Kadınların İslam dininin yayılması ve tebliği üzerindeki etkisi

ceylannur

Yeni Üyemiz
Kadınların İslam dininin yayılması ve tebliği üzerindeki etkisi

Meryem Şems-Araştırmacı ve eğitim uzmanı

Giriş:
İnsan yaşamının başladığı tarihten itibaren kadınlar erkeklerle omuz omuza ve yaşamın tüm alanlarında varlıklarını hissettirdiler. Gerçekte insan yaşamı kadınların varlığı ile devam ediyor ve beşeriyet tarihinin en büyük insanlarını yetiştirenler yine kadınlardır. Kadınlar ayrıca sosyal ve siyasi yaşamda da büyük tesirleri bulunuyor.
Dinin tebliği ve yayılması çabaları da imanlı kadınların sürekli faaliyet yürüttüğü ve aktif olarak rol ifa ettiği alanlardan biridir. Gerçi bu etki tarihin bazı dilimlerinde görünürde renksizleşmiş gözüküyor, lakin ilahi peygamberler vahiy yardımı ile sürekli toplumda kök salan kadınlara yönelik olumsuz bakış açısını düzeltmeye çalışmıştır.
Semavi dinler kadınların aile ve toplum içindeki rolüne vurgu yaparak onları beşeri medeniyetin gelişme sürecinde erkekleri tamamlayan varlıklar olarak tanıtmıştır.
İslam dini de Kur'an'ı Kerim, nebevi sünnet ve Resulullah (sav)’in itreti sayesinde kadınlara hak ettikleri konumu sunmuş ve şartları öylesine hazırlamıştır ki kadınlar İslami ve insani şan ve konumunu korumak ve onlara sunulan yetenekleri kullanmak suretiyle tüm alanlarda aktif rol ifa edebilsin.
Asr-i saadet döneminde kadınlar İslam dininin değerli taaliminden yararlanırken İslami kültürün zirveye tırmanışında erkeklerden geri kalmadılar ve bu iddiayı ispat etmek için Hz. Hatice (sa), Hz. Fatıma (sa) ve Hz. Zeyneb (sa)’yı örnek vermek yeterlidir. Dolaysıyla anlaşılacağı üzere kadınlar Asr-i saadetten bu güne dek bu semavi kitaptan ilham alarak erkeklerle omuz omuza İslam dininin yayılmasında aktif rol ifa etmiştir ki bu yolda bilimsel hareketleri başlatmak, kadınların ifa ettiği rolün bir parçası sayılır.
Evet, İslam peygamberi (sav) ve diğer evliyalar, kadınları bilimsel alanlara çekmekte önemli tesirleri olmuştur. Çünkü gerçekte varlık olgusunda değerlerin paylaşım kriteri cinsiyet değil, insanların insani konumlarıdır, yetenek, akılcılık ve sorumluluk duygularıdır, cinsiyetleri değil. Ve bu yüzdendir ki sosyal kalkınma yolunda tüm insani güçlerden yararlanmak gerekir. Erkekler kadınlar olmaksızın asla ciddi bir ilerleme kaydetmemiştir. İslam tarihinde bir çok kadın bilimsel hareketlerde birer yıldız gibi parlamış ve eğitim temelli bilimlerin yanı sıra dini ilimlerin yayılmasında da önemli katkıları olmuş ve böylece İslam dininin yaygınlaşmasında da önemli rol ifa etmiştir.
Kendisi mükemmel bir insanın örneği sayılan Hz. Zehra (sa) sosyal ve kültürel açılardan yapıcı bir rol ifa etmiş ve Asr-i saadetten çağımıza dek insanlar bu büyük insandan bir çok dersler almıştır. Bu büyük şahsiyet ne zaman İslam ve imamları onun siyasi çıkışına ihtiyaç duyduğunu hissedince hemen harekete geçer ve en iyi şekilde velayet ve imameti savunur ve yaptığı etkin siyasi, ibadi ve şeriat ve hilafetle ilgili hutbelerinde gasp edilen hakkı savunurdu.
Veya bir başka örnekte Hz. Zeyneb (sa) Aşura kıyamında tüm aşamalarda kardeşinin yanında durdu ve şehadetinden sonrada Aşura hareketinin devamı için faaliyet gösterdi ve bu görevini en iyi şekilde yerine getirdi. Hz. Zeyneb daha sonra tarihi ve ifşa edici hutbesinde Yezid’in kirli mahiyetini ve imam Hüseyin (sa)’nın mazlumiyetini dile getirdi ve tüm bunlar bu büyük kadının ne denli alim olduğunu yansıtıyordu.
Evet, Asr-i saadette Sümeyye’den tutun ta İran İslam inkılabı sırasında arenayı boş bırakmayan Müslüman İranlı kadınlara dek hepsi bu kesimin bilimsel ve inkılapçı hareketlerde cesurca bulunduğunu ve İslam dininin yaygınlaşmasında etkili rol ifa ettiğini gösteriyor.

Tebliğ nedir?
Tebliğ, bir mesajı ulaştırma anlamına gelir. Günümüzde propaganda terimi de İngilizce’den alınan ve tebliğ ve başkalarını etkileme anlamına gelen bir kelimedir. Tebliğ başkalarının davranış ve bakış açılarını değiştirmek için bir mesajı ulaştırmaktır ve mesajı alan, mesajı veren ve mesajın içeriği olmak üzere üç temel unsurdan oluşur.
Dolaysıyla tebliğ demek mesaj demektir ve mesaj da, mesajı verenin iletmek istediği bir inanç, düşünce veya eğilimdir ve inanç, siyasi, iktisadi, ahlaki, ilmi ve benzer niteliği olabilir. Her ne kadar mesaj içerikli, cazip, etkili ve çağın kültürüne uygun olursa önemi de bir o kadar artar. İslam dininin ilahi mesajı da bu özelliklere sahiptir. Dolaysıyla ayeti bazı müfessirlere göre sorumluluklar, tebliğ ve içeriğini ifade eder.
Dini mesajda mesajın kaynağı yüce Allah’tır ki muhatabını en iyi şekilde tanır ve insanların genel maslahatını göz önünde bulundurur ve bu mesajın en önemli özelliği hidayete erdirme özelliğidir. Yani bu mesaj beşeriyet kafilesine belli bir yörüngede hareket etmesi için yol gösterir. Dolaysıyla gerçekte dini tebliğ edenlerin görevi, insanları Allah katına yakınlaştırmaktır.

Tebliğin zarureti:
İlahi peygamberler ve evliyalar dini ve değerlerini tebliğ ederek insanlara hidayet ve saadeti sunmuştur. Nitekim yüce Allah peygamberlerin tek risaletinin tebliğ etmek olduğunu buyuruyor:
Hatta son peygamberin ardından gelen dönemde de alimlerin ve tebliğcilerin görevi ilahi peygamberlerin tebliğ yolunu devam ettirmektir, çünkü aksi takdirde bu büyük ilahi hareketin izleri yok olur. Vahiy düşüncesinin yılların ardından hala insanlar arasında sürdüğünü görmekteyiz. Çünkü bu durum yüce peygamberlerin çabaları ile devam etmiş ve onlar bu yolda hiç bir çabayı göz ardı etmemiştir. Dolaysıyla İslam dininde tebliğ, önemli bir konuma sahiptir, öyle ki Kur'an'ı Kerim’de peygamberlerin en önemli görevi olarak vurgulanmış ve dinin tebliği sayesinde insanların saadet eğilimi uyanmış ve dini değer ve maarifler tüm dünyaya yayılmıştır.

Tebliğin kapsam alanı:
Kur'an'ı Kerim’de kıssalar şeklinde anlatılan ilahi peygamberlerin dini tebliğleri ile ilgili tarihi süreç, gerçekten de üzerinde durulması gereken bir mevzudur. Hz. Adem (sa) yer yüzüne ayak bastığı andan itibaren tebliğ meselesi var olmuş ve son peygambere dek geçen sürede bir çok diğer ilahi peygamber tebliğ için gönderilmiş ve insanoğlu her zaman semavi dinleri tebliğ eden insanlarla karşılaşmıştır ki bu ayet de bu konuya vurgu yapıyor:
Dolaysıyla peygamberlerin tarihi bizzat tebliğ tarihinin aynasıdır ve daha da önemlisi tüm bu peygamberler tebliğin temelini atan ve hidayet yolunu gösteren insanlar olmuştur.

