İçimizdeki Ses Nasıl Oluşur?
Homunculus argümanına göre; beynimizde vücudumuzun küçük bir versiyonu yaşar. Bu minyatür versiyon gözlerimizden yansıyan görüntüleri yorumlar. Kartezyen tiyatro ile yaygınlaşan bu görüşe göre; içimizdeki sesin kaynağı “küçük insan” anlamına gelen homonculus’un sesidir. Kulağa romantik gelen bu argümanın kuşkusuz gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. İnsan beyni, birbirine bağlı milyarlarca nörondan oluşan son derece karmaşık biyolojik bir organdır.
Beynimiz birkaç bölümden oluşur. Bu bölümler, belirli işlevlerden sorumludur. İç ses, tek bir bölümden gelebileceği gibi birçok bölümün uyum içinde çalışması sonucunda da üretilebilir.
İç Ses Nedir?
Geleneksel açıklamalara göre içimizdeki ses, vicdanımızın sesidir. Hatta bazen filmlerde insanın iç sesi ile girdiği diyaloglar, melekler ve şeytanlarla tasvir edilir. Kuşkusuz bu yorumların da gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. Psikolojide içimizden yükselen bu sese “iç ses” ya da “iç monolog” denir.
Aslında gün içinde defalarca kendi iç sesimizi duyarız örneğin kafamızda bir alışveriş listesi oluştururken… Bazen de iştahla yemek yediğimiz sırasında kulağımızın içinden bir ses “bu son lokma olsun” gibi bir şey söyler.
İç sesimiz bize yaşamımızı öyküler, onun sayesinde geçmiş konuşmaları simüle eder yenilerini tasarlarız. İç ses konusu psikolojinin doğuşundan beri mercek altına alınmış hakkında pek çok teori üretilmiş bir fenomendir.
Peki içimizdeki ses nedir ve nasıl oluşur?
İç Ses, Dış Sesin İçselleştirilmesidir!
1930’lu yıllarda Rus psikolog Lev Vygotsky, iç sesimizin yüksek sesle konuşma kabiliyetimizle büyük ölçüde bağlantılı olduğunu ileri sürmüştür. Ona göre dış ses ve iç ses aynı organların aktive edilmesi ile oluşur. Kasların hareketini ölçen elektromiyografi tekniği ile yapılan incelemelerde iç ses konuştuğu zaman gırtlağımızın aktive olduğu tespit edilmiştir.
İç seslerini çok yoğun duyan kişilere uygulanan nörolojik görüntüleme yöntemi ile beynimizdeki konuşmayla ilgili bölüm olan Broca bölgesinde belirli bir hareketlilik olduğu keşfediliştir. Beynimizin sol yarı küresinde bulunan Broca alanı, Doktor Paul Broca tarafından keşfedilmiştir. Broca bölgesi uyarıcı tekniklerle rahatsız edildiğinde hem iç seste hem de dış seste aksamalar ortaya çıktığı görülmüştür.
İnsanlar genellikle iç sesin dış sesten çok daha hızlı olduğunu bildirirler. Bunun sebebi gramer hatalarının önemsenmemesi olabilir çünkü henüz kelimeler ağzımızdan çıkmadan ne diyeceğimizi biliriz.
Koroler Deşarj (Corollary Discharge ) Kuramı
İç sesle ilgili bir diğer önemli kuram koroler deşarjla ilgilidir. Koroler deşarj, beynin bir hareket üretmek için kaslara gönderdiği motor komutun bir kopyasıdır. Bu kopya bir hareket üretmez, bunun görevi beynin diğer bölgelerine üretilecek harekete dair bilgi vermektir.
Koroler deşarj teorisinin iç sesle olan ilgisine gelince; British Columbia Üniversitesi’nde yaptığı araştırma sonucunda Mark Scott, beynin duyduğu sesin bir iç kopyasını ürettiğini ileri sürmüştür. Eğer iç ses iptal edilerek dengelenmezse ya da bu kopya dışarıdan gelen sesle uymazsa kafamız karışır ve iletişim kaotik bir hal alır.
Mark Scott’un hipotezine göre koroler deşarj, hareketlerimizi öngörerek dış duyu ile iç kaynaklı duyu bu sayede ayrılır. Dış deneyim sonucu oluşan duyu ile iç kopya eşleşirse beyin iç kopyayı iptal eder. Kendi kendimizi gıdıklayamama nedenimiz de budur.
Bireyin kafasının içindeki sesle, dışarıdan gelen ses eşleştiğinde dış sesin etkisi azalır. Bu yüzden iç ses, dış sesin işlenmesindeki sisteme dayanıyor gibi gözükse de aslında işitsel içerik koroler deşarj ile sağlanır. (Yani duyma dediğimiz şey dışarıdan gelen verinin iç ses tarafından kopyalanması sayesinde gerçekleşir.)
Belki buna şaşıracaksınız ama iç ses herkesin deneyimlediği evrensel bir fenomen değildir. Bireyler arasında farklılık gösterir. Yoğun olarak iç seslerini işiten insanlar bunu normal sayarken hiç işitmeyenler de işitmemeyi normal sayar.
Neden Önemlidir?
Psikologlar ve nörologlar iç sesle ilgili araştırmalar yapıyorlar. Çünkü bu araştırmaların verilerinin işitsel halisünasyonların doğası ile ilgili bulgular sağlayacağına inanıyorlar. Bir dış uyarıcı olmaksızın sesler duymak, bu seslerin beyinde tıpkı iç ses gibi üretilmesinden kaynaklanıyor olabilir.
Scott araştırmalarında iç sesin çalışma mekanizmasını keşfederek zihinsel rahatsızlıkları hafifletmenin bir yolunu bulmayı amaçlamıştı. Ancak iç sesle ilgili çalışmak zihnimizin doğası gereği hiç kolay değildir. Bilinç akışımızın inceliği ve hassasiyeti doğal akışı bozmadan üzerinde çalışılması mümkün değildir. Her türlü girişimden büyük ölçüde etkilendiğinden üzerinde çalışılması çok zordur.
Homunculus argümanına göre; beynimizde vücudumuzun küçük bir versiyonu yaşar. Bu minyatür versiyon gözlerimizden yansıyan görüntüleri yorumlar. Kartezyen tiyatro ile yaygınlaşan bu görüşe göre; içimizdeki sesin kaynağı “küçük insan” anlamına gelen homonculus’un sesidir. Kulağa romantik gelen bu argümanın kuşkusuz gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. İnsan beyni, birbirine bağlı milyarlarca nörondan oluşan son derece karmaşık biyolojik bir organdır.
Beynimiz birkaç bölümden oluşur. Bu bölümler, belirli işlevlerden sorumludur. İç ses, tek bir bölümden gelebileceği gibi birçok bölümün uyum içinde çalışması sonucunda da üretilebilir.
İç Ses Nedir?
Geleneksel açıklamalara göre içimizdeki ses, vicdanımızın sesidir. Hatta bazen filmlerde insanın iç sesi ile girdiği diyaloglar, melekler ve şeytanlarla tasvir edilir. Kuşkusuz bu yorumların da gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. Psikolojide içimizden yükselen bu sese “iç ses” ya da “iç monolog” denir.
Aslında gün içinde defalarca kendi iç sesimizi duyarız örneğin kafamızda bir alışveriş listesi oluştururken… Bazen de iştahla yemek yediğimiz sırasında kulağımızın içinden bir ses “bu son lokma olsun” gibi bir şey söyler.
İç sesimiz bize yaşamımızı öyküler, onun sayesinde geçmiş konuşmaları simüle eder yenilerini tasarlarız. İç ses konusu psikolojinin doğuşundan beri mercek altına alınmış hakkında pek çok teori üretilmiş bir fenomendir.
Peki içimizdeki ses nedir ve nasıl oluşur?
İç Ses, Dış Sesin İçselleştirilmesidir!
1930’lu yıllarda Rus psikolog Lev Vygotsky, iç sesimizin yüksek sesle konuşma kabiliyetimizle büyük ölçüde bağlantılı olduğunu ileri sürmüştür. Ona göre dış ses ve iç ses aynı organların aktive edilmesi ile oluşur. Kasların hareketini ölçen elektromiyografi tekniği ile yapılan incelemelerde iç ses konuştuğu zaman gırtlağımızın aktive olduğu tespit edilmiştir.
İç seslerini çok yoğun duyan kişilere uygulanan nörolojik görüntüleme yöntemi ile beynimizdeki konuşmayla ilgili bölüm olan Broca bölgesinde belirli bir hareketlilik olduğu keşfediliştir. Beynimizin sol yarı küresinde bulunan Broca alanı, Doktor Paul Broca tarafından keşfedilmiştir. Broca bölgesi uyarıcı tekniklerle rahatsız edildiğinde hem iç seste hem de dış seste aksamalar ortaya çıktığı görülmüştür.
İnsanlar genellikle iç sesin dış sesten çok daha hızlı olduğunu bildirirler. Bunun sebebi gramer hatalarının önemsenmemesi olabilir çünkü henüz kelimeler ağzımızdan çıkmadan ne diyeceğimizi biliriz.
Koroler Deşarj (Corollary Discharge ) Kuramı
İç sesle ilgili bir diğer önemli kuram koroler deşarjla ilgilidir. Koroler deşarj, beynin bir hareket üretmek için kaslara gönderdiği motor komutun bir kopyasıdır. Bu kopya bir hareket üretmez, bunun görevi beynin diğer bölgelerine üretilecek harekete dair bilgi vermektir.
Koroler deşarj teorisinin iç sesle olan ilgisine gelince; British Columbia Üniversitesi’nde yaptığı araştırma sonucunda Mark Scott, beynin duyduğu sesin bir iç kopyasını ürettiğini ileri sürmüştür. Eğer iç ses iptal edilerek dengelenmezse ya da bu kopya dışarıdan gelen sesle uymazsa kafamız karışır ve iletişim kaotik bir hal alır.
Mark Scott’un hipotezine göre koroler deşarj, hareketlerimizi öngörerek dış duyu ile iç kaynaklı duyu bu sayede ayrılır. Dış deneyim sonucu oluşan duyu ile iç kopya eşleşirse beyin iç kopyayı iptal eder. Kendi kendimizi gıdıklayamama nedenimiz de budur.
Bireyin kafasının içindeki sesle, dışarıdan gelen ses eşleştiğinde dış sesin etkisi azalır. Bu yüzden iç ses, dış sesin işlenmesindeki sisteme dayanıyor gibi gözükse de aslında işitsel içerik koroler deşarj ile sağlanır. (Yani duyma dediğimiz şey dışarıdan gelen verinin iç ses tarafından kopyalanması sayesinde gerçekleşir.)
Belki buna şaşıracaksınız ama iç ses herkesin deneyimlediği evrensel bir fenomen değildir. Bireyler arasında farklılık gösterir. Yoğun olarak iç seslerini işiten insanlar bunu normal sayarken hiç işitmeyenler de işitmemeyi normal sayar.
Neden Önemlidir?
Psikologlar ve nörologlar iç sesle ilgili araştırmalar yapıyorlar. Çünkü bu araştırmaların verilerinin işitsel halisünasyonların doğası ile ilgili bulgular sağlayacağına inanıyorlar. Bir dış uyarıcı olmaksızın sesler duymak, bu seslerin beyinde tıpkı iç ses gibi üretilmesinden kaynaklanıyor olabilir.
Scott araştırmalarında iç sesin çalışma mekanizmasını keşfederek zihinsel rahatsızlıkları hafifletmenin bir yolunu bulmayı amaçlamıştı. Ancak iç sesle ilgili çalışmak zihnimizin doğası gereği hiç kolay değildir. Bilinç akışımızın inceliği ve hassasiyeti doğal akışı bozmadan üzerinde çalışılması mümkün değildir. Her türlü girişimden büyük ölçüde etkilendiğinden üzerinde çalışılması çok zordur.