lübabe
Aktif Üyemiz
Evlilik her toplum ve her kültürde bulunan kutsal bir birlikteliktir. İnsanlar evlenerek yeni bir hayat, yeni yaşam tarzı ve yeni akrabalar elde ederler.
Bu yeni akrabalarla olan ilişkiler yine kültürlere göre değişmektedir. Bizim kültür ve inancımıza göre eşin annesi ve babası, kendi anne ve baba konumundadır. Kayınvalideye ''anne'' ve kayınbabaya da ''baba''
denilir. Bu kültürümüzde böyle olduğu gibi dinimizin ahlaki boyutunda da bu şekildedir, yani evlenmek suretiyle eşimizin anne ve babası bizim anne-babamız olmaktadır.
Kuran’ı Kerim’in ebeveyn hakkında buyurmuş olduğu kurallar onlar içinde geçerlidir, yüce Allah şöyle buyuruyor:
“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine "of!" bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.” İsra-23
“Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır.” Lokman-14.
Kuran’ın bu emir ve yasağıyla hepimiz ana babamıza saygılı davranmaya mecbur ve mükellefiz. Eğer insanın eşi de aynı sevgi ve saygıyı gösterse ne güzel, fakat göstermese önünü de alamaz. Kimse eşinden anne-babasından vazgeçmesini isteyemez, bu çerçevede sözde fedakarlık bekleyemez zira bu fedakarlık değil, Allah’a isyandır. Kuran açıkça anne-babaya itaati emretmekte, Allah’ın emri karşısında, isyana davet edilene, peygamber imam dahi olsa itaat edilemez. Öyleyse “anne-babanı sileceksin, bir daha görüşmeyeceksin, evime adım atamaz” gibi üzücü sözlere uymamak her evladın ilahi vazifesidir.
Velhasıl, eşler birbirlerinin ana babalarını öz ana babaları gibi kabullenmek, onlara saygı göstermek, hizmetlerinde bulunmak zorundadırlar. Bu insani, ahlaki olmanın ötesinde evlatlar için ilahi bir vazifedir. Ahirette mükafat veya cezalandırmanın söz konusu olduğu bir yükümlülüktür.
Fakat maalesef, toplumumuzda gelin ve kaynana rolleri çoğu zaman öfke yaratan, kopukluklara neden olan roller olarak gözlenmektedir. Daha iyi gelin –kayınvalide ilişkisi için neler gereklidir? Neden olumsuzluklar yaşanmaktadır? Bu gibi soruların cevaplarını öğrenip ona göre davranmak icab eder.
Şunu hiçbir zaman unutmayalım ki; ferdi, ailevi ve toplumsal tüm sorunlarımızın en büyük nedeni İslam’ı iyice bilmememizden kaynaklanmaktadır. yüce Allah'ın dininin her anımız için hükümleri bulunmaktadır, eğer ilişkilerimizde bu hüküm ve tavsiyeleri bilip uygularsak kesinlikle sorunsuz, mutlu bir yaşam süreceğizdir. temeli İslam ile yoğrulmuş yuvaların mutsuz olması imkansız. Tabii bu durumda her iki tarafa düşen önemli görev ve sorumluluklar var. Çünkü mutlu aileler anne-baba ve çocuktan oluşmuyor. Eşinin ailesi ile arası açık olan bir aile ferdinin yuvasında çok mutlu olduğu söylenemez. Onun için hm gelin ve hem de kayınvalide sorumluluklarının farkında olmalıdırlar.
İlişkilerde yaşanan bu üzücü tablolar; kendini beğenmişlik, iyi eğitim almama, önyargılı davranma, bencillik, mantıksız taassuplara düşme ve kendi rahatlığına çok önem vermekten kaynaklanmaktadır. bu gibi kötü sıfatların gelin yahut kayınvalide de bulunması evliliklerde huzursuzluk ve sorunların kaynağıdır. oysa İslam’a göre evlenmenin en büyük hedeflerinden birisi eşlerin psikolojik olarak rahatlığa kavuşmaları ve huzur bulmalarıdır.
Dolayısıyla, öncelikle gelinler kayınvalidelerini öz anneleri gibi görmeli ve kayınvalidelerde gelinlerini öz kızları kabul etmeli, yapacakları her şeyi bu çerçevede değerlendirmelidirler. İslam-i terbiye ile yetişen, erdemli, hoşgörülü ve faziletli gelin-kaynana ilişkisi şöyledir:
Kayınvalide tüm sevgisini göstermeli, fedakar olmalı, çoğu şeyi görmezden gelerek, anlayışlı davranmalıdır. Gelinde , “Aile fertlerine yaptığın her iyilik onlara sadakadır” hadisi gereğince; Kayınvalidelerine sevgi ve hürmette kusur etmezler.
Kayınvalide gelinin baba evinden gelerek, artık o ailenin bir ferdi olduğu bilincinde olmalıdır. Ona Allahın bir emaneti olarak bakmalı, kendi kızının veya bir aile ferdinin kusurlarını örter gibi gelininin de kusurlarını örtmeli. Mümine bir gelinde kayın validesini annesi yerine koyar. Onu annesi gibi sever, davranır ve öyle muamele eder.
Kayınvalide gelinen emir vererek konuşmaz, çünkü emir vermenin dinimizde ne kadar kötü bir sıfat olduğunu bilir, daima onunla evladı gibi hoşgörü, güler yüzlü ve rica ile konuşur. Gelinde kendi sorumluluklarının farkındadır, vazifesini dile gelmeden yerine getirir.
Kayınvalide gelinini oğluyla onun arasına giren birisi olarak görmez, çünkü o her ikisinin de yerinin ve sevgisinin farklı olduğunu bilir. Onu bir yabancı gibi görmez aksine çok sever çünkü oğluna mutluluk verendir. Gelin de eğer ayrıysa sık sık kayınvalidesini ziyaret eder, bayramlarda asla yalnız bırakmaz, sürekli Onu arayarak gönlünü alır.
Kayınvalide sık sık iğneleyici, rencide edici laflar sarf etmekten kaçınır. Gelin ise, en kızgın anında bile kayınvalidesi ile münakaşa etmekten kaçınır, ona karşı terbiyeli ve edepli davranır.
Kayınvalide, oğlu ile gelini arasına asla girmez, sorunlarına karışmaz ve onları serbest bırakır, kararlarına karışmaz. Fazilet sahibi gelin de, kendi annesi veya ailesinin özel meselelerini nasıl kimseye söylemiyorsa kayınvalidesi ile yaşadıklarını ona ait sırları kimseye söylemez.
En önemlisi kayınvalide gelininin ailesi ile görüşmesinden rahatsız olmaz, bu rahatsızlığınızı ima ile de olsa belli ettirmez. Gelin de herhangi bir konuda inatlaşmaya girmez, anlayışlı olur, bir şeyi fazla üstelemez. Konuyu uzatacak sözlerden kaçınır ve çoğu zamanda susmasını bilir.
Fazilet sahibi kayınvalide, gelini asla azarlamaz, onu her fırsatta över, ona bir anne şefkati ile davranır. Gelin de bir gün kendisinin kayınvalide olacağını bilir, nasıl davranılmasını istiyorsa öyle davranır.
Bu yeni akrabalarla olan ilişkiler yine kültürlere göre değişmektedir. Bizim kültür ve inancımıza göre eşin annesi ve babası, kendi anne ve baba konumundadır. Kayınvalideye ''anne'' ve kayınbabaya da ''baba''
denilir. Bu kültürümüzde böyle olduğu gibi dinimizin ahlaki boyutunda da bu şekildedir, yani evlenmek suretiyle eşimizin anne ve babası bizim anne-babamız olmaktadır.
Kuran’ı Kerim’in ebeveyn hakkında buyurmuş olduğu kurallar onlar içinde geçerlidir, yüce Allah şöyle buyuruyor:
“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine "of!" bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.” İsra-23
“Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır.” Lokman-14.
Kuran’ın bu emir ve yasağıyla hepimiz ana babamıza saygılı davranmaya mecbur ve mükellefiz. Eğer insanın eşi de aynı sevgi ve saygıyı gösterse ne güzel, fakat göstermese önünü de alamaz. Kimse eşinden anne-babasından vazgeçmesini isteyemez, bu çerçevede sözde fedakarlık bekleyemez zira bu fedakarlık değil, Allah’a isyandır. Kuran açıkça anne-babaya itaati emretmekte, Allah’ın emri karşısında, isyana davet edilene, peygamber imam dahi olsa itaat edilemez. Öyleyse “anne-babanı sileceksin, bir daha görüşmeyeceksin, evime adım atamaz” gibi üzücü sözlere uymamak her evladın ilahi vazifesidir.
Velhasıl, eşler birbirlerinin ana babalarını öz ana babaları gibi kabullenmek, onlara saygı göstermek, hizmetlerinde bulunmak zorundadırlar. Bu insani, ahlaki olmanın ötesinde evlatlar için ilahi bir vazifedir. Ahirette mükafat veya cezalandırmanın söz konusu olduğu bir yükümlülüktür.
Fakat maalesef, toplumumuzda gelin ve kaynana rolleri çoğu zaman öfke yaratan, kopukluklara neden olan roller olarak gözlenmektedir. Daha iyi gelin –kayınvalide ilişkisi için neler gereklidir? Neden olumsuzluklar yaşanmaktadır? Bu gibi soruların cevaplarını öğrenip ona göre davranmak icab eder.
Şunu hiçbir zaman unutmayalım ki; ferdi, ailevi ve toplumsal tüm sorunlarımızın en büyük nedeni İslam’ı iyice bilmememizden kaynaklanmaktadır. yüce Allah'ın dininin her anımız için hükümleri bulunmaktadır, eğer ilişkilerimizde bu hüküm ve tavsiyeleri bilip uygularsak kesinlikle sorunsuz, mutlu bir yaşam süreceğizdir. temeli İslam ile yoğrulmuş yuvaların mutsuz olması imkansız. Tabii bu durumda her iki tarafa düşen önemli görev ve sorumluluklar var. Çünkü mutlu aileler anne-baba ve çocuktan oluşmuyor. Eşinin ailesi ile arası açık olan bir aile ferdinin yuvasında çok mutlu olduğu söylenemez. Onun için hm gelin ve hem de kayınvalide sorumluluklarının farkında olmalıdırlar.
İlişkilerde yaşanan bu üzücü tablolar; kendini beğenmişlik, iyi eğitim almama, önyargılı davranma, bencillik, mantıksız taassuplara düşme ve kendi rahatlığına çok önem vermekten kaynaklanmaktadır. bu gibi kötü sıfatların gelin yahut kayınvalide de bulunması evliliklerde huzursuzluk ve sorunların kaynağıdır. oysa İslam’a göre evlenmenin en büyük hedeflerinden birisi eşlerin psikolojik olarak rahatlığa kavuşmaları ve huzur bulmalarıdır.
Dolayısıyla, öncelikle gelinler kayınvalidelerini öz anneleri gibi görmeli ve kayınvalidelerde gelinlerini öz kızları kabul etmeli, yapacakları her şeyi bu çerçevede değerlendirmelidirler. İslam-i terbiye ile yetişen, erdemli, hoşgörülü ve faziletli gelin-kaynana ilişkisi şöyledir:
Kayınvalide tüm sevgisini göstermeli, fedakar olmalı, çoğu şeyi görmezden gelerek, anlayışlı davranmalıdır. Gelinde , “Aile fertlerine yaptığın her iyilik onlara sadakadır” hadisi gereğince; Kayınvalidelerine sevgi ve hürmette kusur etmezler.
Kayınvalide gelinin baba evinden gelerek, artık o ailenin bir ferdi olduğu bilincinde olmalıdır. Ona Allahın bir emaneti olarak bakmalı, kendi kızının veya bir aile ferdinin kusurlarını örter gibi gelininin de kusurlarını örtmeli. Mümine bir gelinde kayın validesini annesi yerine koyar. Onu annesi gibi sever, davranır ve öyle muamele eder.
Kayınvalide gelinen emir vererek konuşmaz, çünkü emir vermenin dinimizde ne kadar kötü bir sıfat olduğunu bilir, daima onunla evladı gibi hoşgörü, güler yüzlü ve rica ile konuşur. Gelinde kendi sorumluluklarının farkındadır, vazifesini dile gelmeden yerine getirir.
Kayınvalide gelinini oğluyla onun arasına giren birisi olarak görmez, çünkü o her ikisinin de yerinin ve sevgisinin farklı olduğunu bilir. Onu bir yabancı gibi görmez aksine çok sever çünkü oğluna mutluluk verendir. Gelin de eğer ayrıysa sık sık kayınvalidesini ziyaret eder, bayramlarda asla yalnız bırakmaz, sürekli Onu arayarak gönlünü alır.
Kayınvalide sık sık iğneleyici, rencide edici laflar sarf etmekten kaçınır. Gelin ise, en kızgın anında bile kayınvalidesi ile münakaşa etmekten kaçınır, ona karşı terbiyeli ve edepli davranır.
Kayınvalide, oğlu ile gelini arasına asla girmez, sorunlarına karışmaz ve onları serbest bırakır, kararlarına karışmaz. Fazilet sahibi gelin de, kendi annesi veya ailesinin özel meselelerini nasıl kimseye söylemiyorsa kayınvalidesi ile yaşadıklarını ona ait sırları kimseye söylemez.
En önemlisi kayınvalide gelininin ailesi ile görüşmesinden rahatsız olmaz, bu rahatsızlığınızı ima ile de olsa belli ettirmez. Gelin de herhangi bir konuda inatlaşmaya girmez, anlayışlı olur, bir şeyi fazla üstelemez. Konuyu uzatacak sözlerden kaçınır ve çoğu zamanda susmasını bilir.
Fazilet sahibi kayınvalide, gelini asla azarlamaz, onu her fırsatta över, ona bir anne şefkati ile davranır. Gelin de bir gün kendisinin kayınvalide olacağını bilir, nasıl davranılmasını istiyorsa öyle davranır.