Tebliğ yöntemleri:
İslam dininde tebliğ muhatabına göre ve dini mesajın karşısına çıkan şartlara göre değişir. Şimdi bu yöntemlerin bazılarına kısaca değinmek istiyoruz:
1- Hikmet: Hikmet yöntemi, mesajı muhatabına zamanın ve mekanın ve muhatabın yeteneğine göre delillerler sunan yöntemdir.
2- Hasane vaaz: Bu da amellerin ceza ve mükafatını hatırlatma anlamına gelir ki tabi gönülleri etkilemelidir ve en önemli şartı da Kur'an'ı Kerim ayetlerine ve Ehli Beyt sa. rivayetlerine ve akıl ilkesine dayanması gerekir ve vaaz eden kimsenin ameli da sözünü doğrulamalıdır.
3- Teşvik ve tenbih: Bu yöntemle insanların irade ve psikolojisini değerleri korumak ve erdemliliğe ulaşmasını sağlamaya çalışılır.
4- Tedrici: Eğitim tedrici bir meseledir. Bu yüzden dini eğitim doğrultusunda olan din tebliği tedrici olması gerekir ki hem muhatap alınan kimse ona katlanabilsin, hem de meseleler gönüllerin ta derinlerine işlesin.
5- Model: Model yönteminde mesaj verilirken pratik modellerin de muhataba sunulması gerekir.
6- Tekrar: Mantıklı tekrar yönteminde mesajı veren sürekli mesajın içeriğini tekrar eder ve böylece muhatabın zihninde yer almasını sağlar.
7- Duyguları tahrik etmek: Bu yöntemde mesajı veren mesajı alan kimse ile dostluk yolunu seçer ve onları kendine çekerek dini mesajları iletir.
8- Pratik tebliğ: Bu yöntem birey ve toplumu etkilemekte en etkin yöntemlerden biridir. Pratik tebliğ sessiz ve dolaylı yapılan bir tebliğdir ve deneyimler bu tür tebliğlerin daha etkili olduğunu göstermiştir.
Tabi tebliğ için daha önemli yöntemler de söz konusudur ki bu kısa yazıda hepsine değinmek mümkün değil. Örneğin ders vermek, konuşma yapmak, toplumun günaha bulaşmasını engellemek, kıssalar, dua,... hepsi birer etkin tebliğ yöntemidir.

Dini tebliğin araçları:
1- Kitap: kitap kendi başına önemli ve değerli bir kültürel araçtır ve insanların erdemliliğe ulaşması için en etkin vesile sayılır. İslam peygamberi (sav) şöyle buyurur: Benden bir hadis veya ilimi yazan kimse, o hadis veya ilim kaldığı sürece yazan kimseye iyi mükafatlar yazılacaktır.
2- Şiir ve edebiyat: Çok eskilerden beri şiir en önemli tebliğ aracı olmuştur ve şairler kültürlerin ve medeniyetlerin ihyasında önemli rol ifa eden kimselerdir. Tabi bu arada satılmış şairler de olmuştur ki şiirleri ile toplumu çöküş noktasına sürüklemiştir.
Diğer tebliğ araçlarından basın, hattatlık, ressamlık, el sanatları, musiki, mimari, ... gibi araçlara da değinebiliriz.

Din tebliğinde kadınların rolü:
Tebliğ konusundaki çeşitliliğe baktığımızda kadınların anne veya eş olarak tüm bu yöntemlerden en etkin şekilde yararlandığını görmekteyiz. Çünkü her milletin saadeti, o toplumun bireylerinin ailedeki eğitimine bağlıdır ve aile içinde de en etkin unsur, evin kadınıdır. İnsanlık camiasında kadın önemli bir manevi ve duygusal kaynaktır ki eğer söz konusu toplum kalkınması için bu manevi kaynaktan gerektiği gibi yararlanamaz ise duygusal ve manevi yoksulluğa kapılması yüzünden yavaş yavaş insani değerlerden boşalır ve bu değerlerden uzaklaşır. Kadınlar fıtri ve duygusal yetenekleri yüzünden hayvani ve içgüdüsel isteklerden bağımsızdır ve bu yüzden maneviyat eksenine daha yakın sayılır. Dolaysıyla kadınların yaradılış biçimi itibarı ile ve onların varlık düzenindeki konumu gereği etkin konumlarını anlama mümkün. Gerçekte kadınlar bir toplumun ıslahı veya zaferi ve hatta dünyadaki inkılaplar ve sosyal ve siyasi hareketlerin başarısında doğrudan tesiri olmuştur. Nitekim rahmetli imam Humeyni de şöyle buyurmaktadır: toplumun maslahatı veya fesadı, o toplumun kadınlarının maslahatı veya fesadından kaynaklanır.
Dolaysıyla kadınların sosyal ve siyasi yaşamdaki etkilerinin payının az olduğunu, çünkü kadınların daha fazla ev işleri ile uğraştığını ve bu yüzden toplumsal hareketlerde pek etkili olamadığını savunanlara verilecek cevap şudur ki kadınlar aile içinde bir eğitici birey olarak toplumun en etkin insanları sayılır ve gerçekte topluma egemen olanlar, kadınlardır. Hatta eğer kadınlar evin içine kapatılsa ve sosyal faaliyetlere katılma imkanları bulunmasa bile yine ailenin en etkin bireyidir ve bu şekilde toplumun genel yapısını etkiler. O zaman en iyi yol, bu kıymetli varlıkları korumaktır. Bir Müslüman araştırmacı şöyle diyor: insanoğluna toplumsal açıdan bakan din insanlar için toplumsal bir kimliğe inanır ve bir takım görevleri de sosyal görevler olarak gündeme getirir. İslam dini Müslümanları görevlerini yerine getirmeye davet eder ve ancak kıyam ve amel ehli olanlar insanoğlunun sosyal kimlik meselesini anlar. Eğer din önderlerinin ve evliyalarının yaşamına bakacak olursanız, örneğin Hz. Ali (sa)’nın en ön saflarda yer aldığı kadar Hz. Hatice (sa) veya Sümeyye gibi kadınların da en ön saflarda yer aldığını görürüz. Bu kadınların sosyal ve siyasi alanlarda en ön saflarda yer almaları ancak onların kültürel ve düşünce bakımından olgunlaşması ve din gerçeğini anlamaları ile mümkündür. Yüksek sosyal bilince sahip olan Ammar kızı Sude gibi kadınlar siyaset arenasına katılmayı da bir görev olarak gördüğü gibi savaş sırasında da Ebazer gibi arenada bulunuyor ve İslam savaşçılarına moral vermek için Kur'an'ı Kerim ayetlerinden ve İslam peygamberinin hadislerinden destek alıyordu ve bu kadınların tüm çabaları Kur'an'ı Kerim ekseni etrafında idi.
Tebliğ meselesinde önemli olan şey, yol boyunca kesin adımlarla ilerlemek ve sabırlı olmaktır. Tarihte bazı insanların iradelerinin sarstığına ve kısa bir süre sonra inançlarını kaybettiğine tanık olmaktayız. Ancak bu mesele kadınlar konusunda daha büyük önem arz ediyor ki bu önem yine onların toplum üzerindeki özel tesirlerinden kaynaklanır. Kur'an'ı Kerim’de bir çok kadından ilahi peygamberlerin yardımcıları olarak söz ediliyor, tabi bazılarının tesiri de olumsuz olmuştur.
Hz. Lut (sa) ve Hz. İbrahim (sa)’nın eşleri ilk başta sosyal ve siyasi faaliyetlerinde bu iki peygamber için tebliğ etmiş, ancak daha sonra inançlarını kaybederek onlara karşı hareket etmiştir ki söz konusu peygamberlerin eşlerinin yaptığı olumsuz tebliğin tesiri, din düşmanlarının propagandalarından daha etkili olmuştur. Kur'an'ı Kerim bir başka yerde kadınların olumlu rolünden söz ediyor ve bu olumlu tesirin erkekleri cesaretlendirdiğini ve mücadelelerine devam etmelerini sağladığını ve inkılaplarının hızla zafere ulaşmasına vesile olduğunu belirtiyor. Bu kadınlara örnek olarak Hz. Musa (sa)’nın annesi, kız kardeşi, Firavun’un eşi Asiye, Hz. Şuayb’in kızı Safura, İmran’ın eşi ve kızı, Hz. İsa (sa)’nın annesine değinebiliriz.

Tarih boyunca din tebliğinde etkili olan kadınlardan bazıları:
Din tebliğinde kullanılan araçları incelerken tarih boyunca bu araçlardan en iyi şekilde yararlanmak için altın fırsatları bulunanların yine kadınlar olduğunu anlıyoruz. Bu kadınlardan bazıları dinin tebliği yolunda kitaplar yazmış, bazıları hutbeler ve konuşmalar çerçevesinde, bazıları da şiirler yazmak veya sanattan faydalanmak, bazıları da ders vermek ve bazıları da insanların duygularını tahrik etmek suretiyle din tebliği yolunda önemli adımlar attılar.
Tarihi kaynakları titiz bir şekilde incelemekle kadınların bu alandaki gerçek rolünü gün ışığına çıkarabiliriz ki şimdi burada kısaca onlara değinmek istiyoruz.
- Kadınların ders vermek ve hadis aktarmak yoluyla din tebliğindeki etkileri: bir çok kanıta göre Hz. Fatıma (sa) kadınlara ders verirdi ve bazen de kadınlar bireysel olarak o hazrete baş vurup dini meselelerini gündeme getirirdi.
Kadınlar ayrıca ilk yüz yılda hadisleri öğrenmek ve başkalarına aktarmakta çok titizdi. Bu güne dek tarihte 1500 muhaddis kadının adı geçiyor. İslam peygamberi (sav)’in eşlerinden biri olan Ümmü Seleme çok rivayet bilen kadınlardan biriydi ve Allah resulünden 378 hadis anlattığı ifade ediliyor.
İslam peygamberi (sav)’in diğer eşlerinden Hz. Ayşe de Resulullah efendimizden bir çok rivayet aktarmasının yanı sıra diğer ilimleri de biliyordu. Hz. Ayşe din ilimlerini Resulullah (sav)’den öğrendi ve bu ilimleri öğretmek için çaba sarf etti. İslam peygamberinin diğer eşleri ve sahabelerin ve diğer izleyenlerin eşleri de Resulullah efendimiz ve sahabeden rivayetler öğrendiler ve bu rivayetleri başkalarına aktardılar. Daha ileriki yüz yıllarda da amcası Şerif Rezi’den Nehc'ul Balağa kitabını rivayet eden Şerif Murtaza’nın kızı gibi büyük kadınlar bu kitabı öğrendiler ve öğrettiler ve bu alanda birer yıldız gibi parladılar.
Nefise binti Hasan bin Hüseyin bin Ali (sa) da Kur'an'ı Kerim ve tefsirini ezberleyen büyük kadınlardan biriydi ve imam Şafii ve Beşer Bin Elharis onun yanında hadis öğrendiler. Şeyh Tusi’nin kızı Ümmi Muhammed Tusi de kendi çağının büyük alimlerinden biriydi ve hadis rivayet etmekle ün yapmıştı.
Müslüman kadınlar rivayetleri aktarırken emanettir olmakla ünlüydü ve bu konuda onlara yönelik hiç bir suçlama gündeme gelmedi. Hadislerin en güvenilir kaynaklarından biri olan İbni Asakir 80 kadından hadis öğrendi ki bu durum bir yandan kadınların dini ilimlerin yaygınlaşmasındaki etkinliğini gösteriyor ve öbür yandan da onların hadislerin rivayetinde ne denli dikkatli ve titiz davrandığını ispat ediyor.

Kadınların Kur'an'ı Kerim maarifinin yayılmasındaki rolü:
Abdullah Bin Elharis Elensariye’nin kızı Ümmi Varaka kendi çağının en faziletli kadınlarından biriydi. İslam peygamberi (sav) onu Şehide olarak adlandırdı. Bu kadın Kur'an'ı Kerim’i toparlada ve bu semavi kitabın karisi oldu. Kuşkusuz Kur'an'ı Kerim karisi olan kimse bu kitabın maariflerinden bihaber olamaz.

Kadınların fıkıh alanındaki rolü:
Tarih boyunca erkekler gibi ve hatta bazen onlardan daha iyi bir şekilde ahkamı anlayan faziletli ve bilgin kadınlar olmuştur. İmam Sadık (sa)’dan şöyle buyurduğu rivayet edilir: ne kadınlar vardır ki erkeklerden daha fakihtir. Bu söze en iyi örnek İslam peygamberi (sav)’in kızı Hz. Fatıma (sa)’dır. Ümmi Eymen, Hz. Fatıma (sa) nezdinde ilim öğrenen bir başka örnektir. Bazı ehli sünnet alimleri özellikle Ayşe, Ümmü Seleme ve Meymune başta olmak üzere İslam peygamberi (sav)’in eşlerini fakihlerin arasında sayıyor ve onların fıkhı kararlarından söz ediyor.

Kadınların kitap telifi ile din tebliğindeki rolü:
Azizullah Meclisi’nin kızı fıkhi konularda telifleri bulunan alim kadınlardan biridir. Alevi Emini İsfahani’nin eşi de dini ilimler alanında 7 kitap yazmış ki beşi Farsça ve ikisi Arap’çadır. İslam tarihine baktığımızda dini ilimler alanında kitap telif eden bir çok kadının adına rastlıyoruz ki bu kısa yazıda hepsine değinmek mümkün değil.

Kadınların din tebliğinde hutbe ve konuşma yolu ile etkisi:
İslam peygamberi (sav) ile birlikte bu semavi dinin yayılması yolunda bir çok zorluklara katlanan Hz. Fatıma (sa) babasının vefatından sonra İslam dininin tahrif edilmesi konusunda sorumluluk duygusu taşıyarak tarihte ebedileşen önemli hutbeler okumuştur. Daha sonra da bu büyük kadının kızı Hz. Zeyneb (sa) zalim hükümdarlara karşı direndi ve öyle bir hutbe okudu ki imam Hüseyin (sa)’nın kıyamının ebedileşmesi bu hutbeye borçludur.
Heres Bin Abdulmutallib Bin Haşim’in kızı da Emevi hükümetine karşı Hz. Ali (sa)’nın haklılığını savundu. Bu kadın hutbe okuyunca başkaları acziyet içine düşüyordu ve eğer konuşacak olursa da kısa ve öz konuşma yapıyordu.
Hutbe ve konuşma alanında da İslam tarihinde bir çok kadının adı geçmektedir ki hepsinin adını da bu kısa yazıda aktarmak mümkün değil.

Kadınların din tebliğinde şiir ve edebiyat alanındaki etkisi:
İslam peygamberi (sav)’in halası ve Abdulmutallib Bin Haşim’in kızı edebiyat alanında etkili bir kadındı ve babası hakkında çok etkili bir şiir yazmıştı. Bu kadın evladını İslam peygamberine yardımcı olmaya teşvik ediyor.
Bir çok şehid evlat yetiştiren Hünsa da şairliğinin yanı sıra evlatlarını küfürle savaş cephesine gitmek konusunda teşvik ediyordu.

Sonuç:
Kadınlar toplum yapısının yarım parçası olduğundan ve kadınlarla ilgili tarihi süreç dikkate alınarak onların varlık düzenindeki konumu ve önemini anlamak mümkün. Kadınlar tarihin tüm kesitlerindeki gelişmelerde doğrudan etkili olmuştur. İmanlı kadınlar din tebliği konusunda kardeşlerine yardımcı olmuş ve erkeklerle birlikte aktif rol ifa etmiştir. Dolaysıyla eğer tüm saadetlerin kaynağının kadınlar olduğunu ve tüm hayırların vesilesi yine kadınlar olduğunu ve kadınların değişmesi durumunda toplumun da değişeceğini söyleyecek olursak hak sözünden uzaklaşmış sayılmayız.
 
Üst Alt