Hacı Bayram Velî

HASAN CAN

Active member
http://i.hizliresim.com/3D8Z8A.gif

NOT
HACI BAYRAM VELÎ <br />
(Müderris Numan Efendi)<br />
     (1340 – 1430)
HACI BAYRAM VELÎ
(Müderris Numan Efendi)
(1340 – 1430)

“Sûfî toprağa benzer. O, toprak gibi insanların ayakları altında, onlara hizmet etme, faydalı olma peşindedir. Toprak çiğnenir, üzerine kötü şeyler atılır. Ama topraktan daima güller, olumlu şeyler biter.
Eğer toprak gibi olmasa kaya gibi sert olurdu. O zaman da üzerinde dikenlerden başka bir şey bitmezdi.
Verimli olmak, toprak gibi alçakgönüllü, mütevazı olmaktan geçer.”

(Prof. Dr. Ethem Cebecioğlu –Hacı Bayram Veli; Önsözü’nden)

Hacı Bayram, Ankara’nın Solfasıl (Zülfazıl, Sonfasıl, Zü Fazl) köyünde dünyaya gelir.

Orta Asya’dan yapılan göçler sonucu Oğuz boyları (Bayat, Avşar, Yüregir, Çavundur, Döğer, Dodurga, Eymür…) Ankara, Sinop, Bursa üçgeninde yerleşirler.

Hacı Bayram da Oğuz boyuna mensup bir Türk’tür.

Hacı Bayram’ın babasının adı Koyunluca Ahmet’tir. Büyük bir ihtimalle koyunculukla uğraşan ve aynı zamanda çiftçilik yapan biriydi. Orta Asya’dan göçüp gelenler çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşan göçerlerdi.

1430 (Hicrî 833) yılında öldüğü, düşürülen tarih “İrtihalü’l İnsan” ifadesiyle de sabittir. Ancak doğum tarihi hakkında kesin bilgi olmamakla birlikte 90’lı yaşlara kadar yaşadığı dikkate alınarak yaklaşık 1340’lı tarihlerde doğmuştur denilebilir.

Asıl adı Numan’dır. Daha sonraları “müderrislik” yaptığı için “Müderris Numan Efendi” olarak da anılır.
Ona “Bayram” adını şeyhi Ebû Hamid verir.



Hacı Bayram’ın çocukluğuyla ilgili Himmet Efendi şöyle der:

“O maderzâde şeyh ü pîr-i kâmil
Yedi yaşında derler oldu vasıl.”

Çocuk sayılacak yaşta olgunluğa erişmiş olmak onun mizacını ortaya koyar.

Oğuz Boylarının yerleştiği üçgenin ve özellikle de Ankara’nın manevî mimarı olan hacı Bayram, gençlik yıllarında ciddi bir medrese eğitimi alır.
Bu dönemde Tefsir, Fıkıh, Hadis, Tasavvuf, Matematik, Astronomi, Felsefe, Arapça, Farsça, Edebiyat gibi çeşitli konularda dersler alarak kendini yetiştirmiş ve icazet (diploma, yeterlik–ehil belgesi) almıştır.

Medrese (üniversite) öğreniminden sonra müderrislik (öğretmenlik) yapmaya başlar.
“Müderrsi oldu kendi şehrine neşr-i ulûm etti
Efâzıl içre ber-ter oldığında şöhret ü şânı”


(Kendi şehri Ankara’da müderris oldu ve ilim yaydı. Faziletli kişiler arasında tanındığı ve itibar edildiği için -öğretmenlik yaparak- öğrenciler yetiştirdi.)

(Mü’min Zade Ahmed Hasib-i Üsküdarî Efendi)

Selçuklu Devleti’nde çok etkili olan Batinilik (gizli, bir şeyin içyüzü, ayetleri kendilerine göre yorumlayan dinî inanç akımı) ile mücadelede, Ehl-i Sünnet inancı doğrultusunda kurulan medreselerin ve Hacı Bayram ve müritlerinin etkisi oldukça fazladır.

Hacı Bayram Velî, müderrisliği bırakarak Kayseri’ye gider ve Ebu Hamid-i Velî hazretlerine intisap (bağlanma) ederek tasavvufa yönelir.

Hacı Bayram, “Hacı Paşa, Kapıcıbaşı, Ahî Sultan, Bayram, Velî” olarak değişik ünvanlarla anılır.

ŞİMDİ DE HACI BAYRAM’IN HAYATIYLA KISA BİR YOLCULUĞA ÇIKALIM.

* Ankara’da Kara Medrese’de müderrislik yapar.
* Kayseri’ye giderek şeyhi Ebu Hamit’e intisap (bağlanma) eder ve halvete (kırk gün çileye kapanma) girer.
* Şeyhiyle birlikte Osmanlının başkenti Bursa’ya giderler. Şeyhinden tasavvufi konularını derinlemesine öğrenir, vaazlarını dinler. (Şeyhi Ebu Hamit, fırıncılıkla uğraştığından halk arasında Somuncu Baba veya Ekmekçi Baba olarak bilinir.)
* Hacı Bayram, bir taraftan da ailesinin geçimini sağlamak için Yeşil Medrese olarak bilinen Çelebi Sultan Medresesi’nde müderrislik yapar.
* Şeyhiyle Bursa’dan ayrılarak üç yıl değişik illeri gezerler.
* Şam’a oradan Hicaza gideler. Hac vazifesini ifa ederler. Anadolu’ya döndüklerinde Ankara Savaşı olmuş, Timur, âlimleri yanında götürmüştür. Bunlar ise bir süre Darende’de kalırlar. Sonra Aksaray’a geçerler. Şeyhi Ebu Hamit burada vefat eder.
* Şeyhinin büyük oğlu İzzetin Hakiki Çelebi’yi ve Kızılca Bedrettin adlı bir müridini yanına alarak Ankara’ya döner. Ankara’da şeyh olarak hayatını devam ettirir.
* Nakşibendilik, Halvetilik ve Ebherilik tarikatlerini birleştirerek “BAYRAMİLİK” adında yeni bir tarikat kurar.
* Bugün Hacı Bayram semtinde, bir tepede bulunan eski Hıristiyan Ogüst Mabedi’ne bitişik yerde tekkesini kurar. Bu tekke “Ak Medrese” olarak eğitim de vermiştir.
* Aslen Balıkesirli olan Lüfullah Efendi’nin ısrarlı ve içten davetleri üzerine birlikte Balıkesir’e giderler. Lütfulalh Efendi, Hacı Bayramdan aldığı icazetle Balıkesir’de halife (vekil) olarak tarikatı yaymıştır.
* Osmanlı’nın yeni başkenti Edirne’de 1421’de Sultan II. Murat tahta geçer. Bir yıl önce Şeyh Bedrettin isyanı yaşandığı için, oldukça yayılan ve büyük kabul ve taraftar bulan Bayramî tarikatinden de çekinmektedirler.
17 yaşındaki sultanın emriyle Hacı Bayram, Edirne’ye götürülür. Onu götürmekle görevlendirilen çavuş da, yol boyunca Hacı Bayram’ın sohbetlerinden etkilenerek bu tarikate katılır.
* Gelibolu, Çanakkale güzergâhında sohbetlerle, vaazlarla ve yeni dostlar edinilerek Edirne’ye varılır.
* Sultanın huzuruna çıkartılır (1426). Genç sultan, uzun süreler Hacı Bayram’la sohbet eder. Hatta bazı kaynaklarda Sultan II. Murat’ın ve veziri Mahmut Paşa’nın Hacı Bayram’a intisap ettiği, müridi oldukları belirtilir.
* Sultan II. Murat, adet üzere Emir Sultan ve Hacı Bayram Veli’nin dualarından sonra Edirne’deki Uzunköprü’nün temellerini atar.
* Hacı Bayram, Edirne’de Eski Cami’de bir aya yakın vaaz verir. Onun vaaz verdiği ve üzerinde “Burası Hacı Bayram Velî’nin makamıdır” yazan kürsü hala korunmaktadır.
Bu davete icabet edip giderken yanında Akşemseddin’in de bulunduğu söylenmektedir.
Fatih’in Hocası AKŞEMSEDDİN Hacı Bayram’ın müritlerindendir. Bayramilik’in devamı olan “Şemsiye” kolunu kurar.
* Hacı Bayram, Sultanın da uğurlamasıyla Ankara’ya döner. Onun sayesinde tarikatler vergiden muaf edilirler. Sonrasında suiistimal edildiği için farklı tedbirler alınır.

* Yanında yetişen müritlerinden sülûkunu (manevî gelişme, olgunlaşma) tamamlayıp icazet alanları halife (vekil) olarak değişik illere gönderir.
Misal; Damadı Eşrefoğlu Rumî’yi İznik’e, Akşemseddin’i halifesi olarak Bayramilik’i tanıtmak ve yaymak üzere Beypazarı ve Çorum’a gönderir.
*
-
-
Tek amacı Allah için insana ve insanlığa hizmet etmek olan Hacı Bayram, insanları irşadının yanında asla boş durmayı sevmeyen, ailesinin nafakasını temin için kendine bağlananları mesleklerine göre yönlendiren ve çalışmalarını isteyen, bizzat kendi de çiftçilik yapan değerli bir gönül ehli, Allah dostu olarak 1430 yılında Hakkın rahmetine kavuşur.
Cenazesini yıkayan Akşemseddin, her tülü defin işlemlerini yürütür.
Büyük bir cemaat eşliğinde cenaze namazını kıldırır.
* Hacı Bayram Veli’nin 19 kesin, 12 şüpheli olmak üzere 31 halifesi (vekil) vardır.
* Başka adlarla da olsa halifeleri sayesinde Bayramilik, sadece Anadolu’da değil, üç kıtada yayılır.
Avrupa’da özellikle balkanların pek çok şehrinde: Selanik, Saraybosna, Mostar, Peç, Belgrad, Vidin, Üsküp, Manastır gibi pek çok yerde…
Asya’da iç Anadolu başta olmak üzere Şam, Mekke ve Medine’de…
Afrika’da ise Mısır'da (özellikle Kahire’de)…

-
-
HACI BAYRAM NASIL BİRİYDİ?
Prof. Dr. Ethem Cebecioğlu’nun tanımlamasıyla:
Kısa sayılamayacak ortaya yakın boylu, fazla olmayan saçları kızıla çalmakla birlikte çoğu beyazlaşmış saçlı, sünnete uygun yarım daireye yakın sakallı, beyaz kaşlı, kahverengi benekler bulunan sarışın yüzlü, köşeli alınlı, sert yüz hatlı, celalli.
İnce bacaklı, normal kollu, karın kısmı kalınca bir zat.

Hacı Bayram, ailesinin geçimini sağlamak için başta kendi çiftçilikle uğraşır.

Müritlerini de mesleklerine ve becerilerine göre kendi işlerini layıkıyla yapmaları için yönlendirir. Tekke’de sadece takva ile vakit geçirilmeyeceğini, herkesin ailesinin iaşesini çalışarak kazanmasının gerektiğini söyler. Böylece göçebe hayata alışkın göçerlerin yerleşik hayata geçmelerini sağlar.

Bizzat kendisi de başlarında olmak üzere Çubuk Ovası’nda arpa, buğday, burçak tarlalarında müritleriyle birlikte çalışıyor ve böylece köylülere de “İMECE” usulü çalışmada örnek oluyordu.
Anadolu’da yüzyıllar boyunca “imece” usulü çalışma devam ettirilmiştir.

“Yardım Sandığı” denilebilecek ilk yardımlaşma şeklini de bizzat kendi uygulamıştır.
Fakire, garibe, dula, kimsesize, düşküne yardım edebilmek için, özellikle ramazan ayında, o zamanki esnaflarının yer aldığı Çıkrıkçılar Yokuşu, Koyun Pazarı, Saman Pazarı, At Pazarı, Kavaflar gibi semtlerinde ya at üzerinde veya yaya olarak, bir kös eşliğinde dolaşarak zekât ve sadaka toplardı.

Tekkesinde gece gündüz burçak çorbası kaynar; muhtaçlar, yolcular, garipler, kimsesizle, düşkünler ve isteyen herkes bu çorbadan içerdi.

Dileyen herkese açık olarak günün belli saatlerinde de tefsir, fıkıh, hadis, kelam, tasavvuf felsefesi gibi konuları anlatırdı.

Hacı Bayram, çağının en büyük sofilerinden, mutasavvıflarından biridir.
Onun için yazılan aşağıdaki manzume, onun ne denli sevilip sayıldığının, etkisinin ne kadar çok olduğunu açıkça anlatmaktadır.

NOT
Devranıdır sürülen
Sultan Hacı Bayram’ın
Nevbetidir vurulan
Sultan Hacı Bayram’ın

Havzasında nur çıkar
Arşın üstüne ağar
Görür gözü açıklar
Sultan Hacı Bayram’ın

İsa Peygamber gibi
Ölmüş gönlü diriltir
Yetişicek cezbesi
Sultan Hacı Bayram’ın

(Şiirin kime ait olduğu hakkında bilgi verilmemiş. Türk Edebiyatı 2. Cilt, Ahmet Kabaklı)


ÇEŞİTLİ HİKÂEYLERLE HACI BAYRAM

Bir menkıbeye göre; Annesi Numan efendi’ye (Hacı Bayram) hamiledir. Çamaşır yıkamak için Açça deresine gider. Köyü eşkıya basar. Kötü niyetlilerinden bazıları annesine saldırılar. Kaçıp kurtulmak isteyen annesini eşkıya tam yakalamak üzereyken gaipten bir “nida” duyar.
“Dokunmayın o hatuna! O bir veli annesidir.”
Bu sesten korkan eşkıya hatunu bırakıp kaçar. Annesi de çocuğunun bir Allah dostu olacağını daha doğmadan öğrenmiş olur.

*
Şeyh Bedreddin isyanı, padişahlar üzerinde olumsuz yönde çok etkili olmuştur. Hacı Bayrma’ın da Ankara ve civarında çok sevilip sayılması, kendine bağlananların oldukça artması ve Edirne’deki saray erkânının korku ve endişelerle birlikte dedikoduları sonucu Hacı Bayram Edirne’ye çağrılır.
Sultanın şüpheci veziri, çok kuvvetli bir zehiri kâseye koyarak padişahın huzurunda, çok nazikâne bir şeklide Hacı Bayram’a ikram eder.
Vezir, kime düşmanlık ettiğini bilmemektedir.
Hacı Bayram kadehi alır ve şöyle der:
“Bunu biz içelüm. Zararı sahibine olsun” deyip besmele çekerek zehirli şerbeti üç yudumda içer ve “Elhamdülillah” der.
Zehiri içen kendi değil de vezirmiş gibi, vezir karın ağrıları, kıvranmalar ve acılarla yere yığılır, ruhunu teslim eder.

HACI BAYRAM CAMİSİNİN YAPILIŞI VE ÇİLEHANELERİ

Hacı Bayram, tekkesini 1415 yılında yaptırır.
Bu caminin ilk imamı, Anadolu Kadirilik tarikatının ikinci pîri, damadı İznik’li Eşrefoğlu Rumî’dir.
Bayramilik’te halvet (40 gün, yer altında karanlık bir çile odasında kalıp tefekkür etmek, zikir çekmek, susmak; az yemek, az içmek, hatta açlığını hissetmemek için karnına taş bağlamak gibi uygulamalar) önemlidir.
Hacı Bayram Camiinin altında bu amaçla üç çile-halvet odası inşa edilmiştir.
Bunlardan biri Hacı Bayram’ın, ikincisi Eşrefoğlu Rumi’nin, üçüncüsü Akşemseddin’indir.

Tekke /cami, geçen zaman içinde üç büyük onarım geçirmiştir.
1. onarımı 1711 yılında, Hacı Bayram sülalesinden Şeyh Muhammed Baba yaptırır.
2. onarımı 1757 – 1774 yılları arasında Sultan III. Mustafa yaptırmıştır.
3. onarım 1940 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğünce yaptırılır.

HACI BAYRAM’IN TÜRKÇE SEVDASI ve ŞİİRLERİ
Hacı Bayram’ın yaşadığı dönemde çok güçlü bir Fars (İran) kültürü hâkimdi. Selçuklu Devleti’nin resmi dili Farsça idi. Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında da bu etki devam etmiştir. Ahmet Fakih, Şeyyad Hamza ve Yunus Emre Türkçe akımının ilk temsilcileridir.
Hacı Bayram da şiirlerini Türkçe yazar.
Yesevî geleneğine uygun olarak hece ölçüsünü kullanır.
Halifeleri (vekilleri) de genellikle Türkçe eserler verirler.
Fahreddin Irakî’nin “LEME’AT” adlı eserini, Türkçeye çevirmesi için müritlerinden Bedreddin efendiye bizzat kendi rica etmiştir.

Arapça ve Farsçayı mükemmel bilen, uzun yıllar medreselerde (üniversite) müderrislik (profesör) yapan Hacı Bayram’ın genel temayüle uymayıp Türkçeyi tercihi ve öne çıkarma gayretleri millî birliği, Türk birliğini kurma çabasının göstergesidir.

Hacı Bayram hazretleri şiir yazabilmeyi ermişlerin kerametinden sayar.

Maalesef Hacı Bayram’dan günümüze kalan dört şiiri vardır.

NOT
1- İLAHÎ ZİKİR
2- İLAHÎ TAKSİM
......................................................................................

N’oldu bu gönlüm n’oldu bu gönlüm
Der ü gamınla doldu bu gönlüm

Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm
Yanmada derman buldu bu gönlüm

Gerçi ki yandı gerçeğe yandı
Rengine aşkın cümle boyandı

Kendi de buldu kendi de buldu
Matlabını boş buldu bu gönlüm

Elfakru fahri elfakru fahrî
Demedi mi âlemlerin fahrî

Fakrını zikret fakrını zikret
Mahv u fenâda buldu bu gönlüm

Sevdâ-yı a’zam sevdâ-yı a’zam
Bana k’olupdur arş-ı muazzam

Mesken-i cânân mesken-i cânân
Olsa aceb mi şimdi bu gönlüm

Bayramî imdi bayramî imdi
Yar ile bayram eyledi şimdi

Hamd senâlar hamd ü senâlar
Yar ile bayram etti bu gönlüm

[TD] ............................................................

Çalabım bir şar yaratmış
İki cihân âresinde

Bakıcak Dîdâr görünür
Ol şârın kenâresinde

Nagihan ol şâra vardım
Anı ben yapılur gördüm

Ben dahi bile yapıldım
Taş u toprak âresinde

Şâkirdleri taş yonarlar
Yonup üstâda sunarlar

Tanrının adını anarlar
Her bir taşın pâresinde

Ol şardan oklar atılur
Gelür sîneme dokunur

Âşıklar cânı satılur
Ol şârın bâzâresinde

Şâr dedikleri gönüldür
Ne âlimdür ne câhilldür

Âşıklar kanı sebildir
Ol şârın kenâresinde

Bu sözümü ârif anlar
Câhiller bilmeyüp tanlar

Hacı Bayram kendi banlar
Ol şârın minâresinde[/TD]


Not: Ahmet Kabaklı –Türk Edebiyatı 2. Cildinde beyitleri dörtlükler halinde vermiş. Misal:

Bu sözümü ârif anlar
Câhiller bilmeyüp tanlar
Hacı Bayram kendi banlar
Ol şehrin minâresinde


Bir de “şâr” ve “şehir” kelimelerini bir arada vermişler. Özellikle dörtlüklerin son dizelerinde geçen “şâr” yerine “şehir” kelimesini görüyoruz. Zaten şâr, şehir demektir.

Nagihan ol şâra vardım
Ol şarı yapılr gördüm
Ben dahi bile yapıldım
Taş u toprak arasında


Hacı Bayram, bu şiirinde ve özellikle de yukarıdaki dörtlükte, kâinatı ve insanı beraberce “OLUŞ” halinde göstermesi 15. yüzyıldaki Anadolu’nun (Osmanlı’nın) yeniden birleşme ve bütünleşmesinin en güzel ifadesidir.
NOT

3- İLAHÎ SAVT
4- İLÂHÎ
......................................................................................

Hiç kimse çekebilmez
Pekdir feleğin yayı

Derdine gönül verme
Bir götürür vâyı

Gelür güle oynaya
Al(da)dır seni çapüktür

Bir bunculayın fitne
Kande bulunurayı

Bir fânî vefâsızdır
Kavline inanma hiç

Gâh yoksulu bay eyler
Gâh yoksul eder bayı

Çün yüzünü döndürdü
Bir lâhza karar etmez

Nice seri pây eder
Döner ser eder pâyı

Denir vâhid vahdette
Kasretde kanı tefrik

Hızr etmedi bu sırra
Bildirmedi Musa’yı

Hayran kamu âlimler
Bu mânînin altında

Kâf'tan Kâf'a hükmeden
Bilmez bu muammayı

Miskin Hacı Bayram sen
Dünyaya gönül verme

Bir ulu imarettir
Alma başa sevdayı

[TD] ............................................................

Bilmek istersen seni
Cân içre ara cânı

Geç cânından bul ânı
Sen seni bil sen seni

Kim bildi ef'âlini
Ol bildi sıfâtını

Anda gördü zâtını
Sen seni bil sen seni

Görünen sıfâtındır
Anı gören zâtındır

Gayri ne hâcetindir
Sen seni bil sen seni

Kim ki hayrete vardı
Nura müstağrak oldu

Tevhid-i zâtı buldu
Sen seni bil sen seni

Bayram sözünü bildi
Bileni anda buldu

Bulan ol kendi oldu
Sen seni bil sen seni[/TD]


*


ŞİİRLERDE GEÇEN KELİMELER:
dîdar: Sevgilinin (Tanrı’nın) yüzü
kenare: Kenar, yan
kennare (kenara): mezbaha, salhane, hayvan kesilen yer.
nâgihan: Ansızın, birdenbire
bile: Birlikte, beraber
bâzâre: Çarşı, pazar
sebil: Hayır için dağıtılan içme suyu. Hayır için yapılmış çeşme (Mecazen; Allah yolunda kendini harcamak)
tanlamak: Şaşamak, donakalmak.
banlamak: Seslenmek, bağırmak, yüksek sesle ezan okumak
şâr: Şehir
şem: Mum
matlub: istenen, istek, talep edilen
ef’âl: İşler, eylemler, fiiller
Zât ve Sıfat: Allah’a ait esas ve görüntüler (Allah’ın zatı ve sıfatı)
hacat: İhtyaç duyma, ihtiyaç olma, gerekli, lazım.
hayret: Şaşırma, şaşkınlık (Allah’a hayranlık duyma)
müstağrak olmak: Gömülmek, boğulmak, gark olmak.
Tevhîd-i Zât: Tek varlık, her şeyin yalnız Allah olması.
KAYNAKLAR:
1- Prof. Dr. Ethem Cebecioğlu –Hacı Bayram Veli
2- Ahmet Kabaklı –Türk Edebiyatı 2. Cildi
 
Üst Alt