ceylannur
Yeni Üyemiz
İlk İnsanla Başlayan Oruç
“Ey iman edenler! Sizden önceki ümmetlerin üzerine bir görev olarak yazılan oruç, sizin üzerinize de bir görev olarak yazılmıştır. Bu sayede kötülüklerden korunmanız umulmaktadır. Farz olan oruç belirli günlerde tutulur…” (Bakara, 183)
Bütün dinlerin ortaklaşa ibadetlerinden biri de oruçtur. Bunun da ötesinde oruç, insanlığın, dinler dışındaki birçok düşünce ve eğitim ekolünün başvurduğu temel uygulamalardan biridir. İnsan sağlığı ile ilgili sayısız yararları yanında, diğer hiçbir disiplinde görülemeyen mistik, estetik, ahlaki ve ruhi faydaları orucu insanlık tarihi boyunca her toplumun şöyle veya böyle, az veya çok uyguladığı bir ibadet ve tedavi şekli olarak yaşatmıştır. Ve şekli ne olursa olsun, bu emsalsiz değerlerle yüklü uygulama, insanlık varoldukça yaşayacaktır. Yaratıcı kudret ve yaradılış kanunları, orucu insan hayatının ayrılmaz bir disiplini olarak tespit etmiş bulunmaktadırlar.
İslamiyet, orucu, insanın diğer insanlarla gönül beraberliğini, dert ortaklığını en ideal anlamda sağlayan temel ibadetlerden biri halinde görmektedir. İnsanın, bencillik ve doymazlık çukurundan sıçrayışı, başka bir deyimle bu çukurdan sıçrayışın anlam ve gereğini duyuşu oruç sayesinde mümkün olmaktadır. O aynı zamanda, insanın kendi kendini, içten bir istekle kontrol edişinin de ideal yoludur. Her türlü imkan ve bolluğu bir kenara iterek, bütün toplum üyeleriyle, hatta bütün bir ümmetle aynı saatlerde ağzını dünya nimetlerine kapayıp, aynı saatlerde ağzını dünya nimetlerine kapayıp, aynı dakikada o nimetler açmak sadece oruçla sağlanan bir beraberliğin, dünya çapında gönülden bir özleyişle gerçekleştirilmesidir bu… İslam’ın bu eşsiz ibadeti, Kameri takvime bağlaması da orucu, yılın her mevsimine uğratmakta, böylece keder ve sevinç birliği soğukta-sıcakta, karda-güneşte, bollukta-kıtlıkta aynı huzur ve kaynaşma havası korumaktadır.
Oruç, Hz.Peygamber (sav)’in Medine’ye hicretinden bir buçuk yıl sonra bir Şaban ayı farz kılınmış ve o günden beri yüzyıllardır bütün İslam aleminin yerine getirdiği kutsal bir ödev olarak yaşatılmıştır.
“Ey iman edenler! Sizden önceki ümmetlerin üzerine bir görev olarak yazılan oruç, sizin üzerinize de bir görev olarak yazılmıştır. Bu sayede kötülüklerden korunmanız umulmaktadır. Farz olan oruç belirli günlerde tutulur…” (Bakara, 183)
Bütün dinlerin ortaklaşa ibadetlerinden biri de oruçtur. Bunun da ötesinde oruç, insanlığın, dinler dışındaki birçok düşünce ve eğitim ekolünün başvurduğu temel uygulamalardan biridir. İnsan sağlığı ile ilgili sayısız yararları yanında, diğer hiçbir disiplinde görülemeyen mistik, estetik, ahlaki ve ruhi faydaları orucu insanlık tarihi boyunca her toplumun şöyle veya böyle, az veya çok uyguladığı bir ibadet ve tedavi şekli olarak yaşatmıştır. Ve şekli ne olursa olsun, bu emsalsiz değerlerle yüklü uygulama, insanlık varoldukça yaşayacaktır. Yaratıcı kudret ve yaradılış kanunları, orucu insan hayatının ayrılmaz bir disiplini olarak tespit etmiş bulunmaktadırlar.
İslamiyet, orucu, insanın diğer insanlarla gönül beraberliğini, dert ortaklığını en ideal anlamda sağlayan temel ibadetlerden biri halinde görmektedir. İnsanın, bencillik ve doymazlık çukurundan sıçrayışı, başka bir deyimle bu çukurdan sıçrayışın anlam ve gereğini duyuşu oruç sayesinde mümkün olmaktadır. O aynı zamanda, insanın kendi kendini, içten bir istekle kontrol edişinin de ideal yoludur. Her türlü imkan ve bolluğu bir kenara iterek, bütün toplum üyeleriyle, hatta bütün bir ümmetle aynı saatlerde ağzını dünya nimetlerine kapayıp, aynı saatlerde ağzını dünya nimetlerine kapayıp, aynı dakikada o nimetler açmak sadece oruçla sağlanan bir beraberliğin, dünya çapında gönülden bir özleyişle gerçekleştirilmesidir bu… İslam’ın bu eşsiz ibadeti, Kameri takvime bağlaması da orucu, yılın her mevsimine uğratmakta, böylece keder ve sevinç birliği soğukta-sıcakta, karda-güneşte, bollukta-kıtlıkta aynı huzur ve kaynaşma havası korumaktadır.
Oruç, Hz.Peygamber (sav)’in Medine’ye hicretinden bir buçuk yıl sonra bir Şaban ayı farz kılınmış ve o günden beri yüzyıllardır bütün İslam aleminin yerine getirdiği kutsal bir ödev olarak yaşatılmıştır.