TÜRKOĞLU
Aktif Üyemiz
Ülkemizde bilimsel çalışmalar hız kazandıkça genetik alanında ortaya konan bilimsel bulgular da artmaktadır. Bunların bir bölümünü ise genetik yakınlık araştırmaları oluşturmaktadır. Belirli bir toplumun bireylerinden alınan örneklerle yapılan genetik araştırmalar sonucu ulaşılan veriler başka toplumlardan alınan örneklerden edinilen bulgularla karşılaştırıldığında iki toplumun genetik yapısının birbirine ne kadar yakın ya da uzak olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu yöntemlerden bir tanesi de mitokondriyal DNA (mtDNA) analizleriyle yapılan genetik karşılaştırmalardır.
Hacettepe Üniversitesinden bir grup bilim insanı 2004 yılında Kuzey, Güney, Batı, Doğu ile Orta Anadolu olarak adlandırdıkları 5 bölgeden Türkiye genelinde bulundukları konumlar homojen dağılacak ve aralarında akrabalık ilişkisi olmayacak biçimde seçtikleri 75 Türk bireyin mtDNA analizlerini yapmıştır[1]. Çıkan sonuçlarda Türkistan bölgesinde sık görülen “M haplogrubu”na %10; Azerbaycan[2] ve Türkistan Türklerinde sık görülen “H haplogrubu”na %33.3, Altaylarda[3] ve yine Azerbaycan Türklerinde[2] sık görülen “U haplogrubu”na %36 oranlarında rastlanmıştır.
Bu araştırmada, Avrupalı ile Asyalı toplumlarla Türkiye Türkleri arasında yapılan genetik karşılaştırma sonucu Türkiye Türklerinin genetik uzaklık oranı, Almanlar ile Fransızlara yakın olan Yunanlar ile 0.0507; Türkçe’yle aynı dil ailesi içinde bulunan Finceyi konuşan Finlerle[4] 0.0247; İngilizlere yakın olan ve Uygur, Kazak, Kırgız toplumlarından oluşan Orta Asya Türkleriyle 0.0011 olarak saptanmıştır.
Edinilen bu verileri, Azerbaycan Türklerinin genetik yapılarının İngilizlere, Türkiye Türklerinden daha yakın olduğunu ve Araplara çok uzak durduğunu gösteren başka bir araştırmayla[5] birleştirdiğimizde Türkiye Türklerinin genetik yapısının Azerbaycanlılara biraz daha yakın olmak üzere Azerbaycan ile Orta Asya Türkleri arasına konumlandığı belirlenmiş olmaktadır.
Bu bilimsel bulgu yalnızca genetik verilerle değil tarihsel bulgularla da desteklenmektedir. Zaman içinde Türkiye’ye çeşitli Türk boyları yerleşmiş ve şu anki Türk toplumunu ortaya çıkarmıştır. Bunların çoğunluğunu Oğuzlar, kalan bölümünü ise bugünkü çoğunluk Orta Asyalı Türk toplumlarının ataları olan öbür Türk boyları oluşturmaktadır[6].
Azerbaycan Türklerinin büyük çoğunluğunun da Oğuz soyundan gelen Türkler olduğu[7] göz önüne alındığında yukarıda sözü edilen bulguyu tarihsel veriler de doğrulamaktadır.
Bununla birlikte ülkemizde yapılan antropoloji çalışmaları Türkiye Türkleriyle Türkistan Türklerinin ırksal anlamda özdeş olduklarını ortaya koymuştur[8]. Türkiye Türkçesi ise Azerbaycan, Irak, Gagavuz, Horasan, Salar, Halaç ile Türkmenistan Türkçeleri gibi Türkçenin Oğuz Dil Grubunun içinde bulunmaktadır[9]. Türkiye Türklerinin kültürel varlığı ise gelenek-görenek, inanış ile folklor bakımından yine aynı biçimde öbür Türk toplumlarıyla birçok ortak öğe taşımaktadır[10].
Konuyla İlgili Gerçek Dışı Bir Takım Savlar
Daha önce bu konuyla ilgili her türlü bilimsel gerçeklikten uzak bir takım savlar kamuoyunun önüne sözde bilim adı altında sunuldu. Bunlardan bir tanesi Türkiye Türkleri üzerine yapılan bir araştırmada 12 farklı Y kromozomu haplogrubunun bulunmuş olması[11] ve bu sayıya göre düşünüldüğünde gerçek Türklerin şu an Türk sayılan kişilerin yalnızca %10’unu oluşturduğu dolayısıyla Türkiye Türklerinin aslında karma bir ulus olduğu savıydı.
Böyle bir durumun söz konusu dahi olamayacağını yukarıda açıklanan genetik yakınlık araştırmalarıyla birlikte tarihsel, antropolojik, dil bilimsel ve kültürel araştırmalar ortaya koymuştur. Bununla birlikte bir toplumun gen havuzunda farklı Y kromozomu haplogruplarının bulunmasının o toplumun karmalığıyla hiçbir ilişkisi yoktur. İtalyanlar, Almanlar, Norveçliler, İspanyollar ile Ruslarda 7 farklı Y kromozomu haplogrubu saptanmıştır[3]. Birçok Türk toplumundaki Y kromozomu haplogrubu sayısı ise tıpkı Türkiye Türklerinde olduğu gibi 12 dolaylarındadır.
Yapılan araştırmalarda Azerbaycan Türklerinde 9[12], Kırgız ile Uygurlarda 11, Kazan Tatarları ile Kazaklarda 12, Özbeklerde ise 16 farklı Y kromozomu haplogrubu bulunmuştur[3].
Bir haplogrup türünün “en belirgin ve yüksek oranlarda” bulunduğu bölge yahut bölgeler neresiyse o haplogrup türü “o bölgenin karakteristiğidir”. Dolayısıyla bir haplogrup türünün belirli bir bölgenin karakteristiği olması yalnızca o bölgede yaşayan bireylerin soyundan gelen insanların o haplogrubu taşıyacağı anlamına gelmemektedir. Aynı Y kromozomu haplogrubu türleri birbirleriyle ilgisi olmayan çok farklı toplumlarda yüksek oranlarda görülmektedir.
Örneğin Ruslar, Hintler ile Kırgızlarda R1a; İtalyanlar ile İzlandalılarda R1b; Farslar ile Ruslarda I, Yakutlar ile Saami halkında N haplogrupları birbirlerine yakın ve yüksek oranlarda saptanmıştır. Avrasya boyunca yaşayan Türk toplumlarında ise C, E, J, K, L, N, I ile R haplogrupları belirgindir ve sıkça görülür[3].
Tüm bunlarla birlikte gerçek Türk sayısının bu kadar düşük olduğu iddia edilmesine rağmen konuşulan dilin halen Türkçe oluşuna herhangi bir açıklama getirilememesi de yukarıda çürütülen savın ayrıca bir gülünç boyutudur.
Başka bir sav ise Türklerin, Eski Anadolu Uygarlıklarıyla karıştıkları biçimindedir. Oysa en temelsiz iddia budur. Eski Anadolu Uygarlıkları zaman içinde gelen Yunan göçleriyle Yunan kültürü ile dilini benimsemişler yani Yunanlaşmışlar[13] ve “Hristiyan Rum” adını almışlardır. Türklerin Anadolu’ya gelişi ile birlikte yüzyıllarca aramızda yaşamışlar, Kurtuluş Savaşının başlayıp zorunlu nüfus göçüşmesinin bittiği tarihe dek tam 1.200.000 Hristiyan, Yunanistan’a göçmüştür[14]. Bununla birlikte Selçuklu kayıtlarında hiçbir biçimde toplu din değiştirmelere rastlanmamıştır. Aynı zamanda Selçuklu tarihçisi Claude Cahen herhangi bir Türk-Rum kaynaşmasının olmadığı açıklamıştır[15]. Toplumların karışmasının temel şartı aynı dini benimsemeleri olduğundan bu sav da gerçek dışıdır.
Artık Ön Türk Tarihi araştırmalarının ışığında yeni mağara yazıtlarının bulunmasıyla ulaşılan tarihsel bulgular gösteriyor ki Türkler, yalnızca 1000 yıldır değil D.Ö. binlerce yıllık dönemlere dek uzanan Taş Devrinden beri Anadolu’da yaşamaktadırlar[16]. Dünyanın dört bir yanına binlerce yıldır göçler veren Türkistan bölgesinin kadim sakini Türkler yine binlerce yıl öncesinden de Türkiye topraklarına gelmişler, yurt tutmuşlar, uygarlıklar kurmuşlar hatta bugün soyları birçok bilim insanınca belirlenemeyen toplumların da atası olmuşlardır[17].
Yeni bilgiler ortaya çıktıkça günümüzde karanlıkta kalıp belirsizliğini koruyan tüm gizler yavaş yavaş aydınlatılacaktır. Bize düşense bunları sürekli aydınlatmaya çalışmak ve ulusal varlığımıza türlü yönlerden saldırarak zarar vermeye çalışan hiç kimseye fırsat vermemek, yalanlarına aldanmamaktır.
M.Yasin PALA
Dipçe:
[1] Mergen H., Öner R. and Öner C. 2004 Mitochondrial DNA sequence variation in the Anatolian Peninsula (Turkey). Journal of Genetics. 83, 39–47
[2] Mohammad Asgharzadeh et al. April 2011 Molecular diversity of mitochondrial DNA in Iranian Azeri ethnicities vis-à-vis other Azeris in Asia. Iranian Journal of Biotechnology. 9:2
[3] J. D. McDonald, 2005, World Haplogroups Maps;(Erişim tarihi: 26/2/2015, 20:10)
[4] Mehmet Fuat Bozkurt, Altay Dil Ailesi ve Japoncanın Türkçe ile Akrabalığı Sorunu, Aralık 1977, C: XXXVI, S: 315, s. 628, Yazında Kadın Duyarlığı [Özel Sayısı] Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi
[5] Ivane Nasidze and Mark Stoneking. Mitochondrial DNA variation and language replacements in the Caucasus. Proceedings of the Royal Society of London B (2001) 268, 1197-1206
[6] Sina Akşin vça, Türkiye Tarihi 1, Cem Yayınevi, Kasım 1995, s. 182-184,330,351,352; Erhan Afyoncu, Sorularla Osmanlı İmparatorluğu, Yeditepe Yayınevi, Ekim 2010, s.20
[7] Sina Akşin vça, a.g.e., s.322
[8] Sinan Meydan, Türk Tarih Tezi’nden Türk-İslam Sentezi’ne Atatürk ve Türklerin Saklı Tarihi, İnkılap Kitabevi, 2010, s.331-340
[9] Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 124, 2004, s. 59,60
[10] Ekrem Özbay, Türkmenistan’dan Anadolu’ya Örf, Adet ve Halk İnançları, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Aralık 2007, İstanbul, s. 407-481; Türk Halk Kültürü Araştırmaları, Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Yayınları:198, Ankara 1993, s. 5; Türk Halk Kültürü Araştırmaları, Kültür Bakanlığı Halk Kültürünü Araştırma Dairesi Yayınları:153, Ankara 1991/2, s. 19-23,139-149; Prof. Dr. Harun Güngör, Türk Bodun Bilimi Araştırmaları, Kum Saati Yayınları, s. 95-107, 348-354
[11] Cinnioğlu C. et al. Excavating Y-chromosome haplotype strata in Anatolia. Human Genetics 2004 Jan;114(2):127-48 (J haplogrubu alt gruplarına ayrılmamıştır.)
[12] Nasidze et al. Mitochondrial DNA and Y-chromosome Variation in the Caucasus. Annals of Human Genetics (2004) 68, 208
[13] Alaeddin Şenel, Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara 2009, s.677-679
[14] Kemal Arı, Büyük Mübadele Türkiye’ye Zorunlu Göç (1923-1925), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1995, s.8
[15] Erhan Afyoncu, a.g.e., s. 19
[16] Kazım Mirşan, Anadolu Prototürkleri, MMB Yayını, Ankara 1985, s. 125-136
[17] Sinan Meydan, a.g.e., s.561-639
Hacettepe Üniversitesinden bir grup bilim insanı 2004 yılında Kuzey, Güney, Batı, Doğu ile Orta Anadolu olarak adlandırdıkları 5 bölgeden Türkiye genelinde bulundukları konumlar homojen dağılacak ve aralarında akrabalık ilişkisi olmayacak biçimde seçtikleri 75 Türk bireyin mtDNA analizlerini yapmıştır[1]. Çıkan sonuçlarda Türkistan bölgesinde sık görülen “M haplogrubu”na %10; Azerbaycan[2] ve Türkistan Türklerinde sık görülen “H haplogrubu”na %33.3, Altaylarda[3] ve yine Azerbaycan Türklerinde[2] sık görülen “U haplogrubu”na %36 oranlarında rastlanmıştır.
Bu araştırmada, Avrupalı ile Asyalı toplumlarla Türkiye Türkleri arasında yapılan genetik karşılaştırma sonucu Türkiye Türklerinin genetik uzaklık oranı, Almanlar ile Fransızlara yakın olan Yunanlar ile 0.0507; Türkçe’yle aynı dil ailesi içinde bulunan Finceyi konuşan Finlerle[4] 0.0247; İngilizlere yakın olan ve Uygur, Kazak, Kırgız toplumlarından oluşan Orta Asya Türkleriyle 0.0011 olarak saptanmıştır.
Edinilen bu verileri, Azerbaycan Türklerinin genetik yapılarının İngilizlere, Türkiye Türklerinden daha yakın olduğunu ve Araplara çok uzak durduğunu gösteren başka bir araştırmayla[5] birleştirdiğimizde Türkiye Türklerinin genetik yapısının Azerbaycanlılara biraz daha yakın olmak üzere Azerbaycan ile Orta Asya Türkleri arasına konumlandığı belirlenmiş olmaktadır.
Bu bilimsel bulgu yalnızca genetik verilerle değil tarihsel bulgularla da desteklenmektedir. Zaman içinde Türkiye’ye çeşitli Türk boyları yerleşmiş ve şu anki Türk toplumunu ortaya çıkarmıştır. Bunların çoğunluğunu Oğuzlar, kalan bölümünü ise bugünkü çoğunluk Orta Asyalı Türk toplumlarının ataları olan öbür Türk boyları oluşturmaktadır[6].
Azerbaycan Türklerinin büyük çoğunluğunun da Oğuz soyundan gelen Türkler olduğu[7] göz önüne alındığında yukarıda sözü edilen bulguyu tarihsel veriler de doğrulamaktadır.
Bununla birlikte ülkemizde yapılan antropoloji çalışmaları Türkiye Türkleriyle Türkistan Türklerinin ırksal anlamda özdeş olduklarını ortaya koymuştur[8]. Türkiye Türkçesi ise Azerbaycan, Irak, Gagavuz, Horasan, Salar, Halaç ile Türkmenistan Türkçeleri gibi Türkçenin Oğuz Dil Grubunun içinde bulunmaktadır[9]. Türkiye Türklerinin kültürel varlığı ise gelenek-görenek, inanış ile folklor bakımından yine aynı biçimde öbür Türk toplumlarıyla birçok ortak öğe taşımaktadır[10].
Konuyla İlgili Gerçek Dışı Bir Takım Savlar
Daha önce bu konuyla ilgili her türlü bilimsel gerçeklikten uzak bir takım savlar kamuoyunun önüne sözde bilim adı altında sunuldu. Bunlardan bir tanesi Türkiye Türkleri üzerine yapılan bir araştırmada 12 farklı Y kromozomu haplogrubunun bulunmuş olması[11] ve bu sayıya göre düşünüldüğünde gerçek Türklerin şu an Türk sayılan kişilerin yalnızca %10’unu oluşturduğu dolayısıyla Türkiye Türklerinin aslında karma bir ulus olduğu savıydı.
Böyle bir durumun söz konusu dahi olamayacağını yukarıda açıklanan genetik yakınlık araştırmalarıyla birlikte tarihsel, antropolojik, dil bilimsel ve kültürel araştırmalar ortaya koymuştur. Bununla birlikte bir toplumun gen havuzunda farklı Y kromozomu haplogruplarının bulunmasının o toplumun karmalığıyla hiçbir ilişkisi yoktur. İtalyanlar, Almanlar, Norveçliler, İspanyollar ile Ruslarda 7 farklı Y kromozomu haplogrubu saptanmıştır[3]. Birçok Türk toplumundaki Y kromozomu haplogrubu sayısı ise tıpkı Türkiye Türklerinde olduğu gibi 12 dolaylarındadır.
Yapılan araştırmalarda Azerbaycan Türklerinde 9[12], Kırgız ile Uygurlarda 11, Kazan Tatarları ile Kazaklarda 12, Özbeklerde ise 16 farklı Y kromozomu haplogrubu bulunmuştur[3].
Bir haplogrup türünün “en belirgin ve yüksek oranlarda” bulunduğu bölge yahut bölgeler neresiyse o haplogrup türü “o bölgenin karakteristiğidir”. Dolayısıyla bir haplogrup türünün belirli bir bölgenin karakteristiği olması yalnızca o bölgede yaşayan bireylerin soyundan gelen insanların o haplogrubu taşıyacağı anlamına gelmemektedir. Aynı Y kromozomu haplogrubu türleri birbirleriyle ilgisi olmayan çok farklı toplumlarda yüksek oranlarda görülmektedir.
Örneğin Ruslar, Hintler ile Kırgızlarda R1a; İtalyanlar ile İzlandalılarda R1b; Farslar ile Ruslarda I, Yakutlar ile Saami halkında N haplogrupları birbirlerine yakın ve yüksek oranlarda saptanmıştır. Avrasya boyunca yaşayan Türk toplumlarında ise C, E, J, K, L, N, I ile R haplogrupları belirgindir ve sıkça görülür[3].
Tüm bunlarla birlikte gerçek Türk sayısının bu kadar düşük olduğu iddia edilmesine rağmen konuşulan dilin halen Türkçe oluşuna herhangi bir açıklama getirilememesi de yukarıda çürütülen savın ayrıca bir gülünç boyutudur.
Başka bir sav ise Türklerin, Eski Anadolu Uygarlıklarıyla karıştıkları biçimindedir. Oysa en temelsiz iddia budur. Eski Anadolu Uygarlıkları zaman içinde gelen Yunan göçleriyle Yunan kültürü ile dilini benimsemişler yani Yunanlaşmışlar[13] ve “Hristiyan Rum” adını almışlardır. Türklerin Anadolu’ya gelişi ile birlikte yüzyıllarca aramızda yaşamışlar, Kurtuluş Savaşının başlayıp zorunlu nüfus göçüşmesinin bittiği tarihe dek tam 1.200.000 Hristiyan, Yunanistan’a göçmüştür[14]. Bununla birlikte Selçuklu kayıtlarında hiçbir biçimde toplu din değiştirmelere rastlanmamıştır. Aynı zamanda Selçuklu tarihçisi Claude Cahen herhangi bir Türk-Rum kaynaşmasının olmadığı açıklamıştır[15]. Toplumların karışmasının temel şartı aynı dini benimsemeleri olduğundan bu sav da gerçek dışıdır.
Artık Ön Türk Tarihi araştırmalarının ışığında yeni mağara yazıtlarının bulunmasıyla ulaşılan tarihsel bulgular gösteriyor ki Türkler, yalnızca 1000 yıldır değil D.Ö. binlerce yıllık dönemlere dek uzanan Taş Devrinden beri Anadolu’da yaşamaktadırlar[16]. Dünyanın dört bir yanına binlerce yıldır göçler veren Türkistan bölgesinin kadim sakini Türkler yine binlerce yıl öncesinden de Türkiye topraklarına gelmişler, yurt tutmuşlar, uygarlıklar kurmuşlar hatta bugün soyları birçok bilim insanınca belirlenemeyen toplumların da atası olmuşlardır[17].
Yeni bilgiler ortaya çıktıkça günümüzde karanlıkta kalıp belirsizliğini koruyan tüm gizler yavaş yavaş aydınlatılacaktır. Bize düşense bunları sürekli aydınlatmaya çalışmak ve ulusal varlığımıza türlü yönlerden saldırarak zarar vermeye çalışan hiç kimseye fırsat vermemek, yalanlarına aldanmamaktır.
M.Yasin PALA
Dipçe:
[1] Mergen H., Öner R. and Öner C. 2004 Mitochondrial DNA sequence variation in the Anatolian Peninsula (Turkey). Journal of Genetics. 83, 39–47
[2] Mohammad Asgharzadeh et al. April 2011 Molecular diversity of mitochondrial DNA in Iranian Azeri ethnicities vis-à-vis other Azeris in Asia. Iranian Journal of Biotechnology. 9:2
[3] J. D. McDonald, 2005, World Haplogroups Maps;(Erişim tarihi: 26/2/2015, 20:10)
[4] Mehmet Fuat Bozkurt, Altay Dil Ailesi ve Japoncanın Türkçe ile Akrabalığı Sorunu, Aralık 1977, C: XXXVI, S: 315, s. 628, Yazında Kadın Duyarlığı [Özel Sayısı] Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi
[5] Ivane Nasidze and Mark Stoneking. Mitochondrial DNA variation and language replacements in the Caucasus. Proceedings of the Royal Society of London B (2001) 268, 1197-1206
[6] Sina Akşin vça, Türkiye Tarihi 1, Cem Yayınevi, Kasım 1995, s. 182-184,330,351,352; Erhan Afyoncu, Sorularla Osmanlı İmparatorluğu, Yeditepe Yayınevi, Ekim 2010, s.20
[7] Sina Akşin vça, a.g.e., s.322
[8] Sinan Meydan, Türk Tarih Tezi’nden Türk-İslam Sentezi’ne Atatürk ve Türklerin Saklı Tarihi, İnkılap Kitabevi, 2010, s.331-340
[9] Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 124, 2004, s. 59,60
[10] Ekrem Özbay, Türkmenistan’dan Anadolu’ya Örf, Adet ve Halk İnançları, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Aralık 2007, İstanbul, s. 407-481; Türk Halk Kültürü Araştırmaları, Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Yayınları:198, Ankara 1993, s. 5; Türk Halk Kültürü Araştırmaları, Kültür Bakanlığı Halk Kültürünü Araştırma Dairesi Yayınları:153, Ankara 1991/2, s. 19-23,139-149; Prof. Dr. Harun Güngör, Türk Bodun Bilimi Araştırmaları, Kum Saati Yayınları, s. 95-107, 348-354
[11] Cinnioğlu C. et al. Excavating Y-chromosome haplotype strata in Anatolia. Human Genetics 2004 Jan;114(2):127-48 (J haplogrubu alt gruplarına ayrılmamıştır.)
[12] Nasidze et al. Mitochondrial DNA and Y-chromosome Variation in the Caucasus. Annals of Human Genetics (2004) 68, 208
[13] Alaeddin Şenel, Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara 2009, s.677-679
[14] Kemal Arı, Büyük Mübadele Türkiye’ye Zorunlu Göç (1923-1925), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1995, s.8
[15] Erhan Afyoncu, a.g.e., s. 19
[16] Kazım Mirşan, Anadolu Prototürkleri, MMB Yayını, Ankara 1985, s. 125-136
[17] Sinan Meydan, a.g.e., s.561-639