İslamiyetin Hıristiyanlıktan Farkının Hikmeti Nedir

NiHaL

Aktif Üyemiz
Bismillahirrahmanirrahim

İslâmiyetin, Hıristiyanlık ve sâir dinlere cihet-i farkının sırr-ı hikmeti şudur ki:

İslâmiyetin esası, mahz-ı tevhiddir; vesâit ve esbaba tesir-i hakikî vermiyor, icad ve makam cihetiyle kıymet vermiyor.

Hıristiyanlık ise, “velediyet” fikrini kabul ettiği için, vesâit ve esbaba bir kıymet verir, enâniyeti kırmaz. Adeta rububiyet-i İlâhiyenin bir cilvesini azizlerine, büyüklerine verir.

اِتَّخَذُواۤ اَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ اَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللهِ (*) âyetine mâsadak olmuşlar.

Onun içindir ki, Hıristiyanların dünyaca en yüksek mertebede olanları, gurur ve enâniyetlerini muhafaza etmekle beraber, sabık Amerika Reisi Wilson gibi, mutaassıp bir dindar olur. Mahz-ı tevhid dini olan İslâmiyet içinde, dünyaca yüksek mertebede olanlar ya enâniyeti ve gururu bırakacak veya dindarlığı bir derece bırakacak. Onun için, bir kısmı lâkayt kalıyorlar, belki dinsiz oluyorlar. (Mektubat, Yirmi Altıncı Mektup, Üçüncü Mebhas)

(*) “Onlar hahamlarını ve papazlarını kendilerine Allah’tan başka rab edindiler.” Tevbe Sûresi, 9:31.

Bediüzzaman Said Nursi

SÖZLÜK:
akvâm-ı saire : diğer milletler
aziz : çok değerli, yüce
cihet : yön, taraf
cihet-i fark : farklı yön
cilve : görünme, yansıma
ehl-i ilm : âlimler
enâniyet : benlik, gurur
esbab : sebepler
evvelâ : öncelikle
fukara : fakirler
hakikî : asıl, gerçek
hamiyet : mukaddes değerleri koruma duygusu ve gayreti
hususan : özellikle
icad : yoktan yaratma
ifrat : aşırılık
kal’a : kale
lâkayt : duyarsız, ilgisiz
Levh-i Mahfuz : herşeyin bütün ayrıntılarıyla yazıldığı kader levhası, Allah’ın ilminin bir adı
mahz-ı tevhid : tevhidin tâ kendisi
mâsadak : bir söz veya hükmü doğrulayan husus, doğrulayıcı
melce : sığınak
menfi milliyet : ırkçılık
merkez-i hükûmet-i İslâmiye : İslâmî yönetim merkezi
muhaceret : göç etme
mutaassıp : tutucu
münasebât : ilişkiler, bağlantılar
reis : başkan
rububiyet-i İlâhiye : Rablık; Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması
sabık : geçen, önceki
sair : diğer, başka
sırr-ı hikmet : hikmet sırrı
tavattun etmek : yerleşmek, vatan edinme
tebeddülât : değişiklikler
tefrik etme : birbirinden ayırma
tesir-i hakikî : gerçek tesir
teşkil etme : bir araya getirme
unsur : kök, esas
unsuriyet : ırkçılık
unsuriyetperver : ırkçı
velediyet : evlâtlık; Hıristiyanlıkta Hz. İsa’ya “Allah’ın oğlu” ünvanının verilmesini ifade eden inanç
vesâit : vasıtalar, araçlar
 
Üst Alt