Adilbey
Aktif Üyemiz
Hz. Ömer’in, insanlar şirke düşerler endişesiyle Bey’aturrıdvan ağacını kestirmesine dair rivayete esas olay şöyle gelişmiştir;
Hz. Peygamber (s.a.v) Hicret’in 6. yılında 1600 sahabi ile Kâbe’yi ziyaret maksadıyla Mekke’ye doğru yola çıkmıştı. Buna izin vermek niyetinde olmayan Mekke müşrikleriyle görüşmek için giden Hz. Osman (r.a) gecikince öldürüldüğü haberi yayıldı. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v), beraberinde bulunan sahabîlerden, müşriklerle ölümüne savaşma ve geri dönmeme konusunda bey’at aldı. Fetih suresi 18. ayetinde Allah Teala’nın, burada Efendimiz (s.a.v)’e bey’at edenlerden razı olduğunu ifade buyurulmuştur ki, buna atfen bu bey’ata “Rıdvan bey’atı”, altında gerçekleştiği ağaca da “Rıdvan ağacı” denmiştir.
Bazı kaynaklar, insanların bu ağaca aşırı ilgi göstermesi ve yanında namaz kılmaya özel bir önem atfetmesi sebebiyle Hz. Ömer (r.a)’in bu ağacı kestirdiğini nakletmektedir. Bunların başında İbn Ebî Şeybe gelir. O, el-Musannef’te şöyle rivayet etmiştir: “Ömer, insanların, altında bey’atın vuku bulduğu ağaca geldiğini haber aldı. Bunun üzerine emir verdi ve ağaç kesildi.” Aynı konuda bir diğer rivayet de İbn Sa’d’a aittir ve biraz daha açıktır: “İnsanlar, “Rıdvan ağacı” denen ağaca gelir ve yanında namaz kılarlardı. Ömer b. el-Hattâb bu durumu haber alınca böyle yapanları tehdit ve ağacın kesilmesini emretti ve ağaç kesildi.” Her iki kaynakta da rivayet, İbn Ömer (r.a)’ın azatlısı, Tabiun’un ileri genlerinden Nâfi’ kanalıyla gelmiştir. İbn Hacer ve el-Aynî, İbn Sa’d rivayetinin isnadının sahih olduğunu söylemiştir. Rivayetin diğer ifadelerinde namaz kılmanın yanısıra adak dilemek için çaput bağlamak isteğinin de olduğu yazılıdır. Huneyn seferinde sahabelerin (hicretin sekizinci yılı) Zat-ı Envat (Zatu’l Envat) Hadisinde yer aldığı şekilde bir adak ağacı/kutsal ağaç veya heykel istemeleri gibi bu Rıdvan ağacı hadisesi de Peygamberimizin vefatından çok sonraları dahi Müslümanların nasıl hala mü’min olamadığının en güzel göstergeleridir.
Peygamberin sırtını yasladığı ağacı kutsallaştırmak isteği kalplerdeki gizli putçuluğun ve cahiliye arap örflerinden kurtulamayışın resmidir. Hz. Ömer'(ra)’in “Hacerül esved” taşı ile yaklaşımı ve sarf ettiği rivayet edilen “Çok iyi bilirim ki, sen zararı ve faydası olmayan bir taş parçasısın. Eğer Rasûlullah öpmemiş olsaydı seni asla öpmezdim.” sözü, ümmetin şirke düşmesi konusundaki endişesini ama diğer yandan kendisinin dahi kutsal cisimlere zaaf gösterdiğini işaret etmektedir. Yani maddesel putlaştırma arzusu en derin sahabelerde dahi vardır. Kaldı ki ahir zaman müslümanlarında olmasın! Modern zamanlarda ise durum çok daha vahimdir ve bugün İslam alemi sayısız Rıdvan ağacına, sayısız puta sahiptir. (Türbeler, yatırlar, adak ağaçları vs.) İmana ve tevhide ters, şirke komşu bu yanlış idrakler imanın neden kalplere giremediğinin, hayatların nasıl fani dünyaya has tüketildiğinin ve Kur’an’ın nasıl kalplere ulaşamadığının ispatıdır. Rivayet göstermiştir ki Müslüman dünyasının Rıdvan ağaçları hiç bitmeyecektir lakin Zat-ı Envat (Zatu’l Envat) Hadisinde peygamberimizin verdiği cevap aynen onlar içinde geçerlidir ve ümmetin ahir zamanı, maalesef bu cehaletle ve şirk kokulu yaylalarda geçecektir.
Hz. Peygamber (s.a.v) Hicret’in 6. yılında 1600 sahabi ile Kâbe’yi ziyaret maksadıyla Mekke’ye doğru yola çıkmıştı. Buna izin vermek niyetinde olmayan Mekke müşrikleriyle görüşmek için giden Hz. Osman (r.a) gecikince öldürüldüğü haberi yayıldı. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v), beraberinde bulunan sahabîlerden, müşriklerle ölümüne savaşma ve geri dönmeme konusunda bey’at aldı. Fetih suresi 18. ayetinde Allah Teala’nın, burada Efendimiz (s.a.v)’e bey’at edenlerden razı olduğunu ifade buyurulmuştur ki, buna atfen bu bey’ata “Rıdvan bey’atı”, altında gerçekleştiği ağaca da “Rıdvan ağacı” denmiştir.
Bazı kaynaklar, insanların bu ağaca aşırı ilgi göstermesi ve yanında namaz kılmaya özel bir önem atfetmesi sebebiyle Hz. Ömer (r.a)’in bu ağacı kestirdiğini nakletmektedir. Bunların başında İbn Ebî Şeybe gelir. O, el-Musannef’te şöyle rivayet etmiştir: “Ömer, insanların, altında bey’atın vuku bulduğu ağaca geldiğini haber aldı. Bunun üzerine emir verdi ve ağaç kesildi.” Aynı konuda bir diğer rivayet de İbn Sa’d’a aittir ve biraz daha açıktır: “İnsanlar, “Rıdvan ağacı” denen ağaca gelir ve yanında namaz kılarlardı. Ömer b. el-Hattâb bu durumu haber alınca böyle yapanları tehdit ve ağacın kesilmesini emretti ve ağaç kesildi.” Her iki kaynakta da rivayet, İbn Ömer (r.a)’ın azatlısı, Tabiun’un ileri genlerinden Nâfi’ kanalıyla gelmiştir. İbn Hacer ve el-Aynî, İbn Sa’d rivayetinin isnadının sahih olduğunu söylemiştir. Rivayetin diğer ifadelerinde namaz kılmanın yanısıra adak dilemek için çaput bağlamak isteğinin de olduğu yazılıdır. Huneyn seferinde sahabelerin (hicretin sekizinci yılı) Zat-ı Envat (Zatu’l Envat) Hadisinde yer aldığı şekilde bir adak ağacı/kutsal ağaç veya heykel istemeleri gibi bu Rıdvan ağacı hadisesi de Peygamberimizin vefatından çok sonraları dahi Müslümanların nasıl hala mü’min olamadığının en güzel göstergeleridir.
Peygamberin sırtını yasladığı ağacı kutsallaştırmak isteği kalplerdeki gizli putçuluğun ve cahiliye arap örflerinden kurtulamayışın resmidir. Hz. Ömer'(ra)’in “Hacerül esved” taşı ile yaklaşımı ve sarf ettiği rivayet edilen “Çok iyi bilirim ki, sen zararı ve faydası olmayan bir taş parçasısın. Eğer Rasûlullah öpmemiş olsaydı seni asla öpmezdim.” sözü, ümmetin şirke düşmesi konusundaki endişesini ama diğer yandan kendisinin dahi kutsal cisimlere zaaf gösterdiğini işaret etmektedir. Yani maddesel putlaştırma arzusu en derin sahabelerde dahi vardır. Kaldı ki ahir zaman müslümanlarında olmasın! Modern zamanlarda ise durum çok daha vahimdir ve bugün İslam alemi sayısız Rıdvan ağacına, sayısız puta sahiptir. (Türbeler, yatırlar, adak ağaçları vs.) İmana ve tevhide ters, şirke komşu bu yanlış idrakler imanın neden kalplere giremediğinin, hayatların nasıl fani dünyaya has tüketildiğinin ve Kur’an’ın nasıl kalplere ulaşamadığının ispatıdır. Rivayet göstermiştir ki Müslüman dünyasının Rıdvan ağaçları hiç bitmeyecektir lakin Zat-ı Envat (Zatu’l Envat) Hadisinde peygamberimizin verdiği cevap aynen onlar içinde geçerlidir ve ümmetin ahir zamanı, maalesef bu cehaletle ve şirk kokulu yaylalarda geçecektir.