TÜRKOĞLU
Aktif Üyemiz
Gökteki Kutsal Nesneler
Güneş, ay, ateş ve su, Tengri’nin kudretinin sembolleridir. İnsanların Gök’e dua ederek elde ettiklerine inandıkları “Buyan” adlı enerji, güneşin göğün neresinde durduğuna bağlı olarak değişir. Bu yüzden yılın en uzun gününün yaşandığı ve gündüz ile gecenin eşit olduğu günler en önemli bayramlardır. Bununla birlikte en fazla buyanın yeni ay ve dolunayda elde edilebildiğine inanılır.
Yılbaşı, 21 Aralık’tan sonra gelen ilk yeni ayda, “Kızıl Güneş Bayramı” 21 Haziran’dan sonra gelen ilk dolunayda kutlanır. Venüs gezegeninin Türklerdeki adı “Erklik,” Moğollardaki adı “Tsolman”dır. “Ateşli ok” denilen yıldız kaymalarını ve yeryüzüne düşen meteorları Erklik Han’ın gönderdiğine inanılır (Erlik Han ile karıştırılmamalı). Büyük ayı yıldızlarına Moğollarda Doolon Obdog (“Yedi Yaş Damlalı Adam”) derler. Gök’ün Ülker yıldızlarına bağlı olduğuna ve Ülker’in etrafında döndüğüne inanılır. Beyaz Ay bayramında 14 adet tütsü yakılır. Bunların ilk yedisi “Yedi Yaş Damlalı Adam” ve diğer yedisi Ülker içindir.
Üç-Dünya kozmolojisi
Gök Tanrı inancında gerçek âlemin yanında bir “gök alemi,” bir de “yeraltı alemi” vardır. Bu alemlerin arasındaki tek bağlantı, dünyanın merkezinde duran “Dünyalar Ağacı”dır.
Gök alemi ve yeraltı aleminin yedişer katı vardır (bazen yeraltı 9, gök de 17 kat olarak geçmektedir). Şamanlar bu âlemlere yolculuk yapmak için birçok girişler tanırlar. Bu âlemlerin katlarında, aynı yeryüzündeki insanlar gibi bir hayat sürdüren varlıklar vardır. Onların da kendi saygı gösterdikleri ruhları ve şamanları vardır. Bazen bu varlıklar yeryüzünü ziyaret ederler ama insanlara görünmezler. Sadece ateşin garip bir cızırtısında ya da bir tilkinin havlamasında kendilerini belli ederler ve şamana görünürler.
Yeraltı âlemi (“Yerlik”)
Yeraltı aleminin yeryüzü ile çok benzerlikleri vardır ama yeraltı halkının insanlarda olduğuna inanıldığı gibi 3 ruhu değil, sadece 2 ruhu vardır. Onlarda, vücut ısısını üreten ve nefes alınmasını sağlayan “ami ruhu” eksiktir. Bu yüzden çok beyaz tenlilerdir ve kanları çok koyu renklidir. Yeraltı âleminin güneşi ve ayı çok daha az ışık verir. Yeraltında da ormanlar, ırmaklar ve yerleşim yerleri vardır.
Yeraltı âleminin efendisi Erlik Han’dır (Moğolca: Erleg Han). Erlik, Tengri’nin bir oğludur. Yeraltında yeniden doğmayı bekleyen ruhları da Erlik Han kontrol eder. Eğer hasta bir insanın “süne ruhu” daha ölmeden yeraltı âlemine kayarsa bir şaman, Erlik Han ile pazarlık yaparak onu tekrar geri getirebilir. Eğer bunu başaramazsa hasta ölür.
Gök alemi
Gök aleminin de yeraltı alemi gibi yeryüzü ile benzerlikleri vardır ama bu alemde insanların ruhları bulunmaz. Bu alem yeryüzünden çok daha aydınlıktır. Bazı rivayetlere göre yedi tane güneşi vardır. Yeryüzündeki şamanlar bu âlemi ziyaret edebilirler. Burada sağlıklı, hiç dokunulmamış bir doğa vardır ve buranın yerlileri atalarının geleneklerinden hiçbir zaman sapmamışlardır. Bu alem Tengri’nin diğer bir oğlu olan Ülgen’in himayesi altındadır.
Bazı günlerde Gök aleminin kapısı aralanır ve ışığı bulutların arasından parlar. Bu anlar, şaman dualarının en tesirli olduğu anlardır. Bir şaman, kendisini gök âlemine götüren hayali yolculuğunu bir kuşun, geyiğin ya da atın sırtına binerek, ya da bu hayvanların şekline girerek gerçekleştirir.
Dünya görüşü
Gök Tanrı inancına göre dünya sadece üç boyutlu bir ortam değil, aynı zamanda durmadan dönen bir çemberdir. Her şey bu çemberin içine bağlıdır ve çember durmadan eskir ve yenilenir. Dünyanın üç boyutu, güneşin hareketi, durmadan hareket halinde olan mevsimler ve bütün yaratıkların ölümden sonra tekrar doğan ruhlarından oluşur.
İnsanların üç ruhu
Tengricilikte, insanların ve hayvanların birden çok ruha sahip olduklarına inanılır. Genelde her insanın üç ruha sahip olduğu kabul edilir ama ruhların isimleri, özellikleri ve sayıları bazı kavimlerde farklı olabilir: örneğin, Sibirya’nın kuzeyinde yaşayan ve bir Moğol halkı olan Samoyetler, kadınların dört, erkeklerin beş ruha sahip olduklarına inanmaktadırlar.
Ruh türleri
Kuzey Amerika’da, Orta ve Kuzey Asya’da araştırmalarda bulunmuş olan Paulsen ve Hultkratz bu ruh inancının bütün halklarda aynı olan iki ruhunu şöyle açıklamışlardır:
– Nefes, hayat ya da beden ruhu
– Gölge ruhu/serbest ruh
Bunların yanında kavimden kavime değişen “kısmet ruhu,” “koruyucu ruh” ve bir de “çocuk ruhu” inancını tarif etmişlerdir. Yeni doğan bir çocuğun “Omi ruhu” olduğuna ve bu çocuk bir yaşına girdiğinde bu ruhun “Ergen ruhu”na dönüştüğüne inanılır. Ayrıca aynı kavme ait olan insanların bir “kolektif ruh”a sahip olduklarına inandıkları tespit edilmiştir. Bu “kolektif ruh” inancı, aynı türe ait olan hayvanlara da yansıtılır. Yani, aynı türe ait olan hayvanların büyük bir toplu ruha bağlı olduklarına inanılır.
Ruh adları
Türklerde ve Moğollarda insan ruhları için birçok farklı isimler bulunur ama bunların özellikleri ve anlamları henüz yeterince araştırılmış değildir.
Türklerde: Özüt, Süne, Kut, Sür, Salkin, Tin, Körmös, Yula
Moğollarda: Sünesün, Amin, Kut, Sülde
Jean Paul Roux, bu ruhların yanında, bir de Uygurlar’ın Budist dönemlerinden kalan yazılarda sözü edilen “Özkonuk” ruhuna dikkati çeker.
Moğolistan’a araştırmalar yapmak için gidip sonunda hayatını Tengriciliğe adamış ve “Sarangel Odigen” adıyla Şamaniçe olarak Moğolistan’da vefat eden bilimci Julie Stewart, Tengricilik hakkında yazdığı makalelerinden birinde ruh inancını şöyle tarif etmiştir:
Amin ruhu: Nefes almayı ve vücut ısısını sağlar. Amin ruhu tekrar canlandırır. (Bu ruhun Türklerdeki adı “Özüt” olsa gerek. Kaşgarlı Mahmud, yazdığı Divân-ı Lügat-it Türk adlı eserinde “Özüt ruhu”nu nefes ruhu olarak tarif etmiştir).
Sünesün ruhu: Vücudun dışında, suya gider, suyun içinde hareket eder. Aynı doğadaki su çemberi gibi bir varlık sürdürür. İnsan ölünce yeraltı dünyasına iner. Tekrar dünyaya gelmesi gerektiğinde, bir kaynaktan çıkar ve bebeğin içine girer. (Türklerde “Süne ruhu”).
Sülde ruhu: Bir insana kişiliğini veren ruh. Benlik ruhu. Diğer ruhlar insan vücudunu terk ederse sadece baygınlığa, benliğini yitirmeye ya da komaya yol açarlar, ama eğer bu ruh vücudu terk ederse insan ölür. İnsan ölünce doğada bir cisme girer ve Yer Su ruhu olur. Tekrar dünyaya gelmez.
Hayvanların iki ruhu vardır. Hayvan öldüğünde bunlardan birisi tekrar dünyaya gelir ve diğeri doğaya yerleşir. Hayvanlar yeniden dirilebilen bir ruha sahip oldukları için, onlara da saygılı davranmak ve eziyet etmemek gerekir.
Kut, Tengrikut ve Iduk
Kut: Tengrinin sadece hükümdarlara verdiği güçlü bir ruhtur. Tengri bu ruhu bir kağana, uygun gördüğü zaman verir ve yine uygun gördüğü zaman geri alır. Bu ruha sahip olan bir kağanın unvanına “Tengrikut” eklenir.
Iduk: Umay’ın, Yer Su’ların ve bazı diğer dişi cinsiyetli kutsal varlıkların ismine katılan bir ektir ve henüz yeterince araştırılmamıştır. Jean Paul Roux’un fikrine göre, “Kut”un dişi varlıklara verilen uyarlamasıdır.
Diğer kutsal varlıklar
Tengri’nin yanında Tengriciliğin coğrafyasında en yaygın ve en tanınmış kutsal varlıklar şunlardır:
Umay (Iduk Umay ya da Tenger Ninyan da denir): Bereket tanrıçası. Tengri’nin kızı.
Ülgen (Altaylar’da Adakutay, Yakutlar’da Ak Toyun): Tengri’nin oğlu. Gök aleminin (cennetin) efendisi.
Erlik Han (Yeraltı âlemi=Yerlik/Erlik): Tengri’nin oğlu. Yeraltı aleminin efendisi. Günümüzdeki Yakutlar ve Altaylar yukarıda sayılan dört tanrısal varlığın yanında ayrıca şu kutsal varlıkları tanımaktadırlar:
Kayra Han: Altaylılarda yüksek derecede bir tanrı. Gök’ün en yüksek katında, altın bir sarayda, altın bir tahtta oturduğu anlatılır. Altayların yaratılış efsanesinde hatta insanların yaratıcısı olarak gösterilir.
Ayzıt ya da Aykız: Aşk, güzellik ve Ay tanrıçası. Gök’ün 3. katında oturur. Kamlar alkışlarında (alkış= Dua) inanılmaz güzelliğini methederler.
Gün Ana: Güneş tanrıçası. Güneş ile birlikte Gök’ün 7. yani en yüksek katında oturur.
Ay ata ya da Ay dede: Ay tanrısı. Ay ile birlikte Gök’ün 6. katında oturur.
Alasbatır: Ev hayvanlarının koruyucusu.
Ancasın: Yıldırımların efendisi.
Su İyesi: Suda yaşayan güzel peri kızlarıdır. Kendilerini yılana ya da kuşa çevirebilme yetenekleri vardır.
Taş Gaşıt: Kısmet tanrısı.
Andarkan: Ateşin efendisi. Eski Kırgızlarda bir bitki tanrıçası aynı isimi taşıyordu.
Satılay: Kötülük tanrıçası. İnsanların dengesini bozar, yoldan çıkarır ve ruh hastalıkları getirir. Çaresiz insanları intihar etmeye ikna eder.
Kış Han: Kışın efendisi.
Arah, Toyer, Tarila, Sabıray: Yeraltı âleminde, insanların ruhları hakkında kararlar veren hakim derecesindeki ruhlar.
Gölpön Ata: Koyunların koruyucusu.
Erdenay: Haberci. Tanrıların insanlara bildirmek istedikleri iyi kararları insanlara ileten ruh.
Kambar Ata: Atların koruyucusu.
Od Ana: Ateşin ve ocağın tanrıçası.
Doğa ruhları
Tengricilikte doğa ruhlarla doludur. Bu ruhlar bulundukları yerlere ve özelliklerine göre kategorilere ayrılırlar. Bunların isimleri Tengrici halkların farklı dilleri ve lehçelerine göre değişebilir. Ama bunlar genel olarak iki büyük gruba ayrılabilirler:
Gök ile bağlantısı olan ruhlar: Bunların adlarına çoğunlukla “kök-” (mavi) ya da “-tengri” (gök) kelimeleri eklenir.
Yer ile bağlantısı olan ruhlar: Bunlar toplu olarak Türklerde “Yer su” ve Moğollarda “Gazriin ezen” olarak adlandırılırlar.
Şamanlar birçok ruhu kontrol edebilir ama bazı gök ruhları o kadar güçlüdürler ki bir şaman onları etkileyemez. Bir ruh sadece, denge bozulduysa ve düzeltilmesi gerekliyse rahatsız edilebilir. Önemsiz meseleler veya sırf merak için rahatsız edilmemeleri gerekir. Moğollarda Tengri’nin yanındaki en güçlü kutsal varlıklar, Gök’ün ayrı yönlerinde bulunduklarına inanılan dört kudretli gök ruhlarıdır. Moğollar bunların adlarına da “-tenger” (gök) eklerler:
Erleg Han (Erlik Han), yeraltının efendisi. Doğu-”tenger”i.
Usan Han, su ruhlarının efendisi. Güney-tengeri.
Tatay Tenger, kuzeyden çağrılır. Fırtınaların, yıldırımların ve hortumların efendisi.
Moğolların bu gök ruhları çok güçlüdür ve etkilenemezler. Şamanlar onlardan sadece bir ayinde yardımcı olmalarını rica edebilir. Bu ruh gruplarının dışında bir de Çor (Moğolca: Çotgor), Ozor, Ongun, Körmöz ve Burhan ruhları vardır.
Yer su (Moğolca: Gazriin Ezen, Yakutca: Ayy): Yer ile bağlantısı olan doğa ruhları. Bir dağın, gölün, ırmağın, kayanın, ağacın, köyün, binanın; hatta bütün bir ülkenin ruhu olabilirler.
Çor (Moğolca: Çotgor): Dengeyi bozan, bedensel ve ruhsal hastalıklar getiren kötülük ruhları. Bazı Çor’lar ölmüş insanların, yeraltı aleminin yolunu bulamamış olan Süne-ruhlarıdır. Bu takdirde bir şamanın bu ruhu tekrar yola getirmesi gerekir. Diğer kötülük ruhları tekrar canlandırma çemberinin dışında dururlar ve sonsuza dek doğada dolaşırlar. Şamanlar bu ruhları etkileyip iyi bir yardımcı ruh haline getirebilirler.
Ozor ruhları, Ongun ruhları ve Burhan ruhları çoğunlukla iyi ruhlardır, ama zaman zaman sorun da yaratabilirler. Ozor ve Ongun ruhları bazı ataların bir süre boyunca doğada dolaşan Sülde ruhlarıdır. Bu ruhlar şamanların törenlerinde en önemli yardımcılarıdır.
Körmöz (Moğolca: Utha): Ölmüş şamanların ruhlarıdırlar. Körmözler daima canlı şamanların yanında bulunur, onlara yol gösterip yardımcı olurlar. Körmözler birçok şaman kuşaklarının tecrübesine sahiplerdir. İyi ve kötü Körmözler vardır. Ayrıca Körmözler yeni ölen insanların ruhlarına yol gösterirler ve onları gitmeleri gereken yere götürürler.
Burhan: Burhanlar çok güçlüdürler ve bir şaman onları etkileyemez. Eğer bir insanı hasta ettilerse, sadece hastayı rahat bırakmalarını rica edilebilirler. Sadece çok güçlü bir yardımcı ruhu olan bir şaman, Burhan ruhunu kontrol edebilir. Bu uygulamadan sonra o Burhan bir Ongun’un içinde tutulan Ongun ruhu olur.