fahrettin tırınk
Site İmamı
çok değerli kardeşlerim mezheb konusu günüzmüzde öenemsenmediği gibi yeni yeni mezheb dışı görüşlerin tezahur ettiğini görmekteyiz.
dinde esas hükümleri kur'an ı kerim ve sünneti tasül üzere bir araya toplayıb serd eden hak 4 mezheb vardır.
hiçbir 4 mezhab müctehidi kendi kafasına göre bir hüküm vermemişlerdir. burayı iyi anlamak için biraz itikadi anlamda ilmi akaid bilgisine sahib olmak lazım.
mezhebler arasında aslında genel konularda hiç farklılık yoktur.mesela farz ve haramlar hususunda görüş hep aynıdır.
aşağıda anlatacağım konulardan meseleyi daha iyi anlayacaksınız.
halbuki günümüzde ehli sünnet dışı akımlara maalesef TÜRKİYE mizde de çok karşılaşmaktayız ve kafaları karıştırıcı sünnet dışı söylem ve uygulamaları mevcuttu.
kur'an ı kerim ve sünneti rasulden çıkarılmayan hükümler topluluğu batıl ve bid'attir. zaten bir müslüman bu görüşleri görünce asla imanı anlamda bunlara teslim olamaz.
Mezheblerin ortaya çıkması neden oldu dersenizpeyğamber s.a.v efendimiz darı bekaya irtihal edip eshabı kiram hazeratı da bir bir azalmaya başlayıp bazı sözde islam adına fetva veren sapık görüşler islama yeni uydurmalar veya azaltmalarsokmaya kalktığını gören mezheb alimleri öncelikle kur'an ı kerimden sahih hadisi şeriflerden ve hayatta olan eshabı kiram hazeratından delilleri ile kaynaklarından hükümleri derleyip toparlayarak mezhebler kendiliğinden oluşmuştur.
asla kendi kafalarından bir ilave yapmamışlardır.
Ashab-ı kiram devrinden sonra Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerden hüküm çıkarma kudretine sahip müçtehidler azalmıştı. Bunun üzerine müslümanlar içtihad kudretinde bulunan fakihlere tabi olma yolunu tuttular. Onların derslerinde bahs ettikleri mevzular sorulara verdikleri cevaplar ve fetvalar halkın takip ettiği bir yol ve fıkhi bir mezhep olarak doğmuş oldu. Mezheb sahibi olan bu büyük alim ve imamlar hiç bir zaman biz bir mezheb kuruyoruz bize uyunuz diye halkı görüşlerine uymaya çalışmazlardı.
Aslına bakarsanız yaygın olarak bilinen anlamda mezhepler için ‘ortaya çıkma’ tabirini kullanmak doğru değildir. Zira biz bu tabirle önceden mevcut olmayan bir şeyin belli bir dönemden sonra varlık sahnesine çıkmasını anlatırız.
Peygamber efendimiz müctehidlerin böyle farklı ictihadlarının Müslümanlar için rahmet olduğunu bildiriyor. Mezheplerin çıkışı da bu hükme dayanıyor. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Farklı ictihad rahmettir.) [Beyheki Deylemi İ. Münavi İbni Nasr]
Eshab-ı kiramdan Ebu Said-i Hüdri rivayet ediyor:
Seferde iki kişi su bulamadıkları için teyemmüm ederek namazlarını kılıyorlar. Sonra vaktin içinde suyu bulunca biri kendi ictihadına göre abdest alıp namazını iade ediyor diğeri de kendi ictihadına göre iade etmiyor. Durum Resulullaha arz edilince her ikisini de uygun bulup şöyle buyuruyor:
(Namazı iade etmeyen; sünnete uymakla isabet etti. Abdest alıp iade eden de iki sevab aldı.) [Nesai Ebu Davud]
(Bu hadis-i şerif de Eshab-ı kiramın müctehid olduklarını göstermektedir. İki zat farklı ictihad ediyor ve ictihadlarına uydukları görülüyor.)
