ceylannur
Yeni Üyemiz
İffetin Sembolü, Tesettür (4)
Amerikalı bayan Sonya şöyle diyor: "Ben ilahi değerleri seviyorum ve Allah'a yakın olmak istiyorum. İslami tesettür beni maddiyattan uzaklaştırarak, düşüncemi, özgür bir yaşam için doğru yola sevk ediyor." Sonya, neden kadına güzel bir metâ gibi bakıldığını sorgulayarak, bu olaya itiraz ediyor ve şöyle devam ediyor: "Tesettür beni başkalarının muhtemel zararlarından koruyan bir kalkan gibidir. Bu ahlaki değeri, Müslüman olduktan sonra kazandım." Kadınlar toplumun çalışma gücünün bir parçası olarak, toplumun sağlığı için çalışmalıdırlar. Bu sebepten dolayı ev hayatının dışında uygun elbise giymelidirler. Zira uygunsuz kıyafetler ve vücutlarından bir bölgenin çıplak olması toplumda sapmalara ve sorunlara sebep olacaktır. Allah-u Teala Nur suresinin 31. ayetinin bir kısmında şöyle buyurur: Mümin kadınlara da söyle; Gözlerini harama çevirmekten kaçındırsınlar, ve ırzlarını korusunlar, süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görünen hariç. Baş örtülerini, yakalarının üstünü kapatacak şekilde koysunlar.
Bu ayeti kerime, kadınlardan fiziki cazibeleri sebebiyle güzelliklerini ve süslerini gizlemelerinin altını çiziyor. Yorumculara göre, süslerini gizlemekten, kadınların vücutlarının süslenmiş kısımlarını gizlemeleri hedefleniyor. Doğal olarak kadınlar erkeklere göre süslenmeye daha isteklidirler. Bu yüzden kadınlar zahiri güzelliklerini göstermek için başkalarının ilgisini çekmeye çalışabilirler. Şehit üstat Mutahhari şöyle yazıyor: "Kadın güzellik, erkek ise hayranlık simgesidir. Bu sebepten dolayı kadın kendini göstermekten kaçınmalı, "Tabi kadınlar uygun olarak giyinip, ilgi çekmeye çalışmazlarsa, çapkın erkeklerin bakış alanları da daralacaktır. Böylece bunun birçok olumsuz sonucu da azalarak toplum daha sağlıklı olur.
Bu bağlamda Amerika'da yaşayan, fakat son zamanlarda Müslüman olar bir bayanın sözlerine değinmek yerinde olur. Sözkonusu bayan şöyle diyor: "Amerika'da kış mevsimi dolaysıyla bayanların daha kapalı elbiseler giydiklerinden dolayı bayanlara yönelik saldırı ve taciz olaylarında büyük düşüş yaşanır. Fakat yaz mevsiminde havaların ısınması ve bayanların daha açık ve hatta yarı çıplak gezmelerdi sonucu söz konusu suç oranı da yükselir. Bu mevsimdeki laubalilik, rahibelere saldırılacak kadar ilerler. "bu konu, davranışlarını kontrol edemeyen bir çok kadın ve erkekten oluşan başıboş bir toplumun göstermesidir. İslam böyle faciaların önlenmesi için, kadın ve erkeklerden cinsel tahriklerden uzak, pak ve temiz bakışla, sağlam ve huzurlu bir ruh yapısına sahip olmalarını istiyor. Bu konu kadınların tesettürlü olmalarından amaçlanan hedeflerden biridir.
İslam kadının süslenmesi ve kendini göstermesini sadece aile ortamıyla sınırlarken, kadının sadece kocası ve yakınları için süslenmesine izin veriyor. Bu da kadınların her zaman ve her konumda, kendilerini kapatmalarının yersiz olduğunu gösteriyor. İslam'da bazı insanlar "Mahrem" olarak tanıtılıyor. Onlar, kadınların yanlarında çarşafsız ve başörtüsüz olarak gezebileceklerdir. Bu arada kadının özellikle de kocasının yanında başörtüsüz, güzel giyimli ve süslenmiş olarak dolaşması üzerine vurgu yapılıyor. Allah-u Teala Kur'an-ı Kerim'de kadınlara mahrem olanları Nur suresinin 31. ayetinde şöyle tanıtıyor: Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, kendi kardeşlerinden, kardeşlerinin oğullarından, kızkardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan, erkeklerden yana ihtiyacı olmayan, arzusuz, yada iktidarsız hizmetçilerden, ve kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler.
Kadının ne kadar vakarlı, ağırbaşlı ve takvalı olursa bir o kadar başkalarının tacizlerinden korunduğu, dünyanın her tarafında ispatlanmış bir gerçektir. Böylece kadınlar laubaliliğin kötü sonuçlarından korunuyorlar. Bu bağlamda Allah-u Teala Ahzap suresinin 59. ayetinde hicapla ilgili olarak şöyle buyuruyor: Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle, onların özgür iffetli tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur...)
Demek ki İslami tesettür ve hicap genelde çekici olan kadınların fiziksel güzelliklerini, yabancı ve çapkın bakışlardan koruyor. Müslüman kadın tesettürüyle güvenilir bir korumaya bürünüyor. Din uzmanları açısından İslami tesettür manto, başörtü, çarşaf veya kadın vücudunun hatlarını örten herhangi bir elbise biçiminde olabilir. İran İslam Cumhuriyeti kurucusu İmam Humeyni de Müslüman kadının tesettürüyle ilgili şöyle diyor:
İslam'da kadının tesettürlü olması belirtiliyor. Fakat bunun kesin olarak çarşaf olması gerekmiyor. Kadın hicap anlamında olan her türlü elbise giyebilir."
İslam açısından yaratılışın güzellik simgesi olan kadın, uygun giyinme ve örtünme biçimiyle, insani konumunu bulabilir. İran'da üniversite öğretim görevlisi olan bayan Hamiz şöyle diyor: "İnsanların Allah'a inançları sayesinde güzelleştiklerinde, ve kadınların hicap kurallarına uyarak, hicabın insanın yaşamı süresince ve hatta ahirette insanı nasıl bir erdemliğe ulaştırdığını anlayınca, hicabı kabul etmemelerine imkan yok." Söz konusu öğretim görevlisi sözlerini şöyle sürdürüyor: "Yaklaşık 15 yıl önce tesettürlü bir hanımla tanıştım. Giyiniş tarzından Arap olduğunu düşündüm. Fakat namaz için abdest alırken, Amerikalı olduğunu, farkettim. Tesettürlü olmayı neden seçtiğini sorduğumda, şöyle cevap verdi: "Gençliğimden beri mahrem olmayanların bana baktıklarını, fakat edince rahatsız oluyordum. İslam'ın kadın ve erkeğin takvalı olmasını desteklediğini, ayrıca tesettürün kadının sosyal faaliyetlerine engel oluşturmadığını öğrenince, hatta onu koruduğunu anlayınca Müslüman olmaya karar verdim."
Avusturalyalı Femenist gazetesi Ceraldin Brokz Haziran ayında imam Humeyni'nin vefat yıldönümü merasimlerine katılmak amacıyla İran'ı ziyaret edip, İranlı kadınların tesettürüyle tanıştı. Brokz, hicap konusunda şunları belirtiyor:
Batılı bir femenist olan benim bu gerçeği ifade etmem çok zordur. Fakat İran'daki hicap ve tesettür, İranlı kadınlara öz güven ve gurur kazandırıyor. İranlı kadınlar kararlılıkla tesettürlerini koruyor ve özgüvenle büyük işlere girişiyorlar. Kadınlar, toplumun yarısının yapıcı insan gücünü oluşturuyor. Toplum kadınların güç, çalışma ve yapıcı faaliyetlerine bağımlı ve muhtaçtır. Kadın da erkek gibi zevk, düşünce gücü ve çeşitli üstün yetenek ve kabiliyetlere sahiptir. Bu yetenekler Allah vergisidir ve kadın bu yetenekleri gözler önüne serme yükümlülüğüne sahiptir. Başka bir değişle kadını Allah vergisi yeteneklerini geliştirmek ve somut bir şekilde ortaya koymaktan mahrum bırakmak kadına karşı zulüm sayıldığı gibi beşeri topluma karşı da bir ihanet sayılır. Kadın gücü, önemli bir güçtür ve boşa çıkarılmamalıdır. Sosyologlara göre, toplumsal faaliyetler, kadınların özgüvenini artırır ve kadınları kendi güç ve yeteneklerinin bilincine varmalarına sebep olur.
Buna ilaveten, günümüz dünyasındaki hayat şartları, kadınların doğrudan geçim masraflarını karşılamalarını gerekli kılıyor. Nitekim kadınlar, toplumsal faaliyetler ve sanayi dalında çalışmak, kendisi ve ailesinin ihtiyaçlarını karşılamak zorundadırlar. Çalışma ve iş yapma, kadınların toplumsal hayatta varlık göstermelerinin bariz örneği sayılıyor.
İslam dini, çocuk eğitimi, aile ocağını kurma ve geliştirmekle birlikte kadınlara toplumsal, siyasi, kültürel, ekonomik ve ticari faaliyet şartlarını sağladı. Peygamber efendimiz döneminde kadınlar, toplumsal işlerde faaliyet yapıyorlardı. Hz. Muhammed -sav- in sevgili kızı Hz. Fatıma -sa- pak ve samimi hayatı sırasında örnek ve büyük insanlar yetiştirdi. Hz. Fatıma -sa- diğer kadınlarla birlikte savaş cephelerine katılıp, hasta ve yaralıları tedavi ederdi. Peygamber efendimizin vefatından sonra da hz. Fatıma -sa- etkin ve bilge bir şahsiyet olarak siyasi ve toplumsal faaliyetlerini sürdürüp, babasının mirasını ve İslami nizamı yeniden ihya etmeye çalıştı.
Firavun'un eşi Asiye de tarihin parlak çehrelerindendir. Kur'an-ı Kerim Asiye'yi müminlere örnek olacak bir kadın olarak tanıtıp, övüyor. Asiye iman dolu bir kadındı ve hz. Musa'nın çağrısını kabul etti. Asiye Firavun'un dikta ve zalim düzeni içinde kalıp, hürriyet mücadelesi verdi, Firavun yandaşlarının işkencelerine katlanarak şehit düştü. Böylece insanlığın en parlak kadın çehrelerinden biri olarak tarihe geçti.
Günümüzde özgür ve bilgin Müslüman kadınlar, islamın yapıcı öğretilerinden etkilenerek bir eş olarak kocalarına, bir anne olarak çocuklarına hizmet verdikleri , onları besleyip, eğittikleri gibi, bilim ve teknoloji alanında da yüksek konumlara ulaşmış bulunuyorlar. Bu alim ve bilgin kadınlar açısından hicap, Allah'ın bir emri olduğu gibi, kadının toplumsal hayattaki yüksek konum ve hürriyetini de sağlayıp, koruyor. Kadın hastalıkları uzmanı ve mütehassıs cerrah Dr. Merziye Destçerdi diyor ki; bir Müslüman ve tesettürlü biri olarak kadın ve kızlara hizmet veriyorum. Prof. Destçerdi ayrıca, siyasi alanda da faaliyet yapmaktadır. Bayan Destçerdi, hicap ve iffeti koruma temelinde kadınların yapıcı faaliyetler yapacaklarını kaydedip diyor ki; kadınlar çevrelerindeki gelişmeler, siyasi ve toplumsal hayat şartları konusunda hassas davranılmalıdırlar. Kadınlar toplumsal düzeni geliştirmede faaliyet yapıp, toplumsal hayatta güven hissetmelidirler. Hicap ve tesettür kadınlara büyük bir özgüven sağlar. Tesettür, kadınları tehlikeler ve tehditlerden koruyacak güçlü bir kalkandır.
Dr. Destçerdi'ye göre, kadınlar ince ruhi yapılarıyla işlerini titizlik ve yüksek sabır ve metanetle yaparlar. Bu yüzden gönlü rahat bir şekilde yaşayabilmek ve faaliyetlerini sürdürüp, insani yetenek ve kabiliyetlerini geliştirebilmek için tesettürlü olmalıdırlar. Tesettürlü kadınların uzun yıllardan beri yaşadıkları tecrübeler, hicabın kadınların, ilim, sanat, edebiyat, kültür, siyaset, ticaret ve ekonomik faaliyetlerini engellemediğini, üstelik kadınların gelişimi yolundaki engelleri ortadan kaldırdığını, çalışma ortamındaki tehdit ve taciz gibi saldırgan tavırları engellediğini ispatlıyor.
Günümüzde Müslüman ve tesettürlü çok sayıda kadın ilim, sanat ve endüstri dalında çalışıyor. Bu kadınlar da, hicabın sanatsal ve bilimsel çalışmalarla hiçbir çelişkisi bulunmadığını kaydediyorlar. Cezayirli Müslüman bir kadın 10 yıl önce Fransa'nın göçmenler bölgesinde yaşayıp, tekstil fabrikasında çalıştı. Daha sonra tesettürlü oldu. Cezayirli Müslüman kadın Meryem şöyle diyor: Fransa'ya göç ettikten sonra, dışarıda çalışmak zorunda kaldım. Yabancı kalabalık ve büyük bir şehirde yaşamak çok zordur. Çünkü işçi ve memur kadınlar erkeklerin saldırı ve tacizlerinden korunmak zorundadırlar. Tesettür, beni saldırı ve tacizlerden korudu. Tesettür benim Müslümanlığımı gözler önüne serdi, iffetli ve inançlı olduğumu ispatladı. Ben Müslümanlığımla onur duyuyor ve toplumsal faaliyetlerimi yapıcı bir şekilde sürdürmek için tesettürümü koruyorum. İngiliz-Asyalı bir ailenin kızı Nadiya şöyle diyor: Ben tesettür için sağlam delillere sahibim. Başörtüsüz gezdiğimde kendimi açıkta buluyorum. Gerçek hürriyet, bir kadın ve insanın toplumsal faaliyetler yapabilmesi, halkla sağlam irtibat kurması, fakat gösterişte bulunmamasıdır. İnsanın gerçek değeri düşünce tarzında saklıdır. Nadiya diyor ki; ben vücud hatlarını gösteren dar elbiseleri giydiğimde, rahatsızlık hissedip, utanıyorum. Bu durum bütün kadınların doğal duygusu sayılıyor.
Günümüz dünyasında birçok kadın, başıboşluğu simgeleyen ve laubalilik kültürünü yaygınlaştıran girişimlere karşı itiraz etmektedir. Bunun en açık örneği, Fransa ve Türkiye'deki Müslüman kadınların gösterdikleri tepki ve verdikleri hürriyet mücadelesidir. Sözkonusu kadınlar ilerici ve gelişmiş bir toplumun başı boşluktan uzak ve ahlaklı bir toplum olması, aile yapısının sağlamlaştırılması gereğine inanıyorlar. Ayetullah üstad Şehit Murtaza Mutahhari hicap konusunu inceleyip, sade ve akıcı cümlelerle şunları kaydediyor:
Eğer kızlar kamuya açık yerlerde sadece elbise ve ayakkabı giyer ve kullanırlarsa, çarşaf veya pardesüyle okul ve üniversitelerde eğitim görürlerse, bu durumda mı daha başarılı olurlar, yoksa dünyada tanık olduğumuz açık kılık kıyafetlerle mi daha iyi bir eğitim performansı gösterirler?
Amerikalı bayan Sonya şöyle diyor: "Ben ilahi değerleri seviyorum ve Allah'a yakın olmak istiyorum. İslami tesettür beni maddiyattan uzaklaştırarak, düşüncemi, özgür bir yaşam için doğru yola sevk ediyor." Sonya, neden kadına güzel bir metâ gibi bakıldığını sorgulayarak, bu olaya itiraz ediyor ve şöyle devam ediyor: "Tesettür beni başkalarının muhtemel zararlarından koruyan bir kalkan gibidir. Bu ahlaki değeri, Müslüman olduktan sonra kazandım." Kadınlar toplumun çalışma gücünün bir parçası olarak, toplumun sağlığı için çalışmalıdırlar. Bu sebepten dolayı ev hayatının dışında uygun elbise giymelidirler. Zira uygunsuz kıyafetler ve vücutlarından bir bölgenin çıplak olması toplumda sapmalara ve sorunlara sebep olacaktır. Allah-u Teala Nur suresinin 31. ayetinin bir kısmında şöyle buyurur: Mümin kadınlara da söyle; Gözlerini harama çevirmekten kaçındırsınlar, ve ırzlarını korusunlar, süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görünen hariç. Baş örtülerini, yakalarının üstünü kapatacak şekilde koysunlar.
Bu ayeti kerime, kadınlardan fiziki cazibeleri sebebiyle güzelliklerini ve süslerini gizlemelerinin altını çiziyor. Yorumculara göre, süslerini gizlemekten, kadınların vücutlarının süslenmiş kısımlarını gizlemeleri hedefleniyor. Doğal olarak kadınlar erkeklere göre süslenmeye daha isteklidirler. Bu yüzden kadınlar zahiri güzelliklerini göstermek için başkalarının ilgisini çekmeye çalışabilirler. Şehit üstat Mutahhari şöyle yazıyor: "Kadın güzellik, erkek ise hayranlık simgesidir. Bu sebepten dolayı kadın kendini göstermekten kaçınmalı, "Tabi kadınlar uygun olarak giyinip, ilgi çekmeye çalışmazlarsa, çapkın erkeklerin bakış alanları da daralacaktır. Böylece bunun birçok olumsuz sonucu da azalarak toplum daha sağlıklı olur.
Bu bağlamda Amerika'da yaşayan, fakat son zamanlarda Müslüman olar bir bayanın sözlerine değinmek yerinde olur. Sözkonusu bayan şöyle diyor: "Amerika'da kış mevsimi dolaysıyla bayanların daha kapalı elbiseler giydiklerinden dolayı bayanlara yönelik saldırı ve taciz olaylarında büyük düşüş yaşanır. Fakat yaz mevsiminde havaların ısınması ve bayanların daha açık ve hatta yarı çıplak gezmelerdi sonucu söz konusu suç oranı da yükselir. Bu mevsimdeki laubalilik, rahibelere saldırılacak kadar ilerler. "bu konu, davranışlarını kontrol edemeyen bir çok kadın ve erkekten oluşan başıboş bir toplumun göstermesidir. İslam böyle faciaların önlenmesi için, kadın ve erkeklerden cinsel tahriklerden uzak, pak ve temiz bakışla, sağlam ve huzurlu bir ruh yapısına sahip olmalarını istiyor. Bu konu kadınların tesettürlü olmalarından amaçlanan hedeflerden biridir.
İslam kadının süslenmesi ve kendini göstermesini sadece aile ortamıyla sınırlarken, kadının sadece kocası ve yakınları için süslenmesine izin veriyor. Bu da kadınların her zaman ve her konumda, kendilerini kapatmalarının yersiz olduğunu gösteriyor. İslam'da bazı insanlar "Mahrem" olarak tanıtılıyor. Onlar, kadınların yanlarında çarşafsız ve başörtüsüz olarak gezebileceklerdir. Bu arada kadının özellikle de kocasının yanında başörtüsüz, güzel giyimli ve süslenmiş olarak dolaşması üzerine vurgu yapılıyor. Allah-u Teala Kur'an-ı Kerim'de kadınlara mahrem olanları Nur suresinin 31. ayetinde şöyle tanıtıyor: Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, kendi kardeşlerinden, kardeşlerinin oğullarından, kızkardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan, erkeklerden yana ihtiyacı olmayan, arzusuz, yada iktidarsız hizmetçilerden, ve kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler.
Kadının ne kadar vakarlı, ağırbaşlı ve takvalı olursa bir o kadar başkalarının tacizlerinden korunduğu, dünyanın her tarafında ispatlanmış bir gerçektir. Böylece kadınlar laubaliliğin kötü sonuçlarından korunuyorlar. Bu bağlamda Allah-u Teala Ahzap suresinin 59. ayetinde hicapla ilgili olarak şöyle buyuruyor: Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle, onların özgür iffetli tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur...)
Demek ki İslami tesettür ve hicap genelde çekici olan kadınların fiziksel güzelliklerini, yabancı ve çapkın bakışlardan koruyor. Müslüman kadın tesettürüyle güvenilir bir korumaya bürünüyor. Din uzmanları açısından İslami tesettür manto, başörtü, çarşaf veya kadın vücudunun hatlarını örten herhangi bir elbise biçiminde olabilir. İran İslam Cumhuriyeti kurucusu İmam Humeyni de Müslüman kadının tesettürüyle ilgili şöyle diyor:
İslam'da kadının tesettürlü olması belirtiliyor. Fakat bunun kesin olarak çarşaf olması gerekmiyor. Kadın hicap anlamında olan her türlü elbise giyebilir."
İslam açısından yaratılışın güzellik simgesi olan kadın, uygun giyinme ve örtünme biçimiyle, insani konumunu bulabilir. İran'da üniversite öğretim görevlisi olan bayan Hamiz şöyle diyor: "İnsanların Allah'a inançları sayesinde güzelleştiklerinde, ve kadınların hicap kurallarına uyarak, hicabın insanın yaşamı süresince ve hatta ahirette insanı nasıl bir erdemliğe ulaştırdığını anlayınca, hicabı kabul etmemelerine imkan yok." Söz konusu öğretim görevlisi sözlerini şöyle sürdürüyor: "Yaklaşık 15 yıl önce tesettürlü bir hanımla tanıştım. Giyiniş tarzından Arap olduğunu düşündüm. Fakat namaz için abdest alırken, Amerikalı olduğunu, farkettim. Tesettürlü olmayı neden seçtiğini sorduğumda, şöyle cevap verdi: "Gençliğimden beri mahrem olmayanların bana baktıklarını, fakat edince rahatsız oluyordum. İslam'ın kadın ve erkeğin takvalı olmasını desteklediğini, ayrıca tesettürün kadının sosyal faaliyetlerine engel oluşturmadığını öğrenince, hatta onu koruduğunu anlayınca Müslüman olmaya karar verdim."
Avusturalyalı Femenist gazetesi Ceraldin Brokz Haziran ayında imam Humeyni'nin vefat yıldönümü merasimlerine katılmak amacıyla İran'ı ziyaret edip, İranlı kadınların tesettürüyle tanıştı. Brokz, hicap konusunda şunları belirtiyor:
Batılı bir femenist olan benim bu gerçeği ifade etmem çok zordur. Fakat İran'daki hicap ve tesettür, İranlı kadınlara öz güven ve gurur kazandırıyor. İranlı kadınlar kararlılıkla tesettürlerini koruyor ve özgüvenle büyük işlere girişiyorlar. Kadınlar, toplumun yarısının yapıcı insan gücünü oluşturuyor. Toplum kadınların güç, çalışma ve yapıcı faaliyetlerine bağımlı ve muhtaçtır. Kadın da erkek gibi zevk, düşünce gücü ve çeşitli üstün yetenek ve kabiliyetlere sahiptir. Bu yetenekler Allah vergisidir ve kadın bu yetenekleri gözler önüne serme yükümlülüğüne sahiptir. Başka bir değişle kadını Allah vergisi yeteneklerini geliştirmek ve somut bir şekilde ortaya koymaktan mahrum bırakmak kadına karşı zulüm sayıldığı gibi beşeri topluma karşı da bir ihanet sayılır. Kadın gücü, önemli bir güçtür ve boşa çıkarılmamalıdır. Sosyologlara göre, toplumsal faaliyetler, kadınların özgüvenini artırır ve kadınları kendi güç ve yeteneklerinin bilincine varmalarına sebep olur.
Buna ilaveten, günümüz dünyasındaki hayat şartları, kadınların doğrudan geçim masraflarını karşılamalarını gerekli kılıyor. Nitekim kadınlar, toplumsal faaliyetler ve sanayi dalında çalışmak, kendisi ve ailesinin ihtiyaçlarını karşılamak zorundadırlar. Çalışma ve iş yapma, kadınların toplumsal hayatta varlık göstermelerinin bariz örneği sayılıyor.
İslam dini, çocuk eğitimi, aile ocağını kurma ve geliştirmekle birlikte kadınlara toplumsal, siyasi, kültürel, ekonomik ve ticari faaliyet şartlarını sağladı. Peygamber efendimiz döneminde kadınlar, toplumsal işlerde faaliyet yapıyorlardı. Hz. Muhammed -sav- in sevgili kızı Hz. Fatıma -sa- pak ve samimi hayatı sırasında örnek ve büyük insanlar yetiştirdi. Hz. Fatıma -sa- diğer kadınlarla birlikte savaş cephelerine katılıp, hasta ve yaralıları tedavi ederdi. Peygamber efendimizin vefatından sonra da hz. Fatıma -sa- etkin ve bilge bir şahsiyet olarak siyasi ve toplumsal faaliyetlerini sürdürüp, babasının mirasını ve İslami nizamı yeniden ihya etmeye çalıştı.
Firavun'un eşi Asiye de tarihin parlak çehrelerindendir. Kur'an-ı Kerim Asiye'yi müminlere örnek olacak bir kadın olarak tanıtıp, övüyor. Asiye iman dolu bir kadındı ve hz. Musa'nın çağrısını kabul etti. Asiye Firavun'un dikta ve zalim düzeni içinde kalıp, hürriyet mücadelesi verdi, Firavun yandaşlarının işkencelerine katlanarak şehit düştü. Böylece insanlığın en parlak kadın çehrelerinden biri olarak tarihe geçti.
Günümüzde özgür ve bilgin Müslüman kadınlar, islamın yapıcı öğretilerinden etkilenerek bir eş olarak kocalarına, bir anne olarak çocuklarına hizmet verdikleri , onları besleyip, eğittikleri gibi, bilim ve teknoloji alanında da yüksek konumlara ulaşmış bulunuyorlar. Bu alim ve bilgin kadınlar açısından hicap, Allah'ın bir emri olduğu gibi, kadının toplumsal hayattaki yüksek konum ve hürriyetini de sağlayıp, koruyor. Kadın hastalıkları uzmanı ve mütehassıs cerrah Dr. Merziye Destçerdi diyor ki; bir Müslüman ve tesettürlü biri olarak kadın ve kızlara hizmet veriyorum. Prof. Destçerdi ayrıca, siyasi alanda da faaliyet yapmaktadır. Bayan Destçerdi, hicap ve iffeti koruma temelinde kadınların yapıcı faaliyetler yapacaklarını kaydedip diyor ki; kadınlar çevrelerindeki gelişmeler, siyasi ve toplumsal hayat şartları konusunda hassas davranılmalıdırlar. Kadınlar toplumsal düzeni geliştirmede faaliyet yapıp, toplumsal hayatta güven hissetmelidirler. Hicap ve tesettür kadınlara büyük bir özgüven sağlar. Tesettür, kadınları tehlikeler ve tehditlerden koruyacak güçlü bir kalkandır.
Dr. Destçerdi'ye göre, kadınlar ince ruhi yapılarıyla işlerini titizlik ve yüksek sabır ve metanetle yaparlar. Bu yüzden gönlü rahat bir şekilde yaşayabilmek ve faaliyetlerini sürdürüp, insani yetenek ve kabiliyetlerini geliştirebilmek için tesettürlü olmalıdırlar. Tesettürlü kadınların uzun yıllardan beri yaşadıkları tecrübeler, hicabın kadınların, ilim, sanat, edebiyat, kültür, siyaset, ticaret ve ekonomik faaliyetlerini engellemediğini, üstelik kadınların gelişimi yolundaki engelleri ortadan kaldırdığını, çalışma ortamındaki tehdit ve taciz gibi saldırgan tavırları engellediğini ispatlıyor.
Günümüzde Müslüman ve tesettürlü çok sayıda kadın ilim, sanat ve endüstri dalında çalışıyor. Bu kadınlar da, hicabın sanatsal ve bilimsel çalışmalarla hiçbir çelişkisi bulunmadığını kaydediyorlar. Cezayirli Müslüman bir kadın 10 yıl önce Fransa'nın göçmenler bölgesinde yaşayıp, tekstil fabrikasında çalıştı. Daha sonra tesettürlü oldu. Cezayirli Müslüman kadın Meryem şöyle diyor: Fransa'ya göç ettikten sonra, dışarıda çalışmak zorunda kaldım. Yabancı kalabalık ve büyük bir şehirde yaşamak çok zordur. Çünkü işçi ve memur kadınlar erkeklerin saldırı ve tacizlerinden korunmak zorundadırlar. Tesettür, beni saldırı ve tacizlerden korudu. Tesettür benim Müslümanlığımı gözler önüne serdi, iffetli ve inançlı olduğumu ispatladı. Ben Müslümanlığımla onur duyuyor ve toplumsal faaliyetlerimi yapıcı bir şekilde sürdürmek için tesettürümü koruyorum. İngiliz-Asyalı bir ailenin kızı Nadiya şöyle diyor: Ben tesettür için sağlam delillere sahibim. Başörtüsüz gezdiğimde kendimi açıkta buluyorum. Gerçek hürriyet, bir kadın ve insanın toplumsal faaliyetler yapabilmesi, halkla sağlam irtibat kurması, fakat gösterişte bulunmamasıdır. İnsanın gerçek değeri düşünce tarzında saklıdır. Nadiya diyor ki; ben vücud hatlarını gösteren dar elbiseleri giydiğimde, rahatsızlık hissedip, utanıyorum. Bu durum bütün kadınların doğal duygusu sayılıyor.
Günümüz dünyasında birçok kadın, başıboşluğu simgeleyen ve laubalilik kültürünü yaygınlaştıran girişimlere karşı itiraz etmektedir. Bunun en açık örneği, Fransa ve Türkiye'deki Müslüman kadınların gösterdikleri tepki ve verdikleri hürriyet mücadelesidir. Sözkonusu kadınlar ilerici ve gelişmiş bir toplumun başı boşluktan uzak ve ahlaklı bir toplum olması, aile yapısının sağlamlaştırılması gereğine inanıyorlar. Ayetullah üstad Şehit Murtaza Mutahhari hicap konusunu inceleyip, sade ve akıcı cümlelerle şunları kaydediyor:
Eğer kızlar kamuya açık yerlerde sadece elbise ve ayakkabı giyer ve kullanırlarsa, çarşaf veya pardesüyle okul ve üniversitelerde eğitim görürlerse, bu durumda mı daha başarılı olurlar, yoksa dünyada tanık olduğumuz açık kılık kıyafetlerle mi daha iyi bir eğitim performansı gösterirler?