Hâdim..

ceylannur

Yeni Üyemiz
MS_7.jpg



Kış aylarının kendini iyiden iyiye hissettirmekte olduğu Kenan diyarında; soğuk, buz gibi bir hava hüküm sürüyordu. Kuru bir nehir yatağı kenarında, yıllar önce o nehir gibi kurumuş hurma ağacı ve ona yaslanmış genç bir kadın. Hayıflanmalar, titremeler, ölme arzuları…
Ey Meryem! diye seslendi Cebrail, korkma ve kendinden emin ol!

"Üzülme, (bak) Rabbin ayaklarının dibinde bir su pınarı var etti." (Meryem/24)

"Vur ayağını yere. Hurma ağacının kütüğünü kendine doğru salla, üzerine olgun, taze hurma dökülecektir." (Meryem/25)

"Artık ye, iç, gözün aydın ola!" (Meryem/26)

* * *
Nice yıllar önce Allah, elçilerinden biri olan İmran’a şöyle vahyetmişti: "Ey İmran! Ben sana kutlu bir erkek evlat bahşedeceğim; o, anadan doğma körleri gören edip, çaresi olmayan hastalıklara derman olacak ve benim iznimle ölüleri diriltecektir. İşte o zaman ben, onu İsrail oğullarına peygamber olarak yollayacağım."
İmran sevinçler içinde karısının yanına geldi ve ona Allah’ın kendisi için vaat ettiği bu müjdeyi açıkladı. Zaten çok geçmeden de İmran’ın karısı Meryem’e hamile kaldı ama doğuma değin onu erkek bildiler, çünkü Yüce Allah onlara bir erkek evlat vereceğini buyurmuştu. Bu yüzden de İmran’ın karısı Hane Allah’ın bu lütfüne şükrederek:
"Rabbim, karnımda olanı tam hür olarak (Beytu'l-Mukaddeste hizmet ve ibadet için) sana adadım, benden kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin." (Al-i İmran/35) diyerek dua etti.
Ama hiç te düşündükleri gibi olmadı, çünkü beklenenin aksine bir kız dünyaya gelmişti.
O’nu doğurunca da:
"Ya Rabbi, dedi, ben bir kız doğurdum. -Zaten Allah ne doğurduğunu pek iyi biliyordu- erkek evlat, elbette kız gibi değildir.” (Al-i İmran/36)
Ey İmran! dedi Hanne; Kadından peygamber olamaz değil mi, peki şimdi ne olacak?
Sonra adını Meryem koydular, Meryem yani Süryanicede Hâdim, Meryem yani annesinin dilinde Beytu'l-Mukaddesin biricik hizmetçisi…
Bir sır vardı insanlar için bu işte; Allah’ın bildiği kulların bilemediği. Ve verdiği vaatten dönmeyen Yüce, Meryem’e İsa’yı bağışlayacak, o zaman resulü İmran’a verdiği müjde de vuku bulacaktı. İşte körler ve çaresizleri iyileştiren, ölüleri dirilten bir peygamber müjdesi bu olacaktı.
Meryem’in annesi Hanne; onu bir hırkaya sarılı olarak Beytu'l-Mukaddese getirdi. Oradaki Ben-i İsrail haham ve bilgelerine;
“Alın, alın ki bu benim Yüce’nin evine armağanımdır!” dedi. Sonra;
“Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu; onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi ve Zekeriyya da onun bakımını üstlendi.” (Al-i İmran/37)
Yıllar geçip gittikçe Meryem gerçek kimliğine büründü, ahlak ve edep timsali oldu. Halk onu bildi, ondan istedi. Meryem şifalar dağıttı, cömertliği ve tevazusuna diyecek yoktu.
(Sonra) “Zekeriyyâ, onun yanına, mihraba her girdiğinde yanında bir rızık bulurdu. "Ey Meryem, demişti, bunlar nereden geliyor sana? Meryem, Allah'tan demişti, şüphe yok ki Allah dilediğini hesapsızca rızıklandırır." (Al-i İmran/37)
(Sonra) Melekler demişti ki: "Ey Meryem, Allah seni seçti, temizledi ve seni dünyaların kadınlarına üstün kıldı." (Al-i İmran/42) ve ardından emir geldi Meryem-i Azra’ya; Rab şöyle dedi;
"Ey Meryem, Rabbine divan dur, secde et ve (O'nun huzurunda) eğilenlerle beraber eğil!" (Al-i İmran/43)
(Sonra) Melekler “Ey Meryem, Allah seni, kendisinden bir kelime ile müjdeliyor: Adı Meryem oğlu İsa Mesih'dir; dünyada da, ahirette de gözde (şerefli) ve (Allah'a) yakın olanlardandır." (Al-i İmran/45)
(Sonra) Meryem dedi ki: "Rabbim, çocuğum nasıl olur benim? Bana hiçbir insan dokunmadı ki!" Allah cevap verdi: "Allah dilediğini işte böyle yaratır. Bir iş ve oluşa karar verdiğinde sadece ona "Ol!" der; ve o hemen oluverir." (Al-i İmran/47)
Sonra Meryem temizlenmek (Aybaşı için gusül almak) için Beytu'l-Mukaddes'ten ayrıldı ve yıkanabileceği bir yere gitti.
Mevlana Celaleddin Rumî şöyle anlatır geri kalanı

Did Meryem sureti bes canfeza / Canfezayi dil rubayi der hala

Meryem orada yapayalnızken, güzel yüzlü, dil ruba bir genç gördü


Piş-i u ber rest ez ruyi zemin / Çun meh-u hurşid an Ruh-ul Emin

Cebrail-i Emin yerden bir ay, bir güneş gibi yükseliverdi önünde


Ez zemin ber rest hubi bi nigab / An çenan kez şarg, ruyed aftab

Doğudan doğan bir güneş gibiydi o genç, sanki yerden bitiverdi


Lerze ber a’zayi Meryem uftad / Ku birehne bud ve tersid ez fesad

Meryem titremeye başladı, çünkü korktu kötülükten


Suret-i ki Yusuf ra didi ayan / Dest ez heyret boridi çun zenan

Eğer Yusuf onu görseydi o kadınlar gibi parmaklarını doğrayıverirdi.


Geşt bihud Meryem ve der bihudi / Guft; becehem der penahi İzdi

Meryem kendinden geçip bayıldı, yine de Yüce’ye sığınmaya taraftı
“(Meryem) dedi ki: "Ben senden, çok esirgeyene (Allâh'a) sığınırım. Eğer (Allah'tan) korkuyorsan (bana dokunma)” (Meryem/18)
“Ruh dedi: "Ben, sadece Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir oğlan bağışlamak için buradayım.” (Meryem/19)
“Meryem: "Benim nasıl oğlum olur; bana herhangi bir insan dokunmadı. Ben bir kahpe de değilim.” (Meryem/20)
“(Ruh): "Öyledir, dedi, Rabbin: 'O bana kolaydır. Onu insanlara bir mucize ve bizden bir rahmet kılmak için (bunu yapacağız)' dedi" ve iş olupbitti.” (Meryem/21)
“Ona gebe kaldı. Ardından da onunla uzak bir mekâna çekildi.” (Meryem/22)
“Doğum sancısı onu, bir hurma dalı(nın altı)na getirdi. "Keşke dedi, bundan önce ölseydim, unutulup gitseydim!” (Meryem/23)

Kış aylarının kendini iyiden iyiye hissettirmekte olduğu Kenan diyarında; soğuk, buz gibi bir hava hüküm sürüyordu. Kuru bir nehir yatağı kenarında, yıllar önce o nehir gibi kurumuş hurma ağacı ve ona yaslanmış genç bir kadın. Hayıflanmalar, titremeler, ölme arzuları…
Yusuf-i Neccar o soğuk kış günlerinde; o insanlardan uzak mekâna sırf Meryem üşümesin diye hep odun taşıdı, etrafına yığarak ateşe çaldı; ta ki Meryem soğuktan üşümesin, ona bir zarar gelmesin diye. Ama insanlar nankördü, başkalarını zan altında bırakmayı, dedikodularını etmeyi çok severlerdi. Onlara göre Meryem Yusuf’tan hamile kalmış ve utancından uzak yerlere kaçmıştı. Zaman geçtikçe söylentiler, kötü ağızlardan kendini bilmez kulaklara doluyor ve eklene eklene acı bir hikâye oluveriyordu.
Bu olaylar hiç şüphesiz Allah tarafından dünya kadınlarına olgu olarak seçilmiş bakire Meryem’i hüzne boğuyordu.
Ey Meryem! diye seslendi Cebrail, korkma ve kendinden emin ol!..

"Üzülme (bak) Rabbin ayaklarının dibinde bir su pınarı var etti." (Meryem/24)

"Vur ayağını yere. "Hurma ağacının kütüğünü kendine doğru salla, üzerine olgun, taze hurma dökülecektir." (Meryem/25)

"Artık ye, iç, gözün aydın ola!" (Meryem/26)
Bunun üzerine Hz. Meryem Allah’a şu şekilde seslendi;
Ey Yücelerin Yücesi! Ey hikmet sahibi Ulu Yaratıcı; Ben Beytu'l-Mukaddes’te yalnızca sen için ibadet edip, rahat ve ferah içinde yaşadığım müddetçe, sen beni hep cennetinden yolladığın nimetlerinde rızıklandırdın ve beni hiç zahmete düşürmedin. Oysaki ben burada naçar, vatanımdan ırak, hamile ve bir başıma olduğumu bildiğin halde bana; "Hurma ağacının kütüğünü kendine doğru salla, üzerine olgun, taze hurma dökülecektir." demektesin, neden ki beni zahmetlere itmektesin? Yüce şöyle buyurdu;
Ey Meryem! Senin o zaman kalbinde bir tek ben vardım, benle dolmuş taşmış idin. Oysaki şimdi, içinde bir de evlat sevgisi canlandı, içinde ki AŞK bir nebze de olsa parçalandı, ondandır bu verdiğim zahmet.
Sonra bir peygamber geldi dünyaya. Hz. Âdem'i babasız yaratan; İsa Mesih'i de babasız yaratmıştı. O, şüphesiz ki buna kadirdi.
Meryem-i Azra’ya Yüce’nin hitabı devam etmekteydi;
Eğer insanlardan birini görürsen şöyle de: 'Ben Rahman için oruç adadım. Onun için bugün, insan cinsinden hiç kimseyle konuşmayacağım." (Meryem/26)
Meryem, onu taşıyarak toplumuna getirdi. "Ey Meryem, dediler, şaşılacak bir iş yaptın!" (Meryem/27)
"Ey Harun'un kız kardeşi! Baban kötü bir adam değildi. Annen de kötü bir kadın değildi." (Meryem/28)
Meryem gibi bir kadının başına leş yiyen akbabalar misali üşüşmüş tam 70 Yahudi kadın ona kötü, kırıcı sözler söyleyip, üzdüler, “Nedir bu getirdiğin, sen kötü oldun!” dediler. Sonra;
Meryem, çocuğa işaret etti. Dediler: "Beşikteki bir bebekle nasıl konuşuruz?" (Meryem/29)
(Çocuk): "Ben Allâh'ın kuluyum, dedi,(O) bana Kitabı verdi, beni peygamber yaptı." (Meryem/30)

"Beni, bulunduğum her yerde kutsal ve bereketli kıldı. Yaşadığım sürece bana namazı, zekâtı önerdi." (Meryem/31)

…"Ben size Rabbinizden bir mucize getirdim: Ben çamurdan kuş şeklinde bir şey yaratır, ona üflerim, Allah’ın izniyle hemen kuş oluverir; körü ve alacalıyı iyileştiririm; Allah’ın izniyle ölüleri diriltirim; evlerinizde ne yeyip, ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer inanıcı iseniz elbette bunda sizin için bir ibret vardır." (Al-i İmran/49)

"Anneme iyilik etmemi önerdi. Beni zorba bir eşkıya yapmadı." (Meryem/32)

"Selam bana doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kaldırılacağım gün." (Meryem/33)
İşte Meryem'in oğlu İsa budur! Hakkında kuşku ve çelişmeye düştükleri şeyin doğrusu bu sözdür. (Meryem/34)
Allah o toplum için şunları dedi;
Küfürleri yüzünden, Meryem aleyhinde büyük bir yalan söylemeleri yüzünden... (Nisa/156)
Cezalandırılacaktı onlar ve İsa (a.s) dile geldiğinde o kadınlara; “Anneme töhmet ettiniz, cezasız kalmayacaksınız!” dedi.

Hasan Bedel
 
Üst Alt