bir hadis meali şöyledir:
(Müctehid ictihadında hata ederse bir isabet ederse iki sevap alır.) [Buhari]
Müctehid hata etse de sevab alır. Onun yanlış ictihadıyla amel eden de kurtulur. Bir hadis-i şerif meali:
(Müctehid ictihadında isabet ederse on isabet etmezse bir sevab alır.) [Buhari Ebu Davud İbni Mace İ.Ahmed]
Onlardan sonra aralarında Dört Mezhep imamının da bulunduğu kuşak gelir. Bunlar da Tabiun'un alimlerinin elinde yetişmiş Sahabe ve Tabiun'un fıkhının kurallarının tamamını kendi kafalarından deyil kur'anı kerimde bulamadığı meseleleri hayatta olan sahabe i kiram hazaratından delilleri ile toplayarak günümüze kadar varlığını devam ettiren mezheplerin kurucuları olma payesine ulaşmışlardır.
İçtihad faaliyeti Sahabe kuşağından itibaren hoca-talebe ilişkisi içinde mezhep imamlarına kadar kesintisiz biçimde sürüp geldiğine göre "mezhepler nasıl ortaya çıkmıştır?" sorusunu doğru kabul ettiğimizde cevap "Sahabe döneminden itibaren" şeklinde olmalıdır. Ancak Sahabe ve Tabiun fakihlerinin içtihad usulleri ve çözüme bağladıkları fer'î meseleler detaylarıyla kitaplarda kaydedilmek suretiyle müesses bir şekilde nesilden nesile aktarılma imkânı bulamadığı için ‘mezhep’ olgusu genellikle Dört hak Mezhep imamı ve onların dönemi ile başlatılır.
Şu halde soruyu şöyle toparlayabiliriz: ‘Mezheb’i içtihad faaliyetinin oluşturduğu vakıası nazara alındığında mezhep olgusu sahabe döneminden beri mevcuttur. ‘Mezhep’ dendiğinde Usul'ü tam anlamıyla ortaya konmuş fer'î alanda Fıkıh bablarının tümünü ihtiva eden içtihadları temayüz ve bize kadar intikal etmiş bir sistemi anlayacaksak evet ‘mezhep’ hadisesi Dört hak Mezhep imamıları ile başlamıştır.
peki diyeceksinizki bir mezhebe uymadan islamı yaşamak mümkünmü? el cevab mümkün deyildir. çünki günümüze kadar tüm islami meseleleri bizlere 4 hak mezheb aktarmıştır. biz kalkıbta bunlara uymadan kendi başımıza namaz oruç vesaire gibi ibadetlerimizi yapamayız. çünkü peyğamber sav efendimizin uygulamalrını bizlere bire bir onlar aktarmışlardır.
kalkıpta birisi ben profösör oldum kendim içtihad ederim derse ALLAH cc muhafaza buyursun işte peyğamber sav efendimizin uygulamasına bire bir tezat teşkil ederki bid'attir. bid'at da islamda haramdır.
buna örnek olarak şunu söyleye biliriz günümüzde prof birisi kadının eline tutmak caizdir diye fetva vermiştir. işte bu küfrü icab ettirir. niyemi? çünki s.a.v. efendimiz hakkaında ALLAH cc gelmiş geçmiş tüm günahları afv olundu dediği halde efendimize iman etmeye gelen kadınların eline kesinlikle tutmamıştır. ve biat etmeye gelenlere elini suya temas ettirerek gelen kadınlarda elini suya koyarak biat etmişlerdir. haram olduğu için s.a.v. efendimiz ellerine tutmamıştır. işte buna karşı çıkmak yani caizdir demek ALLAH cc resülüne karşı çıkmak deyilmidir. işte mezhebsiz liğe bir örnek sonuçta ne oluyor peyğamber sav efendimize karşı fetva vermek acaba hala din dairesinde devam etmektemidir?
diyeceksinizki mezhebe uymak farzvacib ve sünnet mi diyecek olursak tabiki farz ve vacibler kur'anı kerimden sünnetler ise rasülüllah efendimizden gelen bir uygulamadır.ama mezheblerin bizlere sunduğu hükümler yerine göre vacib yerine göre sünnettir. ancak bu hükümleri bizlere merkezinden alıb derleyerek sunan mezheb olduğu için bizde o hak olan 4 mezhebten birine uyarak gerçek hükümleri islamın özünde kalarak yaşamış oluruz.
mezhebler arasında bazı uygulama farklılıklarına gelince bir mezheb araştırırken uygulamayı o şekilde delilleri ile bulmuş diyeride başka bir şekilde isede ana kurallarda tam tamına bir birinin aynısıdır.
Şöyle bir benzetme yapacak olursak hacıların biri hava yolu ile diğeri kara yolu ile bir diğeri de deniz yolu ile Kâ'be-i şerîfe götürülmesi gibidir. Neticede her biri aynı yere gitmektedir ve hedef aynıdır. Hepsi aynı yerde buluşmaktadır. Ayrılık şekildedir. Aslında ayrılık yoktur. Biri Kâ'beye diğerleri başka yere gitmemektedir.
Bu kadarcık ayrılıklar da Allahü teâlânın müslümanlara rahmetidir. hadisi şerifte peyğamber s.a.v. efendimiz öyle buyurmaktadır.
(Ümmetimin ihtilâfı rahmettir.)El-Cami-us Sağir (imam Suyuti) C: /l Sh:13
Sağlıkları çalıştıkları ve yaşadıkları yerler başka başka olan insanlara hangi mezhebe uymak kolay gelirse onun "Fıkıh" kitaplarına göre ibâdet ederler.
Netice olarak bu devirde bir insan mezhebe tabi olmadan islamiyeti yaşaması mümkün deyildir.
peyğamber s.a.v efendimiz bir hadisi şerifinde mealen şöyle buyurmaktadır.
“İsrailoğulları yetmiş iki fırkaya ayrılmıştır. Ümmetim ise yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bir tanesi hariç bunların tamamı ateştedir.” Sahâbîler “Yâ Resûlüllah! O kurtuluşa eren fırka kimlerdir?” diye sorunca Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu: “Benim ve ashâbımın yolunda olanlardır.” S. Tirmizî Îman 18
ALLAH cc cümlemizi hidayet yolunu takıp edip kurtuluşa erenlerden eylesin inşaallah...
dinde esas hükümleri kur'an ı kerim ve sünneti tasül üzere bir araya toplayıb serd eden hak 4 mezheb vardır.
hiçbir 4 mezhab müctehidi kendi kafasına göre bir hüküm vermemişlerdir. burayı iyi anlamak için biraz itikadi anlamda ilmi akaid bilgisine sahib olmak lazım.
mezhebler arasında aslında genel konularda hiç farklılık yoktur.mesela farz ve haramlar hususunda görüş hep aynıdır.
aşağıda anlatacağım konulardan meseleyi daha iyi anlayacaksınız.
halbuki günümüzde ehli sünnet dışı akımlara maalesef TÜRKİYE mizde de çok karşılaşmaktayız ve kafaları karıştırıcı sünnet dışı söylem ve uygulamaları mevcuttu.
kur'an ı kerim ve sünneti rasulden çıkarılmayan hükümler topluluğu batıl ve bid'attir. zaten bir müslüman bu görüşleri görünce asla imanı anlamda bunlara teslim olamaz.
Mezheblerin ortaya çıkması neden oldu dersenizpeyğamber s.a.v efendimiz darı bekaya irtihal edip eshabı kiram hazeratı da bir bir azalmaya başlayıp bazı sözde islam adına fetva veren sapık görüşler islama yeni uydurmalar veya azaltmalarsokmaya kalktığını gören mezheb alimleri öncelikle kur'an ı kerimden sahih hadisi şeriflerden ve hayatta olan eshabı kiram hazeratından delilleri ile kaynaklarından hükümleri derleyip toparlayarak mezhebler kendiliğinden oluşmuştur.
asla kendi kafalarından bir ilave yapmamışlardır.
Ashab-ı kiram devrinden sonra Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerden hüküm çıkarma kudretine sahip müçtehidler azalmıştı. Bunun üzerine müslümanlar içtihad kudretinde bulunan fakihlere tabi olma yolunu tuttular. Onların derslerinde bahs ettikleri mevzular sorulara verdikleri cevaplar ve fetvalar halkın takip ettiği bir yol ve fıkhi bir mezhep olarak doğmuş oldu. Mezheb sahibi olan bu büyük alim ve imamlar hiç bir zaman biz bir mezheb kuruyoruz bize uyunuz diye halkı görüşlerine uymaya çalışmazlardı.
Aslına bakarsanız yaygın olarak bilinen anlamda mezhepler için ‘ortaya çıkma’ tabirini kullanmak doğru değildir. Zira biz bu tabirle önceden mevcut olmayan bir şeyin belli bir dönemden sonra varlık sahnesine çıkmasını anlatırız.
Peygamber efendimiz müctehidlerin böyle farklı ictihadlarının Müslümanlar için rahmet olduğunu bildiriyor. Mezheplerin çıkışı da bu hükme dayanıyor. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Farklı ictihad rahmettir.) [Beyheki Deylemi İ. Münavi İbni Nasr]
Eshab-ı kiramdan Ebu Said-i Hüdri rivayet ediyor:
Seferde iki kişi su bulamadıkları için teyemmüm ederek namazlarını kılıyorlar. Sonra vaktin içinde suyu bulunca biri kendi ictihadına göre abdest alıp namazını iade ediyor diğeri de kendi ictihadına göre iade etmiyor. Durum Resulullaha arz edilince her ikisini de uygun bulup şöyle buyuruyor:
(Namazı iade etmeyen; sünnete uymakla isabet etti. Abdest alıp iade eden de iki sevab aldı.) [Nesai Ebu Davud]
(Bu hadis-i şerif de Eshab-ı kiramın müctehid olduklarını göstermektedir. İki zat farklı ictihad ediyor ve ictihadlarına uydukları görülüyor.)
bir hadis meali şöyledir:
(Müctehid ictihadında hata ederse bir isabet ederse iki sevap alır.) [Buhari]
Müctehid hata etse de sevab alır. Onun yanlış ictihadıyla amel eden de kurtulur. Bir hadis-i şerif meali:
(Müctehid ictihadında isabet ederse on isabet etmezse bir sevab alır.) [Buhari Ebu Davud İbni Mace İ.Ahmed]
Onlardan sonra aralarında Dört Mezhep imamının da bulunduğu kuşak gelir. Bunlar da Tabiun'un alimlerinin elinde yetişmiş Sahabe ve Tabiun'un fıkhının kurallarının tamamını kendi kafalarından deyil kur'anı kerimde bulamadığı meseleleri hayatta olan sahabe i kiram hazaratından delilleri ile toplayarak günümüze kadar varlığını devam ettiren mezheplerin kurucuları olma payesine ulaşmışlardır.
İçtihad faaliyeti Sahabe kuşağından itibaren hoca-talebe ilişkisi içinde mezhep imamlarına kadar kesintisiz biçimde sürüp geldiğine göre "mezhepler nasıl ortaya çıkmıştır?" sorusunu doğru kabul ettiğimizde cevap "Sahabe döneminden itibaren" şeklinde olmalıdır. Ancak Sahabe ve Tabiun fakihlerinin içtihad usulleri ve çözüme bağladıkları fer'î meseleler detaylarıyla kitaplarda kaydedilmek suretiyle müesses bir şekilde nesilden nesile aktarılma imkânı bulamadığı için ‘mezhep’ olgusu genellikle Dört hak Mezhep imamı ve onların dönemi ile başlatılır.
Şu halde soruyu şöyle toparlayabiliriz: ‘Mezheb’i içtihad faaliyetinin oluşturduğu vakıası nazara alındığında mezhep olgusu sahabe döneminden beri mevcuttur. ‘Mezhep’ dendiğinde Usul'ü tam anlamıyla ortaya konmuş fer'î alanda Fıkıh bablarının tümünü ihtiva eden içtihadları temayüz ve bize kadar intikal etmiş bir sistemi anlayacaksak evet ‘mezhep’ hadisesi Dört hak Mezhep imamıları ile başlamıştır.
peki diyeceksinizki bir mezhebe uymadan islamı yaşamak mümkünmü? el cevab mümkün deyildir. çünki günümüze kadar tüm islami meseleleri bizlere 4 hak mezheb aktarmıştır. biz kalkıbta bunlara uymadan kendi başımıza namaz oruç vesaire gibi ibadetlerimizi yapamayız. çünkü peyğamber sav efendimizin uygulamalrını bizlere bire bir onlar aktarmışlardır.
kalkıpta birisi ben profösör oldum kendim içtihad ederim derse ALLAH cc muhafaza buyursun işte peyğamber sav efendimizin uygulamasına bire bir tezat teşkil ederki bid'attir. bid'at da islamda haramdır.
buna örnek olarak şunu söyleye biliriz günümüzde prof birisi kadının eline tutmak caizdir diye fetva vermiştir. işte bu küfrü icab ettirir. niyemi? çünki s.a.v. efendimiz hakkaında ALLAH cc gelmiş geçmiş tüm günahları afv olundu dediği halde efendimize iman etmeye gelen kadınların eline kesinlikle tutmamıştır. ve biat etmeye gelenlere elini suya temas ettirerek gelen kadınlarda elini suya koyarak biat etmişlerdir. haram olduğu için s.a.v. efendimiz ellerine tutmamıştır. işte buna karşı çıkmak yani caizdir demek ALLAH cc resülüne karşı çıkmak deyilmidir. işte mezhebsiz liğe bir örnek sonuçta ne oluyor peyğamber sav efendimize karşı fetva vermek acaba hala din dairesinde devam etmektemidir?
diyeceksinizki mezhebe uymak farzvacib ve sünnet mi diyecek olursak tabiki farz ve vacibler kur'anı kerimden sünnetler ise rasülüllah efendimizden gelen bir uygulamadır.ama mezheblerin bizlere sunduğu hükümler yerine göre vacib yerine göre sünnettir. ancak bu hükümleri bizlere merkezinden alıb derleyerek sunan mezheb olduğu için bizde o hak olan 4 mezhebten birine uyarak gerçek hükümleri islamın özünde kalarak yaşamış oluruz.
mezhebler arasında bazı uygulama farklılıklarına gelince bir mezheb araştırırken uygulamayı o şekilde delilleri ile bulmuş diyeride başka bir şekilde isede ana kurallarda tam tamına bir birinin aynısıdır.
Şöyle bir benzetme yapacak olursak hacıların biri hava yolu ile diğeri kara yolu ile bir diğeri de deniz yolu ile Kâ'be-i şerîfe götürülmesi gibidir. Neticede her biri aynı yere gitmektedir ve hedef aynıdır. Hepsi aynı yerde buluşmaktadır. Ayrılık şekildedir. Aslında ayrılık yoktur. Biri Kâ'beye diğerleri başka yere gitmemektedir.
Bu kadarcık ayrılıklar da Allahü teâlânın müslümanlara rahmetidir. hadisi şerifte peyğamber s.a.v. efendimiz öyle buyurmaktadır.
(Ümmetimin ihtilâfı rahmettir.)El-Cami-us Sağir (imam Suyuti) C: /l Sh:13
Sağlıkları çalıştıkları ve yaşadıkları yerler başka başka olan insanlara hangi mezhebe uymak kolay gelirse onun "Fıkıh" kitaplarına göre ibâdet ederler.
Netice olarak bu devirde bir insan mezhebe tabi olmadan islamiyeti yaşaması mümkün deyildir.
peyğamber s.a.v efendimiz bir hadisi şerifinde mealen şöyle buyurmaktadır.
“İsrailoğulları yetmiş iki fırkaya ayrılmıştır. Ümmetim ise yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bir tanesi hariç bunların tamamı ateştedir.” Sahâbîler “Yâ Resûlüllah! O kurtuluşa eren fırka kimlerdir?” diye sorunca Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu: “Benim ve ashâbımın yolunda olanlardır.” S. Tirmizî Îman 18
ALLAH cc cümlemizi hidayet yolunu takıp edip kurtuluşa erenlerden eylesin inşaallah...
Moderatör tarafında düzenlendi: