HİTİT MASALI - GÜNEŞ TANRISI VE BALIKÇI
Aslında bu masal dillerde Güneş Tanrısı, İnek ve Balıkçı olarak geçer.
Masal içinde inek geçmesede, resimde sağ taraftaki inek yüzünden onuda hikâyenin kahramanı yapmış olabilirler. Hikayede başka anlaşılmayan konular olsa da, sonuçta masal diyerek devam edelim.
Anadolu tarihinin değişmez kültürlerinden yardımlaşma konusu hep suistimal konusu olmuştur. İnsanınımızın en önemli özelliklerinden biri, zorda kalmış bir insana yardım etmek için herşeyi yapamalarıdır. İyi niyeti suistimal etmek günümüzde son hızla devam ettiği gibi, binlerce yıl öncesinde de yaşandığı belli oluyor.
İşte masal:
Urma şehrinde bir balıkçı vardı. Balıkçı evine gitti. Bir sandalyeye oturup karısına şunları söyledi:
- "Benim sana söyleyeceklerimi iyi dinle ve dikkat et. Söylediklerimi yap. Şimdi bu çocuğu al. Yatak odasına git, yatağa uzan ve en yüksek sesinle feryat et. Bütün kent seni işitecek ve şöyle düşünecekler.
Balıkçının karısı bir çocuk dünyaya getiriyor(!) Böylece bazıları bize ekmek, bazıları içki, bazıları da başka şeyler getirecek."
Tabii masal bu ya; Kadın cin gibi. Tanrıya bağlı biri olarak kocasının sözünden asla dışarı çıkmaz.
Balıkçının karısı gidip uzanarak vazı çıktığı kadar feryat etmeye başlar. Kentteki insanlar da bunu duyunca şöyle dediler:
- "Balıkçının karısı bir çocuk dünyaya getiriyor. "
diyerek, onlara bazı şeyler getirmeye başladılar. Biri ekmek getirdi, biri içki getirdi, bazıları da değişik şeyler getirdiler.
Sonuç:
Masal da olsa, kurnazlığın kitabını yazmak heralde bu olsa gerek. Balıkçı dışardan çocuk mu getirdi. (Al bu çocuğu.....) derken hangi çocuk, nerden geldi bu çocuk belli değil.
Bildiğimiz masallar öğüt verir, insanı düşündürecek mesajlar verir. Dede korkut (Korkut Ata), keloğlan , Nasrettin Hoca ve bir çok kahramanın mesajları günümüzde hala etkisini sürdürürken, Balıkçı dayımız kurnazlıktan vazgeçmeyin mesajı veriyor