ceylannur
Yeni Üyemiz
Haccın Umreye Çevrilmesine Muhalefet Edenlerin Gerekçeleri:
Bu hadislere muhalefet edenlerin gerekçeleri vardır: Birinci gerekçe: Bu hadisler neshedilmiştir.
İkinci gerekçe: Bunlar sahabeye özgüdür. Başkalarının, bu hadislerin ortaya koyduğu hükümde onlara ortak olmaları düşünülemez.
Üçüncü gerekçe: Aksine hüküm bildiren hadislerle bu hadislerin çelişmeleri. Bu hadisler karşısında ortaya koydukları gerekçelerin toplamı bu kadardır.
Şimdi biz bu gerekçeleri teker teker sıralayıp ALLAH'ın yardım ve tevfi-kiyle bunlarda görülen yanlışlıkları ortaya koyacağız. [440]
A) Bu Hadisler Neshedilmiştir:
Birinci gerekçe, nesihtir. Nesh için şu dört şeye ihtiyaç varken bunlardan hiçbirini ortaya koyamamışlardır. l)^Başka naslara ihtiyaç vardır, 2) Bu naslar bu hadislerle çelişecektir, 3) Bu çelişki yanında hadislere karşı koyabilecek güçte olacaklardır, 4) Bu naslarm, bu hadislerden daha sonra oldukları sabit olacaktır. Nesih iddiasında bulunanlar diyorlar ki: Ömer b. Hattâb es-Sicistânî, el-Firyâbî — Eban b. Ebu Hâzim — Ebu Bekir b. Hafs — İbn Ömer senediyle rivayet eder ki, Hz. Ömer İbnü'l-Hattâb (r.a.) halife olunca: "Ey insanlar! ALLAH Rasûlü (s.a.) bize müt'ayı (temettü' haccmı) önce helâl, sonra haram kıldı." dedi. Bu hadisi Bezzâr, MüsnetF-inde Hz. Ömer'den rivayet etmiştir.[441]
Hacın umreye çevrilebileceğini mubah görenler diyorlar ki: Şaşılır size! Rüzgârların sarsamadığı sabit dağların karşısına rüzgârların sağa-sola savurduğu heyelan halindeki kum tepesini dikiyorsunuz! Bu hadisin ne senedi, ne metni... Senedi, hadisçilere göre bize karşı delil olamaz. Metnine gelince, metinde geçen "müt'a" kelimesi ile ALLAH Rasülü'nün (s.a.) önce helâl, sonra haram kıldığı müt'a nikâhı kastedilmektedir. Bu kelimenin başka türlü anlaşılması şu sebeplerden ötürü asla caiz olmaz:
1- Temettü' haccının haram olmadığı konusunda ümmet icmâ etmiştir. Temettü' haccı ya farzdır, ya mutlak olarak hac ibadeti şekillerinin en faziletlisidir, ya müstehaptir ya da caizdir. Ümmet arasında bunun ha-ramlığım savunan beşinci bir görüş bulunduğunu bilmiyoruz.
2- Hz. Ömer İbnü'I-Hattâb'm (r.a.) şöyle dediği pek çok yoldan sahih olarak rivayet edilmiştir: "Hac yapsaydım elbet temettü' haccı yapardım." Bu sözü Esrem, Sünen'inde ve başka eserlerinde kaydetmiştir.
Abdürrezzak'm, Musannef adlı eserinde rivayet ettiğine göre (Hz. Ömer'in torunu) Salim b. Abdullah'a: "Hz. Ömer, temettü' haccını yasakladı mı?" diye sordular. O da: "Hayır, ALLAH Teâlâ'nın kitabından sonra ha?" diye karşılık verdi. Abdürrezzak'ın Nâfi'den rivayetine göre, bir adam ona "Hz. Ömer temettü' haccını yasakladı mı?" diye sordu; o da "Hayır" cevabını verdi. Yine Abdürrezzak'ın rivayetine göre îbn Abbas demiştir ki: "Temettü' haccını yasakladığını iddia ettiğiniz bu zâtın —yani Hz. Ömer'in— 'Şayet umre yapsam, sonra haccetsem elbet temettü' haccı yapardım, dediğini işittim."
Ebu Muhammed İbn Hazm: "Hz. Ömer'in temettü' haccını yasakladıktan sonra bundan vazgeçip temettü' haccı yapılabileceğini söylediği sahih olarak rivayet edilmiştir." diyorsa da, kendisince neshedilmiş olduğu sahih olan bu görüşe Hz. Ömer'in geri dönmesi imkânsızdır.
3- Hz. Peygamber (s.a.) kendisine bunun yalnızca o seneyi mi mahsus olduğunu yoksa ebediyyen mi böyle olduğunu soran sahabîye "Hayır, ebediyyen" diye cevap vermişken Hz. Ömer'in bunu yasaklaması imkânsızdır. Hz. Peygamber'in (s.a.) bu ifadesi, bu konuda neshin olması ihtimalini ortadan kaldırmaktadır. Kendilerinde neshin câri olması imkânsız olan hükümlerden biri budur: Sözünde doğru ve güvenilir olan (Hz. Peygamber'in) devamlılığını ve sürekliliğini haber verdiği hükümde nesih olmaz. Çünkü O'nun haberinde sözünden cayma olmaz. [442]
b) Bu Sahabeye Mahsustur:
İkinci gerekçe, bunun sahabeye mahsus olduğu iddiası. Şunları delil göstermişlerdir:
1- Abdullah b. Zübeyr el-Humeydî, Süfyan — Yahya b. Saîd el-Murakkı' senediyle Ebu Zerr'in şöyle dediğini rivayet eder: "ALLAH Rasû-lü'nün (s.a.) emriyle haccı umreye çevirmek bize mahsustur."[443]
2- Vekî'nin, Musa b. Ubeyde — Yâkub b. Zeyd senediyle rivayetine göre Ebu Zer diyor ki: "Bizden sonra hiç kimse haccını umreye çeviremez. Zira bu bize, Hz. Muhammed'in (s.a.) ashabına bir ruhsattı."
3- Bezzâr, Yusuf b. Musa — Seleme b. Fazl — Muhammed b. îshâk — Abdurrahman el-Esedî senediyle Yezîd b. Şerîk'in şöyle dediğini rivayet eder: Ebu Zerr'e: "Siz beraberinde iken ALLAH Rasûlü (s.a.) nasıl temettü' yaptı?" diye sorduk. O da: "Sizin bununla bir ilginiz yok. Bu —yani temettü'—, yalnız bizim için ruhsat verilen bir şeydir." diye cevap verdi.
4- Bezzâr, Yusuf b. Musa — Ubeydullah b. Musa — İsrail — İbrahim b. Muhacir — Ebu Bekir et-Teymî — Ebu Bekir'in babası ve Haris b. Süveyd senediyle Ebu Zerr'in hac ve temettü' konusunda "ALLAH Rasûlü'-nün (s.a.) bize verdiği bir ruhsattır." dediğini rivayet eder.
5- Ebu Dâvud, Hennad es-Serrî — İbn Ebî Zaide — Muhammed b. İshak — Abdurrahman b. Esved — Süleyman yahut Süleym b. Esved senediyle rivayet eder ki Ebu Zer, hacca niyetlenen ve sonra haccı umreye çeviren kişi hakkında şöyle derdi: "Bu, yalnızca ALLAH Rasûlü (s.a.) ile birlikte bulunan kafile içindir."[444]
6- Sahih-i Müslim'de Ebu Zerr'in şöyle dediği rivayet edilir: "Temettü' haccı yapmak Hz. Muhammed'in (s.a.) ashabına mahsustur." Bir metinde: "Temettü' haccı bizim için ruhsattı.", bir diğer metinde: "İki müt'a —yani müt'a nikâhı ile temettü' haccı— hâsseten bizim için sahihtir." ve bir başka .metinde ise: "Temettü' haccı sizden ayrı olarak yalnız bize mahsustur." demiştir.[445]
7- Sünen-i Nesât'ds sahih senedle İbrahim et-Teymî'den onun da babasından rivayet edildiğine göre temettü* haccı konusunda Ebu Zer: "Sizin için değil. Size göre bir şey yok. Yalnızca bize, ALLAH Rasûlü'nün (s.a.) ashabına bir ruhsattır." demiştir.[446]
8- Ebu Davud ve Nesâî'nin Stfnen'lerinde rivayet edildiğine göre Bilâl b. Haris anlatıyor: "Ey ALLAH'ın Rasûlü! Haccm umreye çevrilmesi bize mi mahsusdur, yoksa bütün insanlar için genel geçerli bir şey midir?" diye sordum. ALLAH Rasûlü (s.a.): "Hayır, bize mahsustur." cevabını verdi. Bu hadisi İmam Ahmed de rivayet etmiştir.[447]
9- Ebu Avâne'nin Müsned'indt sahih senedle İbrahim et-Teymî'den onun da babasiftdan rivayet edildiğine göre, Hz. Osman'a temettü' haccı soruldu; o da cevap olarak: "Bizim içindir. Sizin için değil." dedi.[448]
Sahabeye tahsis edildiğini savunanların gösterdikleri delillerin toplamı işte bu kadar.
Haccm umreye çevrilmesini caiz ve bunun vacip olduğunu söyleyenler diyorlar ki: Bunların hiçbirinde sizin için bir delil yoktur. Çünkü bu sahabe sözleri ya bâtıldır, sözün kendisine nisbet edildiği kimseden asla sahih olarak rivayet edilmemiştir; ya da sahihtir, ancak masum (günahsız ve hatasız) olmayan birinin sözüdür, masumun (yani Hz. Peygamber'in) naslan-na onunla karşı gelinemez.
Birincisi; reddedilemez sahih naslara tercih edilmesinden öte el-Murakkı'm rivayeti delil bile olmaz. Onun rivayet ettiği hadisle karşı konulduğunda Ahmed b. Hanbeh "el-Murakkı' el-Esedî de kim oluyor?" demişti. Ebu Zer, Hz. Peygamber'in (s.a.) haccı umreye çevirmeyi emrettiğini rivayet etmişti. Ondan rivayet edilen 'bu, sahabeye mahsustur' sözü —şayet sahihse—, neticede onun kendi görüşü demektir. İbn Abbas ve Ebu Musa el-Eş'arî: "Bu, bütün ümmet için genel geçerlidir." demişlerdir. O halde Ebu Zerr'in görüşüne bu iki sahabînin sözüyle karşı konulur ve böylece sahih ve sarih naslar selâmet bulur.
Hem sonra bilinmektedir ki, Hz. Peygamber (s.a.), hakkında soru sorulan ve hacdan çevrilme olan bu umrenin ebediyyen geçerli olacağını, belli bir nesile mahsus olmayacağını ifade etmiştir ki, bu nas ile de sahabeye mahsus olduğu iddiası bâtıl olur. Bu nas, sened bakımından Ebu Zer'den gelen rivayetten daha sahih ve —şayet Ebu Zerr'in rivayeti sahih olsa yine de— ona göre uyulmaya daha lâyıktır.
Hem ALLAH Rasûlü'nün (s.a.) ashabının, ALLAH Rasûlü'nün (s.a.) yaptığı ve emrettiği bir konuda ihtilâf ettiklerini, bir kısmının "mensûh yahut hususîdir." dediğini ve bir kısmının da "ebediyyen bakidir" dediğini görsek; neshedildiği yahut hususi olduğunu iddia edenlerin görüşleri, asıl olana aykırı düştüğü için kesin bir delil bulunmaksızın kabul edilmez. En azından bu konudaki rivayetler devamlılığını ve genel geçerliliğini iddia edenlerin görüşleriyle çelişiklik arzeder. İki çekişmeli kişi arasında delil hüküm verir. Çekişme ortaya çıktığında, davayı ALLAH'a ve Peygamberine (s.a.) iletmek vacip olur. Şu halde Ebu Zer ile Hz. Osman, "Haccı umreye çevirme neshedilmiştir veya hususîdir." derler ve Ebu Musa ile Abdullah İbn Abbas da: "Bu iş bakidir ve hükmü umumîdir." derlerse, nesih ve hususîlik iddiasında bulunanların delil göstermeleri gerekir.
Bilâl b. Hâris'in rivayet ettiği merfû hadise gelince; bu hadis yazılmaz (kayda değmez) ve böylesi bir hadisle yukarıda sıralanan sabit direkler rae-sabesindeki sahih hadislere karşı gelinemez.
Ahmed b. Hanbel'in oğlu Abdullah diyor ki: Babam, 'hacca niyetlenip ihrama giren kimse şayet Beytullah'ı tavaf eder, Safa-Merve arasında sa'y yaparsa; haccını umreye çevirebilir' görüşündeydi. Temettü' haccı hakkında, "ALLAH Rasûlü'nün (s.a.) iki emrinin sonuncusudur." demiştir. Allah Rasûlü (s.a.): "Haccınızı umreye çevirin." buyurmuştur. Abdullah sözünü şöyle sürdürüyor: Babama: "Peki haccın umreye çevrilmesi konusunda Bilâl b. Hâris'in hadisi —yani bize mahsustur sözü— hakkında ne diyorsun?" diye sordum. O da: "Ben bu görüşte değilim. Bu adam tanınmıyor. Bu, senedi tanınmayan bir hadistir. Bence Bilâl b. Haris hadisi sabit değildir." cevabını verdi... İşte ne dediği ortada?
Ben derim ki: İmam Ahmed'in sözlerinin doğruluğunu ve bu hadisin sahih olmadığını gösteren bir dehl de şudur: Hz. Peygamber (s.a.) sahabî-lere haclarını çevirmelerini emrettiği bu temettü' haccmm ebediyyen geçerli olduğunu haber vermiştir. Böyle söyledikten sonra bu hac şeklinin sahabî-lere mahsus olduğunu söylediği artık nasıl sabit olabilir ki? Bu en imkânsız bir şeydir. Nasıl sahabîlere haccı umreye çevirmelerini emredip "Kıyamet
gününe kadar umre, hacca dahil olmuştur" diye belirtir de sonra O, bunun sonraki nesillere değil, yalnız sahabeye mahsus olduğunu söylediği sabit olabilir? Biz ALLAH'ı şahit tutarız ki, bu Bilâl b. Haris hadisi ALLAH Rasûlü'-nden (s.a.) sahih olarak gelmemiştir, O'nun hakkında yapılan bir hatadır. Bilâl b. Hâris'in rivayeti, ALLAH Rasûlü'nden (s.a.) bunun aksini rivayet eden güvenilir ve sağlam ilim nakilcilerinin rivayetlerine nasıl tercih edilebilir? Hem sonra ALLAH Rasûlü'nün (s.a.) böyle buyurduğu sabitken İbn Abbas (r.a.) nasıl aksine fetva verir, ömrü boyunca avamdan havâs'tan insanların bulunduğu meclislerde bunun üzerinde tartışmalar yapar ve Allah Rasûlü'nün (s.a.) pek çok sayıda ashabı bulunurken bunlardan hiçbir adam kalkıp da "Bu, bize mahsustur. Bizden başkaları için bu hak yoktur" demez ve neticede sahabenin ölümünden sonra Ebu Zerr'in bunu kendilerine mahsus gördüğü ortaya çıkar?!.
Hz. Osman'ın (r.a.) temettü' haccı konusunda bunun kendileri için olduğu, kendilerinden başkaları için geçerli olmadığı yolundaki sözü ile Ebu Zerr'in sözünün hükümleri eşittir. Ebu Zer ve Hz. Osman'dan gelen rivayetin üç şeye ihtimali vardır:
1- Bunun caizliğinin sahabeye mahsus olduğu. Haccı umreye çevirmeyi haram sayanlar bu şekilde anlamaktadırlar.
2- Vacip olmasının sahabeye mahsus olduğu. Üstadımız —ALLAH ruhunu mukaddes eylesin— bu görüşteydi. Derdi ki: ALLAH Rasûlü (s.a.), haccı umreye çevirmelerini sahabeye emredip buyurmuştur ve sahabe bu emri yerine getirmek üzere harekete geçmekte kararsızlık geçirince öfkelenmiştir ki, işte bundan ötürü bu çevirme işi onlara farz kılınmıştı. Ama kıyamet gününe kadar ümmet için caiz ve müstehaptır. Ancak o ilim deryası İbn Abbas bunda ısrar edip kıyamet gününe kadar ümmete vacip saymış ve kurbanlık sevketmeyen her ifrâd ve kıran haccı yapan kimsenin kesinlikle ihramdan çıkmasının farz olduğunu, hatta istemese bile ihramdan çıkmış sayılacağını söylemiştir. Ben, onun görüşüne üstadımızın görüşüne nisbetle daha çok eğilim göstermekteyim.
3- Üçüncü ihtimal: Sahabeden sonra hiç kimse ister kıran, ister ifrâd yapsın kurbanlık hayvanı bulunmaksızın hacca başlayamaz. Başlarsa haccı umreye çevirme gereğini duyar. Ancak Hz. Peygamber'in (s.a.) son olarak emrettiği gibi kurbanlık sevketmemişse temettü', sevketmişse kıran yapması farz olur. Nitekim Hz. Peygamber'in (s.a.) bu şekilde emrettiği sahih yolla aktarılmıştır. Bir kimse ifrâd haccı yapmak üzere ihrama girip tavaf ettiğinde; haccı, tek umreye çevirip temettü' yapamaz. Bu, yalnız sahabe içindi. Çünkü onlar, Hz. Peygamber (s.a.) temettü' haccım ve haccı umreye çevirmeyi emretmeden önce baştan ifrâd haccı için ihrama girmişlerdi. Hz. Peygamber'in (s.a.) temettü' yapma ve haccı umreye çevirme emri kesinlik kazanınca, artık hiç kimsenin O'na muhalefet edip ifrâd haccı yapma, sonra da onu umreye çevirme hakkı kalmamıştır.
Bu son iki ihtimali düşündüğün zaman görürsün ki, bunlar birinci ihtimale göre ya daha ağırlık kazanmaktadırlar, ya da ona denktirler ve sabit, sarih hadislerin onunla çatışmaları toptan ortadan kalkar. Başarı yalnız ALLAH'tandır.
Müslim'in Sahih'mdc, temettü' haccının sahabeye mahsus olduğu yolunda Ebu Zerr'den aktardığı rivayete gelince; şayet bununla temettü' haccının aslı kastediliyorsa hiçbir müslüman bu görüşte değildir. Aksine müs-lümanlar, temettü' haccının kıyamete kadar caiz olduğunda görüş birliği içindedirler. Şayet haccı umreye çevirme suretiyle temettü' yapma kastediliyorsa, bu da yukarıda sıralanan üç yöne muhtemeldir. el-Esrem Sünen'-inde diyor ki: Ahmed b. Hanbel bize, Abdurrahman b. Mehdî — Süfyan-A'meş — İbrahim et-Teymî senediyle Ebu Zerr'in temettü' haccı konusunda "Bu bize mahsustur" dediğini aktardıktan sonra dedi ki: "ALLAH, Ebu Zerr'e rahmet etsin. Temettü' haccı ALLAH'ın (c.c.) kitabında: "kim umreyi hacca eklemek suretiyle temettü' yaparsa..." şeklinde[449] (umumî olarak) geçmektedir."
Haccın umreye çevrilmesini kabul etmeyenler diyorlar ki: Ebu Zer ve Hz. Osman'ın söyledikleri "bu neshedilmiştir yahut sahabeye mahsustur." şeklindeki böylesi bir söz re'y ile söylenemez. O halde bu sözü söyleyen, devamlılığını ve genel geçerliliğini iddia edenlerin bilmedikleri fazla bir bilgiye sahip demektir. Çünkü iddia edenler ıstıshâb deliliyle nassın devamlılık ve genel geçerliliğine hükmediyorlar; bunlar, dava edilen mal karşısındaki zilyed mesabesindedirler. Neshedildiğini[450] ve hususîliğini iddia edenler ise beyyine (delil, şahid) getirip de zilyede tercih edilenler mesabesindedirler.
Haccın umreye çevrilebileceğini caiz görenler diyorlar ki: Bu, kuşkusuz fasit bir sözdür. Hatta kuşkusuz re'y (delile dayanmayan kişisel gö-rüş)dir. Bunun, Hz. Osman ve Ebu Zerr'den daha büyük birinin re'yi olduğunu İmrân b. Husayn, Sahihayn'daki şu rjvayetiyle —metin Buharî'nindir— açık bir şekilde ortaya koymuştur: "Daha Kur'an âyetleri inerken biz ALLAH Rasûlü (s.a.) ile birlikte temettü' yaptık. Sonra bir adam kendi re'yi ile dilediğini söyledi." Müslim'deki metin ise şöyledir: "ALLAH'ın (c.c.) kitabında temettü' haccı ile ilgili âyet indi. ALLAH Rasûlü (s.a.) bize temettü' yapmamızı emretti. Sonra temettü' haccinı nesheden bir âyet inmedi. ALLAH Rasûlü (s.a.) de vefat edinceye kadar bunu yasaklamadı. Bir adam kendi re'yi ile dilediğim söyledi." Bir metinde İmrân b. Husayn'-ın "bir adam" sözüyle Hz. Ömer'i kasdettiği belirtiliyor.[451]
Kendisine temettü' haccinı soran ve "Baban bunu yasakladı." diyen adama karşı Abdullah İbn Ömer: "ALLAH Rasûlü'nün (s.a.) emri mi, yoksa babamın emri mPuyulmaya daha lâyıktır?" diye karşılık verdi.[452]
İbn Abbas, bu konuda kendisine Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in görüşlerini ileri sürerek karşı koymaya çalışanlara "Üzerinize gökten taş yağacak, nerdeyse! Ben, ALLAH Rasûîü (s.a.) şöyle buyurdu diyorum; siz, Ebu Bekir ve Ömer şöyle dedi, diyorsunuz!" şeklinde karşılık verdi.[453] İşte bu âlimlerin cevabıdır; "Osman ve Ebu Zer, ALLAH Rasûlü'nü (s.a.) sizden daha iyi bilirler." diyenlerin cevabı değildir. İbn Abbas ve Abdullah İbn Ömer de kalkıp "Ebu Bekir ve Ömer, ALLAH Rasûlü'nü (s.a.) bizden daha iyi bilirler." deselerdi ya! Ne sahabeden, ne de tabiînden hiç kimse, ALLAH Rasûlü'nün (s.a.) nassını bu cevapla redde razı olmaz. Onlar, ALLAH ve Rasûlünü en iyi bilenlerdir ve ismet sahibi olmayanın görüşünü, ismet sahibinin sözüne tercihten de en çok sakınan insanlardır. Hem sonra ismet sahibinden, bunun kıyamete kadar baki olduğu yolunda nas sabit olmuştur. AH b. Ebu Tâlib (r.a.), Sa'd b. Ebî Vakkas, îbn Ömer, İbn Abbas, Ebu Musa, Saîd b. Müseyyeb ve tabiînin çoğunluğu baki olduğunu söylemişlerdir. Şu olay da gösterir ki; bu, tam bir re'ydir, Hz. Peygamber'in (s.a.) böyle bir şey söylediği söylenemez: Ömer Îbnü'l-Hattâb (r.a.) temettü' haccinı yasaklayınca Ebu Musa el-Eş'arî, ona: "Ey mü'minlerin emîri! Hac ibadeti konusunda icad ettiğin de ne?" diye sordu. O da şöyle cevap verdi: "Ya Rabbimizin kitabına uyarız ki ALLAH: 'Hac ve umreyi ALLAH için tamarnlayın! buyuruyor;[454] yahut da ALLAH Rasûlü'nün sünnetine uyarız. Zira ALLAH Rasûlü (s.a.) kurbanını kesinceye kadar ihramdan çıkmadı." Görüldüğü gibi Ebu Musa ile Hz. Ömer haccm temettu'a çevrilmesini ve yeni baştan. ihrama girilmesini engellemenin hac ibadeti konusunda Hz. Ömer'in icad ettiği bir re'y olup ALLAH Rasûlü'nden (s.a.) böyle bir rivayetin bulunmadığında hemfikirdirler. Hz. Ömer neyi delil gösterirse göstersin Ebu Musa, Hz. Ebu Bekir'in (r.a.) bütün halifeliği süresince ve Hz. Ömer'in halifeliğinin ilk zamanlarında insanlara, haccın umreye çevrilebileceği fetvasını verirdi. Nihayet Hz. Ömer (r.a.) bunu yasaklaması konusunda onunla görüştü ve her ikisi de bunun hac ibadeti hususunda Hz. Ömer'in (r.a.) ortaya attığı bir re'y olduğunda birleştiler. Sonra Hz. Ömer'in bu görüşünden vazgeçtiği sahih senedle rivayet edilmiştir. [455]
Bu hadislere muhalefet edenlerin gerekçeleri vardır: Birinci gerekçe: Bu hadisler neshedilmiştir.
İkinci gerekçe: Bunlar sahabeye özgüdür. Başkalarının, bu hadislerin ortaya koyduğu hükümde onlara ortak olmaları düşünülemez.
Üçüncü gerekçe: Aksine hüküm bildiren hadislerle bu hadislerin çelişmeleri. Bu hadisler karşısında ortaya koydukları gerekçelerin toplamı bu kadardır.
Şimdi biz bu gerekçeleri teker teker sıralayıp ALLAH'ın yardım ve tevfi-kiyle bunlarda görülen yanlışlıkları ortaya koyacağız. [440]
A) Bu Hadisler Neshedilmiştir:
Birinci gerekçe, nesihtir. Nesh için şu dört şeye ihtiyaç varken bunlardan hiçbirini ortaya koyamamışlardır. l)^Başka naslara ihtiyaç vardır, 2) Bu naslar bu hadislerle çelişecektir, 3) Bu çelişki yanında hadislere karşı koyabilecek güçte olacaklardır, 4) Bu naslarm, bu hadislerden daha sonra oldukları sabit olacaktır. Nesih iddiasında bulunanlar diyorlar ki: Ömer b. Hattâb es-Sicistânî, el-Firyâbî — Eban b. Ebu Hâzim — Ebu Bekir b. Hafs — İbn Ömer senediyle rivayet eder ki, Hz. Ömer İbnü'l-Hattâb (r.a.) halife olunca: "Ey insanlar! ALLAH Rasûlü (s.a.) bize müt'ayı (temettü' haccmı) önce helâl, sonra haram kıldı." dedi. Bu hadisi Bezzâr, MüsnetF-inde Hz. Ömer'den rivayet etmiştir.[441]
Hacın umreye çevrilebileceğini mubah görenler diyorlar ki: Şaşılır size! Rüzgârların sarsamadığı sabit dağların karşısına rüzgârların sağa-sola savurduğu heyelan halindeki kum tepesini dikiyorsunuz! Bu hadisin ne senedi, ne metni... Senedi, hadisçilere göre bize karşı delil olamaz. Metnine gelince, metinde geçen "müt'a" kelimesi ile ALLAH Rasülü'nün (s.a.) önce helâl, sonra haram kıldığı müt'a nikâhı kastedilmektedir. Bu kelimenin başka türlü anlaşılması şu sebeplerden ötürü asla caiz olmaz:
1- Temettü' haccının haram olmadığı konusunda ümmet icmâ etmiştir. Temettü' haccı ya farzdır, ya mutlak olarak hac ibadeti şekillerinin en faziletlisidir, ya müstehaptir ya da caizdir. Ümmet arasında bunun ha-ramlığım savunan beşinci bir görüş bulunduğunu bilmiyoruz.
2- Hz. Ömer İbnü'I-Hattâb'm (r.a.) şöyle dediği pek çok yoldan sahih olarak rivayet edilmiştir: "Hac yapsaydım elbet temettü' haccı yapardım." Bu sözü Esrem, Sünen'inde ve başka eserlerinde kaydetmiştir.
Abdürrezzak'm, Musannef adlı eserinde rivayet ettiğine göre (Hz. Ömer'in torunu) Salim b. Abdullah'a: "Hz. Ömer, temettü' haccını yasakladı mı?" diye sordular. O da: "Hayır, ALLAH Teâlâ'nın kitabından sonra ha?" diye karşılık verdi. Abdürrezzak'ın Nâfi'den rivayetine göre, bir adam ona "Hz. Ömer temettü' haccını yasakladı mı?" diye sordu; o da "Hayır" cevabını verdi. Yine Abdürrezzak'ın rivayetine göre îbn Abbas demiştir ki: "Temettü' haccını yasakladığını iddia ettiğiniz bu zâtın —yani Hz. Ömer'in— 'Şayet umre yapsam, sonra haccetsem elbet temettü' haccı yapardım, dediğini işittim."
Ebu Muhammed İbn Hazm: "Hz. Ömer'in temettü' haccını yasakladıktan sonra bundan vazgeçip temettü' haccı yapılabileceğini söylediği sahih olarak rivayet edilmiştir." diyorsa da, kendisince neshedilmiş olduğu sahih olan bu görüşe Hz. Ömer'in geri dönmesi imkânsızdır.
3- Hz. Peygamber (s.a.) kendisine bunun yalnızca o seneyi mi mahsus olduğunu yoksa ebediyyen mi böyle olduğunu soran sahabîye "Hayır, ebediyyen" diye cevap vermişken Hz. Ömer'in bunu yasaklaması imkânsızdır. Hz. Peygamber'in (s.a.) bu ifadesi, bu konuda neshin olması ihtimalini ortadan kaldırmaktadır. Kendilerinde neshin câri olması imkânsız olan hükümlerden biri budur: Sözünde doğru ve güvenilir olan (Hz. Peygamber'in) devamlılığını ve sürekliliğini haber verdiği hükümde nesih olmaz. Çünkü O'nun haberinde sözünden cayma olmaz. [442]
b) Bu Sahabeye Mahsustur:
İkinci gerekçe, bunun sahabeye mahsus olduğu iddiası. Şunları delil göstermişlerdir:
1- Abdullah b. Zübeyr el-Humeydî, Süfyan — Yahya b. Saîd el-Murakkı' senediyle Ebu Zerr'in şöyle dediğini rivayet eder: "ALLAH Rasû-lü'nün (s.a.) emriyle haccı umreye çevirmek bize mahsustur."[443]
2- Vekî'nin, Musa b. Ubeyde — Yâkub b. Zeyd senediyle rivayetine göre Ebu Zer diyor ki: "Bizden sonra hiç kimse haccını umreye çeviremez. Zira bu bize, Hz. Muhammed'in (s.a.) ashabına bir ruhsattı."
3- Bezzâr, Yusuf b. Musa — Seleme b. Fazl — Muhammed b. îshâk — Abdurrahman el-Esedî senediyle Yezîd b. Şerîk'in şöyle dediğini rivayet eder: Ebu Zerr'e: "Siz beraberinde iken ALLAH Rasûlü (s.a.) nasıl temettü' yaptı?" diye sorduk. O da: "Sizin bununla bir ilginiz yok. Bu —yani temettü'—, yalnız bizim için ruhsat verilen bir şeydir." diye cevap verdi.
4- Bezzâr, Yusuf b. Musa — Ubeydullah b. Musa — İsrail — İbrahim b. Muhacir — Ebu Bekir et-Teymî — Ebu Bekir'in babası ve Haris b. Süveyd senediyle Ebu Zerr'in hac ve temettü' konusunda "ALLAH Rasûlü'-nün (s.a.) bize verdiği bir ruhsattır." dediğini rivayet eder.
5- Ebu Dâvud, Hennad es-Serrî — İbn Ebî Zaide — Muhammed b. İshak — Abdurrahman b. Esved — Süleyman yahut Süleym b. Esved senediyle rivayet eder ki Ebu Zer, hacca niyetlenen ve sonra haccı umreye çeviren kişi hakkında şöyle derdi: "Bu, yalnızca ALLAH Rasûlü (s.a.) ile birlikte bulunan kafile içindir."[444]
6- Sahih-i Müslim'de Ebu Zerr'in şöyle dediği rivayet edilir: "Temettü' haccı yapmak Hz. Muhammed'in (s.a.) ashabına mahsustur." Bir metinde: "Temettü' haccı bizim için ruhsattı.", bir diğer metinde: "İki müt'a —yani müt'a nikâhı ile temettü' haccı— hâsseten bizim için sahihtir." ve bir başka .metinde ise: "Temettü' haccı sizden ayrı olarak yalnız bize mahsustur." demiştir.[445]
7- Sünen-i Nesât'ds sahih senedle İbrahim et-Teymî'den onun da babasından rivayet edildiğine göre temettü* haccı konusunda Ebu Zer: "Sizin için değil. Size göre bir şey yok. Yalnızca bize, ALLAH Rasûlü'nün (s.a.) ashabına bir ruhsattır." demiştir.[446]
8- Ebu Davud ve Nesâî'nin Stfnen'lerinde rivayet edildiğine göre Bilâl b. Haris anlatıyor: "Ey ALLAH'ın Rasûlü! Haccm umreye çevrilmesi bize mi mahsusdur, yoksa bütün insanlar için genel geçerli bir şey midir?" diye sordum. ALLAH Rasûlü (s.a.): "Hayır, bize mahsustur." cevabını verdi. Bu hadisi İmam Ahmed de rivayet etmiştir.[447]
9- Ebu Avâne'nin Müsned'indt sahih senedle İbrahim et-Teymî'den onun da babasiftdan rivayet edildiğine göre, Hz. Osman'a temettü' haccı soruldu; o da cevap olarak: "Bizim içindir. Sizin için değil." dedi.[448]
Sahabeye tahsis edildiğini savunanların gösterdikleri delillerin toplamı işte bu kadar.
Haccm umreye çevrilmesini caiz ve bunun vacip olduğunu söyleyenler diyorlar ki: Bunların hiçbirinde sizin için bir delil yoktur. Çünkü bu sahabe sözleri ya bâtıldır, sözün kendisine nisbet edildiği kimseden asla sahih olarak rivayet edilmemiştir; ya da sahihtir, ancak masum (günahsız ve hatasız) olmayan birinin sözüdür, masumun (yani Hz. Peygamber'in) naslan-na onunla karşı gelinemez.
Birincisi; reddedilemez sahih naslara tercih edilmesinden öte el-Murakkı'm rivayeti delil bile olmaz. Onun rivayet ettiği hadisle karşı konulduğunda Ahmed b. Hanbeh "el-Murakkı' el-Esedî de kim oluyor?" demişti. Ebu Zer, Hz. Peygamber'in (s.a.) haccı umreye çevirmeyi emrettiğini rivayet etmişti. Ondan rivayet edilen 'bu, sahabeye mahsustur' sözü —şayet sahihse—, neticede onun kendi görüşü demektir. İbn Abbas ve Ebu Musa el-Eş'arî: "Bu, bütün ümmet için genel geçerlidir." demişlerdir. O halde Ebu Zerr'in görüşüne bu iki sahabînin sözüyle karşı konulur ve böylece sahih ve sarih naslar selâmet bulur.
Hem sonra bilinmektedir ki, Hz. Peygamber (s.a.), hakkında soru sorulan ve hacdan çevrilme olan bu umrenin ebediyyen geçerli olacağını, belli bir nesile mahsus olmayacağını ifade etmiştir ki, bu nas ile de sahabeye mahsus olduğu iddiası bâtıl olur. Bu nas, sened bakımından Ebu Zer'den gelen rivayetten daha sahih ve —şayet Ebu Zerr'in rivayeti sahih olsa yine de— ona göre uyulmaya daha lâyıktır.
Hem ALLAH Rasûlü'nün (s.a.) ashabının, ALLAH Rasûlü'nün (s.a.) yaptığı ve emrettiği bir konuda ihtilâf ettiklerini, bir kısmının "mensûh yahut hususîdir." dediğini ve bir kısmının da "ebediyyen bakidir" dediğini görsek; neshedildiği yahut hususi olduğunu iddia edenlerin görüşleri, asıl olana aykırı düştüğü için kesin bir delil bulunmaksızın kabul edilmez. En azından bu konudaki rivayetler devamlılığını ve genel geçerliliğini iddia edenlerin görüşleriyle çelişiklik arzeder. İki çekişmeli kişi arasında delil hüküm verir. Çekişme ortaya çıktığında, davayı ALLAH'a ve Peygamberine (s.a.) iletmek vacip olur. Şu halde Ebu Zer ile Hz. Osman, "Haccı umreye çevirme neshedilmiştir veya hususîdir." derler ve Ebu Musa ile Abdullah İbn Abbas da: "Bu iş bakidir ve hükmü umumîdir." derlerse, nesih ve hususîlik iddiasında bulunanların delil göstermeleri gerekir.
Bilâl b. Hâris'in rivayet ettiği merfû hadise gelince; bu hadis yazılmaz (kayda değmez) ve böylesi bir hadisle yukarıda sıralanan sabit direkler rae-sabesindeki sahih hadislere karşı gelinemez.
Ahmed b. Hanbel'in oğlu Abdullah diyor ki: Babam, 'hacca niyetlenip ihrama giren kimse şayet Beytullah'ı tavaf eder, Safa-Merve arasında sa'y yaparsa; haccını umreye çevirebilir' görüşündeydi. Temettü' haccı hakkında, "ALLAH Rasûlü'nün (s.a.) iki emrinin sonuncusudur." demiştir. Allah Rasûlü (s.a.): "Haccınızı umreye çevirin." buyurmuştur. Abdullah sözünü şöyle sürdürüyor: Babama: "Peki haccın umreye çevrilmesi konusunda Bilâl b. Hâris'in hadisi —yani bize mahsustur sözü— hakkında ne diyorsun?" diye sordum. O da: "Ben bu görüşte değilim. Bu adam tanınmıyor. Bu, senedi tanınmayan bir hadistir. Bence Bilâl b. Haris hadisi sabit değildir." cevabını verdi... İşte ne dediği ortada?
Ben derim ki: İmam Ahmed'in sözlerinin doğruluğunu ve bu hadisin sahih olmadığını gösteren bir dehl de şudur: Hz. Peygamber (s.a.) sahabî-lere haclarını çevirmelerini emrettiği bu temettü' haccmm ebediyyen geçerli olduğunu haber vermiştir. Böyle söyledikten sonra bu hac şeklinin sahabî-lere mahsus olduğunu söylediği artık nasıl sabit olabilir ki? Bu en imkânsız bir şeydir. Nasıl sahabîlere haccı umreye çevirmelerini emredip "Kıyamet
gününe kadar umre, hacca dahil olmuştur" diye belirtir de sonra O, bunun sonraki nesillere değil, yalnız sahabeye mahsus olduğunu söylediği sabit olabilir? Biz ALLAH'ı şahit tutarız ki, bu Bilâl b. Haris hadisi ALLAH Rasûlü'-nden (s.a.) sahih olarak gelmemiştir, O'nun hakkında yapılan bir hatadır. Bilâl b. Hâris'in rivayeti, ALLAH Rasûlü'nden (s.a.) bunun aksini rivayet eden güvenilir ve sağlam ilim nakilcilerinin rivayetlerine nasıl tercih edilebilir? Hem sonra ALLAH Rasûlü'nün (s.a.) böyle buyurduğu sabitken İbn Abbas (r.a.) nasıl aksine fetva verir, ömrü boyunca avamdan havâs'tan insanların bulunduğu meclislerde bunun üzerinde tartışmalar yapar ve Allah Rasûlü'nün (s.a.) pek çok sayıda ashabı bulunurken bunlardan hiçbir adam kalkıp da "Bu, bize mahsustur. Bizden başkaları için bu hak yoktur" demez ve neticede sahabenin ölümünden sonra Ebu Zerr'in bunu kendilerine mahsus gördüğü ortaya çıkar?!.
Hz. Osman'ın (r.a.) temettü' haccı konusunda bunun kendileri için olduğu, kendilerinden başkaları için geçerli olmadığı yolundaki sözü ile Ebu Zerr'in sözünün hükümleri eşittir. Ebu Zer ve Hz. Osman'dan gelen rivayetin üç şeye ihtimali vardır:
1- Bunun caizliğinin sahabeye mahsus olduğu. Haccı umreye çevirmeyi haram sayanlar bu şekilde anlamaktadırlar.
2- Vacip olmasının sahabeye mahsus olduğu. Üstadımız —ALLAH ruhunu mukaddes eylesin— bu görüşteydi. Derdi ki: ALLAH Rasûlü (s.a.), haccı umreye çevirmelerini sahabeye emredip buyurmuştur ve sahabe bu emri yerine getirmek üzere harekete geçmekte kararsızlık geçirince öfkelenmiştir ki, işte bundan ötürü bu çevirme işi onlara farz kılınmıştı. Ama kıyamet gününe kadar ümmet için caiz ve müstehaptır. Ancak o ilim deryası İbn Abbas bunda ısrar edip kıyamet gününe kadar ümmete vacip saymış ve kurbanlık sevketmeyen her ifrâd ve kıran haccı yapan kimsenin kesinlikle ihramdan çıkmasının farz olduğunu, hatta istemese bile ihramdan çıkmış sayılacağını söylemiştir. Ben, onun görüşüne üstadımızın görüşüne nisbetle daha çok eğilim göstermekteyim.
3- Üçüncü ihtimal: Sahabeden sonra hiç kimse ister kıran, ister ifrâd yapsın kurbanlık hayvanı bulunmaksızın hacca başlayamaz. Başlarsa haccı umreye çevirme gereğini duyar. Ancak Hz. Peygamber'in (s.a.) son olarak emrettiği gibi kurbanlık sevketmemişse temettü', sevketmişse kıran yapması farz olur. Nitekim Hz. Peygamber'in (s.a.) bu şekilde emrettiği sahih yolla aktarılmıştır. Bir kimse ifrâd haccı yapmak üzere ihrama girip tavaf ettiğinde; haccı, tek umreye çevirip temettü' yapamaz. Bu, yalnız sahabe içindi. Çünkü onlar, Hz. Peygamber (s.a.) temettü' haccım ve haccı umreye çevirmeyi emretmeden önce baştan ifrâd haccı için ihrama girmişlerdi. Hz. Peygamber'in (s.a.) temettü' yapma ve haccı umreye çevirme emri kesinlik kazanınca, artık hiç kimsenin O'na muhalefet edip ifrâd haccı yapma, sonra da onu umreye çevirme hakkı kalmamıştır.
Bu son iki ihtimali düşündüğün zaman görürsün ki, bunlar birinci ihtimale göre ya daha ağırlık kazanmaktadırlar, ya da ona denktirler ve sabit, sarih hadislerin onunla çatışmaları toptan ortadan kalkar. Başarı yalnız ALLAH'tandır.
Müslim'in Sahih'mdc, temettü' haccının sahabeye mahsus olduğu yolunda Ebu Zerr'den aktardığı rivayete gelince; şayet bununla temettü' haccının aslı kastediliyorsa hiçbir müslüman bu görüşte değildir. Aksine müs-lümanlar, temettü' haccının kıyamete kadar caiz olduğunda görüş birliği içindedirler. Şayet haccı umreye çevirme suretiyle temettü' yapma kastediliyorsa, bu da yukarıda sıralanan üç yöne muhtemeldir. el-Esrem Sünen'-inde diyor ki: Ahmed b. Hanbel bize, Abdurrahman b. Mehdî — Süfyan-A'meş — İbrahim et-Teymî senediyle Ebu Zerr'in temettü' haccı konusunda "Bu bize mahsustur" dediğini aktardıktan sonra dedi ki: "ALLAH, Ebu Zerr'e rahmet etsin. Temettü' haccı ALLAH'ın (c.c.) kitabında: "kim umreyi hacca eklemek suretiyle temettü' yaparsa..." şeklinde[449] (umumî olarak) geçmektedir."
Haccın umreye çevrilmesini kabul etmeyenler diyorlar ki: Ebu Zer ve Hz. Osman'ın söyledikleri "bu neshedilmiştir yahut sahabeye mahsustur." şeklindeki böylesi bir söz re'y ile söylenemez. O halde bu sözü söyleyen, devamlılığını ve genel geçerliliğini iddia edenlerin bilmedikleri fazla bir bilgiye sahip demektir. Çünkü iddia edenler ıstıshâb deliliyle nassın devamlılık ve genel geçerliliğine hükmediyorlar; bunlar, dava edilen mal karşısındaki zilyed mesabesindedirler. Neshedildiğini[450] ve hususîliğini iddia edenler ise beyyine (delil, şahid) getirip de zilyede tercih edilenler mesabesindedirler.
Haccın umreye çevrilebileceğini caiz görenler diyorlar ki: Bu, kuşkusuz fasit bir sözdür. Hatta kuşkusuz re'y (delile dayanmayan kişisel gö-rüş)dir. Bunun, Hz. Osman ve Ebu Zerr'den daha büyük birinin re'yi olduğunu İmrân b. Husayn, Sahihayn'daki şu rjvayetiyle —metin Buharî'nindir— açık bir şekilde ortaya koymuştur: "Daha Kur'an âyetleri inerken biz ALLAH Rasûlü (s.a.) ile birlikte temettü' yaptık. Sonra bir adam kendi re'yi ile dilediğini söyledi." Müslim'deki metin ise şöyledir: "ALLAH'ın (c.c.) kitabında temettü' haccı ile ilgili âyet indi. ALLAH Rasûlü (s.a.) bize temettü' yapmamızı emretti. Sonra temettü' haccinı nesheden bir âyet inmedi. ALLAH Rasûlü (s.a.) de vefat edinceye kadar bunu yasaklamadı. Bir adam kendi re'yi ile dilediğim söyledi." Bir metinde İmrân b. Husayn'-ın "bir adam" sözüyle Hz. Ömer'i kasdettiği belirtiliyor.[451]
Kendisine temettü' haccinı soran ve "Baban bunu yasakladı." diyen adama karşı Abdullah İbn Ömer: "ALLAH Rasûlü'nün (s.a.) emri mi, yoksa babamın emri mPuyulmaya daha lâyıktır?" diye karşılık verdi.[452]
İbn Abbas, bu konuda kendisine Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in görüşlerini ileri sürerek karşı koymaya çalışanlara "Üzerinize gökten taş yağacak, nerdeyse! Ben, ALLAH Rasûîü (s.a.) şöyle buyurdu diyorum; siz, Ebu Bekir ve Ömer şöyle dedi, diyorsunuz!" şeklinde karşılık verdi.[453] İşte bu âlimlerin cevabıdır; "Osman ve Ebu Zer, ALLAH Rasûlü'nü (s.a.) sizden daha iyi bilirler." diyenlerin cevabı değildir. İbn Abbas ve Abdullah İbn Ömer de kalkıp "Ebu Bekir ve Ömer, ALLAH Rasûlü'nü (s.a.) bizden daha iyi bilirler." deselerdi ya! Ne sahabeden, ne de tabiînden hiç kimse, ALLAH Rasûlü'nün (s.a.) nassını bu cevapla redde razı olmaz. Onlar, ALLAH ve Rasûlünü en iyi bilenlerdir ve ismet sahibi olmayanın görüşünü, ismet sahibinin sözüne tercihten de en çok sakınan insanlardır. Hem sonra ismet sahibinden, bunun kıyamete kadar baki olduğu yolunda nas sabit olmuştur. AH b. Ebu Tâlib (r.a.), Sa'd b. Ebî Vakkas, îbn Ömer, İbn Abbas, Ebu Musa, Saîd b. Müseyyeb ve tabiînin çoğunluğu baki olduğunu söylemişlerdir. Şu olay da gösterir ki; bu, tam bir re'ydir, Hz. Peygamber'in (s.a.) böyle bir şey söylediği söylenemez: Ömer Îbnü'l-Hattâb (r.a.) temettü' haccinı yasaklayınca Ebu Musa el-Eş'arî, ona: "Ey mü'minlerin emîri! Hac ibadeti konusunda icad ettiğin de ne?" diye sordu. O da şöyle cevap verdi: "Ya Rabbimizin kitabına uyarız ki ALLAH: 'Hac ve umreyi ALLAH için tamarnlayın! buyuruyor;[454] yahut da ALLAH Rasûlü'nün sünnetine uyarız. Zira ALLAH Rasûlü (s.a.) kurbanını kesinceye kadar ihramdan çıkmadı." Görüldüğü gibi Ebu Musa ile Hz. Ömer haccm temettu'a çevrilmesini ve yeni baştan. ihrama girilmesini engellemenin hac ibadeti konusunda Hz. Ömer'in icad ettiği bir re'y olup ALLAH Rasûlü'nden (s.a.) böyle bir rivayetin bulunmadığında hemfikirdirler. Hz. Ömer neyi delil gösterirse göstersin Ebu Musa, Hz. Ebu Bekir'in (r.a.) bütün halifeliği süresince ve Hz. Ömer'in halifeliğinin ilk zamanlarında insanlara, haccın umreye çevrilebileceği fetvasını verirdi. Nihayet Hz. Ömer (r.a.) bunu yasaklaması konusunda onunla görüştü ve her ikisi de bunun hac ibadeti hususunda Hz. Ömer'in (r.a.) ortaya attığı bir re'y olduğunda birleştiler. Sonra Hz. Ömer'in bu görüşünden vazgeçtiği sahih senedle rivayet edilmiştir. [455]