üzerine, «Ya Rasulullah, yollarda İşlerimizi konuşmak için duruyoruz.» dedik. «O zaman yolun hakkını verin.» buyurdu. «Yolun hakkı nedir?» diye sorunca da Gözleri sakınmak, kimseye eziyet vermemek, verilen selamı almak, ma¬rufu emretmek ve münkeri nehyetmektir.» buyurdu.» [ Buharı ve Müslim.]

İkinci Hüküm: Erkek Ve Kadında Avretin Sınırı Nedir?


«Irzlarını korusunlar.» âyeti avret yerlerinin Örtülmesinin farz olduğuna delalet eder. Zira bu âyet namusu korumayı emrettiği gibi başkalarının gözlerinden avret mahallinin korunmasını da emretmektedir.
Fakihler ..avret yerlerinin açık olmasının haramlığında ittifak etmişler¬dir. Ne var ki. avretin sınırları hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bu husustaki bütün görüşleri delilleri ile birlikte tafsilattı olarak izah etmeye çalışaca¬ğız:
Erkek ve kadının avret mahalleri, erkeğin erkeğe karşı, erkeğin ka¬dına karşı, kadının kadına karşı ve kadının erkeğe karşı avretleri başlığı altında incelenmelidir.

1- Erkeğin erkeğe karşı avreti;
Erkeğin erkeğe karşı avreti, diz kapağından göbeğe kadar olan kıs¬mıdır, öyleyse bir erkeğin diğer bir erkeğin diz kapağı ile göbeği arasın¬daki bölümüne bakması haramdır. Bu avret mahallinin dışındaki yerlere bakılması haram değildir. Çünkü Rasulullah (sav), «Bir erkek, diğer bir erkeğin avret mahalline, bir kadın da, diğer bir kadının avret mahalline bakmasın.» buyurmuştur.
Fukahanın cumhuruna göre erkeğin avret mahalli yukarıda söylendiği üzere, diz kapağı ile göbeği arasındaki kısmıdır. Bu birçok sahih hadisle de tesbit edilmiştir.
İmam Malik (ra)'e göre ise erkeğin uyluğu avret değildir.
Cumhur, uyluğun da avret olduğunu aşağıdaki hadislerle isbat eder¬ler:
Ashab-ı Suffeden olan Cerhed el-Eslemî'den şöyle rivayet edilmiştir:
«Rasulullah (sav)'ta birlikte oturuyorduk. Benim uyluğum açık idi. Bana, «Uyluğunun avret olduğunu bilmiyor musun?» buyurdu.» [ Ebu Davud ve Tirmizi]
Rivayete göre Rasulullah (sav), Hz. Ali'ye, «Uyluğunu açma.» buyur¬muştur. [ Ebu Davud ve İbni Mace] Diğer bir rivayete göre de şöyle buyurmuştur: «Uyluğunu açma. Canlı veya ölünün uyluğuna da bakma.» [ Fahreddin Razi, Tefsir]
Rasulullah (sav), İnsanın soyunmasını ve avret mahallerini açmasını, yanında kimse olmasa dahi yasaklamıştır. Zira, «Çırılçıplak soyunmaktan kaçının. Zira öyle melekler vardır ki sizden ancak tuvalette ve ailenizle temas halinde iken ayrılır.» [ Tirmizi.] buyurmuştur.

2- Erkeğin kadına karşı avreti
İster mahremi olsun, ister namahrem, erkeğin kadına karşt avreti, er¬keğe karşı olduğu gibi. diz kapağı ile göbeği arasıdır. Yalnız karı-koca arasında avret mahalli yoktur. Zira Allahu taala, «(Öyle müminler) ki, on¬lar ırzlarını koruyanlardır. Suvar ki zevcelerine, yahut sağ ellerinin malik olduklarına (kendi cariyelerine) karşı (olan durumları) müstesnadır.» (Muminun: 5-6) buyurmuştur.

3- Kadının kadına karşı avreti:
Kadinların kadınlara karşı avreti de erkeklerde olduğu gibi diz kapak¬ları ile göbekleri arasıdır. Buna göre bir kadının diğer bir kadının diz ka¬pağı ile göbeği arasındaki kısma bakması haramdır. Avret mahalli haricin¬deki yerlere bakması ise caizdir.
Zımmi ve kafir kadınlar için Özel bir hüküm vardır. Allah (cc) izin ve¬rirse bu hükmü ileride açıklayacağız.

4- Kadının erkeğe karşı avreti:
Sahih olan görüşe göre, kadının erkeğe karşı avreti bütün vücududur. Şafii ve Hanbelüerin görüşü de budur. Hatta İmam Ahmed bin Hanbel (ra) bu hususta, «Kadının bütün vücudu avret olduğu gibi tırnakları dahi av¬rettir.» [ İbni Cevzi. Tefsir. C. 6. S. 31.] demiştir.
İmam Malik (ra) ve İmam Ebu Hanife (ra)'ye göre ise kadının elleri ile yüzü hariç bütün vücudu avret mahallidir.
Görüşlerin kendilerine has delilleri vardır. Bunları kısaca açıklayalım:

Maliki ve Hanefilerin delilleri:
Maliki ve Hanefilerin yüz ve ellerin avret olmadığına dair delilleri şun¬lardır :
1- «Bunlardan görünen kısım müstesna.» âyeti. Yüz ve ellerin açık olması zaruri olduğundan bu âyet buraların avret sayılmayacağına İşaret eder. Bu görüş bazı sahabi ve tabiinden de rivayet edilmiştir. Nitekim Said bin Cubeyr (ra), «Bunlardan görünen kısım müstesna» âyetinden maksat yüz ve ellerdir.» demiştir. Ata da âyetteki istisnanın yüz ve eller olduğunu söylemiştir. Dahhak'tan da buna benzer bir rivayet yapılmıştır. [ Taberi. Tefsir. C. 18. S. 118]

2- Hz. Ayşe'den rivayet edilen, «Ebubekir (ra)'in kızı Esma (ra), cok ince bir elbise ile Rasulullah (savj'ın yanına geldi. Onu görünce Rasulullah (sav) yüzünü çevirerek, «Ey Esma, kadın buluğa erdimi, (yüz ve el¬lerini işaret ederek) şu ve şunun haricinde kadının vücudunun görünmesi haramdır.» buyurdu.» [ Ebu Davud, "Kurtubî, Tefsir. C. 12. S. 229.]

3- Namazda ve ihramda el ve yüzün acık bırakılması da bunların avret olmadığına delalet eder. Eğer el ve yüz avret olsaydı namaz ve ih¬ramda açık bırakılmaları mubah olmazdı. Çünkü avret mahallinin örtül¬mesi farzdır. Bu sebeble avret mahalli açık olarak namaz kılınması na¬mazın sıhhatini bozar.

Şafii ve Hanbelîlerin delilleri:
Şafii ve Hanbelilerin el ve yüzün avret olduğuna dair delilleri de şun¬lardır :
1- Kitaptan delilleri: «Ziynetlerini açmasınlar.» âyeti. Bu âyet-i kerime ziynetlerin açılmasını haram kılmıştır. Ziynet ise iki kısımdır. Biri yaratılıştan olan ziynet, diğeri ise kazanılan ziynettir. Yüz yaratılıştan olan bir ziynettir. Hatta güzelliğin aslı, fitne ve fesadın kaynağıdır. Kazanılan ziynet ise giyilen güzet elbise, takılan süs eşyaları, 'göze çekilen sürme ve ele yakılan kına ve benzeridir. Âyeti kerime kayıtsız şartsız kadınlara erkeklere karşı uzuvlarını ve ziynetlerini açmalarını yasaklayarak haram kılmıştır.
Şafii ve Hanbelilere göre âyetin, «Bunlardan görünen kısım müstesna» ifadesinden maksat, kasıtsız olarak kendi kendine acılan kısımdır. Mese¬la; rüzgarın kadının örtüsünü açması gibi. Buna göre âyetin meali şöyle olmaktadır: «Kadınlar ziynetlerini kesin olarak açmasınlar. Açtıkları takdir¬de muaheze edilirler. Ancak ziynetlerinin kendiliğinden açılması veya rüz¬gâr gibi herhangi bir sebeble kasıtsız olarak acıtması halinde onlar mua¬heze edilmez.» öyleyse yüz ve el de açılması haram olan ziynetlerdendir:
Kitaptan olan bir başka delilleri de «Bir de onun zevcelerinden lü¬zumlu birşey istediğiniz vakit perde ardından isteyin.» (Ahzab; 53) âyeti¬dir. Bu âyet saraheten yüze bakmanın haram olduğuna delalet etmekte¬dir. Gerçi bu âyet Rasulullah (sav)'ın zevceleri hakkında nazil olmuştur. Fakat, hükmü kıyas yoluyla bütün kadınlara teşmil olunur. Çünkü âyetteki «perde ardından İsteyin» ilahi emri, kadın oldukları içindir, öyleyse diğer kadınlardan da lüzumlu ve meşru bir şey istenileceği zaman ancak perde arkasından istenebilir.

Sünnetten olan delilleri:
Birçok sahih hadis, yüze ve ele bakmanın haram olduğuna delalet eder. Bunlardan bazıları şunlardır:

1- Cerir bin Abdullah'tan şöyle rivayet edilmiştir: «Rasulullah (sav)'a ani olarak yabancı bir kadını görmek hususunu sordum. Bana, görünce gözlerimi çevirmemi emretti.»
2- Hz. Ali'den rivayet edilen, «Ya Ali, yabancı bir kadını gördüğün¬de İkinci defa bakma. Çünkü tik bakışın iraden dışındadır ve onda bir ve¬bal yoktur. İkinci defa bakarsan bu, iradenle olduğu için haramdır.» ha¬disi.
3- İbni Abbas (ra)'tan şöyle rivayet edilir: «Bir kurban bayramı gü¬nü Rasulullah (sav) Fazi bin Abbas'ı atının arkasına bindirmişti. Fazi, be¬yaz tenli, güzel saçlı, yakışıklı bir delikanlı idi. Has'im kabilesinden bir kadın Rasulullah (sav)'ın yanına gelerek bir şeyler sormak İstedi. Fazi ka¬dına, kadın da Fazi'a bakıyordu. Rasulullah (sav) Fazi'ın yüzünü diğer tarafa çevirdi.»
Nakledilen bu hadisler yabancı bir kadına bakmanın haram olduğunu ifade eder. Şüphe yok ki, yüz de bakılması haram olan uzuvlardandır, öy¬leyse yüz de avrettir.

Aklî delilleri: .
Fitneden kaçınmak için yüze bakmamak icab eder. Çünkü yüze bak¬maktaki fitne, dizden aşağıya bakmaktaki fitneden daha büyüktür. Kadının saçma ve ayaklarına bakmak ittifakla haramdır. Yüz güzelliğin aslı, fitne¬nin kaynağıdır. Bu bakımdan haram olması daha evladır.
Kaldı ki, Şafii ve Hanbelilerin âyeti tevil şekilleri ortaya çıkarıyor ki yüz avrettir. Yüzün avret olmayacağına dair de hiçbir delil yoktur.
Maliki ve Hanefilerin delil aldıkları Esma ile ilgili hadise gelince, bu hadisin senetleri kopuktur. Birçok ravisinde de zayıflık vardır. Bu hadis konusunda muhaddisler değişik görüşler ileri sürmüşlerdir. Hadis yalnız Ebu Davud'un süneninde olduğu halde Ebu Davud, «Bu hadis mürseldir. Zira bu hadisi Hz. Ayşe'den rivayet eden Halid bin Düreyk Hz. Ayşe'ye ulaşmamıştır. Hadisin senetlerinden olan Said bin Beşir Ebu Abdurrahman el-Basrî, Şama yerleşen İbni Nesr'in azadlısıdır. Ki onun hakkında birçok muhaddisin itirazı vardır.» [ Ebu Davud, Sünen, C. e, S. 58.] demektedir.
Bu hadis hakkında tek ravisi olan Ebu Davud'un görüş ve düşünce¬leri böyle olunca, yüz ve ellerin avret olmadığına dair delil olması ne de¬rece uygun olur? Bir an için hadisin sahih olduğunu farz etsek bile yine de delil olma durumu şüphelidir. Çünkü hadisin hicap âyetlerinden önce varid olması kuvvetle muhtemeldir. Eğer hicap âyetlerinden önce varid olmuşsa, âyetlerle nesh edilmiş demektir. Veya hadis ancak zaruret halle¬rinde el ve yüze bakmanın caiz olduğunu ifade etmektedir. Mesela; bir dünür, bir şahit veya bir kadı yüze bakabilir.
İbni Cevzi bu hususta şöyle demektedir: «Bu âyet yabancı kadınlara özürsüz olarak bakmanın haram olduğunu ifade eder. Fakat eğer zaruret varsa, mesela bir erkek kadınla evlenmek İstiyorsa veya onun aleyhinde şehadette bulunacaksa yalnız yüzüne bakabilir. Zaruret hallerinin dışında her ne suretle olursa olsun yabancı kadına bakmak haramdır. Mademki yüz ve eller avrettir, namazın şartlarından biri de setr-i avret olduğuna göre, bunların açılması ile neden namaz bozulmuyor diye sorulabilir. Bu¬nun cevabı şudur: Namazda yüz ve ellerin örtülmesinde meşakkat vardır.
Bu yüzden yalnız namaza mahsus olarak yüz ve ellerin açılmasına müsade edilmiştir.»
El ve yüzün avret olmadığını iddia eden alimler, yüz ve ellerde hiçbir ziynet eşyasının olmamasını ve bunların açılmasının fitneye sebeb olma¬masını şart koşmaktadırlar. Bu sebeble zamanımızdaki kadınların yüz ve ellerinde kullandıkları süs eşyaları ile erkekler arasında gezmelerinin ha¬ram olduğunda hiçbir alimin şüphesi yoktur.

Yüz ve ellerin avret olmadığını iddia eden alimlerin sözleri, yüz ve ellerin açık olmasının farz olduğu, sünnet olduğu veya bunların örtülme¬sinin bid'ad olduğu manasına gelmez. Çünkü böyle bir İddiayı müslüman bir alim değil, sade bir müslüman bile öne süremez. Bunların sözlerinin manası, zaruret halterinde ve fitneye sebeb olmadığı takdirde açılmalarında bir vebal olmadığıdır.
İçinde yaşadığımız çağda şeytanın yardımcıları alabildiğine çok, fu¬huş ve ahlaksızlık alabildiğine yaygındır. Bu yüzden bugün hiçbir alim, hatta akıllı bir insan yüzün açılmasının caiz olduğunu söyleyemez. Çün¬kü bu veba hastalığına benzeyen ahlaksızlığın ümmet İçinde ve bilhassa yabancı kadınları taklid eden kadınlar arasında hızla yayıldığını gören her alim yüzün açılmasının haram olduğuna hükmeder. Çünkü bu devirde fit¬ne ve fesad muhakkaktır. Kötülüğe davet eden vasıtalar son derece yaygındır. Ben bugünkü manada ilericilik taslayan hiçbir toplum görme¬dim ki, Allahu taalanın. «Mümin erkeklere söyle: Gözlerini sakınsınlar.» âyeti ile Rasulullah (sav)'ın, «Gözünü çevir.» buyruğunu duyan, dinleyen bulunsun. Hülasa böylesine bozuk bir zamanda korunmak farzdır.
Allahu taala isteyeni doğru yola iletsin.

Üçüncü Hüküm: Açılması Haram Olan Ziynet Nedir?


«...Ziynetlerini açmasınlar...» âyeti kadınların yabancı erkekler kar¬şısında fitneye sebebiyet vermemek için ziynetlerini açmalarının haram olduğuna delalet eder.
Ziynet aslında, kadının giydiği elbise, takındığı süs eşyası ve kullan¬dığı makyaj malzemesidir. Zira ziynet iki çeşittir. Birisi yaratılıştan olan ziynet, diğeri kazanılan ziynettir. Yaratılıştan olan ziynet, kadının teninin, boy ve 'endamının ve yüzünün güzelliğine denir. Herne kadar bazı alimler yaratılıştan olan güzelliğin ziynet olmadığını iddia etmişlerse de kadının asıl ziynetinin yaratılıştan olan güzelliği olduğu açıktır. Bu yüzden Allahu taala, «Başörtülerini yakalarının üstünü (kapayacak surette) koysunlar.» buyurmuştur. Allahu taala bu âyetle kadınların saç, göğüs gibi azalarının örtülmesini emretmektedir, öyleyse bu âyet, «ziynet»ten kastın yaratılıştan olan güzellikler olduğuna da delalet etmektedir.
Açıktır ki, elbise, küpe, gerdanlık gibi ziynetlere kadının vücudundan ayrı olarak bakılması haram değildir. Haram olan, kadın vücuduna takıldıktan sonra onlara bakmaktır. Kadına takılan ziynete bakmak haram olursa. tabiatiyle ziynetin takıldığı uzva bakmak da haramdır.
İbni Mes'ud (ra)'a göre kazanılan ziynet, «Kadının dıştan giydiği güzel ve cazip elbiseler.» Mucahid'e göre, «Elbise, küpe, gerdanlık, sürme ve kına.»dır. [ Kurtubi. age, C. 12. S. 228.] Said bin Çübeyr (ra) ise el ve yüzün de sayılanlar gibi zahir ziynetlerden olduğu görüşündedir. Fakihlerin bu husustaki görüşlerini yu¬karıda açıklamıştık.
İbni Atlyye bu hususta şunları söyler: «Benim anladığıma göre. âyet, kadınlara ziynet denilen her şeyi erkeklere açmaktan mutlaka kaçınmaları¬nı emretmektedir. Ancak zaruret hallerinde örtülmesi mahzurlu olan yüz ve el gibi azaların açılmasında bir mahzur yoktur.» [ Kurtubî, age. C. 12, S. 229]

Dördüncü Hüküm: Kadınların Önünde Ziynetlerini Açabilecekleri Mah¬remleri Kimlerdir?


Kur'an-ı kerim, kadınların Önlerinde ziynetlerini açabilecekleri Koca larının dışındaki mahrem erkekleri umumi hükümden İstisna ederek teker teker saymıştır. Bundaki hikmet de kadınların âyette belirtilen kimselerle devamlı bir arada bulunmaları zaruretidir. Bu erkekler kadınla akrabalık vesilesi ile birarada yaşamaktadırlar ve bir fitne uyanması da bahis mev¬zuu değildir.

Kadının mahremleri şunlardır:

1- Koca. Kocanın karısının bütün vücuduna bakması mubahtır. Ayette İstisna edilen uzuv haricindeki bütün uzuvlarından da menfaatlenebillr.
Kurtubî şöyle der: «Kadının kocası ve cariyenin efendisi onun bütün vücuduna bakabileceği gibi, bir istisna dışında bütün uzuvlarından da is¬tifade edebilir. Bunun İçin de Allahu taala kadının ününde ziynetlerini aça¬bileceği erkeklerin sayılmasına koca ile başlamıştır.» [ Kurtubi, age, C. 12. S. 231.]
2- Saba ve dedeler. Kadının anne ve baba tarafından dedelerinin hükmü aynıdır.
3- Kocanın babası.
4- Kadının kendi oğullan, oğullukları ve torunları.
5- Kadının kardeşleri. Bunlar ister anne baba bir kardeşleri olsun, ister yalnız anne veya babadan kardeşi olsun fark etmez.
6- Kardeşlerinin oğulları.
Sayılanların tamamı kadının mahremidir. Bunların önünde ziynetlerini açmaları mubahtır.

Allahu taala bu âyette amca ve dayılara ait hükmü beyan etmemiştir. Bütün fakihlere göre amca ve dayıların hükümleri de mahremiyet bakı¬mından yakınlık dereceleri sayılan kimselerle aynıdır. Amca ve dayılar ba¬ba hükmünde olduğu için âyette ayrıca sayılmamıştır. Zira çoğu kez am¬caya da baba denilmektedir. Nitekim Allahu taala, Yakup aleyhisselamın sorusuna karşılık oğullarının şöyle dediklerini bildirmektedir; «Senin Tan¬rına ve babaların İbrahimin, İsmallin, îshakın birtek Tanrı olan Allahınamı İbadet edeceğiz.» (Bakara: 133) Bilindiği gibi İsmail aleyhisselam, Yakup aleyhisselamın babası değil, amcasıdır. Fakat amca, baba hükmünde ol¬duğu için âyette baba olarak zikredilmiştir.
Âyette sayılan neseb yoluyla akraba erkekler kadının mahremi oldu¬ğu gibi süt yoluyla olan aynı akrabalar da kadının mahremleridirler. Zira Rasulullah (sav), «Evlenmesi neseben haram olan kadınlar, süt yoluyla da haramdır.» buyurmuştur.
Sayılan kimselerden başka kadınların cariyeleri, kadına ihtiyaç duy¬mayan hizmetçileri ve kadınların gizlt yerlerine muttali olmayan çocukla¬rın hükümlerini de ayrı ayrı açıklayacağız.

Beşinci Hüküm: Müslüman Bir Kadının Kafir Bir Kadına Karşı Avreti?


Fakihler bu hususta ihtilaf etmişlerdir.
Bazı alimlere göre âyetteki «kendi kadınları» ifadesinden maksat «müslüman kadınlar»dır. Selefin çoğunluğunun görüşü de budur. [ Fahreddin Razi, age, C. 23. S. 207. 174.]
Kurtubî şöyle der: «Âyetteki, «kendi kadınları» ifadesinden maksat, «müslüman kadınlaradır, öyleyse mümin bir kadının müşrik ve zımmî bir kafir kadın karşısında vücudunun hiçbir yerini açması helal değildir. An¬cak cariyelerinin hükmü müstesnadır.
«Bazı alimlere göre hıristiyan bir kadının müslüman bir kadını öp¬mesi veya müslüman bir kadının müşrik bir kadına karşı olan avret ma¬hallinin dışındaki yerlerini göstermesi mekruhtur. Zira Hz. Ömer, Suriye valisi Ebu Ubeyde bin Cerrah (ra)'a yazdığı mektupta, «Bana gelen ha¬berlere göre müslüman kadınlarla zımmî kadınlar aynı hamamda birlikte yıkanıyorlarmış. Buna mani ol. Çünkü zımmi bir kadının bir müslüman kadını çıplak olarak görmesi caiz değildir.» demiştir. Bu mektubu alan Ebu Ubeyde (ra), halkı toplayarak, «Hangi kadın özürsüz olarak sırf te¬mizlenmek için zımmi kadınlarla hamama giderse, Allah (cc) müslümanların yüzünü ağarttığı gün o kadının yüzünü karartır.» demiştir.» [ Kurtubi, age, C. 12, S. 233.]
İbni Abbas (ra) da şöyle der: «Müslüman kadınların yahudi veya hıristiyan kadınlara vücudlarını göstermeleri haramdır. Zira onlar müslüman kadınların vasıflarını gidip kocalarına ve erkeklerine anlatırlar.» [ Kurtubi. age. C. 12, S. 233]
Bazı alimlere göre de âyetteki «kendi kadınlarından maksat, müslü¬man veya zımmî bütün kadınlardır. Alusî de Fahreddin Razi'den naklen, «Kadınlar'dan maksat müslüman veya kafir bütün kadınlardır demekte¬dir. Alusî, Fahreddin Razi'nin seleften şöyle naklettiğini zikreder: «Kadınlar'dan maksat müslüman kadınlardır. Buna göre Müslüman olmayan ka¬dınlar karşısında müslüman kadının yabancı erkekler karşısında olduğu gibi Örtünmesi lazımdır.» görüşü, bu örtünmenin farz değil sünnet olduğu şeklinde anlaşılır.» [ Alusi, age, C. 19, S. 143]
Mevdudî, bu mesele hakkında şunları yazmaktadır: «Allahu taala, «ka¬dınlar» yerine, «kendi kadınları» tabirini kullanmıştır. Şayet mutlak ifade ile «kadınlar» deseydi, müslüman kadınların, kadının kadına karşı avreti sa¬yılan yerler dışındaki yerlerini, İster mümin ister kafir, ister saliha ister fasıke olsun bütün kadınlara göstermeleri helal olurdu. Halbuki Allahu taala âyette «kendi kadınları» tabirini kullanmıştır. Bu şekilde müslüman hür kadınlara ziynetlerini açmaları hususunda bir sınır çizilmiştir.
«İşte bu özel sınırın ne olduğu hususunda müfessirler ve fakihler arasında ihtilaf vardır. Bazı alimlere göre, «kendi kadınları» tabiri yalnız müslüman kadınları İfade eder. Bu, İbni Abbas (ra), Mücahid (ra) ve İbni Cerir (ra)'nin görüşüdür. Bunlar görüşlerini Hz. Ömer'in Ebu Ubeyde (ra)'ye yazdığı mektuba dayandırmaktadırlar.
«Diğer bir taifeye göre «kendi kadınlarından maksat bütün kadınlar¬dır. Fahreddin Razi'ye göre bu en sıhhatli görüştür.
Bir başka taifeye göre ise «kendi kadınlarından maksat, onlarla tanı¬şan, konuşan ve iş yapan kadınlardır. Bu kadınların müslüman olmaları ile olmamaları arasında hüküm bakımından bir fark yoktur. Âyetteki «ken¬di kadınları» ifadesi dışında kalan kadınlar tanınmayan, huyu ve adetleri bilinmeyen kadınlardır. Din ihtilafı söz konusu değildir. Öyleyse müslüman bir kadının tanıdığı iffetli, namuslu, güzel ahlaklı bir hıristiyan kadına kar¬şı ziynetlerini açmasında bir mahzur yoktur. Fakat haya perdesj yırtılmış, ahlakına ve terbiyesine güvenilmeyen, yabancı erkeklere karşı laubali davranan kadınlara karşı ise (İsterse müslüman olsunlar) müslüman bir kadının ziynetlerini örtmesi farzdır. Çünkü böylesi kadınların zararı erkek¬lerden daha az değildir.» [ Mevdudi, Nur Suresi Tefsiri'nden özetle]
Mevdudî'nin zikrettiği üçüncü görüş daha mantıkî ve daha sağlam¬dır. Müslüman kadınlar bu görüş doğrultusunda hareket ederlerse ahlak¬larını daha İyi korurlar, bugünkü batı taklitçisi kadınların şer ve iğvalarından kendilerini kurtarırlar.

Altıncı hüküm: Hür bir kadın kölesine karşı ziynetlerini açabilir mi?

Âyetteki, «kendi ellerindeki memlukelerden» ifadesi köle ve cariye¬leri içini almaktadır. Buna göre hür bir kadın kölesine karşı ziynetlerini açabilir. Bazı alimler böyle hükmetmişlerdir. Şafiilerin görüşü de bu yol¬dadır. Zira İbni Hacer el-Heytemî Tuhfetü'l-Minhac isimli eserinde, «Bir köle mahremine baktığı gibi hanımefendisinin ziynetlerini de görebilir.» demektedir.
İmam Ebu Hanife [ra) ve İmam Hanbel (ra)'e göre köle hanımefendisi karşısında yabancı bir erkek gibidir. Onun hanımının ziynetlerine bakması helal değildir. Bunlara göre âyetteki «Kendi ellerindeki memlukelerinden maksat bütün köleler değil, yalnız cariyelerdir.
Bu görüşlerini Said bin Müseyyeb (ra)'ten bu âyetin tefsiri hususun¬da rivayet edilen, «Nur Süresindeki âyete aklanmayınız, Zira o âyet yal¬nız kadınlar içindir, erkekler için değil.» [ Alusi, age..C. 18, S. 144. Kurtubi, age, C 12. S. 234] sözüne dayandırırlar. Zira erkek köleler mahrem değildir. Onlarda kadın arzusu da mevcuttur. Öyley¬se hanımefendilerin erkek köleleri karşısında ziynetlerini açmaları caiz değildir.
İmam Ebu Hanife (ra) ve İmam Hanbel (ra)'e göre, âyette cariyelerin zikredilmesinin sebebi, âyette yalnız mahrem olan hür erkekler zikredildiği için, hür bir kadının cariyesi karşısında da ziynetlerini açmasının caiz olma¬dığının sanılmasını önlemektir. Âyette «memlukeler» kelimesinin zikredil¬mesi bu yanlış anlamayı ortadan kaldırmaktadır.
İbni Abbas (ra), kölenin hanımefendisinin saçlarını görmesinde bir beis yoktur demiştir. İmam Malik (ra)'in görüşü de budur.
İmam Şafii (ra) yukarıdaki görüşünü Enes bin Malik (ra)'ten rivayet edilen şu hadise dayandırmaktadır: «Rasulullah (sav), Hz. Fatıma'ya hibe ettiği bir köleyi ona götürdü. Hz. Fatıma'nın üzerinde kısa bir örtü vardı. Saçlarını örttüğü zaman ayaklan açık kalıyor, aşağıya indirdiği takdirde de saçları açıkta kalıyordu. Bunu gören Rasulullah (sav), «Bunda bir beis yoktur. Çünkü bu senin hizmetçindir.» buyurdu.» [ Beyhaki ve Ebu Davud.]Ahkam tefsiri



Kadınların sokakta gezerken yüzlerine örttükleri seyrek dokunmuş örtü, nikab; kovandan bal alırken yüze geçirilen ince tel kafes. Peçe kelimesi İtalyanca "pezzeto"dan alınmıştır. Peçelemek, bir şeyi belli olmaması, seçilmemesi için örterek gizlemek demektir. Günümüzde ülkemizin bazı yörelerinde ve diğer bazı İslâm ülkelerinde özellikle genç kadınların sokakta yabancı erkeklere karşı yüzlerine baş örtülerinden ayrı olarak, yüzü göstermeyen fakat bunu takanın dışarıyı görebileceği bir tül taktıkları görülür. Kimi zaman da baş örtüsünün bir bölümü ile iki göz veya bir gözün dışında kalan yüz kısmı örtülür.

Kadının yüz kısmının sokakta veya yabancı erkeklerin yanında örtülüp örtülmemesi problemini İslâmî açıdan şu şekilde değerlendirmek mümkündür.

Kuran-ı Kerimde kadının örtünme sınırları şöyle belirlenir: Ey Peygamber! Mümin kadınlara söyle gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını ve namuslarını korusunlar, açıkta kalan yerler dışında, ziynetlerini göstermesinler. Baş örtülerini yakalarının üstüne indirsinler" (en-Nûr, 24/31); Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle. (Bir ihtiyaç için dışarıya çıkarken) dış örtülerini üzerlerine alıp örtünsünler. Bu, onların başkaları tarafından tanınıp rahatsız edilmemeleri için daha uygundur" (el-Ahzâb, 33/59); İlk cahiliye devri kadınlarının açılıp saçıldığı gibi açılıp saçılmayın" (el-Ahzâb, 33/33); Kadınlar gizledikleri süslerinin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar" (en-Nûr, 24/31)

Yukarıdaki ayetlerde bir "baş örtüsü", bir de "dış örtü" olmak üzere iki parça örtüden söz edilmektedir. Baş örtüsünün yakaların üstüne inecek şekilde örtülmesinden amaç; kadının baş, saç, kulak, boyun, gerdanlık ve göğüs kısımlarının örtülmesidir. Çünkü İslâm'dan önceki Arap kadınlarının başları tam olarak açık değildi. Onlar baş örtülerini enselerine bağlar veya arkalarına bırakırlar, yakaları önden açılır, gerdanları ve gerdanlıkları açıkta kalır, ziynetleri görünürdü. Dış örtü ise kadının vücûdunu örten, altını göstermeyen ve vücut hatlarını ortaya koymayacak şekilde bolca olan bir örtüdür.

Yüz'ün örtülmesine ait ayetlerde bir açıklık yoktur. Ancak "ziynetlerini veya ziynet yerlerini açmasınlar" ifadesinden, kadının yüzünün ziynet ve güzellik yeri olduğu düşünülerek bu kısmın örtülmesi gerekip gerekmediği İslâm hukukçularınca tartışılmıştır.

Hanefi ve Mâlikîlere göre, örtünmeyi emreden ayette; "ziynetlerden açıkta kalan yerler müstesnâ" (en-Nûr, 24/31) ifadesi; kadının sokakta örtmek zorunda olmadığı bazı yerlerinin bulunduğunu gösterir. Bu yerler de yüz ve ellerden ibarettir. Bazı sahabe ve tâbiîlerden bu görüş nakledilmiştir. Saîd b. Cübeyr, Atâ ve Dahhâk bunlardandır (bk. et-Taberî, Câmiul-Beyân fî Tefsîril-Kur'an, XVIII, 118).

Bu konuda dayanılan önemli delillerden birisi de Hz. Âişe (r.anhâ) dan nakledilen şu hadistir: "Ebû Bekr (r.a)'in kızı Esmâ (ö. 73/692), üzerinde ince bir elbise varken, Allah Resulünün yanına geldi. Resulullah (s.a.s) ondan yüz çevirerek şöyle buyurdu:

"Ey Esmâ! Kadın âdet görme yaşına ulaşınca şurası ve şurasından başka yerinin görülmesi uygun değildir. " O, bunu söylerken yüzünü ve ellerini gösterdi" (Ebû Dâvud, Libâs, 31; Kurtubî, el-Câmi' Li Ahkâmil-Kur'an, Beyrut 1405, XII, 229).

Diğer yandan kadının namazda ellerini ve yüzünü açık tutabileceği konusunda görüş birliği vardır. Namaz dışında da bu yerlerin avret sayılmaması gerekir. Çünkü namazda avret yerlerinin örtülmesi farzdır. Bu yerlerin örtülmemesi, farz olmadığını gösterir. Kadın hac'ta da el ve yüzünü açık tutmaktadır.

Kadın iş yaparken, gerekli eşyayı tutarken ve hatta örtüsünü örterken bile ellerini açmaya muhtaç olduğu gibi, çevresini görme, nefes alıp verme bakımından yüzünü örtmesinde güçlük vardır. Diğer yandan şahitlikte, mahkemede ve nikâh gibi muamelelerde yüzün açılmasına ihtiyaç vardır. Bu yüzden "zaruretler kendi miktarlarınca takdir olunur" kaidesince bunların açılmasında bir sakınca yoktur (Elmalılı, Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul 1960, V, 3505, 3506).

Şâfiî ve Hanbelîlere göre yüz ve eller de avret yeri sayılır. Onlara göre, "Ziynetlerini açmasınlar" ayeti, ziynetin açılmasını yasaklamaktadır. Ziynet de ya yaratılıştan olur yüz ve eller de bu kapsama girer. Ya da dışarıdan süsleme şeklinde olur. Elbise, mücevherat, boyama, kaş yakınma gibi. Ayet, ziynetlerin açılmasını mutlak olarak yasakladığına göre, yabancı erkeklerin yanında ziynet sayılan yerlerin açılmaması gerekir. Bu iki mezhep, "Ziynetlerden açıkta kalan kısım müstesnâ..." ifadesini kasıt ve tasarlama olmaksızın kendiliğinden rüzgar, bağın çözülmesi vb. sebeplerle örtünün açılması şeklinde te'vil etmiştir (Muhammed Alî es-Sâbûnî, Tefsîru Âyâtil-Ahkâm, Dımaşk 1397/ 1977, II, 155).

Hadisten dayandıkları deliller şunlardır: Cabir b. Abdillah, "Allah elçisine, ansızın bakışın durumunu sordum. "Gözünü çevir" buyurdu" demiştir (Ebû Dâvud Nikâh, 43; Tirmizî, Edeb, 28; Ahmed b. Hanbel, IV, 358, 361). Ansızın bakılan yerin, kadının eli ve yüzü olması akla ilk gelen husustur. Abdullah b. Abbas (r.anhümâ)'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Allah Resulu, Fadl b. Abbas'ı hacda terikesine almıştı. Fadl, güzel saçlı ve yakışıklı bir genç idi. Bir kadın gelip Allah Resulünden fetvâ sordu. Fadl ona bakıyor, o da Fadl'a bakıyordu. Allah Resulü, Fadl'ın yüzünü öbür yana çevirdi" (Buharî, Meğazî, 77; Hac, I ; Müslim, Hac, 407).

Buradaki örtme, fitneye düşme, yani zinaya yol açma tehlikesi yüzündendir. Ancak hadislerde "kadının yüzünü örtünüz" veya "kadının yüzü de avrettir" anlamı açıkça ifade edilmemiştir. Bazı sahabilerin kadınlara şehvetle bakmaları veya anlamlı bakışlarıyla kadınları rahatsız etmeleri önlenmek istenmiştir. Böyle bir fitne korkusu doğunca, mümin kadınların da iffetlerini koruması ve erkeklerin dikkatli bakışlarına hedef olmaması amaçlanmalıdır. Sahabe hanımlarının yüzlerini örttükleri açık olarak nakledilmediği için, bu konuda bir icma'ın varlığından söz edilemeyeceği gibi; peçe örtmenin farz veya sünnet olduğunu söylemek de güçtür. Belki genç ve güzel bazı bayanların, erkeklerin rahatsız edici bakışlarından korunmak ve gönül dünyalarını daha temiz tutabilmek için başvurdukları bir korunma biçimidir (Bilgi için bk. Kurtubî, a.g.e., XII, 229 vd.; es-Sâbunî, a.g.e., II, 154 vd.; et-Taberî, a.g.e., XVIII, 118; Muhammed Eyyûb Kâkül, 2. baskı, Suriye t.y., s. 27 vd.; Elmalılı, a.g.e., V, 3505 vd.; İbrahim Cemel, Müslüman Kadının Fıkıh Kitabı, terc. Beşir Eryarsoy, İstanbul 1989, s. 124 vd.; Faruk Beşer, Hanımlara Özel İlmihal, İstanbul 1989, s. 243 vd.).
 
Üst Alt