Bizde ilim düşmanlığı yoktur ve hiç olmadı. Aksine ilim erbabı her yerde i’zaz ve ikram gördü.. ve her zaman ilim erbabının eli değil, etekleri öpüldü.
Celâdetli padişah Yavuz Sultan Selim Hazretleri, arkasında İbn Kemal olduğu hâlde ihtişamıyla yolda giderken İbn Kemal’in atının ayağından sıçrayan çamur Yavuz Sultan Selim’in cübbesine sıçrayıvermişti.. Haşmetli hükümdardan gelecek bir gazap endişesiyle o büyük ve hakperest insanın içinde bir endişe hâsıl olur düşüncesiyle Yavuz Sultan Selim Han hemen dönüp nedimlerine şu talimatı verdi:
“Sizlere vasiyetim: Şu anda benim üzerimdeki, hocamın atının ayağından sıçrayan çamurla çamurlanmış bu cübbeyi mutlaka benim tabutumun üzerine örtmenizdir. Zira ben Rabb’imin huzuruna bu cübbe ile gitmek isterim.”
İlim, hiçbir devirde böyle i’zaz görmemiş ve hiçbir hükümdar tarafından ilim adamına bu kadar saygı gösterilmemiştir. Gösterilemezdi de; zira o saygının kaynağı Kur’ân-ı Kerim’di. O Kur’ân ki, “Allah’a karşı kulları içinde ancak âlimler saygı duyarlar.” (Fâtır, 35/28) demektedir.
Hele şâz bir kıraatte bu ayetteki lafza-i Celâl’in ötreli okunuşu vardır ki, o zaman mana, “Allah, Kendisini bilenlere, eşya ve hâdisenin künhüne vâkıf olanlara, ‘Nefsini bilen, Rabb’ini bilendir’ sırrına erenlere karşı saygı duyar.” şeklinde olur ki, üzerinde durulmaya değer.
Bu ne baş döndürücü bir ifade ve bu ne müthiş bir tespittir! Evet, ilim bizde daima tebcil edilmiş ve minarelerin başında âdeta bir alem hâline getirilmiştir. Öyleyse, ilim adamının bize ve bizi ifade eden mukaddeslerimize küsmeye hakkı yoktur.
Zira biz, ilme ve ilim adamına karşı sonsuz denecek ölçüde bir saygı ve hürmet beslemekteyiz. Yeter ki o, bizim ruhumuzdan fışkıran hakikatlere tercüman olsun ve kâinat kitabını, kâinatın Sahibi adına şerh ve izah yolunda bulunsun. Bundan dolayıdır ki, Gazzâlî bizim gözümüzde abideleşir; İmam Rabbânî gönüllerimizdeki tahtına oturur; Mevlânâ gönül gözümüzde zebercet bir kaş gibi parıldar.. ve daha binlercesini biz birer beyin yapıcı ve ruh mimarı olarak kabul eder ve onların maziden uzanan ışıktan elleriyle istikbalimizi şekillendirdiklerini görür gibi oluruz. Çünkü biz, ilmin fazilet ve değerini kabul edenlerdeniz.
Celâdetli padişah Yavuz Sultan Selim Hazretleri, arkasında İbn Kemal olduğu hâlde ihtişamıyla yolda giderken İbn Kemal’in atının ayağından sıçrayan çamur Yavuz Sultan Selim’in cübbesine sıçrayıvermişti.. Haşmetli hükümdardan gelecek bir gazap endişesiyle o büyük ve hakperest insanın içinde bir endişe hâsıl olur düşüncesiyle Yavuz Sultan Selim Han hemen dönüp nedimlerine şu talimatı verdi:
“Sizlere vasiyetim: Şu anda benim üzerimdeki, hocamın atının ayağından sıçrayan çamurla çamurlanmış bu cübbeyi mutlaka benim tabutumun üzerine örtmenizdir. Zira ben Rabb’imin huzuruna bu cübbe ile gitmek isterim.”
İlim, hiçbir devirde böyle i’zaz görmemiş ve hiçbir hükümdar tarafından ilim adamına bu kadar saygı gösterilmemiştir. Gösterilemezdi de; zira o saygının kaynağı Kur’ân-ı Kerim’di. O Kur’ân ki, “Allah’a karşı kulları içinde ancak âlimler saygı duyarlar.” (Fâtır, 35/28) demektedir.
Hele şâz bir kıraatte bu ayetteki lafza-i Celâl’in ötreli okunuşu vardır ki, o zaman mana, “Allah, Kendisini bilenlere, eşya ve hâdisenin künhüne vâkıf olanlara, ‘Nefsini bilen, Rabb’ini bilendir’ sırrına erenlere karşı saygı duyar.” şeklinde olur ki, üzerinde durulmaya değer.
Bu ne baş döndürücü bir ifade ve bu ne müthiş bir tespittir! Evet, ilim bizde daima tebcil edilmiş ve minarelerin başında âdeta bir alem hâline getirilmiştir. Öyleyse, ilim adamının bize ve bizi ifade eden mukaddeslerimize küsmeye hakkı yoktur.
Zira biz, ilme ve ilim adamına karşı sonsuz denecek ölçüde bir saygı ve hürmet beslemekteyiz. Yeter ki o, bizim ruhumuzdan fışkıran hakikatlere tercüman olsun ve kâinat kitabını, kâinatın Sahibi adına şerh ve izah yolunda bulunsun. Bundan dolayıdır ki, Gazzâlî bizim gözümüzde abideleşir; İmam Rabbânî gönüllerimizdeki tahtına oturur; Mevlânâ gönül gözümüzde zebercet bir kaş gibi parıldar.. ve daha binlercesini biz birer beyin yapıcı ve ruh mimarı olarak kabul eder ve onların maziden uzanan ışıktan elleriyle istikbalimizi şekillendirdiklerini görür gibi oluruz. Çünkü biz, ilmin fazilet ve değerini kabul edenlerdeniz.
Moderatör tarafında düzenlendi: