TÜRKOĞLU
Aktif Üyemiz
Hunlar, İç Asya’nın tarihi olarak belgelenmiş ilk “göçebe” imparatorluğudur. Mançurya’dan Kazakistan’a ve Baykal’dan Büyük Çin Seddi’ne uzanan bir bölge içinde siyasi kontrollerini kurmak için oluşturdukları siyasi kurumlar ile, Göktürk ve Moğol imparatorlukları başta olmak üzere, “bozkır imparatorluklarının” kendi çok uluslu devletlerini inşa etmesi için bir temel oluşturmuşlardır. Bu nedenle Hun İmparatorluğu Osmanlı, Moğol ve Qing (1644-1912) imparatorlukları gibi erken modern Asya devletlerinin yönetim geleneğinin temel bir süreci sayılabilir.
Hunlardaki devlet yapıları evriminin, İç Asya bozkır göçebelerinin siyasi hayatında derin ve uzun bir etkisi olduğuna şüphe duyulmamakla beraber, Hunların linguistik ve etnik katılım mücadelelerinin sonuçsuz kaldığı da ortadadır. Hunların, Altay, Hint-Avrupa ya da Sibirya dilleri konuşup konuşmadığı sorunu birçok bilim adamını ilgilendirmekte ve şüphesiz eski Avrasya’nın etnik-linguistik haritasının tekrar oluşturulması açısından da değer taşımaktadır. Ancak, kültürel aidiyet siyasi kurumlar ve organizasyonlar sorunlarına odaklanıldığında, bilinen Hun kelimeleri arasında çeşitli dil ailelerinden kelimelerin olması ve çok etnikli bir imparatorluk yapısı içinde çeşitli dillerin varlığını belirttiği konusunda bir uzlaşma sağlanmış olmasından dolayı, kültürel ilişkiler sorunu ikincil derecede kalmaktadır.
Hun İmparatorluğu’nun kuruluş ve evrimine kültürel ve siyasi kurumsallaşma açılarından bakıldığında, bilgilerimiz yazılı ve arkeolojik olmak üzere birbirinden oldukça farklı iki kaynağa dayanmaktadır. Temel yazılı kaynaklar Çin’in en eski iki “standart” tarihi içindeki Hunlarla ilgili bölümlerden sağlanmaktadır: Sima Qian tarafından (Büyük Tarihçinin Arşivleri) Shiji ve Ban Gu tarafından Han shu (Han sülalesi tarihi). Diğer taraftan Kurganlar üzerinde yapılan arkeolojik çalışmalar, Çinli olmayan kuzey kültürlerine ait zengin bir malzeme sunmuştur. Arkeolojik kaynaklar, farklı sayıda grupları içeren muhtemelen kabileler şeklinde örgütlenmiş, aralarında Hunları da bulduğumuz kuzey göçebeler tarafından ulaşılmış bulunan gelişmenin sosyo-ekonomik seviyesini ortaya koymamız açısından zaruridir.
Arkeolojik Kayıtlardaki Eski Göçebeler
Bulunan en eski Hun arkeolojik kalıntıları, özellikle mezarlar ve bunların içinde bulunan eşyaları içermektedir. Bunlar coğrafi yerleşim ve eşyalardaki kültürel iç uyumu nedeniyle Hunlara atfedilmiştir. Her ne kadar bugünün Moğol ve Kuzey Çin’inde gelişen göçebe kültürlerin kültürel karmaşıklığı içinde tarz ve motiflerde zengin değişimler mevcut olsa da, Çin’de gelişen asıl kültürle (veya kültürlerle) karşılaştırıldığında, belli bir yerleşimi verilen göçebe halkları tanımlamaya eğilimli “etnik” sıfatlamalara bakılmaksızın bu karmaşıklık oldukça homojen bir olgu şeklinde karşımıza çıkar. Kuzey Çin’debulunan Ningxia ve Gansu eyaletlerinden (Mançurya’yı) giden güçlü bir savaşçılık özelliği olan at biniciliği gibi göçebe kültürlerin gelişimine işaret eden bölgenin göçebe halkları birçok özelliği paylaşmıştır. Bu kültürler elbette, madencilik bilgisi ve artistik motifler gibi (iyi bilinen hayvan sanatı tarzında) önemli birimleri paylaştıkları önemli ortak değerleri, Sibirya ve Orta Asya’yı da içeren daha büyük bir kültürel karmaşıklıktan yalıtılmamıştır.
Milattan önce ikinci bin yılda, muhtemelen halkların daha fazla hareketi ve dolaşımı belki de, nemin azalmasına yol açan iklim değişikliklerinden dolayı Sarı Irmağın kuzeyindeki bölgede, özellikle maden üretiminin artması ve hayvancılıkla daha fazla uğraşmaya başlamalarıyla, ekonomik ve kültürel hayatta derin değişimlere şahit olunmuştur. Bu süreç, milattan önceki birinci bin yıl boyunca ekonomik üretimin özel bir biçiminde olduğu gibi pastoral göçebeciliğin de artarak yayılmasına yol açmıştır. Daha az ilerlemiş ve daha küçük agro-pastoral topluluklar yok olmamış, fakat pastoral halklarda askeri ve siyasi hayatın başlamasına neden olmamıştır. Bu olgu, pastoralizmin daha yaygınlaştığı Gansu gibi tarımsal yerleşim bölgelerini çevreleyen diğer istihkam birimlerinde ve duvarlarında dolaylı olsa da belgelenmiştir. Diğer dolaylı ipuçları, yaklaşık M.Ö. 8. yüzyıldan 6. yüzyıla kadar kuzey sınırları boyunca siyasi ve askeri bir ilk zirve durumuna ulaşmış pastoralistler tarafından (Çin arşivlerinde Di ve Rong) agro-pastoral toplulukların yer değiştirmesiyle sonuçlanan, insanların hareketlerinin belgeleri (istilalar ve göçlerle) olarak Çin arşivlerinde yer almaktadır. Diğer taraftan, göçebelerin göç dalgaları veya fetihler sonucu batıdan Kuzey Çin’e geldiği eski hipotezini doğrulayan bir delil yoktur.
Pastoral toplulukların kuzeyde bu kademeli yayılma süreci genellikle M.Ö. 7.-6. yüzyıllar arası dönemleri kapsayan arkeolojik arşivde daha açık bir şekilde elde edilir. Bu dönemin mezarları daha zengindir ve bronz silahlar, hayvan tarzlı süslemeler, hayvan kurbanlar ve at ve savaş arabalarının bolluğu; hakim sosyal sınıf olarak savaşçı, askeri bir aristokrasinin varlığına işaret eder. Batı Asya’nın göçebe, İskit ve Sarmat kültürleriyle birtakım eşyaların benzerlikleri bazı bilim adamlarının bunları “İskit tarzı” göçebe kültürler olarak tanımlamalarına yol açmıştır. Oldukça büyük bir topluluğun kaynaklarının -ekim arazileri, madenciliği ve metalürji, ticaret-kontrol edildiği göçebe kabilelerin ortaya çıkışına işaret edebilecek bir olgu olarak bu mezarları topluluklar halinde bulmaktayız.
Arkeologların farklı kültürler olarak bu toplulukları bölgesel farklılıklarıyla ortaya koydukları hipotez doğrulanmaktadır: Yukarı güneybatıda Xiajiadian kültürü, kuzey merkez sektörde Ordos kültürü ve Gansu, Ningxia ve Qinghai eyaletlerine yayılmış olan kuzeybatı sektöründe Yaylang ve Qingyang kültürleri. Bütün bu kültürlerin, aynı bölgelerin eski halklarıyla güçlü bağları olduğu gözükmektedir ve her ne kadar belli bir hareketlilik olmuşsa da, kuzey bölgelerindeki göçebe toplulukların yeni bir antropolojik tür temsil ettiğini söyleyemeyiz: şüphesiz bu, geniş bölgeyi Sibirya ve Orta Asya ile bağlayan yollarla gelenler yerine, bunların iç adaptasyon ve kültürel birimlerinin (değişim kadar) adaptasyonuyla büyümüş olan bir kültürdür.
M.Ö. 1. bin yılın ilk yarısında Kuzey Çin’de şekil alan çeşitli ve karmaşık olgular, “eski göçebe” kültürlerin oluşumuna yol açmıştır. Sosyal ve ekonomik gelişmelere ve toplumsal statüyü belirlemek için önemli sayılan eşyalara göre bir sınıflandırma yaptığımızda karşımıza üç farklı kategori çıkmaktadır.
Ayrıca, iki alt gruba ayrılabilen I. kategorideki kurgan kalıntıları arasında genellikle kılıç veya hançer gibi temel bir silahın yanında bıçaklar, ok uçları, yay ve oklar gibi yardımcı silahlar tarafından eşlik edilen bronz ve demir silahların yer alması önemlidir. Bazen, büyük miktarlarda bronz süs rozetleri, tokalar ve kemer süsleri de mevcuttur. Altın ve gümüş eşyalar gibi lüks parçalar çok az veya hemen hemen hiç bulunmamaktadır. IA ve IB kategorileri arasındaki farklılık, at ve savaş arabası teçhizatlarının birinde az bulunurken, diğerinde bol miktarda mevcuttur. Bu farklılık, kurgan kayıtlarında at ve savaş arabalarının daha fazla temsil edilmesinin daha yüksek sosyal, ekonomik ve siyasi bir seviyesine işaret edebilir.
IA kategorisine bir örnek olarak iyi bilinen Maoqinggou sitesinden bahsedebiliriz (Liangcheng İlçesi, İç Moğolistan).1 Seksen bir mezar ve bir yerleşim biriminin açılmasıyla birlikte bu site, M.Ö. 700’den M.Ö. 300 yılları arasına yayılan dört döneme ayrılmıştır ve eşyaların tarzı ve işçilik değişse bile kurganların toplamındaki içerik açık bir süreklilik göstermektedir. Metal eşyaların arasında silahlar, kemer süsleri ve süs rozetleri hakimken, atla ilgili buluntular çok az olup, sadece iki mezarda rastlanılmıştır. Demir eşyalar daha sonraki dönemlerde artmaktadır ama hiçbir altın kalıntısı bulunmamıştır. Bu kültürün askeri yapısı, silahların bulunmasından bellidir; yine de zenginlik temel olarak bronz süslemeler de saklanmıştır. Kurban edilmiş hayvanlar pastoral zenginliğin artan öneminin işareti olabilir (sayının daha fazla olması, ölen kişinin daha fazla sürüye sahip olması anlamına gelmektedir).
IB kategorisinin örnekleri olarak Ordos bölgesindeki Taohongbala, Ningxia’daki Yanglang ve Gansu’daki Qingyang toplamalarını sayabiliriz. Bunlar kültürel yakınlık ve kronolojik olarak oldukça farklı sınıflara ayrılsa da, yine de kurgan toplamalarının genel hatlarıyla çeşitli benzerlikler sergiledikleri gözlemlenmiştir. Maoqinggou’daki gibi, Taohongbala’daki mezarlar da, balta, kazmalar, demir bir başlık ve bronz ve demir bıçaklar gibi çeşitli alet ve silahlar yer almaktadır. Şahsi süs eşyaları da çoktur ve bir çift altın küpe haricinde bunların tümü bronzdur. Maoqinggou’dan farklı olarak, Taohongbala’daki mezarlarda gem ve eğer gibi çeşitli at teçhizatları da bulunmaktadır. Değerli eşyalar açısından burada, Nanshagen (Liaoning) ve Beixinbbao’da (Hebei eyaleti) bulunan altın halkalara benzer sadece bir tane altın pondatife rastlamaktayız. Bu durum, altın gibi değerli madenlerin önemli bir rol oynadığı bir ticaret ağının gelişimine işaret edebilir. Ama bu buluntunun izole yapısı ele alındığında, sosyal statünün tanımı için önemli olmadığı görülür.
Qingyang ve Yaylang’ın kuzeybatısındaki yerleşim kültürlerindeki elitlerin savaşçı yapısı da önemlidir. Yaylang’ta (Ningxia, Guyuan ilçesi) kırk dokuz mezar hanlık öncesi döneme (M.Ö. 700) aittir. Askeri donanım bütün bir kılıç ve diğer birçok kalıntılarıyla birlikte, ayrıca “Ge” baltalı kargıları, mızrak uçları, kamalar, bıçaklar, ok uçları, kazmalar ve baltalar gibi çeşitli bronz silahları içermektedir. Diğer metal eşyalar arasında, hayvan şeklinde rozetler, kemer kancaları, küpeler ve kemer süsleri gibi bazen demir ve çoğunlukla bronz süs eşyası, gem, mahmuz, nal ve araba başlıkları gibi çok çeşitli savaş arabası ve at süsleri, dokuz adet gümüş ve altın küpeyle birlikte bazı gümüş boncuklar da bulmaktayız. Bu buluntular, savaşçının silahları ve değer verdiği toka, tabaklar ve at takımları gibi şahsi süs eşyalarıyla birlikte gömüldüğüne işaret eder. “Ge” baltalı kargıları ve Çin kökenli diğer ürünler gibi değerli eşyalar ticari bağlantıların varlığını onaylamakta ama yerel göçebe elit kendisini ticaretten elde ettiği zenginlik açısından öncelikle tanımlamamıştır.2 Bu çeşit envanter Qingyang bölgesinde (Gansu eyaleti)3 at ve araba süsleri ve takımlarından daha fazla önemli olduğu ve bazı araçların yukarıda değinilen Taohongbala yerleşimiyle ve Liaoning’de bulunan Xichagou kültürüyle yakın bir tipolojik bağlantısını göstermektedir.
Kuzeydoğu sektörünün han öncesi Wudaohezi yerleşiminde benzer özellikler görülebilir (Lingyuan, Liaoning eyaleti).4 Bronz silahlar, süs eşyaları ve at takımları hakimdir. Burada hiçbir demir eşya ele geçmemiştir ama bulunan iki altın süs eşyası bu yerleşimin daha yaygın “lüks ticarete” katılımına işaret edebilir ama bu elit statüsünün tanımında önemli değildir. Ayrıca, Liaoning’de ayna, para gibi Çin kökenli eşya özelliklerinde (M.Ö. 206-M.S. 9) Batı Hanlığı Dönemi’ne ait yaklaşık 500 mezarda gömülü yerleşime geniş bir şekilde yayılmış Xichagou’nun “Han Kültürü”ne de rastlanılmaktadır. Yine de kurgan envanterinin en temel parçalarını hala büyük miktarda demirden yapılma (özellikle kılıç ve mızraklar) silahlar, savaş arabaları ve at takımları oluşturmaktadır. Hiçbir altın ve gümüşten yapılma eşya bulunmamıştır. Yerleşim alanlarının büyük çoğunluğu harap edildiğinden ve muhtemelen antikalar yağma edildiğinden dolayı, köken olarak orada bulundukları inkar edilemez ama bu kültürdeki savaşçı karakterin hakimiyetinden de şüphe edilemez.5
İkinci kategorideki gömüt envanteri büyük miktarda bronz süsler ve bunun yanında, altın ve gümüşten çok az lüks eşya içermektedir. Bu bulgular, silahların yokluğu ve savaş durumunun diğer belirtileri biçiminde tanımlanmaktadır. Bir örnek olarak Guoxianyaozi yerleşimini (Liangcheng, İç Moğolistan) sayabiliriz, M.Ö. 500-400 yıllarına ait yaklaşık 20 mezarın olduğu bir yerleşimdir.6 Süs eşyaları arasında büyük miktarlarda bronz rozet (hayvan ve geometrik desenli 44 adet), kemer süsleri, düğmeler, ziller, küpeler ve çeşitli elbise süsleri bulmaktayız. Bir göçebe elit sınıfın klasik işaretleri olan silahların ve at takımlarının olmayışı burada yaşayan insanların zenginliklerini süs eşyalarında saklamaları açısından yeni bir statü tanımına doğru alışmaya başladıklarının belirtileri olabilir.
Üçüncü ve en son yerleşim kategorisinde özellikle altın ve gümüş gibi değerli eşyaların büyük miktarlarda bulunması, hem silahların hem de at takımları ve savaş aletlerinin çoğunun mezarda olmayışıyla tanımlanmaktadır. Bu kategorinin örnekleri Aluchaideng yerleşimi (Ordos),7 Xigoupan’da bulunan 2 ve 4 numaralı mezarlar (Ordos),8 Nalin’gaotu (Shaanxi eyaleti)9 ve Shihuigou (Ordos)IO kurganlarıdır. Aluchaideng’te Hunlara atfedilen iki mezarda toplam 218 altın ve 5 parça gümüş eşya olmak üzere, oldukça fazla lüks eşya elde edilmiştir. Bunların içinde altın bir taç, kıymetli taşlarla süslenmiş kaplan ve kuşların tasarlandığı 55 adet hayvan stilinde rozet, 45 dikdörtgen altın toka süsü, düğme, boncuk, bir zincir ve bir çift küpe gibi diğer süs eşyaları da bulunmaktadır.
Xigoupan kurgan yerleşiminde bulunan 2 numaralı mezarda M.Ö. 3. yüzyıla ait iki süs rozeti, bir kolye, bir çift küpe, kın süsleri ve kuş tasarımlı süsler gibi çeşitli altın parçalar bulunmuştur. Muhtemelen, han öncesi dönemden (M.Ö. 2. ve 1. yüzyıl) daha sonrasına ait olmadığı sanılan aynı yerdeki 4 numaralı mezarda da çeşitli lüks parçalar bulunmuştur. Altın bir taç, küpeler, süs rozetleri, altın ipli ve altın kenarlı büyük kolye süsleri, altın kemer süsleri ve bir toka gibi çok fazla mücevher hakimdir. Shaanxi’deki Shenmu ilçesinde de benzer yerleşim birimleri kazılmıştır, yine de hayvan biçimli gümüş ve altın süs eşyaları içeren çok miktarda değerli eşya vardır. Bunun aksine bu alandaki diğer gömütlerden oldukça vasat bronz parçalar elde edilmiştir. Son olarak, Shilhuigo bölgesinden belki de, Orta Düzlük’ten gelmiş eski savaşçı devletlerin son zamanlarına ait gümüş rozetler ve en ilginç altın kaplama bronz süs eşyaları elde edilmiştir.
Bu kategorideki yerleşim bölgelerinden gelen özellikle dikkate değer olan sadece aşırı zenginlik ve refaha değil, aynı zamanda I. Kategoride bulunan özellikle silahlar ve at takımları ile savaşçı göçebe elitlerin geleneksel belirtilerinin olmayışıdır. Bu çeşit envanter belli kabileler arasında zenginliğin silah ve at süslerinden daha çok lüks eşyaların biriktirilmesi ve aristokratik ayrım için ticaretin daha fazla önemli olduğuna işaret edebilir. Bundan dolayı bu gömütler, kabileye ait liderliğin geleneksel askeri savunma kurumlarından ve mevsimsel göçlerden oldukça farklı sosyal ve ekonomik bir rol oynamaya başladığı fikrini verir gibi durmaktadır.
Her ne kadar, bölgede ticarete uymuş kabile aristokrasinin varlığı, Hun kültürünün (Ordos bölgesi) beşiği olarak sayılması, bir hipotez olarak kalsa da, bazı metinlerin teferruatlı deliller sağlamış olduğu görünmektedir. Zhanguoce’de (Savaşan Devletlerin Entrikaları, M.Ö. 3. yüzyıla ait bir metin) Zhou devletlerinin göçebelerden at ve kürk ithal ettiğine dair deliller çok olmasa da vardır.11 Mu Tianzi zhuan (Kral Mu’nun Hayatı, M.Ö. yaklaşık 4. ve 3. yüzyıla ait bir metin) her ne kadar hayali olsa da, bilginin gerçek deneyimler ve geleneklerden alınması gerektiğini anlatır. Kral Mu’nun seyahatleri sırasında yabancı başkanlarla muhtemelen kuzey göçebelerle hediye alışverişinde bulunduğu rivayet edilmektedir. Kral Mu tarafından alınan en büyük “hediye”, sayıları binleri bulan sığır ve koyun sürüleridir. Atlar ise, birkaç yüzlük sayılarıyla listenin en başında yer almaktadır. Diğer “hediyeler” ise şarap, köpek ve keçileri içermektedir. Karşılığında Kral Mu tarafından verilen hediyeler ise, öncelikle altın veya gümüşten bir geyik, gümüş bir kuş, altın kolyeler veya değerli taşlardan oluşan boncuklar, inciler, altın külçeleri, değerli kabuklarla süslenmiş kemerler gibi değerli el yapımı eşyalardır. Bu hediyelerle, Son Savaş Dönemi göçebe gömütlerinde altın hayvan tasarımlı rozetler ve tamamen bronz geyikler hammadde karşılığını bulabilir mi? Mu Tianzi Zhuan’da bahsedilen hediyelerle arkeolojik buluntuların olası bir yakınlığını göz ardı edemeyiz.
Ticaret anlaşmaları meşhur Shiji (M.Ö. ikinci-birinci yüzyıllara ait bir metin) kitabının 129. bölümünde; “Longmen ve Jieshi’nin kuzeyindeki topraklar at, sığır, koyun, keçe, kürk, tendon ve boynuzlar bakımından zengindir”12 diyerek rivayet edilerek bahsedilmektedir. Bu toprakların ticari değeri Qin’in I. İmparatorluğu sırasında (M.Ö. 3. yüzyıl) zengin olan tüccar Wuzhilou zamanında da kaybolmamıştır. O, pastoral bir kabilenin (Rong) kralıyla kürk için evcil hayvan ticaretini yapmış at ve sığır sürülerini “bir vadi dolusu” olarak tahmini bir değer biçilebilecek sayıda arttırmıştır.13
Çin’in kuzey bölgesindeki “pastoral göçebe hayatların” kalıntılarının bu özet analizine dayanarak, pastoral uzmanlaşma ve pastoral ürünler için bir Çin “pazarının” ortaya çıkması sayesinde M.Ö. IV. ve III. yüzyıllarda bozkır bölgesi artan bir şekilde ticarileşmiştir. Buna göre, belli bölgelerdeki elitlerin işlevi yapısal bir değişiklik geçirmiş ve askeri liderliğin “geleneksel” rolü kabilelerin ticari hakları üzerinde en azından sıkı bir kontrol veya tekelciliği de içeren ticari faaliyetlerle doldurulmuştur. Bu yolla aristokrasi, altın ve mücevher gibi muhtemelen Çin kökenli lüks parçalar biriktirmiştir. Bu büyüklüğe bir geçiş yine de tahminen önceden kısmen de olsa ticarileşmiş ekonomik bir çevrede, Avrasya bozkırları boyunca hayvan tasarımlı bronz süs rozetlerinin geniş dağılımı, pastoral insanlar arasında taşınabilen zenginliğin ve “para” değişiminin de bir çeşidini önceden oluşturdukları fikrini vermektedir. Belli topluluklar içinde elitlerin ticari karlar yoluyla dış zenginliği elde etmesi, sosyal statünün öncelikli bir simgesi olmuştur. Yine de bu fonksiyon, elit sınıfın pastoral üretime ulaşmasına dayanmaktadır, bu yitirildiğinde elitler kendilerini yine militarize etmeye mecbur kalmışlardır. Hun İmparatorluğu’nun oluşumuna götüren olayların bir analizine dayalı olarak, mevcut Hun elit sınıfındaki krizler, birleşmiş bir Çin’de dahi askeri olarak yapılandırılamayacak olanı başka bir lider altında tekrar yapılandırılması, zayıf ve özellikle tehlikeli kabile kümelerinden geniş bir bozkır imparatorluğu kurulmasında “kuantum sıçramaları” anahtar bir etkendir.
Hunlardaki devlet yapıları evriminin, İç Asya bozkır göçebelerinin siyasi hayatında derin ve uzun bir etkisi olduğuna şüphe duyulmamakla beraber, Hunların linguistik ve etnik katılım mücadelelerinin sonuçsuz kaldığı da ortadadır. Hunların, Altay, Hint-Avrupa ya da Sibirya dilleri konuşup konuşmadığı sorunu birçok bilim adamını ilgilendirmekte ve şüphesiz eski Avrasya’nın etnik-linguistik haritasının tekrar oluşturulması açısından da değer taşımaktadır. Ancak, kültürel aidiyet siyasi kurumlar ve organizasyonlar sorunlarına odaklanıldığında, bilinen Hun kelimeleri arasında çeşitli dil ailelerinden kelimelerin olması ve çok etnikli bir imparatorluk yapısı içinde çeşitli dillerin varlığını belirttiği konusunda bir uzlaşma sağlanmış olmasından dolayı, kültürel ilişkiler sorunu ikincil derecede kalmaktadır.
Hun İmparatorluğu’nun kuruluş ve evrimine kültürel ve siyasi kurumsallaşma açılarından bakıldığında, bilgilerimiz yazılı ve arkeolojik olmak üzere birbirinden oldukça farklı iki kaynağa dayanmaktadır. Temel yazılı kaynaklar Çin’in en eski iki “standart” tarihi içindeki Hunlarla ilgili bölümlerden sağlanmaktadır: Sima Qian tarafından (Büyük Tarihçinin Arşivleri) Shiji ve Ban Gu tarafından Han shu (Han sülalesi tarihi). Diğer taraftan Kurganlar üzerinde yapılan arkeolojik çalışmalar, Çinli olmayan kuzey kültürlerine ait zengin bir malzeme sunmuştur. Arkeolojik kaynaklar, farklı sayıda grupları içeren muhtemelen kabileler şeklinde örgütlenmiş, aralarında Hunları da bulduğumuz kuzey göçebeler tarafından ulaşılmış bulunan gelişmenin sosyo-ekonomik seviyesini ortaya koymamız açısından zaruridir.
Arkeolojik Kayıtlardaki Eski Göçebeler
Bulunan en eski Hun arkeolojik kalıntıları, özellikle mezarlar ve bunların içinde bulunan eşyaları içermektedir. Bunlar coğrafi yerleşim ve eşyalardaki kültürel iç uyumu nedeniyle Hunlara atfedilmiştir. Her ne kadar bugünün Moğol ve Kuzey Çin’inde gelişen göçebe kültürlerin kültürel karmaşıklığı içinde tarz ve motiflerde zengin değişimler mevcut olsa da, Çin’de gelişen asıl kültürle (veya kültürlerle) karşılaştırıldığında, belli bir yerleşimi verilen göçebe halkları tanımlamaya eğilimli “etnik” sıfatlamalara bakılmaksızın bu karmaşıklık oldukça homojen bir olgu şeklinde karşımıza çıkar. Kuzey Çin’debulunan Ningxia ve Gansu eyaletlerinden (Mançurya’yı) giden güçlü bir savaşçılık özelliği olan at biniciliği gibi göçebe kültürlerin gelişimine işaret eden bölgenin göçebe halkları birçok özelliği paylaşmıştır. Bu kültürler elbette, madencilik bilgisi ve artistik motifler gibi (iyi bilinen hayvan sanatı tarzında) önemli birimleri paylaştıkları önemli ortak değerleri, Sibirya ve Orta Asya’yı da içeren daha büyük bir kültürel karmaşıklıktan yalıtılmamıştır.
Milattan önce ikinci bin yılda, muhtemelen halkların daha fazla hareketi ve dolaşımı belki de, nemin azalmasına yol açan iklim değişikliklerinden dolayı Sarı Irmağın kuzeyindeki bölgede, özellikle maden üretiminin artması ve hayvancılıkla daha fazla uğraşmaya başlamalarıyla, ekonomik ve kültürel hayatta derin değişimlere şahit olunmuştur. Bu süreç, milattan önceki birinci bin yıl boyunca ekonomik üretimin özel bir biçiminde olduğu gibi pastoral göçebeciliğin de artarak yayılmasına yol açmıştır. Daha az ilerlemiş ve daha küçük agro-pastoral topluluklar yok olmamış, fakat pastoral halklarda askeri ve siyasi hayatın başlamasına neden olmamıştır. Bu olgu, pastoralizmin daha yaygınlaştığı Gansu gibi tarımsal yerleşim bölgelerini çevreleyen diğer istihkam birimlerinde ve duvarlarında dolaylı olsa da belgelenmiştir. Diğer dolaylı ipuçları, yaklaşık M.Ö. 8. yüzyıldan 6. yüzyıla kadar kuzey sınırları boyunca siyasi ve askeri bir ilk zirve durumuna ulaşmış pastoralistler tarafından (Çin arşivlerinde Di ve Rong) agro-pastoral toplulukların yer değiştirmesiyle sonuçlanan, insanların hareketlerinin belgeleri (istilalar ve göçlerle) olarak Çin arşivlerinde yer almaktadır. Diğer taraftan, göçebelerin göç dalgaları veya fetihler sonucu batıdan Kuzey Çin’e geldiği eski hipotezini doğrulayan bir delil yoktur.
Pastoral toplulukların kuzeyde bu kademeli yayılma süreci genellikle M.Ö. 7.-6. yüzyıllar arası dönemleri kapsayan arkeolojik arşivde daha açık bir şekilde elde edilir. Bu dönemin mezarları daha zengindir ve bronz silahlar, hayvan tarzlı süslemeler, hayvan kurbanlar ve at ve savaş arabalarının bolluğu; hakim sosyal sınıf olarak savaşçı, askeri bir aristokrasinin varlığına işaret eder. Batı Asya’nın göçebe, İskit ve Sarmat kültürleriyle birtakım eşyaların benzerlikleri bazı bilim adamlarının bunları “İskit tarzı” göçebe kültürler olarak tanımlamalarına yol açmıştır. Oldukça büyük bir topluluğun kaynaklarının -ekim arazileri, madenciliği ve metalürji, ticaret-kontrol edildiği göçebe kabilelerin ortaya çıkışına işaret edebilecek bir olgu olarak bu mezarları topluluklar halinde bulmaktayız.
Arkeologların farklı kültürler olarak bu toplulukları bölgesel farklılıklarıyla ortaya koydukları hipotez doğrulanmaktadır: Yukarı güneybatıda Xiajiadian kültürü, kuzey merkez sektörde Ordos kültürü ve Gansu, Ningxia ve Qinghai eyaletlerine yayılmış olan kuzeybatı sektöründe Yaylang ve Qingyang kültürleri. Bütün bu kültürlerin, aynı bölgelerin eski halklarıyla güçlü bağları olduğu gözükmektedir ve her ne kadar belli bir hareketlilik olmuşsa da, kuzey bölgelerindeki göçebe toplulukların yeni bir antropolojik tür temsil ettiğini söyleyemeyiz: şüphesiz bu, geniş bölgeyi Sibirya ve Orta Asya ile bağlayan yollarla gelenler yerine, bunların iç adaptasyon ve kültürel birimlerinin (değişim kadar) adaptasyonuyla büyümüş olan bir kültürdür.
M.Ö. 1. bin yılın ilk yarısında Kuzey Çin’de şekil alan çeşitli ve karmaşık olgular, “eski göçebe” kültürlerin oluşumuna yol açmıştır. Sosyal ve ekonomik gelişmelere ve toplumsal statüyü belirlemek için önemli sayılan eşyalara göre bir sınıflandırma yaptığımızda karşımıza üç farklı kategori çıkmaktadır.
Ayrıca, iki alt gruba ayrılabilen I. kategorideki kurgan kalıntıları arasında genellikle kılıç veya hançer gibi temel bir silahın yanında bıçaklar, ok uçları, yay ve oklar gibi yardımcı silahlar tarafından eşlik edilen bronz ve demir silahların yer alması önemlidir. Bazen, büyük miktarlarda bronz süs rozetleri, tokalar ve kemer süsleri de mevcuttur. Altın ve gümüş eşyalar gibi lüks parçalar çok az veya hemen hemen hiç bulunmamaktadır. IA ve IB kategorileri arasındaki farklılık, at ve savaş arabası teçhizatlarının birinde az bulunurken, diğerinde bol miktarda mevcuttur. Bu farklılık, kurgan kayıtlarında at ve savaş arabalarının daha fazla temsil edilmesinin daha yüksek sosyal, ekonomik ve siyasi bir seviyesine işaret edebilir.
IA kategorisine bir örnek olarak iyi bilinen Maoqinggou sitesinden bahsedebiliriz (Liangcheng İlçesi, İç Moğolistan).1 Seksen bir mezar ve bir yerleşim biriminin açılmasıyla birlikte bu site, M.Ö. 700’den M.Ö. 300 yılları arasına yayılan dört döneme ayrılmıştır ve eşyaların tarzı ve işçilik değişse bile kurganların toplamındaki içerik açık bir süreklilik göstermektedir. Metal eşyaların arasında silahlar, kemer süsleri ve süs rozetleri hakimken, atla ilgili buluntular çok az olup, sadece iki mezarda rastlanılmıştır. Demir eşyalar daha sonraki dönemlerde artmaktadır ama hiçbir altın kalıntısı bulunmamıştır. Bu kültürün askeri yapısı, silahların bulunmasından bellidir; yine de zenginlik temel olarak bronz süslemeler de saklanmıştır. Kurban edilmiş hayvanlar pastoral zenginliğin artan öneminin işareti olabilir (sayının daha fazla olması, ölen kişinin daha fazla sürüye sahip olması anlamına gelmektedir).
IB kategorisinin örnekleri olarak Ordos bölgesindeki Taohongbala, Ningxia’daki Yanglang ve Gansu’daki Qingyang toplamalarını sayabiliriz. Bunlar kültürel yakınlık ve kronolojik olarak oldukça farklı sınıflara ayrılsa da, yine de kurgan toplamalarının genel hatlarıyla çeşitli benzerlikler sergiledikleri gözlemlenmiştir. Maoqinggou’daki gibi, Taohongbala’daki mezarlar da, balta, kazmalar, demir bir başlık ve bronz ve demir bıçaklar gibi çeşitli alet ve silahlar yer almaktadır. Şahsi süs eşyaları da çoktur ve bir çift altın küpe haricinde bunların tümü bronzdur. Maoqinggou’dan farklı olarak, Taohongbala’daki mezarlarda gem ve eğer gibi çeşitli at teçhizatları da bulunmaktadır. Değerli eşyalar açısından burada, Nanshagen (Liaoning) ve Beixinbbao’da (Hebei eyaleti) bulunan altın halkalara benzer sadece bir tane altın pondatife rastlamaktayız. Bu durum, altın gibi değerli madenlerin önemli bir rol oynadığı bir ticaret ağının gelişimine işaret edebilir. Ama bu buluntunun izole yapısı ele alındığında, sosyal statünün tanımı için önemli olmadığı görülür.
Qingyang ve Yaylang’ın kuzeybatısındaki yerleşim kültürlerindeki elitlerin savaşçı yapısı da önemlidir. Yaylang’ta (Ningxia, Guyuan ilçesi) kırk dokuz mezar hanlık öncesi döneme (M.Ö. 700) aittir. Askeri donanım bütün bir kılıç ve diğer birçok kalıntılarıyla birlikte, ayrıca “Ge” baltalı kargıları, mızrak uçları, kamalar, bıçaklar, ok uçları, kazmalar ve baltalar gibi çeşitli bronz silahları içermektedir. Diğer metal eşyalar arasında, hayvan şeklinde rozetler, kemer kancaları, küpeler ve kemer süsleri gibi bazen demir ve çoğunlukla bronz süs eşyası, gem, mahmuz, nal ve araba başlıkları gibi çok çeşitli savaş arabası ve at süsleri, dokuz adet gümüş ve altın küpeyle birlikte bazı gümüş boncuklar da bulmaktayız. Bu buluntular, savaşçının silahları ve değer verdiği toka, tabaklar ve at takımları gibi şahsi süs eşyalarıyla birlikte gömüldüğüne işaret eder. “Ge” baltalı kargıları ve Çin kökenli diğer ürünler gibi değerli eşyalar ticari bağlantıların varlığını onaylamakta ama yerel göçebe elit kendisini ticaretten elde ettiği zenginlik açısından öncelikle tanımlamamıştır.2 Bu çeşit envanter Qingyang bölgesinde (Gansu eyaleti)3 at ve araba süsleri ve takımlarından daha fazla önemli olduğu ve bazı araçların yukarıda değinilen Taohongbala yerleşimiyle ve Liaoning’de bulunan Xichagou kültürüyle yakın bir tipolojik bağlantısını göstermektedir.
Kuzeydoğu sektörünün han öncesi Wudaohezi yerleşiminde benzer özellikler görülebilir (Lingyuan, Liaoning eyaleti).4 Bronz silahlar, süs eşyaları ve at takımları hakimdir. Burada hiçbir demir eşya ele geçmemiştir ama bulunan iki altın süs eşyası bu yerleşimin daha yaygın “lüks ticarete” katılımına işaret edebilir ama bu elit statüsünün tanımında önemli değildir. Ayrıca, Liaoning’de ayna, para gibi Çin kökenli eşya özelliklerinde (M.Ö. 206-M.S. 9) Batı Hanlığı Dönemi’ne ait yaklaşık 500 mezarda gömülü yerleşime geniş bir şekilde yayılmış Xichagou’nun “Han Kültürü”ne de rastlanılmaktadır. Yine de kurgan envanterinin en temel parçalarını hala büyük miktarda demirden yapılma (özellikle kılıç ve mızraklar) silahlar, savaş arabaları ve at takımları oluşturmaktadır. Hiçbir altın ve gümüşten yapılma eşya bulunmamıştır. Yerleşim alanlarının büyük çoğunluğu harap edildiğinden ve muhtemelen antikalar yağma edildiğinden dolayı, köken olarak orada bulundukları inkar edilemez ama bu kültürdeki savaşçı karakterin hakimiyetinden de şüphe edilemez.5
İkinci kategorideki gömüt envanteri büyük miktarda bronz süsler ve bunun yanında, altın ve gümüşten çok az lüks eşya içermektedir. Bu bulgular, silahların yokluğu ve savaş durumunun diğer belirtileri biçiminde tanımlanmaktadır. Bir örnek olarak Guoxianyaozi yerleşimini (Liangcheng, İç Moğolistan) sayabiliriz, M.Ö. 500-400 yıllarına ait yaklaşık 20 mezarın olduğu bir yerleşimdir.6 Süs eşyaları arasında büyük miktarlarda bronz rozet (hayvan ve geometrik desenli 44 adet), kemer süsleri, düğmeler, ziller, küpeler ve çeşitli elbise süsleri bulmaktayız. Bir göçebe elit sınıfın klasik işaretleri olan silahların ve at takımlarının olmayışı burada yaşayan insanların zenginliklerini süs eşyalarında saklamaları açısından yeni bir statü tanımına doğru alışmaya başladıklarının belirtileri olabilir.
Üçüncü ve en son yerleşim kategorisinde özellikle altın ve gümüş gibi değerli eşyaların büyük miktarlarda bulunması, hem silahların hem de at takımları ve savaş aletlerinin çoğunun mezarda olmayışıyla tanımlanmaktadır. Bu kategorinin örnekleri Aluchaideng yerleşimi (Ordos),7 Xigoupan’da bulunan 2 ve 4 numaralı mezarlar (Ordos),8 Nalin’gaotu (Shaanxi eyaleti)9 ve Shihuigou (Ordos)IO kurganlarıdır. Aluchaideng’te Hunlara atfedilen iki mezarda toplam 218 altın ve 5 parça gümüş eşya olmak üzere, oldukça fazla lüks eşya elde edilmiştir. Bunların içinde altın bir taç, kıymetli taşlarla süslenmiş kaplan ve kuşların tasarlandığı 55 adet hayvan stilinde rozet, 45 dikdörtgen altın toka süsü, düğme, boncuk, bir zincir ve bir çift küpe gibi diğer süs eşyaları da bulunmaktadır.
Xigoupan kurgan yerleşiminde bulunan 2 numaralı mezarda M.Ö. 3. yüzyıla ait iki süs rozeti, bir kolye, bir çift küpe, kın süsleri ve kuş tasarımlı süsler gibi çeşitli altın parçalar bulunmuştur. Muhtemelen, han öncesi dönemden (M.Ö. 2. ve 1. yüzyıl) daha sonrasına ait olmadığı sanılan aynı yerdeki 4 numaralı mezarda da çeşitli lüks parçalar bulunmuştur. Altın bir taç, küpeler, süs rozetleri, altın ipli ve altın kenarlı büyük kolye süsleri, altın kemer süsleri ve bir toka gibi çok fazla mücevher hakimdir. Shaanxi’deki Shenmu ilçesinde de benzer yerleşim birimleri kazılmıştır, yine de hayvan biçimli gümüş ve altın süs eşyaları içeren çok miktarda değerli eşya vardır. Bunun aksine bu alandaki diğer gömütlerden oldukça vasat bronz parçalar elde edilmiştir. Son olarak, Shilhuigo bölgesinden belki de, Orta Düzlük’ten gelmiş eski savaşçı devletlerin son zamanlarına ait gümüş rozetler ve en ilginç altın kaplama bronz süs eşyaları elde edilmiştir.
Bu kategorideki yerleşim bölgelerinden gelen özellikle dikkate değer olan sadece aşırı zenginlik ve refaha değil, aynı zamanda I. Kategoride bulunan özellikle silahlar ve at takımları ile savaşçı göçebe elitlerin geleneksel belirtilerinin olmayışıdır. Bu çeşit envanter belli kabileler arasında zenginliğin silah ve at süslerinden daha çok lüks eşyaların biriktirilmesi ve aristokratik ayrım için ticaretin daha fazla önemli olduğuna işaret edebilir. Bundan dolayı bu gömütler, kabileye ait liderliğin geleneksel askeri savunma kurumlarından ve mevsimsel göçlerden oldukça farklı sosyal ve ekonomik bir rol oynamaya başladığı fikrini verir gibi durmaktadır.
Her ne kadar, bölgede ticarete uymuş kabile aristokrasinin varlığı, Hun kültürünün (Ordos bölgesi) beşiği olarak sayılması, bir hipotez olarak kalsa da, bazı metinlerin teferruatlı deliller sağlamış olduğu görünmektedir. Zhanguoce’de (Savaşan Devletlerin Entrikaları, M.Ö. 3. yüzyıla ait bir metin) Zhou devletlerinin göçebelerden at ve kürk ithal ettiğine dair deliller çok olmasa da vardır.11 Mu Tianzi zhuan (Kral Mu’nun Hayatı, M.Ö. yaklaşık 4. ve 3. yüzyıla ait bir metin) her ne kadar hayali olsa da, bilginin gerçek deneyimler ve geleneklerden alınması gerektiğini anlatır. Kral Mu’nun seyahatleri sırasında yabancı başkanlarla muhtemelen kuzey göçebelerle hediye alışverişinde bulunduğu rivayet edilmektedir. Kral Mu tarafından alınan en büyük “hediye”, sayıları binleri bulan sığır ve koyun sürüleridir. Atlar ise, birkaç yüzlük sayılarıyla listenin en başında yer almaktadır. Diğer “hediyeler” ise şarap, köpek ve keçileri içermektedir. Karşılığında Kral Mu tarafından verilen hediyeler ise, öncelikle altın veya gümüşten bir geyik, gümüş bir kuş, altın kolyeler veya değerli taşlardan oluşan boncuklar, inciler, altın külçeleri, değerli kabuklarla süslenmiş kemerler gibi değerli el yapımı eşyalardır. Bu hediyelerle, Son Savaş Dönemi göçebe gömütlerinde altın hayvan tasarımlı rozetler ve tamamen bronz geyikler hammadde karşılığını bulabilir mi? Mu Tianzi Zhuan’da bahsedilen hediyelerle arkeolojik buluntuların olası bir yakınlığını göz ardı edemeyiz.
Ticaret anlaşmaları meşhur Shiji (M.Ö. ikinci-birinci yüzyıllara ait bir metin) kitabının 129. bölümünde; “Longmen ve Jieshi’nin kuzeyindeki topraklar at, sığır, koyun, keçe, kürk, tendon ve boynuzlar bakımından zengindir”12 diyerek rivayet edilerek bahsedilmektedir. Bu toprakların ticari değeri Qin’in I. İmparatorluğu sırasında (M.Ö. 3. yüzyıl) zengin olan tüccar Wuzhilou zamanında da kaybolmamıştır. O, pastoral bir kabilenin (Rong) kralıyla kürk için evcil hayvan ticaretini yapmış at ve sığır sürülerini “bir vadi dolusu” olarak tahmini bir değer biçilebilecek sayıda arttırmıştır.13
Çin’in kuzey bölgesindeki “pastoral göçebe hayatların” kalıntılarının bu özet analizine dayanarak, pastoral uzmanlaşma ve pastoral ürünler için bir Çin “pazarının” ortaya çıkması sayesinde M.Ö. IV. ve III. yüzyıllarda bozkır bölgesi artan bir şekilde ticarileşmiştir. Buna göre, belli bölgelerdeki elitlerin işlevi yapısal bir değişiklik geçirmiş ve askeri liderliğin “geleneksel” rolü kabilelerin ticari hakları üzerinde en azından sıkı bir kontrol veya tekelciliği de içeren ticari faaliyetlerle doldurulmuştur. Bu yolla aristokrasi, altın ve mücevher gibi muhtemelen Çin kökenli lüks parçalar biriktirmiştir. Bu büyüklüğe bir geçiş yine de tahminen önceden kısmen de olsa ticarileşmiş ekonomik bir çevrede, Avrasya bozkırları boyunca hayvan tasarımlı bronz süs rozetlerinin geniş dağılımı, pastoral insanlar arasında taşınabilen zenginliğin ve “para” değişiminin de bir çeşidini önceden oluşturdukları fikrini vermektedir. Belli topluluklar içinde elitlerin ticari karlar yoluyla dış zenginliği elde etmesi, sosyal statünün öncelikli bir simgesi olmuştur. Yine de bu fonksiyon, elit sınıfın pastoral üretime ulaşmasına dayanmaktadır, bu yitirildiğinde elitler kendilerini yine militarize etmeye mecbur kalmışlardır. Hun İmparatorluğu’nun oluşumuna götüren olayların bir analizine dayalı olarak, mevcut Hun elit sınıfındaki krizler, birleşmiş bir Çin’de dahi askeri olarak yapılandırılamayacak olanı başka bir lider altında tekrar yapılandırılması, zayıf ve özellikle tehlikeli kabile kümelerinden geniş bir bozkır imparatorluğu kurulmasında “kuantum sıçramaları” anahtar bir etkendir.