]İstanbul niçin önemli?
"İstanbul (Konstantiniyye) fethedilecektir. o*nu fethedecek olan kumandan ne güzel kumandan ve o*nun ordusu ne güzel ordudur." ( Buharî, Târihü’s-Sağîr, no:139).
Bu hadis-i şerif Resul-u Ekrem’in(asm) istikbalden ihbar ettiği mühim hadiselerden birisidir.
‘İstanbul muhakkak fethedilecektir’ demiş O mübarek Nebi. Sadece haber vermekle kalmamış, fetheden komutanı şefkat ve merhamet kanatları altına alıp, ‘O ne güzel bir komutandır’ diye tebşir etmiş. Komutanla birlikte o*nu fethedecek orduyu da alem-i İslam nazarında en yüksek bir mevkiye koyup ‘onun ordusu ne güzel ordudur’ diye bütün ümmetini heyecan, şevk ve gayrete getirmiştir.
Büyük bir müjde ihtiva eden bu hadis-i şerifin benzer gaybi haberlerden farklı bir yönü ve farklı bir muhtevası vardır. Zira bu hadis ile bir hedef tayini yapılmış. Öyle bir hedef ortaya konmuş, öyle bir müjde verilmiş ki, bir çok komutan ve ordu bu müjdeye nail olmak için üstün bir çaba ve gayret göstermişler. İstanbul’u almak en öncelikli hedefleri olmuş.
İstanbul’un alınması için ilk sefer daha sahabe-i kiram devrinde yapılmış. Emevi Devletinin kurucusu Hz.Muaviye İstanbul’u almak için ilk teşebbüse geçenlerden. Hz.Muaviye bir donanma teşkil ederek Bizans başkentini kuşatmış, uzun bir kuşatma sonucunda geri çekilmiş. Fakat bu kuşatmada Peygamberimizin(asm) sancağı manen İstanbul’a dikilmiş oldu. Yani bu sefere katılan Eyyub-el Ensari Hazretleri bu kuşatma esnasında(671) şehit oldu ve surların çok yakın bir yerine defnedildi. Hz. Eyyub çoğu kez Peygamberimizin(asm) sancaktarlığını yapmıştır.
İşte daha sahabe devrinde başlayan İstanbul fethetme çabaları 1453 yılına dek çeşitli devrilerde devam etmiştir. İstanbul’u almak her İslam ordusunun öncelikli hedefleri arasında olmuştur. Hadiste ifade edilen müjdeye nail olmak için çok büyük gayretler gösterilmiştir.
Peki Peygamberimizin(asm) böyle net bir hedef göstermesinin hikmeti nedir? Bu hadis ile sadece bir yerin veya bir şehrin İslam beldesi içine katılması mı hedeflenmiştir? Yoksa başka bir maksat mı vardır?
Evet, Resul-u Ekrem’in(asm) çok sırlar ihtiva eden bu hadis-i şeriflerinden bir hikmeti İstanbul’un alınması ile ümmetinin dünya hakimiyetini arzu etmesidir. O Mübarek Nebi(asm) Cenab-ı Hakkın izniyle görmüştür ki, İstanbul gibi bir şehrin ümmeti eline geçmesiyle İslam Ümmeti dünya hakimiyetini elde edecektir.
Bu konudaki delilleri nazarlara sunmadan önce İstanbul niçin önemli o*na bir bakalım. İstanbul nasıl bir şehirdir?
İstanbul fiziki olarak çok mühim bir konuma sahiptir.Büyük yer altı zenginliklere sahip, büyük bir nüfus kütlesinin yaşadığı Asya ile sanayi ve teknolojinin üretim merkezlerine sahip yine büyük bir nüfus kütlesinin yaşadığı Avrupa arasında bir köprüdür. Aynı zamanda insanlığın yeryüzüne yayılış merkezi ve bu gün enerji üssü olan Ortadoğu’nun komşusudur. Boğazları ile kuzey güney arasında hayati öneme sahip bir geçiş noktasıdır. Başka hiçbir sebep olmasa bile İstanbul’un bu fiziki konumuna sahip olan bir devlet dünya hakimiyetini tesis edebilir. Bu pekala mümkün.
Dünya hakimiyeti konusunda iki önemli teori var. Birisi çevreden hareket ederek merkezi ele geçirip dünya hakimiyeti kurmak. Diğeri ise merkezden hareket ederek çevreye doğru yayılıp dünya hakimiyetini elde etmek. Merkez ise İstanbul’dur.
Delil mi istersiniz?
İşte Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu bu sözlerimize bir delildir. Önce Roma Devleti İstanbul’u elinde tutmuş. Üç kıtaya yayılarak dünya hakimiyetini tesis etmiş. Dört yüz yıla yakın bir süre sonunda bu sefer Bizans Devleti İstanbul’a hakim olmuş. Bizans da bin yılı aşkın bir süre İstanbul’a sahip olmuş, bu süre içinde de dünya hakimiyetini tesis etmeyi başarmış. 1453 yılında şehir Osmanlı tarafından fethedilmiş. Bu fetih sonrasında ise beş yüz yıla yakın bir süre de Osmanlı dünya hakimi olmuş.
Öte yandan başarısız olmuş iki teşebbüs daha var. Birisi Rusya, diğeri İngiltere. İngiltere 1800’lü yılların başından itibaren elde ettiği sanayi gücü ile dünya hakimiyetine kalkışmıştı. Bir ölçüde de başarılı oldu. Üzerinde güneş batmayan ülke olarak anılmaya başlamıştı. Fakat İstanbul’u elinde tutamadığı için dünya hakimiyetini de kuramadı. İstanbul’u elinde tutamadı diyoruz, çünkü Birinci Dünya Savaşı sonunda İngiltere İstanbul’u işgal etti. İşgal nedenleri arasında en önemli sebep dünya hakimiyeti isteğidir. Bundan şüpheniz olmasın. Ancak kısa bir süre sonra İstanbul’u terk etmek zorunda kaldı. Zaten bu zoraki terkin ardından elindeki bir çok toprağı da terk etmek zorunda kaldı. Bu gün küçük bir adaya razı oldu.
Bir diğer başarısız örnek de Rusya’dır.
Yirminci yüz yılın başında hem fikri cephede, hem de fiziki cephede dünya hakimiyetine yönelen Rusya, bütün dünyayı sarsmaya başladı. Rusya’nın en büyük hedefi ise Türkiye üzerinden sıcak denizlere inmekti. Sıcak denizlere inmek için de İstanbul’u ve boğazları elinde tutmak gerekiyordu. Rusya uzun süre bu istek ve arzu içinde olmuştur. İstanbul’u ele geçiremediği için de dünya hakimiyetine muvaffak olamadı, Rusya. Ardından da 1990 sonrası çöküp gitmiştir. Bu iki devletin çevre kuşatması yaparak dünya hakimiyetini elde etme çabası başarısızlıkla neticelenmiştir. Çünkü bu ülkeler İstanbul’u elinde tutamamışlardır.
Gariptir bu günlerde Amerika aynı yolu denemektedir.
11 Eylül sonrası Büyük Ortadoğu Projesi ile Amerika dünya hakimiyetini gerçekleştirme projesini devreye koymuştur. Günümüzde Ortadoğu’yu bir ölçüde kontrol etmeye çalışmaktadır. Şayet ABD’nin niyeti dünya hakimiyeti ise, ki öyle gözüküyor, nihai hedef İstanbul’dur. Bundan hiç kuşkunuz olmasın. Belki şu an için bu ütopya gibi gözükse de, İstanbul’u elinde tutmayan bir devletin dünya hakimiyetini kurmayacağını en iyi ABD bilir. ABD ilerleyen zaman içinde Ortadoğu’da kesin bir başarı elde ederse, sonunda İstanbul’a yönelecektir. Nasıl yönelecektir, bilmiyoruz. Yani siyasi mi, askeri mi? Ama muhakkak ki İstanbul’a yönelecektir.
İşte İstanbul böyle önemli bir şehirdir.
Dünyanın tam merkezidir. Doğu batı, kuzey güney geçiş noktasıdır.
İslam dünyası bir vücut ise kalbi Mekke aklı ise İstanbul’dur. Beş yüz yıldır bir çok devletin iştahını kabartsa da bu güzel şehir bu gün her şeye rağmen İslam ümmeti elindedir. Kıyamete kadar da inşallah İslam olarak kalacaktır. Çünkü İstanbul Peygamberimizin manevi vatanıdır. Kutsal Emanetler İstanbul’dadır.
Bu nedenle İstanbul’u elinde tutan Türkiye, ümit ediyoruz ki, yeniden bir dünya liderliğini yaşayacaktır. ‘Mehdi İstanbul’u ikinci kez fetheder, Mehdi dünya hakimiyetini kurar’ mealindeki hadisler bu hakikate işaret ediyor. Yeter ki bizler gereğini yerine getirelim.
"İstanbul (Konstantiniyye) fethedilecektir. o*nu fethedecek olan kumandan ne güzel kumandan ve o*nun ordusu ne güzel ordudur." ( Buharî, Târihü’s-Sağîr, no:139).
Bu hadis-i şerif Resul-u Ekrem’in(asm) istikbalden ihbar ettiği mühim hadiselerden birisidir.
‘İstanbul muhakkak fethedilecektir’ demiş O mübarek Nebi. Sadece haber vermekle kalmamış, fetheden komutanı şefkat ve merhamet kanatları altına alıp, ‘O ne güzel bir komutandır’ diye tebşir etmiş. Komutanla birlikte o*nu fethedecek orduyu da alem-i İslam nazarında en yüksek bir mevkiye koyup ‘onun ordusu ne güzel ordudur’ diye bütün ümmetini heyecan, şevk ve gayrete getirmiştir.
Büyük bir müjde ihtiva eden bu hadis-i şerifin benzer gaybi haberlerden farklı bir yönü ve farklı bir muhtevası vardır. Zira bu hadis ile bir hedef tayini yapılmış. Öyle bir hedef ortaya konmuş, öyle bir müjde verilmiş ki, bir çok komutan ve ordu bu müjdeye nail olmak için üstün bir çaba ve gayret göstermişler. İstanbul’u almak en öncelikli hedefleri olmuş.
İstanbul’un alınması için ilk sefer daha sahabe-i kiram devrinde yapılmış. Emevi Devletinin kurucusu Hz.Muaviye İstanbul’u almak için ilk teşebbüse geçenlerden. Hz.Muaviye bir donanma teşkil ederek Bizans başkentini kuşatmış, uzun bir kuşatma sonucunda geri çekilmiş. Fakat bu kuşatmada Peygamberimizin(asm) sancağı manen İstanbul’a dikilmiş oldu. Yani bu sefere katılan Eyyub-el Ensari Hazretleri bu kuşatma esnasında(671) şehit oldu ve surların çok yakın bir yerine defnedildi. Hz. Eyyub çoğu kez Peygamberimizin(asm) sancaktarlığını yapmıştır.
İşte daha sahabe devrinde başlayan İstanbul fethetme çabaları 1453 yılına dek çeşitli devrilerde devam etmiştir. İstanbul’u almak her İslam ordusunun öncelikli hedefleri arasında olmuştur. Hadiste ifade edilen müjdeye nail olmak için çok büyük gayretler gösterilmiştir.
Peki Peygamberimizin(asm) böyle net bir hedef göstermesinin hikmeti nedir? Bu hadis ile sadece bir yerin veya bir şehrin İslam beldesi içine katılması mı hedeflenmiştir? Yoksa başka bir maksat mı vardır?
Evet, Resul-u Ekrem’in(asm) çok sırlar ihtiva eden bu hadis-i şeriflerinden bir hikmeti İstanbul’un alınması ile ümmetinin dünya hakimiyetini arzu etmesidir. O Mübarek Nebi(asm) Cenab-ı Hakkın izniyle görmüştür ki, İstanbul gibi bir şehrin ümmeti eline geçmesiyle İslam Ümmeti dünya hakimiyetini elde edecektir.
Bu konudaki delilleri nazarlara sunmadan önce İstanbul niçin önemli o*na bir bakalım. İstanbul nasıl bir şehirdir?
İstanbul fiziki olarak çok mühim bir konuma sahiptir.Büyük yer altı zenginliklere sahip, büyük bir nüfus kütlesinin yaşadığı Asya ile sanayi ve teknolojinin üretim merkezlerine sahip yine büyük bir nüfus kütlesinin yaşadığı Avrupa arasında bir köprüdür. Aynı zamanda insanlığın yeryüzüne yayılış merkezi ve bu gün enerji üssü olan Ortadoğu’nun komşusudur. Boğazları ile kuzey güney arasında hayati öneme sahip bir geçiş noktasıdır. Başka hiçbir sebep olmasa bile İstanbul’un bu fiziki konumuna sahip olan bir devlet dünya hakimiyetini tesis edebilir. Bu pekala mümkün.
Dünya hakimiyeti konusunda iki önemli teori var. Birisi çevreden hareket ederek merkezi ele geçirip dünya hakimiyeti kurmak. Diğeri ise merkezden hareket ederek çevreye doğru yayılıp dünya hakimiyetini elde etmek. Merkez ise İstanbul’dur.
Delil mi istersiniz?
İşte Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu bu sözlerimize bir delildir. Önce Roma Devleti İstanbul’u elinde tutmuş. Üç kıtaya yayılarak dünya hakimiyetini tesis etmiş. Dört yüz yıla yakın bir süre sonunda bu sefer Bizans Devleti İstanbul’a hakim olmuş. Bizans da bin yılı aşkın bir süre İstanbul’a sahip olmuş, bu süre içinde de dünya hakimiyetini tesis etmeyi başarmış. 1453 yılında şehir Osmanlı tarafından fethedilmiş. Bu fetih sonrasında ise beş yüz yıla yakın bir süre de Osmanlı dünya hakimi olmuş.
Öte yandan başarısız olmuş iki teşebbüs daha var. Birisi Rusya, diğeri İngiltere. İngiltere 1800’lü yılların başından itibaren elde ettiği sanayi gücü ile dünya hakimiyetine kalkışmıştı. Bir ölçüde de başarılı oldu. Üzerinde güneş batmayan ülke olarak anılmaya başlamıştı. Fakat İstanbul’u elinde tutamadığı için dünya hakimiyetini de kuramadı. İstanbul’u elinde tutamadı diyoruz, çünkü Birinci Dünya Savaşı sonunda İngiltere İstanbul’u işgal etti. İşgal nedenleri arasında en önemli sebep dünya hakimiyeti isteğidir. Bundan şüpheniz olmasın. Ancak kısa bir süre sonra İstanbul’u terk etmek zorunda kaldı. Zaten bu zoraki terkin ardından elindeki bir çok toprağı da terk etmek zorunda kaldı. Bu gün küçük bir adaya razı oldu.
Bir diğer başarısız örnek de Rusya’dır.
Yirminci yüz yılın başında hem fikri cephede, hem de fiziki cephede dünya hakimiyetine yönelen Rusya, bütün dünyayı sarsmaya başladı. Rusya’nın en büyük hedefi ise Türkiye üzerinden sıcak denizlere inmekti. Sıcak denizlere inmek için de İstanbul’u ve boğazları elinde tutmak gerekiyordu. Rusya uzun süre bu istek ve arzu içinde olmuştur. İstanbul’u ele geçiremediği için de dünya hakimiyetine muvaffak olamadı, Rusya. Ardından da 1990 sonrası çöküp gitmiştir. Bu iki devletin çevre kuşatması yaparak dünya hakimiyetini elde etme çabası başarısızlıkla neticelenmiştir. Çünkü bu ülkeler İstanbul’u elinde tutamamışlardır.
Gariptir bu günlerde Amerika aynı yolu denemektedir.
11 Eylül sonrası Büyük Ortadoğu Projesi ile Amerika dünya hakimiyetini gerçekleştirme projesini devreye koymuştur. Günümüzde Ortadoğu’yu bir ölçüde kontrol etmeye çalışmaktadır. Şayet ABD’nin niyeti dünya hakimiyeti ise, ki öyle gözüküyor, nihai hedef İstanbul’dur. Bundan hiç kuşkunuz olmasın. Belki şu an için bu ütopya gibi gözükse de, İstanbul’u elinde tutmayan bir devletin dünya hakimiyetini kurmayacağını en iyi ABD bilir. ABD ilerleyen zaman içinde Ortadoğu’da kesin bir başarı elde ederse, sonunda İstanbul’a yönelecektir. Nasıl yönelecektir, bilmiyoruz. Yani siyasi mi, askeri mi? Ama muhakkak ki İstanbul’a yönelecektir.
İşte İstanbul böyle önemli bir şehirdir.
Dünyanın tam merkezidir. Doğu batı, kuzey güney geçiş noktasıdır.
İslam dünyası bir vücut ise kalbi Mekke aklı ise İstanbul’dur. Beş yüz yıldır bir çok devletin iştahını kabartsa da bu güzel şehir bu gün her şeye rağmen İslam ümmeti elindedir. Kıyamete kadar da inşallah İslam olarak kalacaktır. Çünkü İstanbul Peygamberimizin manevi vatanıdır. Kutsal Emanetler İstanbul’dadır.
Bu nedenle İstanbul’u elinde tutan Türkiye, ümit ediyoruz ki, yeniden bir dünya liderliğini yaşayacaktır. ‘Mehdi İstanbul’u ikinci kez fetheder, Mehdi dünya hakimiyetini kurar’ mealindeki hadisler bu hakikate işaret ediyor. Yeter ki bizler gereğini yerine getirelim.