MURATS44
Özel Üye
Evrendeki mükemmel yörüngeler
Çıplak gözle gökyüzüne bakıldığı zaman hareketsiz bir evrenin var olduğunu zannederiz. Evren’deki devasa faaliyetler ancak teleskobun keşfedilmesiyle farkedilmeye başlanmıştır.
Tarihin çok uzun bir döneminde insanlar Dünya’yı sabit, Güneş’i ise Dünya’nın etrafında dönüyor zannettiler. Sonra Kopernik, Kepler, Galileo ile başlayan süreçte insanlar Güneş’in sabit bir şekilde ortada durduğunu, Dünya’nın ise sabit bir Güneş’in etrafında döndüğünü keşfettiler. Bilimde devrim sayılan bu keşif çok önemliydi ancak, henüz güneşin kendi yörüngesinde hareket ettiği keşfedilmemişti.
Daha sonra ise gelişmiş teleskopların ve astronomi biliminin gelişimi sayesinde Güneş’in de hareket ettiği ve Dünya’nın hareket eden bir Güneş’in etrafında döndüğü anlaşıldı. Güneş, etrafında bulunan gezegenleri ile beraber, saatte 720.000 km.den daha büyük bir hızla Solar Apex adı verilen bir yörünge boyunca Vega Yıldızı’na doğru hareket etmekteydi.
Bilimin ancak asrımızda keşfedebildiği bu buluş, Kur’an’da 1400 yıl önceden açıklanıyordu:
Gördüğümüz gibi, Kur’an tam 1400 sene önce Güneş’in ve diğer yıldızların hareket ettiğinden haber vermekte ve bu haberleriyle de Allah’ın kitabı olduğunu ispat etmektedir.
Güneşin hareketiyle ilgili diğer bir bilimsel buluşa da Kur’an farklı bir ayetiyle dikkat çekmektedir: Saffat Suresinin 5. ayeti kerimesinde:
“O, semavatın ve yeryüzünün ve bu ikisi arasındakilerin ve doğuların Rabbidir.”
buyurulmaktadır. Bu ayette geçen “doğuların Rabbi” ifadesinden güneşin birden fazla doğuş yeri olduğu anlaşılmaktadır ki güneşin doğduğu “yer” olarak bildiğimiz “doğu”nun aslında “yerler” yani birden fazla “doğu” olarak değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekilmektedir.
Evet, güneş her sabah doğmakta ve her akşam batmaktadır. Fakat tüm bu doğuşları ve batışları, her seferinde Evren’in ayrı bir noktasında gerçekleşmektedir. Yani sema denizinde yüzen yıldızlar ve gezegenler, geçtikleri yollardan bir daha geçmemekte ve yörüngelerinde akıp gitmektedirler.
Dünyanın yuvarlak oluşu sebebiyle bir yerde doğan Güneş aynı anda bir başka yerde batıyor. Gece gündüzü, gündüz de geceyi kovalıyor. O halde Güneş’in doğduğu “yer” değil, “yerler” söz konusudur. Yerkürenin her noktası için sabah saatleri değişiktir. Her yer ayrı ayrı saniyelerde Güneş’in doğuşunu bekliyor. Güneş’i uzayın bambaşka yerlerinden “doğarken” seyrediyoruz. Güneş aynı Güneş, Dünya aynı Dünya, ama Uzay’ın yeri değişik…
Şimdi, anlattığımız bu iki Kur’an mucizesi ile ilgili bazı sorular soralım:
1- Acaba Kur’an’ın 1400 sene önce haber verdiği “Güneş’in ve yıldızların hareket ettiği” gerçeğinin bilim adamları tarafından tasdik edilmesi “Kur’an’ın, gökleri yaratan, onda yollar takdir eden ve Güneş’i ve yıldızları o yollarda gezdiren Allah’ın kelamı olmasından” başka bir manaya gelebilir mi?
2- Bu asra kadar yaşamış birçok bilim adamı tarafından reddedilen ve ancak bilim ve teknik asrı olan bu asırda, dev teleskoplarla keşfedilebilen bir hakikatin, 1400 sene evvel okuma-yazma bilmeyen bir insan tarafından keşfedilmesi mümkün müdür?
3- Gökyüzüne ait bilgilerin neredeyse tamamının hurafe ve yanlış olduğu bir dönemde, insanların gündeminde böyle bir konu yokken niçin, Hazreti Muhammed (asm) bu iddialarda bulunsun ve o asrın insanlarına muhalefet ederek kendi doğruluğu hakkında şüpheye düşürsün?
Bütün bu sorular ancak Kur’an’ın Allah’ın kitabı olmasıyla izah edilebilir. Kur’an’ın bir beşer sözü olduğu kabul edilirse, cevap verilemeyen yüzlerce soru ortaya çıkar. Kur’an’daki hiçbir bilimsel haber izah edilemez.
Bütün sorulara karşı kalbi ve aklı ikna edebilecek tek cevap şudur: Kur’an Allah’ın ezeli kitabı ve insanlara karşı bir hitabıdır. Hz. Muhammed (s.a.v.) ise Allah’ın Resulüdür ve habibidir. İnandık ve tasdik ettik.
Çıplak gözle gökyüzüne bakıldığı zaman hareketsiz bir evrenin var olduğunu zannederiz. Evren’deki devasa faaliyetler ancak teleskobun keşfedilmesiyle farkedilmeye başlanmıştır.
Tarihin çok uzun bir döneminde insanlar Dünya’yı sabit, Güneş’i ise Dünya’nın etrafında dönüyor zannettiler. Sonra Kopernik, Kepler, Galileo ile başlayan süreçte insanlar Güneş’in sabit bir şekilde ortada durduğunu, Dünya’nın ise sabit bir Güneş’in etrafında döndüğünü keşfettiler. Bilimde devrim sayılan bu keşif çok önemliydi ancak, henüz güneşin kendi yörüngesinde hareket ettiği keşfedilmemişti.
Daha sonra ise gelişmiş teleskopların ve astronomi biliminin gelişimi sayesinde Güneş’in de hareket ettiği ve Dünya’nın hareket eden bir Güneş’in etrafında döndüğü anlaşıldı. Güneş, etrafında bulunan gezegenleri ile beraber, saatte 720.000 km.den daha büyük bir hızla Solar Apex adı verilen bir yörünge boyunca Vega Yıldızı’na doğru hareket etmekteydi.
Bilimin ancak asrımızda keşfedebildiği bu buluş, Kur’an’da 1400 yıl önceden açıklanıyordu:
AYET-İ KERiME
“Güneş de bir karar yerine doğru akıp gitmektedir. Bu, aziz ve âlim olan Allah’ın takdiridir”(Yasin 38)
“Ne güneş aya yetişip çarpar, ne de gece gündüzü geçebilir; onların her biri kendi yörüngesinde yüzerler” (Yasin: 40)
“Geceyi, gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı yaratan O’dur. Her biri bir yörüngede yüzüp giderler” (Enbiya: 33)
“Görmedin mi ki, Allah geceyi gündüze sokuyor, gündüzü geceye sokuyor. Güneş ile ayı da emrine boyun eğdirmiştir. Her biri belirli bir süreye kadar akıp gidiyorlar.” (Lokman:29)
“Ne güneş aya yetişip çarpar, ne de gece gündüzü geçebilir; onların her biri kendi yörüngesinde yüzerler” (Yasin: 40)
“Geceyi, gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı yaratan O’dur. Her biri bir yörüngede yüzüp giderler” (Enbiya: 33)
“Görmedin mi ki, Allah geceyi gündüze sokuyor, gündüzü geceye sokuyor. Güneş ile ayı da emrine boyun eğdirmiştir. Her biri belirli bir süreye kadar akıp gidiyorlar.” (Lokman:29)
Güneşin hareketiyle ilgili diğer bir bilimsel buluşa da Kur’an farklı bir ayetiyle dikkat çekmektedir: Saffat Suresinin 5. ayeti kerimesinde:
“O, semavatın ve yeryüzünün ve bu ikisi arasındakilerin ve doğuların Rabbidir.”
buyurulmaktadır. Bu ayette geçen “doğuların Rabbi” ifadesinden güneşin birden fazla doğuş yeri olduğu anlaşılmaktadır ki güneşin doğduğu “yer” olarak bildiğimiz “doğu”nun aslında “yerler” yani birden fazla “doğu” olarak değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekilmektedir.
Evet, güneş her sabah doğmakta ve her akşam batmaktadır. Fakat tüm bu doğuşları ve batışları, her seferinde Evren’in ayrı bir noktasında gerçekleşmektedir. Yani sema denizinde yüzen yıldızlar ve gezegenler, geçtikleri yollardan bir daha geçmemekte ve yörüngelerinde akıp gitmektedirler.
Dünyanın yuvarlak oluşu sebebiyle bir yerde doğan Güneş aynı anda bir başka yerde batıyor. Gece gündüzü, gündüz de geceyi kovalıyor. O halde Güneş’in doğduğu “yer” değil, “yerler” söz konusudur. Yerkürenin her noktası için sabah saatleri değişiktir. Her yer ayrı ayrı saniyelerde Güneş’in doğuşunu bekliyor. Güneş’i uzayın bambaşka yerlerinden “doğarken” seyrediyoruz. Güneş aynı Güneş, Dünya aynı Dünya, ama Uzay’ın yeri değişik…
Şimdi, anlattığımız bu iki Kur’an mucizesi ile ilgili bazı sorular soralım:
1- Acaba Kur’an’ın 1400 sene önce haber verdiği “Güneş’in ve yıldızların hareket ettiği” gerçeğinin bilim adamları tarafından tasdik edilmesi “Kur’an’ın, gökleri yaratan, onda yollar takdir eden ve Güneş’i ve yıldızları o yollarda gezdiren Allah’ın kelamı olmasından” başka bir manaya gelebilir mi?
2- Bu asra kadar yaşamış birçok bilim adamı tarafından reddedilen ve ancak bilim ve teknik asrı olan bu asırda, dev teleskoplarla keşfedilebilen bir hakikatin, 1400 sene evvel okuma-yazma bilmeyen bir insan tarafından keşfedilmesi mümkün müdür?
3- Gökyüzüne ait bilgilerin neredeyse tamamının hurafe ve yanlış olduğu bir dönemde, insanların gündeminde böyle bir konu yokken niçin, Hazreti Muhammed (asm) bu iddialarda bulunsun ve o asrın insanlarına muhalefet ederek kendi doğruluğu hakkında şüpheye düşürsün?
Bütün bu sorular ancak Kur’an’ın Allah’ın kitabı olmasıyla izah edilebilir. Kur’an’ın bir beşer sözü olduğu kabul edilirse, cevap verilemeyen yüzlerce soru ortaya çıkar. Kur’an’daki hiçbir bilimsel haber izah edilemez.
Bütün sorulara karşı kalbi ve aklı ikna edebilecek tek cevap şudur: Kur’an Allah’ın ezeli kitabı ve insanlara karşı bir hitabıdır. Hz. Muhammed (s.a.v.) ise Allah’ın Resulüdür ve habibidir. İnandık ve tasdik ettik.