Okyay
ÖZEL ÜYE
Eskiden bizim köyde
Eskiden bizim köyde- yetmiş yıl öncesinde,
Örflere bi bakmalı- mâzi penceresinden.
İşi baştan tutardı- oğlan anası olan,
Oğlunu büyütürken- gözü de bi taraftan,
Kız evlerinde gezer- gelinini peylerdi,
Annesine takılır- nabız yoklar söylerdi.
Yumuşaklık görürse- seçtiğini bellerdi.
Bu, 'namzet akrabaydı'.. hediyeler yollardı,
Artık çağı gelince- kızın da oğlanın da,
İş ciddiye alınır- tamlanırdı tavında.
Kadın- erkek birlikte- giderdi hem büyükler,
Bu hem sohbet içindi- bir yandan güven ekler.
Aile büyükleri- bir araya gelirdi,
Kız istemeye resmen- sevinçle gidilirdi.
Kız evine, önceden- haberdar edilirdi,
Misâfir kabulüne- bir izin istenirdi.
Kız evi gönüllüyse- buyrun gelin denirdi,
Böylece dünürcüye- ilk ümit verilirdi.
Câzip bir hediye de- götürülürdü elbet,
Sevgi- dostluk mesajı- temennisiydi vermek.
Besmeleyle kapıdan- girilirdi içeri,
Herkes selamlanırdı- güler yüzle, bitevi.
Ayni güler yüz- dostluk, kız evinden olurdu,
Selâm içten alınır- candan karşılanırdı.
Karşılıklı, hâl hatır- sorulurdu ilk önce,
Samimiyet- hoş sohbet- gözlenirdi böylece.
Sohbete güven veren- konular seçilirdi.
Ferahlatan sözlerle- bir neşe saçılırdı.
Arkadan, çay- kahveler, çerez filân gelirdi,
Ve heyecan yatışır- cesâret bulunurdu.
Kısa bir sessizlikten- sonra tatlı ses olur,
Oğlan evinden biri- saygı ile söz alır.
“Sâhiden biz buraya- ne için gelmiş idik,
Kendimizi unuttuk- sohbet tadına daldık,
Müsâfirperverliğe- teşekkürler..velâkin,
Sebebi ziyaretten- söz etmeliyiz ilkin.
Efendim, biz buraya- hayr olcak işe geldik,
Size akraba olmak- üstün şereftir bildik.
Bu cümleden olarak- sizlerden dileğimiz..
Evlâtlarımız ile- nur dolsun yüreğimiz.
Allah’ın c.c. izni ile- Peygamber’in kavliyle,(sav)
Nur kızınız Fatma’yı- can oğlumuz Ali’ye,
Münasip uygun gördük- istiyoruz” derlerdi.
Ardından, söylenecek- cevâbı beklerlerdi..
Azıcık sessizlikten- sonra, susan kız evi,
Önce bu ziyaretten; menunluk belirtirdi.
(Kız evi- naz evi, ya)- “verdim gitti” demezdi,
“Düşünelim” diyerek- bir süre isterlerdi…
Tabi oğlan evi de- âdeti bildiğinden,
Fazla ısrar etmezdi- kalkar kendiliğinden.
Ancak ayrılırlarken- rica ederler idi,
“Ne olur, bizi uzun- bekletmeyin” derlerdi
Artık top kız evinde- tatlı telaş başlardı,
Aile yakınları- meşvereyi eşlerdi.
Gene âdete uygun- fazla uzatılmazdı,
Aşırı naz yaparak- usandırmak olmazdı.
İki- üç gün içinde- karar bildirilirdi,
Oğlan evi; dâvetle- “buyrun gelin” denirdi..
Oğlan evi tetikte- zâten haber beklerdi,
Hemen karşı haberle “Geliyoruz” eklerdi.
Seçkin hediyelerle- bu dâvete koşardı,
Zafer elde etmenin- sevincini yaşardı..
Her iki âilede- neş’e zirveye varır,
Sevincin büyüğünü- elbet, kız- oğlan alır.
Oğlan evi, bilinen- talebini yineler..
Kız evi de beklenen- hayır duâ sergiler..
“Nasipse ne diyelim- İlâhi kanun” denir,
Getirilen tatlıdan- ikram edilir, yenir.
Bu arada, tabii ki; takı da söze girer,
Hatta başlık parası- sayılır, birer- birer.
Her iki taraftan da- bir orta yol bulunur,
Yapıcı bir tavırla- fedâkarlık olunur.
Oğlan evi gelirken- getirdiği ne varsa,
Mendil- çorap, kumaşlar- takdim olur her parça.
Eğer nişan olcaksa- zamanı belirlenir..
Düğünün tarihi de- anlaşmada yer alır.
Sonra duâ edilir- çoğu Yâsin okunur,
Düğün hemen olcaksa- kıza yüzük takılır.
Mutlu sona, hem oğlan- hem kız evi sevinir,
Ve her iki taraf da- hazırlığa soyunur.
Düğün kararlaşmışsa- oğlan keseyi açar,
Ev takımı düzülür- ama kalmadan naçar.
Hâli vaktine göre- halı- kilim, sandalye,
Eğer gücü yeterse- koltuk takımı bir de.
O zaman, beyaz eşya- şimdiki gibi yoktu,
Yemekler, serin yerde- tel dolaba koymaktı.
Koltuk alınamazsa- kanepe yapılırdı,
Arkaya, sap yastıklar- sırayla dayanırdı.
Kız evi de boş durmaz- çeyizi tamamlardı,
Zaten kız doğar doğmaz- anne çeyiz toplardı.
Bu yüzden, kıza ait- çeyiz sandığı vardı.
Öyle fırsat buldukça- bir ikişer atardı,
Oyalı yemeniler- namaz örtüsü bile,
Düzenlice saklardı- sandığının içinde.
İşte baş- göz olurken- kanatlanıp uçarken,
Her şeyi hazır olur- yuvasını açarken.
Hattâ gelin odası- çeyiziyle süslenir,
Her biri sergilenir- herkes görsün istenir.
Tâyin edilen günde- düğün de tertiplenir,
Eş- dost davet edilir- okuntu gönderilir.
Okuntu; mendil- çorap, yemeni- örtü olur,
Yâhut davetiyeyle- herkese duyurulur.
Asıl dâvet sahibi- oğlan evi olsa da,
Kız evi de bir yandan- ulaşır eşe- dosta.
Oğlan taraf düğünü; davul- zurnayla yapar,
Hatta davul- zurnayı- iki takım tutan var.
Ekseri Perşembe gün- gelin alındığından,
Davullar getirilir- Çarşamba’dan, Salı’dan.
Köyde bayram havası- iki, üç gün sürerdi,
Düğün ziyafetinden- herkes yerdi- içerdi.
Kimi büyük baş hayvan- kimi koyun keserdi,
Bol- bol etli yemekler- pek çok hora geçerdi.
Et yemeği ve pilav- elbette çok güzeldi,
Ama keşkek yemesi- düğün için özeldi.
Keşke o keşkek olsa- hele bi yeseydiniz..
Hatrınızdan çıkmazdı- yüz yaşına girseniz.
Burda parantez açıp- keşkeği anlatalım,
Buna ne kadar önem- verilirmiş bakalım.
Keşkek yapılcak buğday- dibekte ezilirdi,
Bu işi yapmak için- sâdıçlar dizilirdi.
Köyün meydan yerinde- Dibek Taşımız vardı,
Düğünlerde keşkeklik- burda hazırlanırdı.
Davul- zurnayla birlik- doğru Dibek taşına,
Gençler tokmak ellerde- geçerlerdi başına.
Tokmaklar karşılıklı, iner- kalkar dibeğe,
Buğdaylar ezilirdi- keşkeklik olsun diye.
Zurnadan, yanık- yanık, havalar çalınırdı,
Davulun vurmasından- duygusal olunurdu.
Ezme işi bitince- geriye dönülürdü,
Ve de kutsal merâsim- böylece görülürdü.
Okuntusu olanlar- ya da dâvet alanlar,
Koltuğunda hediye- davul zurna karşılar.
Daha düğün evine- şöyle yakın mesâfe,
Hediyeyle beklerdi- o dâvetli misafir.
Ta ki; davul eşliği- merasimle girerdi,
İltifata kavuşur- muradına ererdi.
Hemen yer gösterilir- yemek ikram olurdu,
Ya yerde sofra olur- ya da masalar vardı.
Böylece dâvetliler- saygıyla ağırlanır,
Davul ve zurnayla da- çok hoş şeyler çalınır.
Gençler, sırayla kalkar- oyun da oynarlardı,
Oyun havaları da- zurna da renk katardı.
Perşembe gün olunca- gelin alma günüydü,
Artık düğün telaşı- sona varma anıydı.
Gelin alma işine- yollanmadan da önce,
Oğlan evinde Mevlüt- okunurdu ayrıca.
Sonra düğün alayı- davullar eşliğinde,
Kız evine yönelir- sadıçlar başlığında.
Yemeni- yaşmaklarla, süslenmiş At çekilir,
Eğerinin altına- şöyle halı döşenir.
İşte o gelin atı- mürüvvet simgesidir,
Genç kızların o an’ı- hayalin pembesidir.
………………………………………
Kız evine gelince; orda ayrı merasim,
Oğlan evine benzer- orda da ayni koşum.
Bayanlardan oluşan- çalgıcılar olurdu,
Böyle çengi gurubu- kız eve tutulurdu.
Sâdece bayanların- eğlenmesi içindi,
Gelin de gelinlikle- bulunurdu içinde.
Ut- keman- def, dümbelek- çalgı tertibi idi,
Bu şenlikle, kız evi- sanki bayram gibiydi.
Kına gecesi olur- kınalar yakılırdı,
Herkes biraz kınadan- parmağıyla alırdı.
Sabah şafak sökerken- kınalar yıkanırdı,
Kına yıkamak için- çalgıyla dolanırdı.
……………………………………..
Evet oğlan evine- perşembeye dönelim,
Gelin almaya doğru- neler olmuş bilelim.
Davullar eşliğinde- düğün alayı yürür,
Yollardan, sokaklardan- bu şenliği duyurur.
Nihâyet kız evine- gelinir yanaşılır,
Eğer avlusu varsa- avluya taşınılır.
Zurnacı burda artık- yanık havalar çalar,
Gelin- Anne, yakınlar- sarılarak ağlarlar.
Evlâdı uçurmanın- zevkle/ tasa karışır,
Anne-baba, kardeşler- kucaklaşıp, paylaşır.
Gelin yüzü duvaklı- Atına bindirilir,
Mutluluklar dilenir, bol- bol duâ edilir.
Artık atın başında- sâdıç vardır, o tutar,
Yularının dibinden- sıkıca takip eder.
Gelin evden hareket- edince arkasından,
Kovayla su dökülür- dileklerle, hasından.
Üstüne para saçan- buğday saçan da olur,
Böylece bereketli- yaşam olsun umulur.
Davul- zurna eşliği- dönüş başlar geriye,
Emâneti yerine- teslim etsinler diye.
Yol boyunca arada- yolu kesen de olur,
Âdettir, para alır- o da öyle hallelur.
Ve eve varılınca- attan indirilinir,
Gelin içeri girer- düğüne son verilir.
Herkes dağıldığında- dışarı çıkarılır,
Gelin yüzü açılır- kadınlarca görülür.
Bir süre ayak üstü- dikeltilirki gelin,
Kadınlar demesinler- gelini göremedim.
…………………………………..
Kız olsun, oğlan olsun- bunları görmek ister,
Yâ Rabb, lütfen hepsine- mürüvvetini göster.
Şevket OKYAY
Moderatör tarafında düzenlendi: