Kose_yazisi Ezan sussun PKK biter!

HASAN CAN

Active member
D. Ali TAŞÇI - Haber 7
D. Ali TAŞÇI - Haber 7
Ezan sussun PKK biter!


Acaba bizler babalarımızın mı yoksa yaşadığımız zamanın mı çocuklarıyız? Biyolojik aidiyetlerimiz önemli olsa da zamanın algısının daha baskın bir karakteri söz konusu değil midir?

Dünyada ve özellikle de ülkemizde gelişen olaylara daha akl-ı selimle ve zamanın gözlüğüyle baktığımızda, toplumsal sürecin ağır bastığını görürüz.

PKK’nın, bütün dış bağlantıların ve her türlü sinsi oyunun bir uzantısı olduğunu düşünsek de, “müdahalenin tam zamanı olduğu” fikri geliştirilemez mi?

Vücudun direncinin düştüğü dönemlerde hastalıklar sökün eder. Osmanlı’nın zayıflamaya başladığı devirlerde “ Kürt oyunu” hep devreye sokuldu; çünkü karşı taraf 13 Haçlı seferiyle bitiremediği Müslümanları şimdi iç çatışmalarla bitirmeyi amaçlamıştı.

Cumhuriyet’in ilk zamanlarında bu plan buzdolabına konuldu; yeni uygulamalar, onları çok rahatsız edici bir yapıda değildi. Hatta “ Batı uygarlığı” diyerek onlarla aynı kulvarda olduğumuzu neredeyse kabul ettirmiştik.

İp nerede koptu biliyor musunuz?

17 Haziran 1950’de! Bu tarih, ezanın aslı diliyle okunduğu tarihtir. 18 yıl ( 1932- 1950 )bu millet, Rabbine bağlanan dilden mahrum bırakılmıştı. Ezan, İslâm Medeniyeti’nin en görkemli bayrağıdır. Müslümanlar kıyıda köşede kabileler halinde yaşayabilirlerdi, ama onların bir medeniyet etrafında yaşama hakları yoktu!

1970’lere gelindiğinde, İslâm’ın bir medeniyet dini olduğu Türkiye’de ve dünyada kapalı mahfillerde de olsa, seslendirilince, zamane Ebu Cehiller ve zamane münafıklar, en kestirme yoldan PKK fitnesini içimize soktular! Bu dönem, ezansız büyüyen neslin iktidar dönemiydi çünkü. 1980’lerin başında da eylemler başladı.

Şimdi ne oluyor, peki?

Kendi iç diliyle zamanın dilini birleştirerek Hakikat dilini çözebilenler için bu sorunun cevabi çok basit: Hak ile batıl savaşıyor, her devirde olduğu gibi. Bunun yerlisi yabancısı olmaz; hatta en keskin olanları yerli olanlardır; çünkü arada hem algı, hem inanç, hem de iktidar ve dünyevi kazançlar söz konusudur. Ebu Leheb, Hz. Peygamber (AS)’in öz amcası değil miydi?

Devlet olmak kolay değildir; karşınızdaki çete hiçbir hukuki sorumluluk taşımasa da siz devlet olarak hukuki sorumluluğunuzu göz ardı edemezsiniz; sel gidince hukuksuzluk, taşlı topraklı, ocağınızı kapatabilir. Devlet, her türlü imkânlarını kullanarak hukuksuzluğa meydan vermemelidir.

Bugün hepimiz acılıyız; dağ gibi evlatlarımız toprağa düşüyor! Bir de akl-ı selimle düşünelim, “karşı taraf” dediğimiz insanlar da bu toprağın insanları ve bunları asıl kışkırtan dışarıdaki müstevliler. Bu çatışmalar uzun vadede devam ederse, derin yaraların açılabileceği endişesi hep gündemde. Bu yandaki anaların ağıdına yürek dayanmazken, öte tarafta da analar olduğunu unutmadan ve yerli müstevlilerin kışkırtmalarına mahal bırakmadan daha soğuk kanlı hareket etmek durumundayız.
“Çözüm süreci” neden bombalandı?

Benim bu konuda tek görüşüm var: Tayyip Erdoğan’dan ötürü!

Sayın Erdoğan, bugüne kadar gelen liderler içinde apayrı bir yeri olan insan. Bunu bu millet de bildi ( %52 oy verdi. ), ama asıl dışarıdakiler daha iyi bildiler. Kısaca, ezan sesiyle dolu dolu büyüyen bir insan. Böyle biri lider olur da memleketin başına geçerse, yılların kaşarlanmışları ateşte erimezler mi?

PKK’nın oluşma süreci, Menderes’in sadece halkını sevmesi, Özal’ın halkının inançlarını paylaşması, Erbakan’ın Medeniyet kapısını aralaması ve Sayın Erdoğan’ın bizzat Medeniyet öncüsü olarak meydanlara inmesi ile olmuştur.

Türkiye’de PKK’yı en iyi kullanabileceklerini bildikleri için bunu yapmışlardır. Orta Doğu’da “IŞİD”, daha uzakta “Boko Haram”, kendi ülkelerinde “İslamofobi” gibi mikroplarla İslâm Medeniyeti’nin yeniden dirilişini engellemek ve kendi dünyalarını “cennet” haline çevirerek başkalarını “cehenneme” göndermek!..

Arınmamış insanların kuracak oldukları uygarlıkların bundan başka kullanabilecekleri bir malzemeleri de yoktur. Bizler, batıldan medet dilemeyecek kadar bilinç sahibi olursak, Hakk’ın güneşinin sabahına ereceğimizden hiç kuşkumuz yoktur.

Zaman, Hak ile batılın ayrışma zamanı. Elbette uzun yıllar bünyeye yapışan bu “habis ur”un bünyeden koparılması zahmetli ve biraz da kanlı olacaktı; ama sağlıklı günler bizi bekliyor, ümidinizi yitirmeyin.
 
Üst Alt