mahzungarip
Yönetici
GİTME EY YOLCU
Geçenler varsa İslam'ın şu çiğnenmiş diyarından;
Şu yüz binlerce yurdun kanlı, zairsiz mezarından;
Yürekler parçalar bir nevha dinler reh-güzarından
Bu matem, kim bilir, kaç münkesir kalbin gubarından
Huruş etmekte, son ümmidinin son inkisarından?
Evet, son inkisarından ki yoktur cebrin imkanı:
Batıp gitmiş nazarlar beklemekten fecr-i nazanı!
Nasıl, ey yolcu, bin lanet gelip ezmez ki vicdanı
Dudaklar, çak çak olmuş, içerken zehr-i husranı,
Uzaktan baktı -koşmak nerde!- milyonlarca yaranı
Bu ıssız aşiyanlar bir zaman candan muazzezdi!
Bu damlar böyle baykuş seslerinden çın çın ötmezdi!
Bu kurbağalar seken vadide ceylanlar koşup gezdi!
Şu coşmuş, ağlayan ırmak ne handan gölgeler sezdi!
Bütün maziyi bir tufan, fakat hep boğdu, hep ezdi
Vefasız yurd! Öz evladın için olsun, vefa yok mu?
Neden kalbin kararmış? Bin ocaktan bir ziya yok mu?
İlahi, kimsesizlikten bunaldım, aşina yok mu?
Vatansız, hümansız bir garibim Mülteca yok mu?
Bütün yokluk mu her yer? Bari bir "Yok!" der seda yokmu?
Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım:
Elemim bir yüreğin karı değil, paylaşalım:
Ne yapıp ye'simi kahreyliyeyim, bilmem ki?
Öyle dehşetli muhitimde dönen matem ki!...
Ah! Karşımda vatan namına bir kabristan
Yatıyor şimdi... Nasıl yerlere geçmez insan?
Şu mezarlar ki uzanmış gidiyor , ey yolcu,
Nereden başladı yükselmeye, bak, nerde ucu!
Bu ne hicran-ı müebbed, bu ne hüsran-ı mübin...
Ezilir ruh-i sema, parçalanır kalb-i zemin!
Azıcık kurcala toprakları, seyret ne çıkar:
Dipçik altında ezilmiş, paralanmış kafalar!
Bereden reng-i hüviyyetleri uçmuş yüzler!
Kim bilir hangi şenaatle oyulmuş gözler!
" Medeniyyet " denilen vahşete lanetler eder,
Nice yekpare kesilmiş de sırıtmış dişler!
Süngülenmiş, kanı donmuş nice binlerle beden!
Nice başlar, nice kollar ki cüda cisminden!
Beşiğinden alınıp parçalanan mahlukat;
Sonra, namusuna kurban edilen bunca hayat!
Bembeyaz saçları katranlara batmış dedeler!
Göğsü baltayla kırılmış memesiz valideler!
Teki binlerce kesik gövdeye ait kümeler:
Saç, kulak, el, çene, parmak... Bütün enkaaz-ı beşer!
Bakalım, yavrusu uğrar mı, deyip, karnından,
Canavarlar gibi şişlerde kızarmış nice can!
İşte bunlar o felaketzedeler ki, düşün,
Kurumuş ot gibi doğrandı bıçaklarla bütün!
Müslümanlıkları biçarelerin öyle büyük
Bir cinayet ki: Cezalar ona nisbetle küçük!
Ey, bu toprakta birer na'şı perişan bırakıp,
Yükselen, mevkib-i ervah! Sakın, arza bakıp;
Sanmayın: Şevk-i şehadetle coşan bir kan var...
Bizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var!
Bakmayın, hem tükürün çehre-i murdarımıza!
Tükürün: Belki biraz duygu gelir arımıza!
Tükürün cephe-i lakaydına Şark'ın, tükürün!
Kuşkulansın, görelim, gayreti halkın, tükürün!
Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!
Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!
Tükürün Ehl-i Salib'in o hayasız yüzüne!
Tükürün onların asla güvenilmez sözüne!
Medeniyyet denilen maskara mahluku görün:
Tükürün maskeli vicdanına asrın, tükürün!
Hele i'lanı zamanında şu mel'un harbin,
" Bize efkar-ı umumiyesi lazım Garb'in;
O da Allah'ı bırakmakla olur " herzesini,
Halka iman gibi telkin ile, dinin sesini
Susturan aptalın idrakine bol bol tükürün!
Yine hicran ile çılgınlığım üstümde bugün...
Bana vahdet gibi bir yar-ı müsaid lazım!
Artık ey yolcu bırak... Ben, yalınız ağlıyayım!
(1913) mehmet akif ersoy......
Geçenler varsa İslam'ın şu çiğnenmiş diyarından;
Şu yüz binlerce yurdun kanlı, zairsiz mezarından;
Yürekler parçalar bir nevha dinler reh-güzarından
Bu matem, kim bilir, kaç münkesir kalbin gubarından
Huruş etmekte, son ümmidinin son inkisarından?
Evet, son inkisarından ki yoktur cebrin imkanı:
Batıp gitmiş nazarlar beklemekten fecr-i nazanı!
Nasıl, ey yolcu, bin lanet gelip ezmez ki vicdanı
Dudaklar, çak çak olmuş, içerken zehr-i husranı,
Uzaktan baktı -koşmak nerde!- milyonlarca yaranı
Bu ıssız aşiyanlar bir zaman candan muazzezdi!
Bu damlar böyle baykuş seslerinden çın çın ötmezdi!
Bu kurbağalar seken vadide ceylanlar koşup gezdi!
Şu coşmuş, ağlayan ırmak ne handan gölgeler sezdi!
Bütün maziyi bir tufan, fakat hep boğdu, hep ezdi
Vefasız yurd! Öz evladın için olsun, vefa yok mu?
Neden kalbin kararmış? Bin ocaktan bir ziya yok mu?
İlahi, kimsesizlikten bunaldım, aşina yok mu?
Vatansız, hümansız bir garibim Mülteca yok mu?
Bütün yokluk mu her yer? Bari bir "Yok!" der seda yokmu?
Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım:
Elemim bir yüreğin karı değil, paylaşalım:
Ne yapıp ye'simi kahreyliyeyim, bilmem ki?
Öyle dehşetli muhitimde dönen matem ki!...
Ah! Karşımda vatan namına bir kabristan
Yatıyor şimdi... Nasıl yerlere geçmez insan?
Şu mezarlar ki uzanmış gidiyor , ey yolcu,
Nereden başladı yükselmeye, bak, nerde ucu!
Bu ne hicran-ı müebbed, bu ne hüsran-ı mübin...
Ezilir ruh-i sema, parçalanır kalb-i zemin!
Azıcık kurcala toprakları, seyret ne çıkar:
Dipçik altında ezilmiş, paralanmış kafalar!
Bereden reng-i hüviyyetleri uçmuş yüzler!
Kim bilir hangi şenaatle oyulmuş gözler!
" Medeniyyet " denilen vahşete lanetler eder,
Nice yekpare kesilmiş de sırıtmış dişler!
Süngülenmiş, kanı donmuş nice binlerle beden!
Nice başlar, nice kollar ki cüda cisminden!
Beşiğinden alınıp parçalanan mahlukat;
Sonra, namusuna kurban edilen bunca hayat!
Bembeyaz saçları katranlara batmış dedeler!
Göğsü baltayla kırılmış memesiz valideler!
Teki binlerce kesik gövdeye ait kümeler:
Saç, kulak, el, çene, parmak... Bütün enkaaz-ı beşer!
Bakalım, yavrusu uğrar mı, deyip, karnından,
Canavarlar gibi şişlerde kızarmış nice can!
İşte bunlar o felaketzedeler ki, düşün,
Kurumuş ot gibi doğrandı bıçaklarla bütün!
Müslümanlıkları biçarelerin öyle büyük
Bir cinayet ki: Cezalar ona nisbetle küçük!
Ey, bu toprakta birer na'şı perişan bırakıp,
Yükselen, mevkib-i ervah! Sakın, arza bakıp;
Sanmayın: Şevk-i şehadetle coşan bir kan var...
Bizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var!
Bakmayın, hem tükürün çehre-i murdarımıza!
Tükürün: Belki biraz duygu gelir arımıza!
Tükürün cephe-i lakaydına Şark'ın, tükürün!
Kuşkulansın, görelim, gayreti halkın, tükürün!
Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!
Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!
Tükürün Ehl-i Salib'in o hayasız yüzüne!
Tükürün onların asla güvenilmez sözüne!
Medeniyyet denilen maskara mahluku görün:
Tükürün maskeli vicdanına asrın, tükürün!
Hele i'lanı zamanında şu mel'un harbin,
" Bize efkar-ı umumiyesi lazım Garb'in;
O da Allah'ı bırakmakla olur " herzesini,
Halka iman gibi telkin ile, dinin sesini
Susturan aptalın idrakine bol bol tükürün!
Yine hicran ile çılgınlığım üstümde bugün...
Bana vahdet gibi bir yar-ı müsaid lazım!
Artık ey yolcu bırak... Ben, yalınız ağlıyayım!
(1913) mehmet akif ersoy......