Sevket OKYAY Halima Hatun

Okyay

ÖZEL ÜYE


2eyxis0.png


Essalâtü vesselâmü alayke ya Resûlellah
Esselâtü vesselâmü aleyke ya Habibellah
Esselâtü vesselâmü aleyke ya seyyiden evveline vel âhirin
Velhamdülillahi Rabbil Âlemin.

Ne mümtaz bir Süt Anne, ne mübârek bir Hâtun,
Cihan Sevgilisine, olmuş böylesi hâdim.
Lütfu Mevlâm bahşetmiş, seni uygun görmüşken,
Şânın en yücelerden, benim övmem ne haddim.


Sen ki, Hibibullah’a, süt annelik yapmışsın,
Ve de öz Annesiyle, annelik paylaşmışsın.
O Âmine hatun ki, O Nûr ondan yükseldi,
Âmine’nin Nûruna, sen de ortak olmuşsun.

Ya Rabbi! Âmine’yi, Nûruyla kucaklaştır,
Baba Abdullah’ı da, bir arada birleştir.
En güzel cennetinde, beraberce olsunlar,
Seçkin nimetlerinle, taltif eyle, buluştur.

Ya Rabb! Halime hatun,sütanne nümunesi
Abdülmuttalip ise, dedelerin en hası.
Zîşân’a kanat gerip, hep hâdim olmuşlardı,
Onlara da bahşeyle, Cennetinden firdevsi.



]Şevket OKAYAY


 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Okyay

ÖZEL ÜYE
paygamberimiz.jpg



]glü
]
]]glü
]Kâinat efendisi, sultân-ı Enbiyânın.
]Ki, Nûruyla Şeref/yâb, oluşuydu dünyanın.


]Cihân-a teşrifleri, ardından mûcizeler,
]İmtihanla gelmişti, temâşâ olsun, neler.

]Şanlı Efendimizin, mübârek çocukluğu,
]Doğumuyla âleme, getirdi mutluluğu.

]Anne Âmine hâtun, üç gün kadar emzirdi,
Arkasından sütünü, Süveyde hâtun verdi.

Kendi Ebû Leheb’in, bir câriyesi idi,
Bir müddet, süt annelik, şerefine o erdi.

O zaman, Mekke halkı, yaptığı gelenekti,
Çocuğu süt anneye, verilmesi âdetti.

Çünkü Mekke havası, çok sıcak olduğundan,
Bebekleri bir süre, uzaklaşırdı burdan.

Bu yerler; civardaki sağlıklı yaylalardı,
Buraların çok tatlı, havası suyu vardı.

Yayladan çok âile, Her sene gelirlerdi,
Çocuk bakmak isteyen, Mekke’den alırlardı.

Süt anneler aldığı, çocuğu emzirirdi,
Hem kendi çocuğuna, hem de o’na verirdi.

Çocuklar buralarda, süt anneyle kalırdı,
Süt anneler bu yüzden, çok paralar alırdı.

Para ve hediyede, varlıklı âileler,
Gelen süt annelerce, kapılırdı en evvel.

Muhammed’in doğduğu, sene de yaylalardan,(s.a.v)
Pek çok süt anne gelmiş, çocuk almıştı burdan.

Mekke yaylalarında, bunlar seçkin arabtı,
Beni Sa’d’ denilen, kabileye mensuptu.

Beni Sâ’d; civârda, kabileler içinde,
Şerefte- cömertlikte, tevâzuda- mertlikte,

Dâima en seçkindi, Mekke de nam yapmıştı.
Arapçayı da düzgün, meşhurdu konuşmakta.

Kureyş kabilesinin, ileri gelenleri,
Ekseri bu kavime, tercih ederler idi.

O sene, Beni Sâ’d kabilesi yurdunda,
Şiddetli bir kuraklık, kıtlık meydana geldi.

Bu sebeple Mekke’ye, süt anneler dolmuştu,
Önceki yıla göre, pek çok anne gelmişti.

Zengin çocuklarına, rağbetleri fazlaydı,
Hediyeler- parlar, sebebi olmaktaydı.

Her gelen süt annesi, birer çocuk almıştı,
Muhammed yetim diye, talibi çıkmamıştı.

Ücreti azdır diye, talip olan olmamış,
Efendimiz de bak ki, o yüzden geri kalmış.

Gelen o kadınların, içinde biri vardı,
İffeti-temizliği, hilmiyle pâyidardı.

Hayâsı- güzel ahlâk, şefkatiyle tanınmış,
Adı ‘Halime Hâtun’, saygın bir kadın vardı.

Binek hayvancıkları, zayıf olduğu için,
Diğerlerinden geri, sebebiydi kalışın.

Ne dersin, hikmet vardı, sonu değildi işin.
Mevlâ’nın bir hayrıdır, en sonda da oluşun.

Eşi ile birlikte, Mekke’de dolaştılar,
Gördüler ki, tüm zengin, çocukları almışlar.

Artık elleri bomboş, dönmemek için geri,
Çocuk arıyorlardı, şansına deyip- biri.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Okyay

ÖZEL ÜYE
]Nihâyet, görünüşü ile hürmet celbeden,
]Simâsı çok sevimli, şahs görürler âniden.
]
Bu zat, Efendimize, dede Abdülmuttalib,
Yaa.. onun torununa- olmak, ne şanslı tâlip.

Onunla torununu, almaya anlaştılar,
İki taraf da ayni, kararda bağdaştılar.

Abdülmuttalib onu, Amine’ye götürdü,
Mübârek hanesinde, nurlu yüzü gösterdi.

İşte Halime Hâtun, o anı anlatıyor,
Bu müstesnâ sır için, Rabbine şükrediyor.

“Çocuğun baş ucuna, merakla vardığımda,
Mübarek varlığını, yakından gördüğümde,

Yünden beyaz kundağa, sarılı duruyordu,
Yeşil ipek örtünün, üstünde uyuyordu.

Mışıl- mışıl uykusu, hayranlık veriyordu,
Etrafa misk kokusu, bir koku yayıyordu.

Hayret içinde kalıp, O’na bi ısındım ki,
Uyandırmaya bile, gönlüm râzı değildi .

Ben elimi göğsüne koydum, uyanıverdi,
Bana öyle tatlı bir, tebessüm eyledi ki,

Kendimden geçmiş idim, hemen yüzünü örttüm,
Annesi vermez diye, merak ettim ve korktum.

Hayran oluverdim, birden O’nu çok sevdim,
Kucağıma alınca, ilk sağ mememi verdim,

Emmeğe başlamıştı, hiç de yadırgamadı,
Sol mememi verince, emmedi ve almadı.

Abdülmuttalib bana, dedi ki “bire hâtun,
Sana müjdeler olsun, senden başka bir kadın,

Kadınlar arasında, böyle çocuk bulmadı,
Senin gibi nimete, kavuşanı olmadı.”

Amine hâtun ise, çocuğu verdiğinde;
Bir iki söz ekledi, sohbetin eşliğinde.

“Ey- ya halime” dedi, üç gün evvel bir nidâ,
İşittim ki bilesin, etkisindeyim hâlâ,

“Senin nurdan oğluna, süt verecek o kadın,
Beni Sâ’d Kabilesi, Ebî Zeybe soyundan,

Olacaktır diyordu, sanki müjdeliyordu.
Ben de dedim ki zâten, benim kabilem buydu.

Hem babamın künyesi, soylu Ebi Zeheb’dir,
Ben de bu kabileye, mensup olanlardanım.”

“Âmine hatun bana, daha nice vakalar,
Anlattı sohbet etti, vasiyet etti hatta.

Ben de öyle, Mekke’ye- gelmeden bir gün önce,
Bir rüya görmüş idim, merak sardı görünce.

“Ey Halime Mekke’ye, mutlaka varmalısın,
Orada, nimetinden, nurdan faydalanırsın.

Sana bir Nûr arkadaş, olacaktır, bak özle,
Bu rüyanı kimseye, anlatma” dendi (gizle).

Mekke'ye gelirken de, sağdan solundan sesler,
Duyuyordum gâipten, vermişlerdi müjdeler.

“Ey Halime, O parlak- Nur’u emzirmek şanı,
Sana nasip olacak, bunu unutma, tanı.”

Daha nice hadise, anlatmıştır Halime,
Mâhiyeti sunmaya, yetişmiyor kelime.

Âmine’nin yanından, çocukla ayrılınca,
Sonra eşim çocuğu, şöyle açıp görünce,

Âdeta meftun olup, kendisinden geçmişti,
Öyle bir sevmişti ki, sevinçten sanki uçtu.

“Ya Halime! Baksana, bana n’oldu bilmedim,
Bu güne kadar böyle, güzel bir yüz görmedim.

O’nu hem yanımıza, alır almaz çok şeyler,
Dönüşmüştür hayıra, belirdi mucizeler.

Mübarek bir çocuğu, almışsın dedi eşim,
Ben de “Vallah böylesi- bir çocuk dilemiştim”

Dedim ve sevincini, birlikte paylaşmıştık,
O mübârek yavruya, çok çabucak alıştık.

Mekke’den ayrılınca, daha yolda giderken,
O’nun bereketine, kavuşmuşlardı, derken:

O çelimsiz- çok zayıf. Merkepleri aniden,
Öyle bir hızlandı ki, hayret etmişti gören.

Önce çıkıp yol alan, kâfileye yetişti,
Çok gerilerde iken, hepsini gelip geçti,
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Okyay

ÖZEL ÜYE
]Beni Sâ’d yurduna, varınca hemen sonra,
]Görülmemiş bir bolluk, bereket oldu orda.
]

Sütü az olan hayvan, bol- bol süt verir oldu,
Süt çocuğu yüzünden, bunlar biliniyordu.

Kuraklık sebebiyle, sıkıntıya düşünce,
Yağmur duası için, götürürlerdi önce.

Yanlarında O varken, Nurunun hürmetine,
Bolca yağmur yağardı, O’nun bereketine.

Peygamber Efendimiz, müşfik süt annesinin,(s.a.v)
Emmek isteyeniydi, dâim sağ memesinin.

Sol memesini ise, süt kardeşi emerdi,
Halime Hatun böyle, üstün şerefe erdi.

İki aylık olunca, emekledi mübarek.
Üç aylıkken ayakta, dikelir oldu dimdik.

Dört aylık olduğunda, duvara tutunarak,
Yürümeye başladı, hızlanıyor giderek.

Beş aylıkken yürüdü, altı’da isteyerek.
Hızla gelişiyordu, müstesnaydı mübarek,

Yedi aylık olunca, her yere gider oldu,
Sekiz aylık halinde, gayri konuşuyordu.

Artık dokuz aylıkken, konuşma gayet netti.
On aylığa gelince, yavaş- yavaş ok attı,

Halime hâtun der ki,”konuşmaya ilk önce,
Kelimei tevhid ve hamdü sena çekince,

Artık o günden sonra, bismillahi demeden,
Hiçbir şeye dokunmaz, uzanmazdı bir yerden.”

Sol eliyle tutmazdı, asıl iş sağ eldeydi.
Her bir davranışında, hikmet yüklü biriydi.

Yürüdüğü zamanlar, çocuklardan uzakta,
Oyun oynanan yerden, ayrı yerde durmakta,

Uzak durup onları, uzaktan seyrederdi,
-Onlara”Biz bunun için yaratılmadık”derdi.

Güneş ışığı gibi, bir nur kaplardı her gün,
Tekrar O’ndan açılış, ayan beyandı farkı.

İki yaşında iken, letâfetle süslüydü,
Gelişmiş bir çocuktu, gâyet gösterişliydi.

Halime hatun bir gün, hiç farkında olmadan,
Süt kardeşi Şeymâ’yla, o öğle sıcağında,

Kuzuların yanına, gitmişti öylesine.
Halime hatun koşup, Şeymâ’yı bulmasıyla,

Şeymâ’ya seslenerek,”Niçin böyle sıcakta,
Dışarıya çıktınız, süt kardeşin çocukla.”

Anneciğim kardeşim, dâima gölgelikte,
Üstte beyaz bir bulut, hep O’nunla birlikte,

Duruyordu, o yüzden, kardeşim gölgedeydi,
Anneciğim o bulut, ne güzel beyaz şeydi.

Peygamber efendimiz, ne kardeşi Şeymâ’ya,
Ne de başka çocuklar, incitmedi bir defa.

Halime hatun der ki, iki yaşı dolunca,
O’nu sütümden kestim, (süre dolmuştu onca)

Sonra O’nu annesi, Âmine’ye vermeye,
Eşim ile birlikte, gittik vardık, Mekke’ye.

Lâkin O’nun mübârek, yüzünü görememek,
Çok güç gelmişti bize, nurundan mahrum kalmak.

Bereketle- bollukla, dolup- dolup taşmıştık,
O’nun nimetlerine, oldukça alışmıştık.

Annesine bu üstün, hallerini anlattık,
Böyle bir evlat için, onu hep tebrik ettik.

“Benim oğlumun şanı büyük, dedi Âmine,
Bundan mübâreğini, görmedik dedik biz de.

