Gurbet Mektupları 3
Derdiniz derdim, sevinciniz sevincim dedim.
Aldım elime kalemi, yazdım aklıma geleni, ilk aklımda olan bir olayı hemen yazdım.
Yazıma başlamadan önce baktım unuttuğum birşeymi var?
Dedim:
- Selam kelamdan öncedir. Öyle ise! Bir selam vereyim dedim..
Rahman ve Rahim olan ALLAH’ın adı ile.
ALLAH’ın selamı rahmeti bereketi üzerinize olsun.
Gününüz bereketli, geceniz hayırlı olsun.
RABB’im sıhhat ve afiyetten ayırmasın.
Geçenlerde arkadaşın biri anlatıyor:
Arkadaş telefon etti:
- Bizim bodrumda kalorifer yakıt deposu var. Gel kes götür.
- Tamam kardeşim.
Ben kesmeye başladım, bu arada içinde yakıt varmış, her tarafa akmaya başladı.
Arkadaşa dedimki:
- Biraz bıçkı tozu getirde üzerine atalım.
- Hemen alıp geliyorum.
Biraz sonra bir çuval bıçkı tozu geldi, üzerine attım, işe koyuldum.
Tabii, ben çalışırken, makinadan çıkan kıvılcımlar bıçkı tozuna düştükçe ateş alır yanmaya başlar.
Ben oh sıcaklık geliyor sırtım ısınıyor.
Arkana dön de bir bak.
Nerde!
Yok, ben hala çalışıyorum.
Bu arada pencereden çıkan dumanı gören meraklılardan biri hem itfaiye ye hem polise telefon açar.
Etraf itfaiye kaynıyor.
Arkama bir döndümki ateş almış yanıyor.
Neredeyse bende yanacağım.
Hemen suyla felan söndürdüm.
Dışarı çıktım, arkadan birşey yokmuş gibi yaklaştım, baktım itfaiye erlerinin içinde bir türk var.
Ona yaklaştım:
- Yangın felan yok yakıt tankını keserken biraz ateş almış söndürdüm dedim. Git şunlara yanlış ihbar varmış de kurtar bizi.
- Tamam dedi.
Ben yukarı çıktım duruma bakıyorum.
Baktım polisler de geldi, ama daha sonra itfaiye gidince arkasından polislerde çekti gitti.
Oh be dünya varmış dedim.
Arkadaş bunu anlatınca, bir gurbetçi saflığı daha dedim ve sizlerle paylaşmaya karar vererek sizlerle paylaşıyorum....
Eh mektublarımda zaman, zaman böyle hikayeleri sizlerle paylaşabilirim.
Sizlerin mektublarıma katkılar sağlamanızı, hatta yorumlar yazmanızı bekledim.
E mail adresime her zaman yazabilirsiniz.
Olumlu veya olumsuz.
Hiç farketmez.
İnşa-ALLAH hayırlı yorumlarınızı bekliyorum.
Zamanın birinde adamın biri uzak bir memlekete çalışmaya gider.
Uzun bir zaman memleket hasreti ile çalışır didinir ve yavrularının özlemini yüreğine gömer.
Gün gelir memlekete döner.
Bakarki ne memleket yerinde kalmış ne yavrularından hanımından eser var.
Yıkılmış adamcağız.
Günlerce kendine gelemememiş.
Oradan geçen bir bilge adam:
- Niçin umutsuzluk girdabına girdinde kendini bıraktın acizler gibi, mantığını aklınla yoğur, düşünceni içine kat, kuvvetini yardımcı ver ve yola çık çok sürmeyecek düşünce pınarındaki kişilere ulaşacaksın. Umutsuzluk acizlerin işidir. Der.
Bunu duyan adam o bilge adamın dediği gibi yapar ve hasretler buhar olur ailesine kavuşur.
Gurbete hiçbir kimse zevkine gelmemişken ve içindeki vatan hasretini saflığıyla yoğurmuşken, memleketteki bütün kültür ve adetlerini yaşamaya çalışmışken yinede boynu bükük yüreği özlemle, sırtını dayayacak bir duvar bile bulamamış, bulamamaktadır.
Gözlerinizde bu durumu okur gibiyim.
Kim gelirse boynu kravatlı sırtı katlı, hemen boynumuz bükülür, saygıdan dolayı.
İçimiz titrerken ruhumuz adeta siner.
Eh memleket mektubları önemli, kimi haber bekler, ana, babadan kimi komşulardan kimi kalbe hitap edeni bekler.
Bir kere gelmeye görsün acıklı ve umutsuz haberler, yüreği acıyla burkulur, gözleri bir noktaya bakar ve öylece akar gözlerindeki yaşlar.
Başka da yapacak birşey yoktur.
Bütün gücü gözlerinden akan yaşlar.
Ayrısı gayrısı kalmamış bütün vatan köşelerinden gelenler birbiri ile akraba bile olmuş, olmaktadır.
ALLAH c.c. geleceğimizi hayr eylesin.
Burada bir mektubun sonuna gelirken sizlere mektub yazmayı özleyeceğim.
Uzun zamandır ne bir mektub ne kart gönderdik.
Artık bu adetler yerini teknolojiye bıraktı.
İşte bu can alıcı noktada teknolojiye tamamen teslim olmadan bazı güzellikleri yaşatalım.
Hayata yeniden eskidi dediğimiz adetlerimizi yükleyelim.
Belki hareket bereket getirir.
Bu minval üzere sizleri ALLAH’a emanet ediyorum.
Selam ve dua ile.
M.S.A.