Gurbet Mektubları 8

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
http://www.hayatonline.eu/wp-content/uploads/2011/05/msalih-aydin.jpg


Gurbet Mektubları 8

Mektubuma başlamadan önce:

“ALLAH’ın selamı rahmeti bereketi üzerinize ve üzerimize olsun.”
Bugün sizlere yine değişik bir formattan seslenmek istiyorum.
Uzun zamandır, buralarda kalmak ve acıları tatmak çok zor derken, ne düşünüyorduk? Gelecekte, önceki ayrı kalmanın hesabına bir eksi yazalım.
Ne dersiniz?
Hatıraları, kaf dağında saklarsak, gelir zamanı diyebilirmiyiz?
Ucuz edebiyatla, pahalı bir koltuğa oturmanın, ne anlamı var?
Kaçırdığımız bunca fırsatlara ne demeli?
Keşke denen nesne, geriye gelirmi bir daha?
Bütün bunların sonunda, kafamızda oluşan, binbir soru işareti ve benliğimizi kemiren karmaşık düşünceler.
Nerede durmalıyım?
Nereye ve kime ait olmalıyım?
Gerçekten bir kimliğim varmı?
Gibi fikir çağrıştırması ile zihinlerimizi hiç yordukmu?
Ama bir çıkar yol bulamamışsındır.
Çünkü sana zamanında kimse sahip çıkmamış, yalan yanlış hayatın bir ucundan tutarak yaşamışsındır.
Yanlışları seneler kovalarken, senin doğruya ulaşman ömrünü almıştır.
Elinden tutacak bir insanı bulduğunda, hayatın seni ne kadar hırpaladığını farketmişsindir.
Her eşyanın bir rehberi olduğu halde, insanın yaşama rehberi olduğunu ve bunun insanlardan ısrarla saklandığını da öğrenmişsindir.
İşte sen, orada iyi durumdasın.
Nice insan varki, hakikatin gerçeğine ulaşamamıştır.
Buna ömrüde yetmemiştir.
İnsan en çok emek isteyen varlık.
İnsan nede çok isyankar eden bir varlık.
İnsan nefsi ve ruhu arasında sıkışıp kalmış.
Ve yorulduğunda, daraldığında hemen isyan eden.
Bebeklik ve çocukluk döneminde aciz, bakıma muhtaç.
Õmrünün yarısı, dünya,ya ait eğitim ve öğretimiyle geçen ve hala olgunlaşamayan insan.
Sadece bir kaç yıl, dini eğitimle gerçek kimliğine bürünebilecekken.
Tembelliğini bırakıp, dünya ve ahiret bilimini birleştirerek vahiy ilmi ile insan oluyor.
Çünkü, insan yapı anahtarı furkandır.
Aradığımız gerçek, yakınımızda iken, biz nelerle uğraşıyoruz.
Nelere zaman harcıyoruz.
Evet, engebelli yollarda kendini bulmak ve gerçeğin kanatlarına, kendini bırakarak, ruhen bir kelebek gibi hafiflemek, ne güzel.
Bütün bu durumlar, defterimize artı yazıldığı zaman, ahirette hissedeceğiz.
Bunun için, düşünmezmisiniz?
Birgün, yalnız kaldığımızda, oturup, aklımızın erdiği günden itibaren, iyi ve kötü günlerimizi, şöyle bir tefekkür edelim.
Bakalım, gece karanlığından sahile ulaşmışmıyız.
Yoksa, sahile varmaya daha hayli mesafemi var.
Eh bütün bunlara rağmen hayat devam ediyor, ama devam eden hayatı değerlendirebilirsek. Vesselam.
……………………………………………………………………..
İçinde bulunduğumuz ramazan ayı bize birçok şeyi adeta hatırlatır.
O günlere iç çekilir.
Ahh nerde o günler deriz.
Ben küçüklüğümden hatırlıyorum.
Ramazan beni ilği alanı yapmıştı.
Oruca ne zaman başlıyacağım diye düşünür dururdum.
Demekki, o istek doğrultusu 10 yaşından beri aralıksız tutmama sebebmiş.
Hele gece kalkıp sahur yemeğinde hoşaf içilmesi bulunmaz bir nimetti.
Hoş, şimdiki gençliğin nelerden hoşlandığı bile meçhul.
Ahh mir langweillich.
Hayatları bu kelimelerle geçiyor.
Ooo das ist kuhl…
Nereden nereye.
Ve elveda benim olan ramazan.
Hoşgeldin, dününden haberi olmayan dünya.
Helal ekmek kazanma uğruna ramazanımdanda oldum.
Ama durum hiçte öyle değil ana yurtta durum dahada vahim.
Dün orucuma saygı duyan gayrimüslimler vardı.
Bugün Müslümanım diyen değil saygı, sanki hakaret eder gibi elinde sigara dumanını üfürüyor.
Bütün bunları yazmamdaki sebebler, sizin içini karartmak değil.
Bilakis hakikatlere bir adım daha yaklaşmak.
Eski ramazanlar dedik, dedikte bu konuda neler biliyoruz geleceğe neler aktardık.
İşte size anılarımın içinden bir anı.
Dokuz yaşındayım, nenemler sahura kalktı.
Küçük dayım ve dedem dışarıya ibrikle yüzlerini yıkamaya çıktı.
Nenem erişte pilavı ve hoşaf hazırlıyor.
O şimdiki ahım şahım mutfak düzeni yok.
Mutfak, Çamurdan yapılmış küçük bir ocak ve külle sıvanmış ve her zaman kullandığı içi kalaylı bakır tencere.
Beş bilemedin kertikli kalaylı tabaktan oluşan set.
Ogün arefe ve songün oruç tutmak istiyorum ısrarla.
Nenem beni kaldırıyor ve hadi gel yemek hazır.
Ortada bir sini, içinde bir kertikli tabak ve içinde erişte pilavı, tabii sadeyağlı, ve başka bir tabak ve içinde armut hoşafı.
Biz o zamanlar tabak değil sahan diyoruz.
İşte tamgün orucu böyle tutup ertesi gün bayram yapmaya hak kazandım.
Bayram günü yine eski elbiselerimle, üzerimde kırk yamalık ama temiz, bayram yerine gittim.
Sevinçten gözlerim birşey görmüyordu.
Sevinç olmazsa, sevinecek bir gayen olmazsa, isterse dünya senin olsun.
Neye yarar.
Sizlere en güzel bayramlar dilerken.
Büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öperim.
ALLAH’a emanet olun.

Selam ve dua ile.
M.S.A.
M. Salih Aydın : Hayat Online

 
Üst Alt