Ve Âmine hatuna, bahâneler söyleyip,
Biraz daha bizimle, kalmasını istedik.

Âmine de bizlerden, memnun kalmış anladık.
Ve böylece yeniden, kabilemize döndük.

Sevinçliydik, O’nunla, tekrardan mutlu olduk,
Gene O’nun nuruyla, dolup taşmıştı bolluk.

O’nun bereketiyle, arttı mal ve şanımız.
Nimetlere gark oldu, hem de dört bir yanımız.

Peygamber efendimiz, gene ayrı zamanda,
Süt kardeş Abdullah’la, evlerinin yanında,

Hemen yakınlarında, uzak olmayan yere,
Kuzuların içine, gitmişlerdi bir ara.

Süt kardeşi Abdullah, koşarak eve geldi,
Annesine gördüğü, bir olayı bildirdi.

Annecim beyaz giymiş, iki kişi geldiler,
Tanımadım onları, bilemedim kimdiler.

Kureyşli kardeşimi, yere bi yatırdılar,
Karnını da yararak, ellerini soktular.

Halime hatun hemen, kocası Haris ile,
Koşarak ulaştılar, O’nun olduğu yere.

Baktılar gördüler ki, Efendimiz yatıyor, (s.a.v)
Rengi sanki değişmiş ve semâya bakıyor.

Semâyı seyrederken, kimbilir ne diyordu,
Rengi değişmişse de, tebessüm ediyordu.

“Yavrucuğum ne oldu, sana ne oldu böyle,
Çok merak içindeyiz, ne olur çabuk söyle.”

Dediler ve sordular, haris’le süt annesi,
Heyecandan âdeta, tutulmuş nefesleri.

Efendimiz de hemen, cevapta gecikmedi.
“Yanıma beyaz giymiş, iki kişiydi geldi.

Birisinin elinde, içi kar dolu bir tas,
Bilemedim neydiler bilgisi onlara has.

Beni tutup göğsümü, mahâretle yardılar,
Göğsün içerisinden, kalbimi çıkardılar.

Ve kalbimi yardılar, iyicene baktılar,
Ondan bir kan pıhtısı, çıkardılar attılar.

Göğsümü ve kalbimi, karla temizlediler,
Sonra tekrar kapatıp, ardından kayboldular.”

Dedi ve olanları, böyle bir- bir anlattı,
Süt anne ve Haris’i, bir nebze rahatlattı.

Efendimiz üç yaşken, şahit oldu bu şeye,
(Şakkı sâdır) denilir, bu mühim hâdiseye.

Kalbinin yarılması, demek oluyor anlam,
‘İnşirah’ suresinde, bahseder yüce Kur’ân.

Dört yaşı sonrasıydı, artık Halime hâtun,
Bu büyük emâneti, etmek istedi teslim.

O’nu alıp Mekke’ye, annesine götürdü,
Orada çok iltifat, saygı- teşekkür gördü.

Dede Abdülmuttalip, pek çok hediye verdi,
Süt anne Halime’ye, ihsanlarda bulundu.

Halime hatun der ki, bırakmam çok zor oldu,
Sanki kalbim mekke’de, O’nunla birlik kaldı.

Peygamber efendimiz, artık altı yaştaydı,
Altı yaşına kadar, annesinde büyüdü.

Akraba ziyareti, etmekti Medine’de,
Ve baba Abdullah’ı, mezar ziyaretine.

Medine’de tam bir ay, misafirce kaldılar,
Ziyaretler yaptılar, hem hasret giderdiler.

Beni Neccar’ kuyusu, denilen bir havuzda.
Efendimiz burada, yüzme öğrenip yüzdü.

Bu sıra Medine’de, oranın bir bilgini,
O’ndaki bu Nübüvvet, alâmetini sezdi.

Yanına yaklaşarak, adın ne dedi sordu,
Adım Ahmed deyince, o bilgin hemen durdu.

Sonra toparlanarak, yüksek sesle bağırdı,
Bu çocuk ‘Ahir zaman Peygamberi’ diyordu.

Öteki bilginler de, alâmet görmüşlerdi,
Hepsi de O Peygamber, olacak demişlerdi.

Ümmi Eymen haberi, Âmine’ye verince,
Bir zarar gelmesinden, korkmuş idi görünce.

O’nu hemen alarak Mekke’ye yola çıktı,
-Dönüş yaparken yolda, Âmine hastalandı.

Ebvâ denilen yere, geldikleri zamandı.
Kendinden geçiyordu, hastalığı pek arttı.

Ve dahi çok geçmeden, orada vefat etti,
Yavrusu altı yaşta, Rabbe emânet etti.

Oracıkta defnini, ifâ eylemişlerdi,
İlâhi takdirdi bu, ve boyun eğmişlerdi.

Ümmi Eymen, Zîşân’ı- yanına alıp düştü,
Mekke yolculuğu ki, daha üç gün sürmüştü.

Ve Mekke’ye gelince, doğruca dedesine,
Abdülmuttalibe varıp, anlatıldı hedise.


Efendimiz dedesi, Abdülmuttalip ile (s.a.v)
Artık birlikte idiler, Rabbimizin nezdinde..

glü

Sallü alâ Resûlüna Muhammed
Allahümme salli alâ Muhammed


Şevket OKYAY

Yararlanılan kaynak:
Türkiye Gazetesi
İslam alimleri serisi
Cilt ;1 Sayfa:3- 71
Muhammed Aleyhisselam, konusu
Çocukluğu bölümü.

 
Son düzenleme:

ceylannur

Yeni Üyemiz
Sallü alâ Resûlüna Muhammed
Allahümme salli alâ Muhammed

Sallü alâ Resûlüna Muhammed
Allahümme salli alâ Muhammed

Sallü alâ Resûlüna Muhammed
Allahümme salli alâ Muhammed


 

ceylannur

Yeni Üyemiz
]Essalâtü vesselâmü alayke ya Resûlellah
]Esselâtü vesselâmü aleyke ya Habibellah
]Esselâtü vesselâmü aleyke ya seyyiden evveline vel âhirin
]Velhamdülillahi Rabbil Âlemin.
 

MURATS44

Özel Üye
Efendimiz'in (sav) bu gün dünyaya şeref buyurduğu gün. Aradan asırlar geçmesine rağmen sevgisi hala yüreklerde yeni açmış gonca gibi. O'na öyle hasretiz ki... Rabb'ime sonsuz hamd-ü senalar olsun ki müslüman olarak dünyaya geldik, o şerefi tattık. Ve yine sonsuz şükürler olsun ki Mevlam içimize öyle bir sevda koymuş ki hiç görmediğimiz, eline aldığı kum tanesi dahi olamadığımız Efendimiz'i (sav) canımızı feda edebilecek kadar seviyoruz..

Rabb'im bu günlerde dualarımızı kabul buyursun.. Dualarda olabilmek ümidiyle.. Rabb'im hepinizden ebeden razı olsun.

Peygamber efendimizin(sav) Süt annesinin yanında geçirdiği zamanı çok güzel anlatmışsınız.ALLAH ac razı olsun.Emeğinize sağlık.


pngiek-pngflowers-pngz1plh.png



 
Son düzenleme:

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
gullllfo2.png


Gül peygamberim,,,,

ümmetin Sana selam gonderince, Allah (cc)in melekleri bu selami alir Sana iletirlermis, oyle ise

Esselamu aleyke Ya Rasulallah
Esselamu aleyke Ya Habiballah
Esselamu aleyke Ya Nebiyallah
Selam Sana Ey Guli Rana

Ya Rasulallah,

Suan elimde tuttugum kalem dahi hali ruhuyetimi Sana izah etmekten aciz kaliyor Ve Sana yazdigim her kelimeyi kelime olarak degilde ruhumdan gelen bir duygu yuku olarak kelimelere yansitiyorum Neye, nerden ve nasil basliyacagimi bilmeden, bir sehre ilk defa tesrif eden bir insan gibi, ben de hangi duygu selinde bogulacagimi bilmeden baslamak istiyorum acizane,salat ve selam sana olsun gönlümün gülü....selam ve dua ile vuslat....

ALLAH c.c razı olsun çok kıymetli şevket hocam,,,,o güzel yüreğine sağlık....
iyi varsın iyiki seni tanıma şerefine nail olduk.....Rasule hasret ailesine şeref verdiniz biiznillah......
 

Okyay

ÖZEL ÜYE
Sallü alâ Resûlüna Muhammed

Allahümme salli alâ Muhammed


Sallü alâ Resûlüna Muhammed
Allahümme salli alâ Muhammed


Sallü alâ Resûlüna Muhammed
Allahümme salli alâ Muhammed


"ceylannur" hayırlı evlat teşekkür ederim.
Sen ne vefalı evlatsın. Alah c.c. razı olsun.
Kandilin mübarek olsun, ailece huzur içinde olun.
 
Üst Alt