MURATS44
Özel Üye
Habeşistan Krallığı'nın Yemen valisi olan Ebrehe, milâdî 570 yıllarında San'a şehrinde, 'Kulleys' adı verilen muhteşem bir kilise yaptırmıştı.
Maksadı, Kâbe ziyaretine rağbet gösteren Arapların ziyaretlerini oraya çevirmekti.
Bu duruma tepki gösteren bir adam da, gecenin birinde Kulleys'e girip içine pislemişti.
Bu hakarete çok öfkelenen ve koyu bir hıristiyan olan Ebrehe, gidip Kâbe'yi yıkmaya karar verdi.
Topladığı onbinlerce asker (altmış bin olduğu söylenir), Mahmud adlı büyük bir fil ve daha başka fillerle Mekke'ye doğru yola çıktı.
Önüne çıkan bazı kuvvetleri de mağlup ederek ilerledi.
Taif şehrine gelince askerlerin bir kısmını Mekke'ye gönderdi.
Onlar da Peygamber s.a.v.'in dedesi ve Kureyş'in reisi Abdülmuttalib'in ikiyüzü aşkın devesiyle ahalinin hayvanlarını sürüp götürdüler.
Bu olayın peşinden Abdülmuttalib, gidip Ebrehe'yle görüştü, develerinin geri verilmesini istedi. Ebrehe dedi ki:
Benden develerin istiyorsun da, Kâbe'den hiç söz etmiyorsun. Halbuki ben onu yıkmaya geldim.
Ben develerin sahibiyim. Kâbenin de onu koruyacak sahibi vardır!
Bu görüşme sonunda develer geri verildi.
Mekke halkı bu güçlü orduyla savaşamayacağı için, anlaşma gereği dağlara çekilip neticeyi beklemeye başladı.
Ebrehe ordusu büyük fili önden sürerek Mekke sınırına dayandı.
Kâbe'yi halatla bağlayıp fillerle çekerek yıkmak istiyorlardı.
Bu sırada Ebrehe'nin yol kılavuzlarından Nüfeyl b. Habib, koca filin kulağından tutarak şöyle bir şey söyledi, sonra da koşarak dağa çıktı:
- Ey Mahmud çök! Sakın ileri gitme, sağ salim geriye dön!
Mekke'ye girişte büyük fil direndi, zorlanınca yere yattı. Onu bir türlü Kâbe cihetine yürütemediler.
O anda sürü halinde ebabil kuşları ortaya çıktı.
Her birinin ağzında ve ayaklarında nohut gibi birer taş vardı.
Bu taşları ordu üzerine mermi gibi boşalttılar
Kime rastlarsa delip geçiyordu
Askerlerin çoğu öldü; 'Fil Ordusu' dağılarak Yemen'e döndü.
Ebrehe de dönüşte öldü.
Kâbe ise olduğu gibi kaldı.
Kur'an'da Fil Suresi bu olayı anlatır.
105-FİL: 1 - Görmedin mi Rabb'in fil sahiplerine ne yaptı?
2 - Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı?
3 - Üzerlerine sürü sürü kuşlar gönderdi.
4 - Onlara çamurdan sertleşmiş taşlar atıyorlardı.
5 - Ve onları, yenilmiş ekin yaprağı gibi yaptı.
Fil suresi
BİSMİLLAHİRRAHMANIRRAHİM
ELEM TEREKEYFE FEALE RABBÜKE BİASHABİL'FİL*
ELEM YEC'AL KEYDEHÜM Fİ TADLİLİN*
VE ERSELE ALEYHİM TAYREN EBABİLE*
TERMİHİM BİHİCARETİN MİN SİCCİLİN*
FECEALEHÜM KEASFİN ME'KULİN*
Tercümesi
Ey Muhammed! Kabe'yi yıkmağa gelen fil sahiplerine Rabbinin ne ettiğini görmedin mi? Onların düzenlerini boşa çıkarmadı mı? Onların üzerine, sert taşlar atan sürülerle kuşlar gönderdi. Sonunda onları, yenilmiş ekin gibi yaptı.
Seyyid Ahmed Hüsameddin (1847-1925) Hazretlerinin Tevil 'i
Yaradılmışların içinde hayvanların en büyüğü ve zeka bakımından üstün olanı fildir. Bunların çogunlukla bulunduğu yerlerde kendilerinden edilen istifadeler, okuyan ve inceleyen kimselerce bilinmektedir. "Ashab-ı fil", fil gibi büyüklük taslayan bir millet, bir topluluk veya onlardan bir kimse demektir.
" ELEM TEREKEYFE FEALE RABBÜKE BİASHABİL'FİL "
Filin büyüklüğüne ve heybetine dayanarak ordularını ileri süren kendini beğenmiş, aldatıcı ve hileci bir kavme vaki olan, Allah'ın tecellisinin ne surette cereyan ettiğini görmüyor musun?
" ELEM YEC'AL KEYDEHÜM Fİ TADLİLİN
VE ERSELE ALEYHİM TAYREN EBABİLE
TERMİHİM BİHİCARETİN MİN SİCCİLİN "
Rabbin, onların hile ve oyunlarını boş çıkararak kendilerini zarar ve ziyanda bırakmadı mı? Her türlü hile ve aldatmaları en sonunda kendilerine karşı sonuçlanmadı mı? Onlar, ancak gökten gelecek bir kuvvetin başlarına musallat olmasıyla yenilgiye uğrayacaklardır. Bu havai kuvvet, yani uçak, (füze vb.) araç ve silahlar, onların üzerlerine aslı "cahim"* olan "siccil"** den bir takım, yok edici maddeler atarlar. Bunlar o derece etkili ve tahrip edicidir ki, henüz meydana gelmeyen maddeden bir kısmı bir memleketin üzerine atılacak olsa o şehri az bir zaman içinde yıkarak harap eder. bu halin meydana gelmesi zamanı yaklaşmadı mı?
" FECEALEHÜM KEASFİN ME'KULİN "
Bu uçaklar (ve füzeler), toplu halde karadan ve denizden, büyüklüğüne ve gücüne böbürlenen ulusların şehirleri üzerine yayılarak bu maddeyi atarlar ve onların güzel ve bakımlı olan memleketlerini kısa bir müddet içinde yerle bir ederler. Rabbin onların topluluklarını, "Asfı me'kul" yani vücutlarından kimse yararlanamıyacak şekilde, herbir hayır ve menfaatten mahrum bırakmayacak mı?
(*) Cahim: Cehennem anlamına gelen bu kelimeyi, Seyyid Ahmed Hüsameddin Hazretleri benzetiş olarak kullanmıştır.
(**) "Siccil" kelimesi de cehenneme ait olan bu kelimeden çıkarılan ikinci bir manadır. 75 yıl evvel bu eser yazıldığı zaman böyle bir madde bulunmadığı için "henüz meydana gelmeyen" deyimi kullanılmıştır. Uçaktan atıldığı zaman bir şehri kısa bir müddet içinde yerle bir ettiği göz önünde tutulursa "Siccil" den kasdedilen mananın bu günkü nükleer silahlar olması muhtemeldir.
Son düzenleme: