İslam'da Affedicilik ve Hoşgörü

Nur Hanım

Aktif Üyemiz
İslam'da Affedicilik ve Hoşgörü - 1



Dini vecibelerimi tam olarak yerine getirmeye ve İslam'ı daha iyi öğrenmeye karar verdiğimde en çok dikkatimi çeken konulardan biri de, Kuran-ı Kerim'in önemle üzerinde durduğu ve detaylı olarak anlattığı "affedicilik ve hoşgörü " konusu oldu

Hepimizin bildiği gibi, dinin tam olarak yaşanmadığı toplum modellerinde, yapılan hiçbir hata affedilmez ve hoşgörülmez Hatta hatanın büyüklüğüne göre, hata yapan kişiye olan bakış açısı değişir, ona verilen değer azalır, fikirlerine hürmet edilmez; adeta diğer insanlar arasında küçülür

Cahiliye toplumlarının bir başka ana özelliği de intikamdır Böyle toplumlarda geçerli olan kriterler şahsi çıkar ve menfaatler olduğu için herkes kendi aleyhinde gördüğü her hareketin intikamını şu ya da bu şekilde almaya çalışır Bu yolda her biri kendi metodlarını uygular ve yapacağı her hareketi en doğal hakkı sayar

Biraz önce de belirttiğim gibi, "orman kanunu"nu andıran bu sistem, ancak cahil insanların oluşturduğu bir toplumda geçerli olabilir İslam'i şuurun tam olarak geliştiği bir toplumda böyle bir ahlaki yapı olması imkansızdır Bilakis dinimiz, asırlardır hoşgörülü ve merhametli yapısıyla tanınmış, müslümanlar her zaman dönemlerinin en adil, en şefkatli kişileri olmuşlardır Hatta İslamiyet'in bu özelliği yüzyıllarca çeşitli toplumların birarada yönetilmesinde önemli rol oynamıştır

Benim de Kuran-ı Kerim'de okuduğum, Peygamber Efendimiz'in hadislerinden öğrendiğim, dinimizin hoşgörü ve affedicilik dini olmasıdır Bu seçkin ahlaka ulaşmak için olayları Kuran doğrultusunda düşünerek yorumlamak yeterlidir

Peygamber Efendimiz: "Kim merhamet etmezse merhamet olunmaz " buyurmuşlardır

Hiç bir müslüman bilerek Allah huzurunda kendini kötü duruma düşürecek ve ahirette kendisi için utanç kaynağı olacak bir hata işlemeyi istemez Hatanın özelliği bilmeyerek, cahillikten veya unutkanlıktan kaynaklanmasıdır "Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma " (Bakara Suresi, 286)

Mükemmellik ancak Cenab-ı Allah'a mahsustur İnsanların aciz yaratılmalarından dolayı kaçınılmaz olarak hataları olur İnsanın nefsi zalim, cahil, bencil olarak yaratılmıştır Ancak müslümanlar Allah'ın verdiği vicdanları ve güzel ahlakları sayesinde yaratılıştan gelen bu olumsuz özelliklerle mücadele ederler ve bundan dolayı dünyada ve ahirette çok güzel karşılık alırlar "Nefse ve ona 'bir düzen içinde' biçim verene, sonra ona fücurunu ve ondan sakınmayı ilham edene " (Şems Suresi, 7-8)

"Kötülüğün karşılığı onun misli olan kötülüktür Ama kim affeder ve ıslah ederse artık onun ecri Allah'a aittir "(Şura Suresi, 40) Kuran-ı Kerim'de bu ayet gibi daha birçok ayet yer almakta ve kötülüğe karşı kötülükle karşılık vermenin müslümanın hakkı olduğunu ancak affetmenin ve ıslah etmenin karşılığının daha fazla olduğunu anlatmaktadır Peygamber Efendimiz ise: "Bir kul dünyada bir kulu(n ayıbını) örterse Allah da onu(n ayıbını) kıyamet günü örter " buyurmuşlardır

Affetme ve bağışlama kavramlarının tam olarak anlamını bulabilmesi için önce, müslümanın ayetin ifadesiyle bir 'kötülükle' muhatap olması gerekir Bu kötülüğün müslümanda meydana getirdiği tepki haklı bir öfke, kızgınlık bile olsa, kasıtlı olarak devam ettirilmediği sürece, ayetin ifadesiyle affedici olmasının Allah katında daha makbul tutulduğunu anlıyoruz: "Öfkelerini yenenler ve insanlardaki (haklarından) bağışlama ile vazgeçenlerdir Allah iyilik yapanları sever " (Al-i İmran Suresi, 134)

İnsanın bir başkasının hatasına karşı öfke hissi duyması ve şahsi bir intikam hareketi içine girmesi ancak bu yüksek İslam'i gerçekleri gereği gibi kavramamasından kaynaklanır

Tabii bu yüksek ahlaka ulaşmak, ancak Cenab-ı Allah'ın samimi kullarına nasib ettiği bir üstünlüktür Veli ahlakı olarak da tarif edilen bu ahlak için Kurani gerçekleri kavramak, sabır göstermek, büyük bir olgunluk ve seçkinlik gerekir "Kim sabreder ve bağışlarsa şüphesiz bu azme değer işlerdendir " (Şura Suresi, 43)

Kuran-ı Kerim bu konuyu gerek peygamberlerin hayatlarında, gerek kıssalarda gerekse müminlere tavsiye olarak indirilen ayetlerde defalarca vurgulamıştır Bu konuda örnek aldığım peygamberlerin ve müslümanların tavırlarından ileriki yazılarımda da bahsedeceğim




İslam'da Affedicilik ve Hoşgörü - 2


Kuran-ı Kerim'de ve Peygamber Efendimiz'in hadislerinde, müslümanların yapması gereken ibadetler arasında sık sık, tevbe etme ve bağışlanma dilemenin yer aldığını gördüm

Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, seyahat edenler, rüku edenler, secde edenler, iyiliği emredenler, kötülükten sakındıranlar ve Allah'ın sınırlarını koruyanlar, sen müminleri müjdele " (Tevbe Suresi, 112)

Tevbe etmek, bağışlanma dilemek için insanın ancak bir hata işlemiş olması ve bundan dolayı pişmanlık duyması gerekir Bu kavramlar Kuran-ı Kerim'de yer aldığına göre müslümanın hataları olacak, bunlardan dolayı sıkıntı duyup Cenab-ı Allah'ın kendisini bağışlamasını isteyecektir

"Ve 'çirkin bir hayasızlık' işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah'ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir Allah'tan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar yaptıkları (kötü şeylerde) bile bile ısrar etmeyenlerdir " (Al-i İmran Suresi, 135)

En önemlisi Allah'ın bütün kusurları, hataları affetmeyi bize vaadetmiş olmasıdır " De ki: "Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin Şüphesiz Allah bütün günahları bağışlar Çünkü O bağışlayandır, esirgeyendir " (Zümer, 53)

Evet, inşaallah, Cenab-ı Allah bütün günahları bağışlayacaktır Bunun içinde yalnızca edilen tevbenin samimi olmasını şart koşmuştur "Allah'ın üzerine aldığı tevbe ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanların sonra hemen tevbe edenlerinkidir İşte Allah böylelerinin tevbelerini kabul eder Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir " (Nisa Suresi, 17)

Hiçbir müslüman bile bile bir hata işlemeyi istemez Zaten müslümanın bu ahlakı ayette: "Sonra senin Rabbin cehalet sonucu kötülük işleyen sonra bunun ardından tevbe eden ve ıslah olanlarla beraberdir Şüphesiz Rabbin bundan sonra bağışlayandır, esirgeyendir " (Nahl Suresi, 119) olarak anlatılmaktadır Ayet gereği hatalarında bile bile diretmeyeceği içini, yaptığı her hata müslüman için, bir daha tekrarlamayacağı bir tecrübe olarak hayra dönüşür Müslüman, nasıl kendisi unutarak veya yanılarak hata yapıyorsa, karşı tarafında hata yapabileceği ihtimalini her zaman gözönünde bulundurur ve her zaman karşı tarafı şefkat ve merhamet gözüyle değerlendirir Müslümanın görevi, veli ahlakının bir gereği olarak, ancak affetmek, hata yapan kişinin düzelmesi için dua etmek ve Allah'tan onun için bağışlanma dilemektir

İşte dünyada kimsenin asla sahip olamayacağı bu üstün ahlak modeline ancak müslümanlar Allah'ın kendileri için seçip-beğendiği İslam'a tabi oldukları için erişirler Kuran'da bütün peygamberlerin kıssalarında bu üstün ahlak en bariz şekliyle görülür İlk aklıma gelen örneklerden biri HzYusuf'un (as) olağanüstü durumudur Küçük yaştan itibaren kardeşlerinin kendisine kurduğu kuyuya atma, ailesinden ayırma gibi tuzaklarından Allah'ın izni ve yardımıyla kurtulan HzYusuf (as), kardeşleri hileli düzenlerini itiraf ettiklerinde, kendi hayatına kastedilmiş olmasına rağmen, şöyle bir cevap vermiştir: "Dedi ki: Bugün size karşı sorgulama, kınama yoktur Sizi Allah bağışlasın O merhametlilerin en merhametlisidir " (Yusuf Suresi, 92)

HzYusuf (as)'un bu tavrı, "Sen af yolunu benimse, uygun olanı emret ve cahillerden yüzçevir " (Araf Suresi, 199) ayeti doğrultusunda yalnız benim için değil, tüm müslümanlar için örnektir

Aynı şekilde Bediüzzaman da her konuda olduğu gibi bu konuda da en güzel örneklerden birini oluşturmuştur Bilindiği gibi, kendisine uzun süre eziyet etmiş ve yıllarca hapishanede kalmak durumunda bırakmış olan kişilere şöyle seslenmiştir:
"Bana zulüm edenlerin, beni kasaba kasaba dolaştıranların, hakaret edenlerin, türlü türlü ithamlarla mahkum etmek isteyenlerin, zindanlarda bana yer hazırlayanların hepsine hakkımı helal ettim "
Bu anlayış daha önce de belirttiğim gibi dünyanın hiçbir yerinde bulunmayan, "Allah'tan bir rahmet dolayısıyla onlara yumuşak davrandın " (Al-i İmran Suresi, 159) ayetinde de belirtildiği, Cenab-ı Allah'tan sadece müslümanlara verilmiş bir nimet ve rahmettir

Bu karşılıksız hoşgörünün altında yalnızca müslümanlara mahsus büyük bir sır gizlidir "İyilikle kötülük eşit olmaz Sen en güzel bir tarzda uzaklaştır; o zaman seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir " (Fussilet Suresi, 34) ayeti meali bu büyük sırra işaret etmektedir

Günümüzde bazı çevrelerin Kuran'la bağdaşmayan uygulamaları örnek göstererek İslam'ı yanlış tanıtmak istediklerini üzülerek görüyorum Oysa asırlardır İslam'ın yaşandığı tüm toplumlarda müslüman yöneticiler halklarını hoşgörü ve affedicilikle birbirlerine bağlamışlar, bu sayede diğer toplumlara da örnek olmuşlardır

Dolayısıyla bu yanlış imajı İslam'la bağdaştırmaya çalışanlar, geçmişteki benzerleri gibi sadece kendilerini küçük düşürmüşlerdir
 
Üst Alt