Sevket OKYAY Hacer'ül- esved taşının yerleştirilmesi

Okyay

ÖZEL ÜYE
Hacer'ül Esved
Hacer'ül Esved

Hacerü’l- Esved Taşı'nın
yerleştirilmesi


İnsanlar için ilk ev- Beytullah, Kutsal Kâbe,
Çağlar boyu Kavimler-kutsamışlar bu evi.
Uğrunda pek çok kere- savaşıp- dövüşmüşler,
Çoğu kez de anlaşıp- feyzini bölüşmüşler.
Değişik zamanlarda- çeşitli etkenlerden,
Harâbe olmuş iken- onarılmış yeniden.
Hazreti Peygamberin- zamanında Kâbe’nin,(s.v)
Duvarları alçakmış- girmesi kolaymış hemen,
Bu yüzden, zaman- zaman, içersine girilmiş,
Değerli eşyalara – zarar ziyan verilmiş.
Artık Kureyş düşünüp- buna tedbir almıştı.
Daha bir korunaklı- şekle karar vermişti.
İşte tam bu dönemde- yangında yanan Kâbe,
Bir sel felaketiyle de- sanki oldu harâbe.
Yangın tahrip etmişti- selde, duvar yıkmıştı.
Tekrardan inşa ile- hem güvenli olmuştu.
Lâkin Hâcerü’l- Esved- yerine konmak vardı,
Konu tartışmalıydı- herkesi telaş sardı.
Bencil Kabileler de- “hak bizimdir” deyince,
Bu şerefi kimseye- vermek istemeyince,
Sorun gayet büyüdü-öyle hâl aldı; hatta;
Nerdeyse savaş için- kılıçlar kından çıktı.
Gene de akli’selim- gâlip geldi duruma,
Taraflar kan dökmeden- çare buldu sonunda.
“Kâbe’ye ilk gelecek- kişi Hakem olsundu
Ne yapılmak gerekse- öyle karar kılsındı”
Böyle kararlaştırıp- beklemeye dururken,
Kabe’nin çevresinde- gözler mekik dokurken,
Kararlaştırdıkları günün- sabâhnda ilk gelen,
MUHAMMEDü’l- Emin’di- ki; Kâbeye ilk giren.
Hazreti Peygamberi- görüp rahatladılar, (s.v)
Çünkü O Emin idi- güvende ‘tam’dediler.
Henüz Peygamber değil- Nübüvvet gelmemişti,
Düşman olacakları- dönem oluşmamıştı.
Eza verecekleri zamana daha vardı,
Rabbimiz'in hikmeti- O’nu münasip gördü
Ve Hazreti MUHAMMED- bir parça bez istedi,(s.a)
Getirilen o bezi- güzelce yere serdi,
Başka bir rivâyette- Abasını açmıştı.
Ve Hâcerü’l- Esved’i- elleri ile aldı,
Bezin veya Aba’nın- tam üzerine koydu.
Sonra her Kabileden- bir temsilci istedi,
Her birine bir uçtan- tutmasını söyledi.
Sonra da hep beraber- bezi kaldırın dedi..
Onların kaldırdığı- O Hâcerü’l- Esved’i,
Mübarek Elleriyle- alıp yerine koydu.
Mevlâmız bu Şerefi- Kendi Peygamberine,
Lütfuyla nasip edip- yerleştirtti yerine.
Kabilelerse memnun- sevinçte yarıştılar.
Ortakça kaldırmanın- şevkiyle barıştılar.


::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
Dünyamız kararmışken- 'İmdat' diyorken insan.
Mazlumun, çaresizin- imdadına yetiştin.
Nurunla aydınlandı- barıştı bütün cihan,
Ey İftihar Tablomuz- Baş Tacımız Efendim.
.
Sen Hatemü'l- Enbiya- dahi Habibullahsın,
Şefkatin, Merhametin- Sevginin Timsalisin.
İns'e, Cinne Peygamber- Şanlı Resulullahsın,
Kainat Efendisi- Baş Tacımız Efendim.
::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::.:

Sallü ala Resulüna MUHAMMED
ALLAHümme salli ala MUHAMMED

Şevket OKYAY


KAYNAK
Türkiye Gazetesi
İslam Alimleri serisi 1. Cilt
Muhammed Aleyhisselam bölümü.
.....................
Türkiye Gazetesi
Yeni rehber Ansiklopedisi
Hacer-ül esved bölümü
cilt 8 sayfa 195

 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Okyay

ÖZEL ÜYE
Muhammed aleyhisselâm Hz. Hatice ile evlendikten sonra da
Mekke’de ticâretle meşgul oldu. Ticâreti, Saib bin Abdullah ile
ortaklık şeklinde yürütürdü. Kazançlarıyla misafirleri ağırlarlar,
yetimlere ve fakirlere yardım ederlerdi. Muhammed aleyhisselâm
yine bu sıralarda Hz. Hatice’nin kölesi Zeydi himayesine alıp,
onu kölelikten âzâd etti. O zaman küçük yaşta bulunan Hz. Ali’yi de
yanına alıp evladı gibi yetiştirmiştir.
Otuzbeş yaşında bulunduğu sırada Kâ’be hakemliği yaptı.
O zaman yağmur ve seller sebebiyle Kâ’be’nin duvarları iyice
yıpranmış,
bir yangın sebebiyle de tahribata uğramıştı. Bu durum üzerine
Kureyş kabilesi Kâ’beyi İbrâhim (a.s.)’ın yaptığı temele kadar yıkıp
yeniden yapmaya başlamıştı. Her kabileye bir bölümünü vererek
duvarları yükselttiler. Bu işin büyük bir şeref olduğunu bilen
kabileler Hacer-ül-esved taşını yerine koyma hususunda anlaşamadılar.
Her kabile böyle bir şerefe sahip olmak istediğinden aralarında
gittikçe artan büyük bir anlaşmazlık çıktı. Dört beş gün süren
bu anlaşmazlık sebebiyle nerdeyse kan dökülecekti. Bu sırada
Abdulmuttalibin dayısı ve yaşlı bir zat olan Huzeyfe’nin
(Ey Kureyş topluluğu! Anlaşamadığınız iş hakkında hüküm
vermek üzere, şu kapıdan ilk girecek zatı aranızda hakem yapın)
diyerek Kâ’beye açılan Benî Şeybe kapısına işaret etti. Orada
bulunanlar bu teklifi kabul ettiler ve Benî Şeybe kapısına bakarak
ilk girecek ve işin en nazik anında bu işi halledecek kimseyi
beklemeye başladılar. Nihayet kapıdan, doğruluğunu, üstün ahlâkını
son derece takdir ettikleri ve El-Emin (güvenilir) dedikleri Muhammed
aleyhisselâmın geldiğini gördüler. (İşte El-Emin onun hükmüne razıyız)
dediler. Durum Muhammed aleyhisselâma anlatılınca bir örtü istedi.
Hacer-ül-esved’i bir örtü üzerine koyup
(Her kabileden bir kişi bir ucundan tutsun)
dedi. Taşı konulacağı yere kadar kaldırttı. Sonra da kendisi taşı
kucaklayıp yerine koydu. Mekke’de çıkmak üzere olan büyük bir harbin
böylece önlendiğini gören kabileler, onun bu hareketinden çok memnun
oldular. Sonra da yarım kalmış olan duvarları yaparak tamamladılar.
........................................................................................

Kaynak;
Türkiye Gazetesi İslam alimleri Ansiklomedisi
Cilt bir Muhammed Aleyhisselam bahsi.
..........................................

Hafize Aişe:

KABE'NİN TAMİRİ VE SÖZ KESEN HAKEM


Aradan on yıl daha geçmiş ve İnsanlığın Emini otuz beş yaşlanna gelmişti. Bugünlerde en çok konuşulan husus, za­manla aşınan Kabe'nin yeniden tamir işiydi. Üstelik, yıkılan duvarlar arasından hırsızın biri içeri girmiş ve orada bulunan bazı kıymetli eşyayı alıp kaçmıştı. Bu arada bir kadın ateş yak­mış ve bu ateşten sıçrayan bir kıvıleımla Kabe'nin örtüsü tutu­şarak yanıvermişti. İşte, bütün bunlan birlikte değerlendiren Kureyş, bir an önce Kabe'yi tamir karan almıştı.

Cidde yakınlannda karaya oturan bir geminin haberi Ku­reyşlileri sevindirmişti; zira bu geminin yükü, tam da aradık­lan malzeme ile doluydu. Üstelik gemide, inşaat işini yapabi­lecek usta da vardı. Hiç vakit kaybetmeden VelId İbn Muğıre başkanlığında bir heyet, tarif edilen yere giderek malzemele­ri satın alıp Rum asıllı usta Baklim'la birlikte Mekke'ye geri döndü.v"

Sıra, işin taksimine gelince ortam birden gerilmiş ve Kabe'ye hizmet gibi bir krediyi her kabile kendi adına kullan­ma yanşına girişmişti. Nihayet, her bir duvan belli başlı kabi­leler arasında taksim edilerek bir anlaşma sağlanmıştı.

Ancak, yapmak için önce yıkmak gerekiyordu ve bunun için kimsede cesaret yoktu. Başlarına bir musibet gelmesin­den korkuyorlardı. Eline manivela alıp ilk kazmayı vuran, yine Velid İbn Muğire oldu:

- ALLAH'ım! Bunu yaparken, hayırdan başka bir muradı­mız yok, diyor ve elindeki manivelayı titizlikle kaldınp indiri­yordu. Hatta o gün, kimse cesaret edip yıkma işlemine girişe­medi. En azından aradan bir günün geçmesini bekliyorlardı; şayet ertesi güne kadar başlarına bir olumsuzluk gelmezse Rabbin razı olduğu kanaatine varacaklar ve bu işleme devam edeceklerdi. Aksi halde bu işten vazgeçecek ve bir daha akılla­rına bile getirmeyeceklerdi.

Ertesi gün olmuş ve herkes, dünden farksız olarak sabah­lamıştı. Belli ki, bu işte Rabbin de rızası vardı ve her bir kabi­le, kendi payına düşen yerden başlayarak önce yıkım işlemi tamamlandı.

Nihayet, Hz. İbrahim'den kalma temellere kadar inmiş­lerdi. Aralarından biri, bu temele ilişince, Mekke'nin şiddetle sallandığına şahit oldular ve akıbetlerinden korkarak, yeni in­şaatı bu temellerin üzerinde yükseltme kararı aldılar.ı"?

Taş taş üstünde yükselen Kabe, Rükne kadar geldiğin­de yeni bir tartışma konusu ortaya çıkmış ve ortam yeniden gerilmişti. Zira her bir kabile, kendileri için kutsal saydıkları Hacerii'l-Esıied denilen kara taşı kendilerinin yerleştirmesi gerektiğinde ısrar ediyor ve bunun için de bir türlü aralarında anlaşamıyordu. Gerginlik o kadar artmıştı ki, neredeyse her­kes iş-gücünü bırakmış; birbirlerine saldırmak için fırsat kol­lar hale gelmişti; daha Ficar savaşlarının yaraları yeni kapa­nırken bugün yeniden, yüzyıllarca devam edecek bir savaşın eşiğine gelinmişti.

İşte tam bu sırada, Kureyş'in en yaşlı adamı Ebu Ümeyye,

109 İbn Sa'd, Tabakat, 1/146; Taberi, Tarih, 2/200

ayağa kalkmış vuruşmak için fırsat bekleyen gergin Mekkeli­lere şöyle sesleniyordu:

- Ey Kureyş topluluğu! En iyisi siz, gelin aranızda bir hakem tayin edin ve bu anlaşmazlığa bir son verin! Gelin, Kabe'nin şu kapısından ilk giren insan aranızda hakem olsun ve ne derse onu yapın!

Önce herkes bu teklifi şöyle bir tartmış ve ardından da haklı bularak kabul etmişti. Hayır adına çıktıklan bir yolda, ne de olsa yüzyıllar sürecek bir şerre kapı aralamak istemiyor­lardı. Herkes bu teklifi kabul ettiğine göre şimdi iş, söz konusu kapıdan gelecek ilk insanı beklerneye kalmıştı.

Bir pazartesi günüydü. no Uzun ve sessiz bir bekleyişin ar­dından herkes kulak kesilmiş; gelen ayak seslerinin sahibini merakla beklerneye durmuştu. Nihayet bu kapıdan, bekle­şen Kureyş üzerine doğan ilk sima, İnsanlığın Emini Hz. Mu­hammed'den başkası değildi. O'nu görünce hep bir ağızdan:

- İşte, Emin geliyor! Biz, O'nun vereceği hükme razıyız, demeye başladılar.

N eden herkesin kendisine baktığını ve görür görmez de böyle bağırdıklannı öğrenip, gelişmeleri de teker teker din­ledikten sonra; Muhammedü'l-Emin önce büyük bir bez par­çası getirmelerini talep etti onlardan. Çok geçmeden bu talep yerine gelmiş ve Muhammedü'l-Emin'in ne yapacağı merakla beklenir olmuştu.

Önce, getirilen bezi yere serdi ALLAH Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern). Ardından da, kendi elleriyle Hacerü'l-Esved'i kucak­layıp bu bezin üzerine koydu. Bu sırada, dikkatle ne yaptığını gözleyen meraklı bakışlara yöneldi ve:

no Efendiler Efendisi'nin hayatında pazartesi gününün ayrı bir yeri vardır; dün­yaya teşrif ettikleri gün pazartesi olduğu gibi Hira'da ilk vahye mazhar 01­duklan gün de pazartesi idi. Medine'ye hicrete başladığı gün de, Medine'ye ulaştığı gün de yine pazartesi idi. Yüce dostluğu tercih edip dünyaya veda ettiği gün de pazartesiden başkası değildi. Bkz. Süheyli, Ravdu1-Ünf, 1/129

- Her bir kabile, şu bezin bir tarafından tutarak taşı kal­dırsın, buyurdular. Zekice bir çözümdü ve bu hükme, hiç kim­senin itirazı olmadı. Çünkü her bir kabile, taşın konulmasında ortak olmuş, el birliği ile onu yerden kaldınyordu. Nihayet taş, rükun hizasına gelince Muhammedii'l-Emin, taşı orada sabit tutmalarını istedi onlardan. Ardından da, kendisi yaklaştı ve yine mübarek elleriyle taşı kavrayarak yerine yerleştiriverdi. Belli ki ALLAH (celle celaluhü), ilk insan Hz . .Adem'le birlikte yer­yüzüne inen ve Hz. İbrahim'le Hz. İsmail zamanından bu yana Kabe'yi şenlendiren cennet kaynaklı bu taşın yerleştirilmesi­ni, bizzat Son Nebi'sinin eliyle gerçekleştirıneyi murad etmiş ve zamanlamayı da böyle takdir etmişti. İşin doğrusu her şey, O'nunla yeniden asli haline dönmeye başlamıştı.

Artık mesele, fetanet-i a'zam sahibi Efendiler Efendisi'nin küçük bir müdahalesiyle tatlıya bağlanmıştı ve günlerdir ara verilen tamir işi böylelikle yeniden başladı ve zamanı gelince de nihayet buldu.

(alıntı) www. ilim dünyası.com
 
Son düzenleme:

MURATS44

Özel Üye
keşke şiiri silmeseydiniz. siz şirii ekleyin ben yazdığımı sileyim. şiiriniz daha güzeldi. onun burda olması lazım. tekrar eklermisiniz lütfen. konu ile yorum birbirinin aynısı . menkıbe olarak kalırsa bütün arkadaşlarım severek okuyacaklardır. Teşekkür ederim...
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
wwwrasulehasretcom-VuSLaT-Hacerlesved.jpg

wwwrasulehasretcom-VuSLaT-Hacerlesved1.jpg

wwwrasulehasretcom-VuSLaT-Hacerlesved2.jpg

wwwrasulehasretcom-VuSLaT-Hacerlesved3.jpg

wwwrasulehasretcom-VuSLaT-Hacerlesved4.jpg

wwwrasulehasretcom-VuSLaT-Hacerlesved5.jpg


http://www.rasulehasret.com/sevket-okyay-siirleri/43696-hacerul-esved-tasinin-yerlestirilmesi.html
 

Okyay

ÖZEL ÜYE
İnce ruhlu evlat!
Gergef gibi işlemişsin.
Güzel gönlüne sağlık.
Allah c.c. razı olsun.
Dilerim Efendimiz memnun kalmıştır.
Ellerin dert görmesin.
Çok tatlı ve etkileyici bir görünüm olmuş.

Sallü ala Resulüna Muhammed
Allahümme salli ala Muhammed
 
Üst Alt