Engelli İnsanlara Karşı Görevlerimiz Nelerdir, Engelli İnsanlara nasıl davranmalıyız, engelli insanlara görevlerimiz nedir?
1) Engelli bir insanın eli-kolu olmasa dahi, elinizi uzatarak selam verin. Engelli kişi size nasıl davranacağını bilir.
2) Yardım etmeden önce yardım isteyip istemediğini sorun. İstek olmadan yardım etmeye kalkmayın.
3) Kendinize göre yardım etmeye kalkmayın. Engelli kişinin sizi yönlendirmesine fırsat verin.
4.)Engelli kişi karşısında aşırı dikkatli olmaya kalkışmayın. Diğer insanlarla nasıl konuşuyorsanız, onlarla da öyle konuşun.
5)Acıyarak yaklaşmayın. Engelli insanlar sadece birtakım engellere sahip, mutsuz ya da hasta değiller.
6) Kelimeleri dikkatle, vurgulayarak, yüksek sesle bağırıp çağırarak konuşmayın. Bedensel engelli bir kişinin duyma sorunu yoktur. Tane tane konuşarak onun bir zeka sorunu olduğunu ima eder tarzda konuşmayın.
7) Kibarlık yapacağım diye günlük konuşmanızın dışına çıkmayın. Örneğin tekerlekli sandalyedeki engelliye, “Nereye gidiyorsun?” ya da görme engelli birine, “Görüşmek üzere” demenizin bir sakıncası yok.
Engellilere yardımcı olmak ve onların kendilerine yetebilecek şekilde eğitilmeleri aynı zamanda dinimizin de bir emridir.
Peygamber Efendimiz buyurur ki; “Şayet Allah’tan korkan gençleriniz, can taşıyan hayvanlarınız ve beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı belâlar üzerinize sel gibi yağacaktı” (Aclûnî, Keşfu’l-hafâ, 2/212)
Şu husus hiçbir zaman unutulmamalıdır ki, her insan engelli olmaya adaydır. Onun için engelli kardeşlerimize karşı her zaman saygılı, anlayışlı ve yardımcı olmalıyız.
Bazı insanlar toplumda bir arada yaşadıkları engelli ve hastalara destek olmayı bir lütuf olarak görmekte ve zaman zaman yaptıkları bazı iyilikleri başa kakabilmektedirler ki bu asla doğru değildir. Zira onlara sahip çıkmak tüm insanlık için bir görevdir.
Engelliye ve hasta olana yardım etmek ve hayata tutunmasını sağlamak, kişinin gönüllü olarak ister yapacağı isterse yapmayacağı bir konu değil, tam tersine yerine getirmesi gereken çok mühim bir vazifedir.
Yapmadığı zaman sorumlu olacağı bir alandır. Çünkü sosyal sorumluluğunun bir gereği olarak kazandığı şeylerden bir kısmını engelli ve hasta olanların temel ihtiyaçlarını karşılamaları için harcamayan kimse mesuliyetini yerine getirmemiş demektir.
Engellilere saygı ve anlayış göstermek, onlara yaşama sevinci verir ve moral depolar.
Engelli veya sağlam herkesin yaşama hakkı olduğu bilinciyle davranışlarımızı ayarlamalıyız. Çevremize rahatsızlık vermeden yaşamaya gayret etmeliyiz.
Engelli insanlarımıza karşı daima saygılı davranmalı ve hiç bir zaman engelli insanlarımızın ve kardeşlerimizin, çocuklarımızın kalplerini kırmamalı ve onlara insanca davranmalıyız.
Engelli insanlarımızın ve kardeşlerimizin, çocuklarımızın kalplerini kıracak söz ve davranışlardan kaçınmalıyız.
Engelli insanlarımıza, şefkat ve merhametle yaklaşmalıyız onların çektiği sıkıntıları dinleyip çözümde yardımcı olmalıyız.
Şu sözü hiç bir zaman aklımızdan çıkarmamalı ve unutmamalıyız.
“Her sağlıklı inşan ve birey bir engelli adayıdır.”
Yarının insanların hayatına neler getireceğini ve hayatımıza neler kazandıracağını kimseler bilemez, bizlerde günün birinde engelli insan olabiliriz.
Bu sözleri düşünerek daima düşünceli hareket etmeli ve düşüncesiz hareket etmekten kaçınmalıyız. Engelli insanlarımıza ve çocuklarımıza karşı üstümüze düşen görev sorumluklarımızı yerine getirmeli ve engelli insana nasıl davranılması gerektiği konusunda insanlarımızı bilinçlendirilmeye teşvik etmeliyiz.
Yunus Emre bir şiirinde; şöyle söylemektedir, Yaratılanı hoş gör Yaratandan ötürü.
Yunus Emre ne güzel söylemektedir. Bir kez gönül yıktıysan bu kıldığın namaz değil.
Bir sözde ise büyüklerimiz şöyle söylemektedir.Kırma insan kalbini yapacak ustası yok.
Engelli insanlarımıza sağlıklı bireyler olarak yolda yürürken, otobüste, tramvayda, metrobüste yolculuk yaparken öncelik tanımalıyız.
Özürlü ve engelli kimselere değer vermeli, söz ve davranışlarımızla onların gönüllerini almalı, huzur ve mutluluklarına vesile olmalıyız.
Hayatlarını kolaylaştırıcı mahiyette her türlü maddî ve manevî tedbiri almalı, gerekli altyapı hizmetlerini sunmalıyız.
Engelli ve özürlü çocukları olan ailelere yardım yapmalı, eğitim ve öğretim desteğinde bulunmalıyız.
İmkânlarımızı zorlayarak, özürlü ve engelli kardeşlerimize iş imkânı sağlamalı; böylece onlara, çalışıp üretmenin ve helâlinden kazanmanın mutluluğunu tattırmalıyız.
Diğer yandan, hiçbir engelli ve özürlü kimseyi, “kör, sağır, dilsiz ve topal ” gibi sıfatlarla nitelememeli, her türlü aşağılayıcı söz, fiil ve davranışlardan sakınmalı, şakayla da olsa onlarla alay etmemeliyiz.
Sevgili Peygamberimiz bu konuda şu uyarıyı yapmaktadır: “Kardeşinin derdine sevinip gülme, sonra Allah ona merhamet eder de, seni onun sahip olduğu dertle müptela kılar” .[Tirmizî, Kıyame, 54, IV/6620]
Sosyal hayatta engelli insanları arka plana atarak, onları hor görücü hareketlerde bulunarak engelliler üstünde toplumsal bir baskı oluşur ve engelli kişi de kendini yavaş yavaş toplumdan soyutlamaya başlar.
Televizyon, internet gibi kitle iletişim araçlarında birçok dizilerde, yazılarda, programlarda bu çağda bile engelli vatandaşı ezici durumlar yaşanmaktadır.
Bu gibi durumların önüne geçilerek, kitle iletişim araçlarıyla insanlar bilinçlendirilmelidir.
Engelli kişilerin en büyük sorunu insanların ayrımcılık yapılan ayrımcılıktır. Bu ayrımcılık doğurduğu ikinci bir sorun da işsizliktir.
Engelli insanların bir diğer önemli sorunu ise sokaklardaki, toplu taşıma araçlarındaki ve bunun gibi akla gelebilecek her yerdeki mimari sorunlardır.
Bu gibi sorunları çözmek için devlete de çok büyük sorumluluklar düşmektedir. Gerek mimari yapıda olsun gerek engelli kişilerin iş bulma konusunda olsun, devlet gerekli özveri ve çalışmayı göstermesi lazım.
Tabi ki bunların en temel sebebi yine engelli kişilerin en büyük sorunu olan ayrımcılık yapılmasıdır. Bu insanların engelliler hakkında ayrımcı bir zihniyete sahip olmaları bilinci yenildiği zaman bu tip sorunlar yavaş yavaş ortadan kalkacaktır.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), “Bakıma muhtaç kimselerin sorumluluğu bize aittir” [Buhârî, Ferâiz, 25] buyurarak ihtiyaç sahibi ve engelli kimselere toplum olarak sahip çıkılmasını istemiştir.
Diğer bir hadislerinde ise, “Kim mü’min kardeşinin bir ihtiyacını karşılarsa Allah da onun bir ihtiyacını karşılar. Kim müslümanın bir sıkıntısını giderirse Allah da kıyamet gününde onun bir sıkıntısını giderir” [Buhârî, Mezalim, 3] buyurmuşlardır.
Ayrıca kendileri de bizzat, hasta, engelli, özürlü ve muhtaç kimselere sahip çıkmış, onlara şefkat ve merhamet göstermiştir.
Engelli kimselere yol göstermenin, görme engellilere rehberlik etmenin, işitme ve konuşma engellilerle anlayacakları şekilde iletişim kurmanın, ihtiyacı olanların ihtiyaçlarını karşılamanın Allah katında sadaka olduğunu bildirmiş, engelli ve özürlüleri toplumun doğal birer üyesi olarak kabul etmiştir. [Bk, Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 350; V, 154, 168-169]
1) Engelli bir insanın eli-kolu olmasa dahi, elinizi uzatarak selam verin. Engelli kişi size nasıl davranacağını bilir.
2) Yardım etmeden önce yardım isteyip istemediğini sorun. İstek olmadan yardım etmeye kalkmayın.
3) Kendinize göre yardım etmeye kalkmayın. Engelli kişinin sizi yönlendirmesine fırsat verin.
4.)Engelli kişi karşısında aşırı dikkatli olmaya kalkışmayın. Diğer insanlarla nasıl konuşuyorsanız, onlarla da öyle konuşun.
5)Acıyarak yaklaşmayın. Engelli insanlar sadece birtakım engellere sahip, mutsuz ya da hasta değiller.
6) Kelimeleri dikkatle, vurgulayarak, yüksek sesle bağırıp çağırarak konuşmayın. Bedensel engelli bir kişinin duyma sorunu yoktur. Tane tane konuşarak onun bir zeka sorunu olduğunu ima eder tarzda konuşmayın.
7) Kibarlık yapacağım diye günlük konuşmanızın dışına çıkmayın. Örneğin tekerlekli sandalyedeki engelliye, “Nereye gidiyorsun?” ya da görme engelli birine, “Görüşmek üzere” demenizin bir sakıncası yok.
Engellilere yardımcı olmak ve onların kendilerine yetebilecek şekilde eğitilmeleri aynı zamanda dinimizin de bir emridir.
Peygamber Efendimiz buyurur ki; “Şayet Allah’tan korkan gençleriniz, can taşıyan hayvanlarınız ve beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı belâlar üzerinize sel gibi yağacaktı” (Aclûnî, Keşfu’l-hafâ, 2/212)
Şu husus hiçbir zaman unutulmamalıdır ki, her insan engelli olmaya adaydır. Onun için engelli kardeşlerimize karşı her zaman saygılı, anlayışlı ve yardımcı olmalıyız.
Bazı insanlar toplumda bir arada yaşadıkları engelli ve hastalara destek olmayı bir lütuf olarak görmekte ve zaman zaman yaptıkları bazı iyilikleri başa kakabilmektedirler ki bu asla doğru değildir. Zira onlara sahip çıkmak tüm insanlık için bir görevdir.
Engelliye ve hasta olana yardım etmek ve hayata tutunmasını sağlamak, kişinin gönüllü olarak ister yapacağı isterse yapmayacağı bir konu değil, tam tersine yerine getirmesi gereken çok mühim bir vazifedir.
Yapmadığı zaman sorumlu olacağı bir alandır. Çünkü sosyal sorumluluğunun bir gereği olarak kazandığı şeylerden bir kısmını engelli ve hasta olanların temel ihtiyaçlarını karşılamaları için harcamayan kimse mesuliyetini yerine getirmemiş demektir.
Engellilere saygı ve anlayış göstermek, onlara yaşama sevinci verir ve moral depolar.
Engelli veya sağlam herkesin yaşama hakkı olduğu bilinciyle davranışlarımızı ayarlamalıyız. Çevremize rahatsızlık vermeden yaşamaya gayret etmeliyiz.
Engelli insanlarımıza karşı daima saygılı davranmalı ve hiç bir zaman engelli insanlarımızın ve kardeşlerimizin, çocuklarımızın kalplerini kırmamalı ve onlara insanca davranmalıyız.
Engelli insanlarımızın ve kardeşlerimizin, çocuklarımızın kalplerini kıracak söz ve davranışlardan kaçınmalıyız.
Engelli insanlarımıza, şefkat ve merhametle yaklaşmalıyız onların çektiği sıkıntıları dinleyip çözümde yardımcı olmalıyız.
Şu sözü hiç bir zaman aklımızdan çıkarmamalı ve unutmamalıyız.
“Her sağlıklı inşan ve birey bir engelli adayıdır.”
Yarının insanların hayatına neler getireceğini ve hayatımıza neler kazandıracağını kimseler bilemez, bizlerde günün birinde engelli insan olabiliriz.
Bu sözleri düşünerek daima düşünceli hareket etmeli ve düşüncesiz hareket etmekten kaçınmalıyız. Engelli insanlarımıza ve çocuklarımıza karşı üstümüze düşen görev sorumluklarımızı yerine getirmeli ve engelli insana nasıl davranılması gerektiği konusunda insanlarımızı bilinçlendirilmeye teşvik etmeliyiz.
Yunus Emre bir şiirinde; şöyle söylemektedir, Yaratılanı hoş gör Yaratandan ötürü.
Yunus Emre ne güzel söylemektedir. Bir kez gönül yıktıysan bu kıldığın namaz değil.
Bir sözde ise büyüklerimiz şöyle söylemektedir.Kırma insan kalbini yapacak ustası yok.
Engelli insanlarımıza sağlıklı bireyler olarak yolda yürürken, otobüste, tramvayda, metrobüste yolculuk yaparken öncelik tanımalıyız.
Özürlü ve engelli kimselere değer vermeli, söz ve davranışlarımızla onların gönüllerini almalı, huzur ve mutluluklarına vesile olmalıyız.
Hayatlarını kolaylaştırıcı mahiyette her türlü maddî ve manevî tedbiri almalı, gerekli altyapı hizmetlerini sunmalıyız.
Engelli ve özürlü çocukları olan ailelere yardım yapmalı, eğitim ve öğretim desteğinde bulunmalıyız.
İmkânlarımızı zorlayarak, özürlü ve engelli kardeşlerimize iş imkânı sağlamalı; böylece onlara, çalışıp üretmenin ve helâlinden kazanmanın mutluluğunu tattırmalıyız.
Diğer yandan, hiçbir engelli ve özürlü kimseyi, “kör, sağır, dilsiz ve topal ” gibi sıfatlarla nitelememeli, her türlü aşağılayıcı söz, fiil ve davranışlardan sakınmalı, şakayla da olsa onlarla alay etmemeliyiz.
Sevgili Peygamberimiz bu konuda şu uyarıyı yapmaktadır: “Kardeşinin derdine sevinip gülme, sonra Allah ona merhamet eder de, seni onun sahip olduğu dertle müptela kılar” .[Tirmizî, Kıyame, 54, IV/6620]
Sosyal hayatta engelli insanları arka plana atarak, onları hor görücü hareketlerde bulunarak engelliler üstünde toplumsal bir baskı oluşur ve engelli kişi de kendini yavaş yavaş toplumdan soyutlamaya başlar.
Televizyon, internet gibi kitle iletişim araçlarında birçok dizilerde, yazılarda, programlarda bu çağda bile engelli vatandaşı ezici durumlar yaşanmaktadır.
Bu gibi durumların önüne geçilerek, kitle iletişim araçlarıyla insanlar bilinçlendirilmelidir.
Engelli kişilerin en büyük sorunu insanların ayrımcılık yapılan ayrımcılıktır. Bu ayrımcılık doğurduğu ikinci bir sorun da işsizliktir.
Engelli insanların bir diğer önemli sorunu ise sokaklardaki, toplu taşıma araçlarındaki ve bunun gibi akla gelebilecek her yerdeki mimari sorunlardır.
Bu gibi sorunları çözmek için devlete de çok büyük sorumluluklar düşmektedir. Gerek mimari yapıda olsun gerek engelli kişilerin iş bulma konusunda olsun, devlet gerekli özveri ve çalışmayı göstermesi lazım.
Tabi ki bunların en temel sebebi yine engelli kişilerin en büyük sorunu olan ayrımcılık yapılmasıdır. Bu insanların engelliler hakkında ayrımcı bir zihniyete sahip olmaları bilinci yenildiği zaman bu tip sorunlar yavaş yavaş ortadan kalkacaktır.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), “Bakıma muhtaç kimselerin sorumluluğu bize aittir” [Buhârî, Ferâiz, 25] buyurarak ihtiyaç sahibi ve engelli kimselere toplum olarak sahip çıkılmasını istemiştir.
Diğer bir hadislerinde ise, “Kim mü’min kardeşinin bir ihtiyacını karşılarsa Allah da onun bir ihtiyacını karşılar. Kim müslümanın bir sıkıntısını giderirse Allah da kıyamet gününde onun bir sıkıntısını giderir” [Buhârî, Mezalim, 3] buyurmuşlardır.
Ayrıca kendileri de bizzat, hasta, engelli, özürlü ve muhtaç kimselere sahip çıkmış, onlara şefkat ve merhamet göstermiştir.
Engelli kimselere yol göstermenin, görme engellilere rehberlik etmenin, işitme ve konuşma engellilerle anlayacakları şekilde iletişim kurmanın, ihtiyacı olanların ihtiyaçlarını karşılamanın Allah katında sadaka olduğunu bildirmiş, engelli ve özürlüleri toplumun doğal birer üyesi olarak kabul etmiştir. [Bk, Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 350; V, 154, 168-169]
Son düzenleme: