TÜRKOĞLU
Aktif Üyemiz
Coğrafî Konum, Nüfus ve Yapı
Rusya Federasyonu içerisinde yer alan Türk yurtlarından biri olan Çuvaşistan, başta İdil Irmağı kenarında kurulmuş başkenti Şupaşkar olmak üzere diğer şehirleriyle birlikte Türk coğrafyasının en nadide topraklarından biridir. 18.300 km² ‘lik küçük bir alana sahip olan Çuvaşistan; doğuda Tataristan, batıda Gorki Özerk Cumhuriyeti, kuzeyde Mari ve güneyde Ulyanovsk bölgeleriyle çevrilidir.
Sovyetler Birliği döneminde yapılan 1989 nüfus sayımına göre Çuvaşların nüfusu 1.842.300’dür. Bu nüfusun 915.614’ü Çuvaşistan’da yaşamaktadır. Çuvaşların yaşadığı diğer bölgeler ve bu yerlerde yaşayan Çuvaşların sayıları şu şekildedir (L.P. Sergeyev 1994 : 7).
Çuvaşistan…………….915.614 --- Tacikistan………………..2.512
Tataristan………………134.200 --- Kırgızistan……………….2.079
Başkurdistan………….118.500 --- Letonya ………………….1.509
Rusya Fed. ……………602.087 --- Moldova………………….1.204
Kazakistan……………….22.305 --- Estonya……………………1.178
Ukrayna…………………..20.395 ---Litvanya……………………..687
Özbekistan……………….10.074 --- Gürcistan…………………….542
Beyaz Rusya……………….3.223 --- Azerbaycan………………….489
Türkmenistan……………..2.281 ---Ermenistan………………….123
Çuvaşistan’ın 1996 yılı nüfusu, cap.chuvashia.com. internet adresinde 1.360.800 olarak verilmiştir. Başkent Şupaşkar’ın nüfusu ise 446.000’dir.Çuvaşistan’da 21 büyük yerleşim merkezi bulunmaktadır. Cumhuriyet’in başlıca şehirleri; Şupaşkar, Yeni Şupaşkar, Kanaş, Ulatır, Şimirle, Kuslavkka, Şirpü ve Yedirne’dir.
Din
Araştırmacıların çoğuna göre Çuvaşların ataları olan Bulgar Türkleri, ilk Müslüman Türk devletlerinden biri olsa da bugünkü Çuvaş halkının büyük bir bölümü Ortodoks Hıristiyan’dır. Bugün başkent Şupaşkar’da pek çok kilise bulunmaktadır. Bu kiliselerden bazıları 17. yüzyıldan kalma yapılardır. Çuvaşistan’da az sayıda Müslüman nüfus da mevcuttur.
Çuvaş Türklerinin Tarihi
Pek çok araştırmacı tarafından Bulgar dili, bugünkü Çuvaşçanın eski şekli olarak kabul edilmektedir. Bu itibarla da bugünkü Çuvaş Türklerinin ataları olarak eski Bulgar Türkleri gösterilmektedir.
Araştırmacılardan Barthold, Çuvaş halkının Bulgar ve İslavların karışımından meydana geldiğini söylerken, Kovalevskiy, Çuvaşların kökenini Suvarlara dayandırır. Rasonyı’e göre ise Çuvaşların kanında Türk’ten başka bir karışım varsa bu ancak Fin kanı olabilir (L.Rasonyı 1996 : 95).
Bizans kaynaklarında Bulgarların adına ilk olarak 482 yılında rastlanır. Büyük Hun İmparatorluğu zamanında Bulgarların Karadeniz’in kuzeyinde yaşadıkları tahmin edilmektedir. Hun İmparatorluğu dağıldıktan sonra Bulgarlar, Kutrigurlar ve Utrigurlar diye iki ayrı grup hâlinde yaşamışlardır. Bulgar kelimesinin kökeni pek çok araştırmacı tarafından “karışık” manasına gelen “bulgamak” fiiline dayandırılmaktadır (Kurat 1992: 108-109).
Avarların, Göktürklerin baskısından kaçarak Adriyatik’e kadar uzandığı yıllarda İdil ve Don boylarında yaşayan Utrigur ve Kutrigur Bulgarları da Göktürk Kağanlığı’nın hakimiyeti altına girmiştir (Kurat 1992: 111).
630’da Göktürk Hakanlığı’nın fetret devrine girmesi üzerine Bulgarlar, “Büyük Bulgarya” Devleti’ni kurmuşlar; fakat Bulgarların kurduğu bu devlet, 665’ten sonra komşu Hazar Hakanlığı tarafından parçalanmıştır. Bu parçalanmadan sonra Asparuh idaresindeki kalabalık Bulgar kütleleri Tuna’ya doğru yönelmişler ve Balkanlara girerek 681 yılında Tuna Bulgarları Devleti’ni kurmuşlardır (Merçil 1997: 13).
Büyük Bulgar Devleti’nin parçalanmasından sonra Don boyundaki esas Utrigur kitlesi ise Hazarların tazyiki ile kuzeydoğu istikametine çıkarak Orta İdil boyunda durmuşlardır. İdil Bulgarları, buradaki Fin-Ugor ve daha önce gelen Türk menşeli kavimleri idareleri altına alarak burada bir devlet kurmuşlardır (Kurat 1992: 110, 111)
Bugünkü Çuvaşların ataları diye bilinen İdil Bulgarları, 920 yılında Şelkey oğlu Yıltavar Almış Han zamanında resmî din olarak Müslümanlığı seçmişlerdir. Halife Muktedir Billâh Cafer tarafından gönderilen heyet içinde kâtip sıfatıyla yer alan ve bölgeye giden İbn Fadlan da yazdığı seyahatnamesinde bu yıllardaki Bulgar ahalisinden genişçe bahsetmektedir.
Bulgarlar, Hazar Hanlığı yıkılana kadar (965), bu devlete tâbi olmuşlar ve Hazar Hakanı’na vergi ödemişlerdir. 1236’da Moğollar, Bulgarlara saldırmışlar, köyleri ve şehirleri yıkmışlardır. 1391 yılında, Timur’un Altın Ordu Hanı Toktamış’a karşı yaptığı sefer sırasında Bulgar ülkesi bir kez daha tahrip edilmiştir. 9-13. yüzyıllar arasında Doğu Avrupa’nın en önemli ticaret merkezi olan Bulgar şehri, 1399 senesinde de Ruslar tarafından tahrip edilmiştir (Merçil 1997 : 14,15).
Sırasıyla Altın-Ordu ve Kazan Hanlığı içinde yer alan Çuvaşistan 1552’de Kazan’ın işgali sonrasında Rus egemenliğine geçmiştir. Çuvaşistan 1650’de Moskova hükümeti ile birleşmiş görülmektedir (Kruger 1961: 9). Çuvaşlar, Rus hâkimiyeti altında zorla Hıristiyanlaştırılmak ve Ruslaştırılmak politikalarıyla karşılaşmışlardır. Bu doğrultuda çeşitli misyoner faaliyetler görülmüş mesela İncil Çuvaşçaya çevrilmiştir (Yüce 1993: 389).
1920’ de kurulan Çuvaş Muhtar Bölgesi, 1925 yılında Çuvaş Muhtar Cumhuriyetine dönüştürülmüştür. Çuvaş Türkleri, 24 Ekim 1990’da egemenliklerini ilân etmelerine rağmen, Rusya Federasyonuna bağlı olmaktan kurtulamamışlardır. Çuvaşistan’da ilk serbest başkanlık seçimleri 1993 yılında yapılmış ve bir hukukçu olan Nikolay V. Fedorov, başkan seçilmiştir (Gömeç 1999 : 239)
Çuvaş Türkçesi ve Edebiyatı
Gerek ses, gerekse gramer özellikleri bakımından Türk lehçeleri arasında özel bir yere sahip olan Çuvaşça, Türkologların üzerinde önemle durdukları bir saha olmuştur. Türkologlar, Çuvaşçanın Türk lehçeleri arasındaki yerini belirlemeye çalışırlarken farklı görüşler ortaya sürmüşlerdir.W. Radloff, Çuvaşçanın Türkçeleşmiş bir Fin-Ugor dili olabileceği ihtimali üzerinde dururken, J.G. Ramstedt ve N. Poppe, Çuvaşçanın Türkçe ile Moğolca arasında köprü vazifesi yapan üçüncü bir dil olduğu görüşünü savunmuşlardır (Yüce 1993: 389). A. F. Karamanlıoğlu ve R. R. Arat ise Çuvaşçanın Ana Türkçe döneminde Yakutça ile birlikte ayrıldığını kabul etmektedirler.
Çuvaşça, Anatri (Aşağı) ve Viryal (Yukarı) olmak üzere iki ana diyalekte ayrılmaktadır. Çuvaş edebî dili, Anatri diyalektine dayanır. Bu iki diyalekt arasındaki en önemli fark ise Eski Türkçe “o” sesinin Tatarcanın tesiriyle Aşağı diyalektte “u” ya dönüşmesidir (M.Yılmaz 1997: 1545).
XX. yüzyılda İvan Yakovleviç Yakovlev, Rus alfabesine dayalı, Çuvaşçanın ses özelliklerine uyan yeni bir yazı sistemi getirmiştir. Bugünkü Çuvaş alfabesi, Yakovlev’in 1872’de meydana getirdiği alfabenin biraz değiştirilmiş şeklinden ibaret olup, 34 harf ve 2 yardımcı işaretten oluşmaktadır (Yüce 1993: 389). Çuvaşçadaki seslerin 9’u ünlü, diğerleri ise ünsüzdür.
Çuvaşça ile diğer Türk Lehçeleri ve Eski Türkçe arasında özellikle temel fiiller, şahıs zamirleri, sayılar ve organ isimleri dikkate alındığında, belli başlı ses değişmeleri dışında çok büyük bir farklılık yoktur.
Rusya Federasyonu içerisinde yer alan Türk yurtlarından biri olan Çuvaşistan, başta İdil Irmağı kenarında kurulmuş başkenti Şupaşkar olmak üzere diğer şehirleriyle birlikte Türk coğrafyasının en nadide topraklarından biridir. 18.300 km² ‘lik küçük bir alana sahip olan Çuvaşistan; doğuda Tataristan, batıda Gorki Özerk Cumhuriyeti, kuzeyde Mari ve güneyde Ulyanovsk bölgeleriyle çevrilidir.
Sovyetler Birliği döneminde yapılan 1989 nüfus sayımına göre Çuvaşların nüfusu 1.842.300’dür. Bu nüfusun 915.614’ü Çuvaşistan’da yaşamaktadır. Çuvaşların yaşadığı diğer bölgeler ve bu yerlerde yaşayan Çuvaşların sayıları şu şekildedir (L.P. Sergeyev 1994 : 7).
Çuvaşistan…………….915.614 --- Tacikistan………………..2.512
Tataristan………………134.200 --- Kırgızistan……………….2.079
Başkurdistan………….118.500 --- Letonya ………………….1.509
Rusya Fed. ……………602.087 --- Moldova………………….1.204
Kazakistan……………….22.305 --- Estonya……………………1.178
Ukrayna…………………..20.395 ---Litvanya……………………..687
Özbekistan……………….10.074 --- Gürcistan…………………….542
Beyaz Rusya……………….3.223 --- Azerbaycan………………….489
Türkmenistan……………..2.281 ---Ermenistan………………….123
Çuvaşistan’ın 1996 yılı nüfusu, cap.chuvashia.com. internet adresinde 1.360.800 olarak verilmiştir. Başkent Şupaşkar’ın nüfusu ise 446.000’dir.Çuvaşistan’da 21 büyük yerleşim merkezi bulunmaktadır. Cumhuriyet’in başlıca şehirleri; Şupaşkar, Yeni Şupaşkar, Kanaş, Ulatır, Şimirle, Kuslavkka, Şirpü ve Yedirne’dir.
Din
Araştırmacıların çoğuna göre Çuvaşların ataları olan Bulgar Türkleri, ilk Müslüman Türk devletlerinden biri olsa da bugünkü Çuvaş halkının büyük bir bölümü Ortodoks Hıristiyan’dır. Bugün başkent Şupaşkar’da pek çok kilise bulunmaktadır. Bu kiliselerden bazıları 17. yüzyıldan kalma yapılardır. Çuvaşistan’da az sayıda Müslüman nüfus da mevcuttur.
Çuvaş Türklerinin Tarihi
Pek çok araştırmacı tarafından Bulgar dili, bugünkü Çuvaşçanın eski şekli olarak kabul edilmektedir. Bu itibarla da bugünkü Çuvaş Türklerinin ataları olarak eski Bulgar Türkleri gösterilmektedir.
Araştırmacılardan Barthold, Çuvaş halkının Bulgar ve İslavların karışımından meydana geldiğini söylerken, Kovalevskiy, Çuvaşların kökenini Suvarlara dayandırır. Rasonyı’e göre ise Çuvaşların kanında Türk’ten başka bir karışım varsa bu ancak Fin kanı olabilir (L.Rasonyı 1996 : 95).
Bizans kaynaklarında Bulgarların adına ilk olarak 482 yılında rastlanır. Büyük Hun İmparatorluğu zamanında Bulgarların Karadeniz’in kuzeyinde yaşadıkları tahmin edilmektedir. Hun İmparatorluğu dağıldıktan sonra Bulgarlar, Kutrigurlar ve Utrigurlar diye iki ayrı grup hâlinde yaşamışlardır. Bulgar kelimesinin kökeni pek çok araştırmacı tarafından “karışık” manasına gelen “bulgamak” fiiline dayandırılmaktadır (Kurat 1992: 108-109).
Avarların, Göktürklerin baskısından kaçarak Adriyatik’e kadar uzandığı yıllarda İdil ve Don boylarında yaşayan Utrigur ve Kutrigur Bulgarları da Göktürk Kağanlığı’nın hakimiyeti altına girmiştir (Kurat 1992: 111).
630’da Göktürk Hakanlığı’nın fetret devrine girmesi üzerine Bulgarlar, “Büyük Bulgarya” Devleti’ni kurmuşlar; fakat Bulgarların kurduğu bu devlet, 665’ten sonra komşu Hazar Hakanlığı tarafından parçalanmıştır. Bu parçalanmadan sonra Asparuh idaresindeki kalabalık Bulgar kütleleri Tuna’ya doğru yönelmişler ve Balkanlara girerek 681 yılında Tuna Bulgarları Devleti’ni kurmuşlardır (Merçil 1997: 13).
Büyük Bulgar Devleti’nin parçalanmasından sonra Don boyundaki esas Utrigur kitlesi ise Hazarların tazyiki ile kuzeydoğu istikametine çıkarak Orta İdil boyunda durmuşlardır. İdil Bulgarları, buradaki Fin-Ugor ve daha önce gelen Türk menşeli kavimleri idareleri altına alarak burada bir devlet kurmuşlardır (Kurat 1992: 110, 111)
Bugünkü Çuvaşların ataları diye bilinen İdil Bulgarları, 920 yılında Şelkey oğlu Yıltavar Almış Han zamanında resmî din olarak Müslümanlığı seçmişlerdir. Halife Muktedir Billâh Cafer tarafından gönderilen heyet içinde kâtip sıfatıyla yer alan ve bölgeye giden İbn Fadlan da yazdığı seyahatnamesinde bu yıllardaki Bulgar ahalisinden genişçe bahsetmektedir.
Bulgarlar, Hazar Hanlığı yıkılana kadar (965), bu devlete tâbi olmuşlar ve Hazar Hakanı’na vergi ödemişlerdir. 1236’da Moğollar, Bulgarlara saldırmışlar, köyleri ve şehirleri yıkmışlardır. 1391 yılında, Timur’un Altın Ordu Hanı Toktamış’a karşı yaptığı sefer sırasında Bulgar ülkesi bir kez daha tahrip edilmiştir. 9-13. yüzyıllar arasında Doğu Avrupa’nın en önemli ticaret merkezi olan Bulgar şehri, 1399 senesinde de Ruslar tarafından tahrip edilmiştir (Merçil 1997 : 14,15).
Sırasıyla Altın-Ordu ve Kazan Hanlığı içinde yer alan Çuvaşistan 1552’de Kazan’ın işgali sonrasında Rus egemenliğine geçmiştir. Çuvaşistan 1650’de Moskova hükümeti ile birleşmiş görülmektedir (Kruger 1961: 9). Çuvaşlar, Rus hâkimiyeti altında zorla Hıristiyanlaştırılmak ve Ruslaştırılmak politikalarıyla karşılaşmışlardır. Bu doğrultuda çeşitli misyoner faaliyetler görülmüş mesela İncil Çuvaşçaya çevrilmiştir (Yüce 1993: 389).
1920’ de kurulan Çuvaş Muhtar Bölgesi, 1925 yılında Çuvaş Muhtar Cumhuriyetine dönüştürülmüştür. Çuvaş Türkleri, 24 Ekim 1990’da egemenliklerini ilân etmelerine rağmen, Rusya Federasyonuna bağlı olmaktan kurtulamamışlardır. Çuvaşistan’da ilk serbest başkanlık seçimleri 1993 yılında yapılmış ve bir hukukçu olan Nikolay V. Fedorov, başkan seçilmiştir (Gömeç 1999 : 239)
Çuvaş Türkçesi ve Edebiyatı
Gerek ses, gerekse gramer özellikleri bakımından Türk lehçeleri arasında özel bir yere sahip olan Çuvaşça, Türkologların üzerinde önemle durdukları bir saha olmuştur. Türkologlar, Çuvaşçanın Türk lehçeleri arasındaki yerini belirlemeye çalışırlarken farklı görüşler ortaya sürmüşlerdir.W. Radloff, Çuvaşçanın Türkçeleşmiş bir Fin-Ugor dili olabileceği ihtimali üzerinde dururken, J.G. Ramstedt ve N. Poppe, Çuvaşçanın Türkçe ile Moğolca arasında köprü vazifesi yapan üçüncü bir dil olduğu görüşünü savunmuşlardır (Yüce 1993: 389). A. F. Karamanlıoğlu ve R. R. Arat ise Çuvaşçanın Ana Türkçe döneminde Yakutça ile birlikte ayrıldığını kabul etmektedirler.
Çuvaşça, Anatri (Aşağı) ve Viryal (Yukarı) olmak üzere iki ana diyalekte ayrılmaktadır. Çuvaş edebî dili, Anatri diyalektine dayanır. Bu iki diyalekt arasındaki en önemli fark ise Eski Türkçe “o” sesinin Tatarcanın tesiriyle Aşağı diyalektte “u” ya dönüşmesidir (M.Yılmaz 1997: 1545).
XX. yüzyılda İvan Yakovleviç Yakovlev, Rus alfabesine dayalı, Çuvaşçanın ses özelliklerine uyan yeni bir yazı sistemi getirmiştir. Bugünkü Çuvaş alfabesi, Yakovlev’in 1872’de meydana getirdiği alfabenin biraz değiştirilmiş şeklinden ibaret olup, 34 harf ve 2 yardımcı işaretten oluşmaktadır (Yüce 1993: 389). Çuvaşçadaki seslerin 9’u ünlü, diğerleri ise ünsüzdür.
Çuvaşça ile diğer Türk Lehçeleri ve Eski Türkçe arasında özellikle temel fiiller, şahıs zamirleri, sayılar ve organ isimleri dikkate alındığında, belli başlı ses değişmeleri dışında çok büyük bir farklılık yoktur.