Osmanlı’nın kuruluş zamanında gerçekleştirdiği Rumeli fetihleri göz ardı edilirken, Fatih Sultan Mehmet 1453’te İstanbul’u fethettiğinde Bizans tarihe gömülmüş ve Türk ulusu Ortadoğu’daki en büyük güç konumuna yükselmişti. Çünkü Osmanlı Devleti toprakları, aynı zaman Çin’den başlayarak Orta Asya üzerinden Anadolu’ya ve oradan da Avrupa güzergahında ilerleyen “İpek Yolu” ve Hindistan üzerinden Irak, İran ve Suriye’den Akdeniz limanlarına ve İskenderiye’ye giden “Baharat Yolu (Buhur Yolu)”nu kendi kontrolünde tutmaktaydı. Osmanlı fetihlerini sürdürürken, Haçlı Seferleri sonrasında bilim ve teknik olarak gelişen Avrupa Devletleri ilk başlarda dini amaçla başlattıkları keşifleri artık Doğu’nun zenginlikleri için sürdürmek amacındaydılar.
Çünkü makineleşme ve endüstrinin gelişmesi hammadde ihtiyacını ve üretilen malları geniş pazarlara sunmayı mecburi kılmıştı. Büyük pazarlara ulaşmak için köprü olarak kullanılan Osmanlıya ödenen vergiler ise satılan mamullerden kazanç elde etmeyi zorlaştırmaya başlamıştı. İlk olarak Osmanlı ile bir mücadele içine girişen Batı, Osmanlının her yerde önlerini kesmesinin ve güçlü ordusunun aldığı galibiyetlerle O’nu “Doğu Bloğu” olarak nitelendirmişti. 14. yüzyılın başlarında dini amaçla başlayan, Fransız ve Cenevizli gemiciler tarafından düzenlenen keşiflerden sağlıklı sonuçlar alınamamıştı. Yapılan bu ilk keşiflerde Kanarya Adaları ve Azor Adaları bulunmuştu. Fakat 15. yüzyıldan itibaren yapılan keşifler maddi amaçlarla yönetilir hale gelmişti.
Coğrafi Keşiflerin En Önemli Nedenleri
- Avrupa’nın coğrafya bilgisi olarak gelişmesi, pusulanın bulunması ve denizcilikteki deneyim konusundaki büyük gelişme. Çünkü daha önce denizciler kıyıdan uzaklaştıkça yön bulma korkusuna kapılıyorlardı. Ayrıca dünyanın düz olduğuna inanan denizciler ufuk çizgisini geçtiklerinde aşağı düşeceklerini sanıyorlardı.
- Avrupa’nın kendilerinde bulunmayan değerli maden, ipek ve baharat gibi maddeler için daha ucuz bir yol bulma çabaları.
- Özellikle İspanyol ve Portekizli gemicilerin Doğu’nun zenginlikleri ile ödüllendirileceği vaadi.
- Hıristiyanlığın bütün Dünyaya yayılmak istenmesi (misyoner faaliyetler).
- Özellikle 13. yüzyılda yaşanan Moğol istilasının engellenmesi için gönderilen elçilerle birlikte dünya ve Doğu’nun zenginlikleri hakkında aktarılan ilk izlenimler. Bu gezginlerin en önemlisi Venedikli gezgin Marco Polo’dur.
Amerika kıtasının keşfi (1492)
Amerika ismini Galli ve zengin bir Bristol tüccarı olan Richard Ameryk'ten almıştır. Richard Ameryk kimdir? Richard Ameryk, John Cabot'un ikinci transatlantik yolculuğundaki baş sermayedardı. 1984'te Cenova'dan Londra'ya giden John Cabot, Kral VII.Henry'den batıdaki bilinmeyen toprakları araştırmak için izin aldı. John Cabot, 1497'de Labrador'a ulaşarak Amerika toprağına ünlü italyan tüccar ve haritacı Amerigo Vespuci'den iki yıl önce ayak basan ilk Avrupalı oldu.
Martin Waldseemüller'in 1507 tarihli dünya haritası Amerika adını kullanan ve günümüze ulaşan en eski haritadır ancak sadece Güney Amerika'yı gösteriyordu. Notlarında Amerika isminin Amerigo Vespucci'nin isminin Latince versiyonundan türetildiğini belirten Waldseemüller, bunu Amerigo Vespucci'nin 1500-1502 yılları arasında Güney Amerika kıyısının haritasını çıkarmasına bağlamıştır. Oysa yeni ülkelere ya da kıtalara hiçbir zaman kişinin ismi değil, tıpkı Tazmanya, Van Diemen Toprakları ve Cook Adaları'nda olduğu gibi soyadı verilir.
Vespucci, Kuzey Amerika'ya hiç varamadı. Ticaret ilk olarak İngilizler tarafından gerçekleştirildi ve yine ilk haritaları onlar yaptı.
İlk Yolculuk
1492 yılında Kolomb, üç gemi ile (Santa Maria, Nina ve Pinta) Atlantik okyanusu'nu aşmak için yola çıktı ve San Salvador'a vardı. Kristof Kolomb, Amerika'ya ulaşsa da Hindistan'a geldiğini sanarak gerçeği öğrenemeden ölmüştür. Bu adadan birkaç yerliyi İspanyol kral ve kraliçesine hizmet etmeleri için yanında getiren Kolomb, diğer yolculuklar için de parasal desteği bu sayede kazanmış oldu. 1504 yılında Amerika kıtasına üç yolculuk daha yaptı.
Amerika'yı Kim Keşfetti? Keşif Sonrası Olanlar Nedir?
Kristof Kolomb tarafından keşfedildiği bilinse de aslında 500 yıl önce Vikingli gemici Leif Ericson bu kıtaya ulaşmıştı. Amerika kıtasının Avrupalılarca keşfedilmesinin ardından Orta Amerika'da koloniler kurulmaya başladı. Hernan Cortez 1519'da Meksika'ya ulaştı ve gemileri yakarak adamların geri dönmesini engellemek ilk işi oldu. Maniche adlı bir yerli kadın ile evlendi ve Aztek kralı onu çok iyi karşılasa da Cortez bu dostluğu kötüye kullanarak ganimetleri toplamaya başladı ve Aztek halkı ayaklandı. Daha sonra hayran olduğu şehre giren Cortez, İspanya kralı adına yeni keşfedilmiş topraklara gelen konkistadorlar tarafından İspanya'ya geri gönderildi ve Aztek medeniyetini yıkan kişi hayatının sonuna kadar tek başına İspanya'da kaldı
Tıpkı Cortez gibi, Francisco Pizarro da büyük hazineler umudu ile yeni dünyaya yola çıktı ve İnkalar altın, gümüşleri alırlarsa İspanyolların gideceğini düşündü. Pizarro ise tüm şehri yağmaladıktan sonra bugün Peru'nun başkenti olan Lima şehrini kurdu. 1538'de Almagro'yu öldürttüğü için oğlu 1541'de Pizarro'yu öldürdü.
Ümit Burnu ve Hindistan'ın Coğrafi Keşiflerdeki Rolü
Ümit Burnu'nu 1488'de Portekizli Kaşif Bartolomeu Dias keşfetti ve buraya Fırtınalar Burnu adını verdi. Dias Portekizli Kral II. Joao'nun emriyle doğuya ve oradaki baharatlara ulaşılabilecek bir suyolu bulabilmek için yola çıkmıştı. O zamanlarda ticaret yollarının sadece bir bölümü denizden geçiyordu ve bu yüzden doğuya giden tüccarlat Ortadoğu ülkelerini boydan boya geçmek zorundaydı. Tarihçilerin yazdığına göre Dias , burnu keşfettiğini haber verince Kral bu keşfin doğuya ulaşan suyolunun yakında açılmasını sağlayacağını düşünmüş, bu nedenle burnun adını Ümit Burnu olarak değiştirmiş. Ama bazı kaynaklar ise Fırtınalar Burnu isminin, gemicilerin moralini bozabileceği düşüncesi ile daha sonra Ümit Burnu olarak değiştirildiğini belirtir.
1497-1498 yılları arasında başka bir Portekizli kaşif olan Vasco da Gama, Afrika'yı dolaşarak Hindistan'a kadar uzanan bir deniz yolculuğu yaptı. Bu deniz yolu Süveyş Kanalı'nın açıldığı 1869'a kadar Avrupa ile doğu ülkeleri arasındaki tek deniz yolu olarak kalmıştır.
Dünyanın yuvarlak olduğunun kanıtlanması (1519-1522)
Magellan ve yardımcısı Del Cano 1519 yılında Alman Kralı olan Şarlken’in desteğiyle denizlere açılmıştır. İspanyadan yola çıkan Magellan, sürekli rotasını değiştirmeden ters yönde ilerleyerek seyahate başladığı yere dönmeyi düşünüyordu. Evet! Aslında Magellan yıllardır kilise tarafından reddedilen Dünyanın yuvarlar olduğu kanısını kanıtlamak istiyordu. Önce Güney Amerika kıyılarını dolaşan Magellan, kendi adını verdiği Magellan Boğazını bulmuştu. Büyük Okyanus’a açılan Magellan, Philippine Adalarına ulaştığında ada yerlileri ile yaptığı savaşta hayatını kaybetmişti. Magellan öldükten sonra yardımcısı olan Del Cano Ümit Burnu’nu dolaşarak 1522 tarihinde İspanya’ya dönmüştür. Böylece dünyanın yuvarlak olması kanıtlanmıştı.
Coğrafi Keşiflerin Osmanlı Devleti’nde Yarattığı Etkiler
Keşiflerin asıl sebebi olan İpek ve Baharat Yolu, keşiflerin ardından eski ihtişamını yitirmiştir. Keşifler, Osmanlı Devletinin vergi gelirlerini olumsuz etkilemiştir. Sadece Osmanlı değil! Bütün Müslüman ülkelerde bulunan ticaret yollarının önemi giderek azalmıştır. Özellikle Akdeniz limanları eski önemini yitirmiştir. Fakat 1869 yılında Süveyş Kanalı Fransızlar tarafından açıldığında Akdeniz limanları azda olsa eski ihtişamına kavuşmuştur. Keşiflerin ardından ticaret yolları rağbet görmeyince Müslüman ve Kafkas halk yoksullaşmaya başlamıştır. Hatta Osmanlı Devleti o kadar yoksullaştı ki Avrupalı devletlere “kapitülasyon” adı altında birtakım gümrük ayrıcalıkları tanınmıştır. Kervan yolları üzerinde bulunan zanaatkar ve esnaf bu güzergah değişikliğinden olumsuz etkilenmiş ve Osmanlı Devleti Celali İsyanlarıyla savaşmak zorunda kalmıştır. Bu dönemden sonra Osmanlı Hint yolu için Portekizlilerle; Akdeniz için İspanyollarla mücadele etmiştir.
Coğrafi Keşiflerin Evrensel Boyutlardaki Sonuçları
Keşiflerin Dünya üzerinde evrensel dini, ekonomik ve sosyal olmak üzere birçok etkisi olmuştur. Öncelikle Baharat ve İpek Yolları ile birlikte Akdeniz limanları önemini kaybederken Atlas Okyanusu kıyısında bulunan limanlar büyük önem kazanmaya başlamıştır. Keşfedilen yeni kıtalar silah zoruyla kontrol altına alınarak sömürgeleştirilmiş ve bu kıtalarda bulunan altın ve gümüş Avrupa’ya akmaya başlamıştır. Keşiflerin sonucunda zenginleşen burjuva sınıfı güç kazanarak Avrupa mallarına yeni pazarlar bulmuş ve bu gelişmeler Sanayi Devrimini tetiklemiştir. Keşfedilen yerlere götürülen Avrupa dini ve kültürel yapısı bu sömürgeleri Avrupalılaştırmıştır. Her ne kadar Hıristiyanlık yeni kıtalara yayılmış gibi görünse de aslında “Dünyanın yuvarlak olması” ve yeni yerlerin keşfi kiliseye olan inancı kökten sarsmıştır. Özellikle keşfedilen kıtalardan Avrupa’ya götürülen bilimsel ve kültürel eserler başta Rönesans olmak üzere büyük değişikliklerin mihenk taşı olmuştur. Coğrafi Keşifler, başta Rönesans ve Reform olmak üzere Avrupa’da meydana gelen birçok yenilikçi ve aydın hareketi de derinden beslemiştir.
Çünkü makineleşme ve endüstrinin gelişmesi hammadde ihtiyacını ve üretilen malları geniş pazarlara sunmayı mecburi kılmıştı. Büyük pazarlara ulaşmak için köprü olarak kullanılan Osmanlıya ödenen vergiler ise satılan mamullerden kazanç elde etmeyi zorlaştırmaya başlamıştı. İlk olarak Osmanlı ile bir mücadele içine girişen Batı, Osmanlının her yerde önlerini kesmesinin ve güçlü ordusunun aldığı galibiyetlerle O’nu “Doğu Bloğu” olarak nitelendirmişti. 14. yüzyılın başlarında dini amaçla başlayan, Fransız ve Cenevizli gemiciler tarafından düzenlenen keşiflerden sağlıklı sonuçlar alınamamıştı. Yapılan bu ilk keşiflerde Kanarya Adaları ve Azor Adaları bulunmuştu. Fakat 15. yüzyıldan itibaren yapılan keşifler maddi amaçlarla yönetilir hale gelmişti.
Coğrafi Keşiflerin En Önemli Nedenleri
- Avrupa’nın coğrafya bilgisi olarak gelişmesi, pusulanın bulunması ve denizcilikteki deneyim konusundaki büyük gelişme. Çünkü daha önce denizciler kıyıdan uzaklaştıkça yön bulma korkusuna kapılıyorlardı. Ayrıca dünyanın düz olduğuna inanan denizciler ufuk çizgisini geçtiklerinde aşağı düşeceklerini sanıyorlardı.
- Avrupa’nın kendilerinde bulunmayan değerli maden, ipek ve baharat gibi maddeler için daha ucuz bir yol bulma çabaları.
- Özellikle İspanyol ve Portekizli gemicilerin Doğu’nun zenginlikleri ile ödüllendirileceği vaadi.
- Hıristiyanlığın bütün Dünyaya yayılmak istenmesi (misyoner faaliyetler).
- Özellikle 13. yüzyılda yaşanan Moğol istilasının engellenmesi için gönderilen elçilerle birlikte dünya ve Doğu’nun zenginlikleri hakkında aktarılan ilk izlenimler. Bu gezginlerin en önemlisi Venedikli gezgin Marco Polo’dur.
Amerika kıtasının keşfi (1492)
Amerika ismini Galli ve zengin bir Bristol tüccarı olan Richard Ameryk'ten almıştır. Richard Ameryk kimdir? Richard Ameryk, John Cabot'un ikinci transatlantik yolculuğundaki baş sermayedardı. 1984'te Cenova'dan Londra'ya giden John Cabot, Kral VII.Henry'den batıdaki bilinmeyen toprakları araştırmak için izin aldı. John Cabot, 1497'de Labrador'a ulaşarak Amerika toprağına ünlü italyan tüccar ve haritacı Amerigo Vespuci'den iki yıl önce ayak basan ilk Avrupalı oldu.
Martin Waldseemüller'in 1507 tarihli dünya haritası Amerika adını kullanan ve günümüze ulaşan en eski haritadır ancak sadece Güney Amerika'yı gösteriyordu. Notlarında Amerika isminin Amerigo Vespucci'nin isminin Latince versiyonundan türetildiğini belirten Waldseemüller, bunu Amerigo Vespucci'nin 1500-1502 yılları arasında Güney Amerika kıyısının haritasını çıkarmasına bağlamıştır. Oysa yeni ülkelere ya da kıtalara hiçbir zaman kişinin ismi değil, tıpkı Tazmanya, Van Diemen Toprakları ve Cook Adaları'nda olduğu gibi soyadı verilir.
Vespucci, Kuzey Amerika'ya hiç varamadı. Ticaret ilk olarak İngilizler tarafından gerçekleştirildi ve yine ilk haritaları onlar yaptı.
İlk Yolculuk
1492 yılında Kolomb, üç gemi ile (Santa Maria, Nina ve Pinta) Atlantik okyanusu'nu aşmak için yola çıktı ve San Salvador'a vardı. Kristof Kolomb, Amerika'ya ulaşsa da Hindistan'a geldiğini sanarak gerçeği öğrenemeden ölmüştür. Bu adadan birkaç yerliyi İspanyol kral ve kraliçesine hizmet etmeleri için yanında getiren Kolomb, diğer yolculuklar için de parasal desteği bu sayede kazanmış oldu. 1504 yılında Amerika kıtasına üç yolculuk daha yaptı.
Amerika'yı Kim Keşfetti? Keşif Sonrası Olanlar Nedir?
Kristof Kolomb tarafından keşfedildiği bilinse de aslında 500 yıl önce Vikingli gemici Leif Ericson bu kıtaya ulaşmıştı. Amerika kıtasının Avrupalılarca keşfedilmesinin ardından Orta Amerika'da koloniler kurulmaya başladı. Hernan Cortez 1519'da Meksika'ya ulaştı ve gemileri yakarak adamların geri dönmesini engellemek ilk işi oldu. Maniche adlı bir yerli kadın ile evlendi ve Aztek kralı onu çok iyi karşılasa da Cortez bu dostluğu kötüye kullanarak ganimetleri toplamaya başladı ve Aztek halkı ayaklandı. Daha sonra hayran olduğu şehre giren Cortez, İspanya kralı adına yeni keşfedilmiş topraklara gelen konkistadorlar tarafından İspanya'ya geri gönderildi ve Aztek medeniyetini yıkan kişi hayatının sonuna kadar tek başına İspanya'da kaldı
Tıpkı Cortez gibi, Francisco Pizarro da büyük hazineler umudu ile yeni dünyaya yola çıktı ve İnkalar altın, gümüşleri alırlarsa İspanyolların gideceğini düşündü. Pizarro ise tüm şehri yağmaladıktan sonra bugün Peru'nun başkenti olan Lima şehrini kurdu. 1538'de Almagro'yu öldürttüğü için oğlu 1541'de Pizarro'yu öldürdü.
Ümit Burnu ve Hindistan'ın Coğrafi Keşiflerdeki Rolü
Ümit Burnu'nu 1488'de Portekizli Kaşif Bartolomeu Dias keşfetti ve buraya Fırtınalar Burnu adını verdi. Dias Portekizli Kral II. Joao'nun emriyle doğuya ve oradaki baharatlara ulaşılabilecek bir suyolu bulabilmek için yola çıkmıştı. O zamanlarda ticaret yollarının sadece bir bölümü denizden geçiyordu ve bu yüzden doğuya giden tüccarlat Ortadoğu ülkelerini boydan boya geçmek zorundaydı. Tarihçilerin yazdığına göre Dias , burnu keşfettiğini haber verince Kral bu keşfin doğuya ulaşan suyolunun yakında açılmasını sağlayacağını düşünmüş, bu nedenle burnun adını Ümit Burnu olarak değiştirmiş. Ama bazı kaynaklar ise Fırtınalar Burnu isminin, gemicilerin moralini bozabileceği düşüncesi ile daha sonra Ümit Burnu olarak değiştirildiğini belirtir.
1497-1498 yılları arasında başka bir Portekizli kaşif olan Vasco da Gama, Afrika'yı dolaşarak Hindistan'a kadar uzanan bir deniz yolculuğu yaptı. Bu deniz yolu Süveyş Kanalı'nın açıldığı 1869'a kadar Avrupa ile doğu ülkeleri arasındaki tek deniz yolu olarak kalmıştır.
Dünyanın yuvarlak olduğunun kanıtlanması (1519-1522)
Magellan ve yardımcısı Del Cano 1519 yılında Alman Kralı olan Şarlken’in desteğiyle denizlere açılmıştır. İspanyadan yola çıkan Magellan, sürekli rotasını değiştirmeden ters yönde ilerleyerek seyahate başladığı yere dönmeyi düşünüyordu. Evet! Aslında Magellan yıllardır kilise tarafından reddedilen Dünyanın yuvarlar olduğu kanısını kanıtlamak istiyordu. Önce Güney Amerika kıyılarını dolaşan Magellan, kendi adını verdiği Magellan Boğazını bulmuştu. Büyük Okyanus’a açılan Magellan, Philippine Adalarına ulaştığında ada yerlileri ile yaptığı savaşta hayatını kaybetmişti. Magellan öldükten sonra yardımcısı olan Del Cano Ümit Burnu’nu dolaşarak 1522 tarihinde İspanya’ya dönmüştür. Böylece dünyanın yuvarlak olması kanıtlanmıştı.
Coğrafi Keşiflerin Osmanlı Devleti’nde Yarattığı Etkiler
Keşiflerin asıl sebebi olan İpek ve Baharat Yolu, keşiflerin ardından eski ihtişamını yitirmiştir. Keşifler, Osmanlı Devletinin vergi gelirlerini olumsuz etkilemiştir. Sadece Osmanlı değil! Bütün Müslüman ülkelerde bulunan ticaret yollarının önemi giderek azalmıştır. Özellikle Akdeniz limanları eski önemini yitirmiştir. Fakat 1869 yılında Süveyş Kanalı Fransızlar tarafından açıldığında Akdeniz limanları azda olsa eski ihtişamına kavuşmuştur. Keşiflerin ardından ticaret yolları rağbet görmeyince Müslüman ve Kafkas halk yoksullaşmaya başlamıştır. Hatta Osmanlı Devleti o kadar yoksullaştı ki Avrupalı devletlere “kapitülasyon” adı altında birtakım gümrük ayrıcalıkları tanınmıştır. Kervan yolları üzerinde bulunan zanaatkar ve esnaf bu güzergah değişikliğinden olumsuz etkilenmiş ve Osmanlı Devleti Celali İsyanlarıyla savaşmak zorunda kalmıştır. Bu dönemden sonra Osmanlı Hint yolu için Portekizlilerle; Akdeniz için İspanyollarla mücadele etmiştir.
Coğrafi Keşiflerin Evrensel Boyutlardaki Sonuçları
Keşiflerin Dünya üzerinde evrensel dini, ekonomik ve sosyal olmak üzere birçok etkisi olmuştur. Öncelikle Baharat ve İpek Yolları ile birlikte Akdeniz limanları önemini kaybederken Atlas Okyanusu kıyısında bulunan limanlar büyük önem kazanmaya başlamıştır. Keşfedilen yeni kıtalar silah zoruyla kontrol altına alınarak sömürgeleştirilmiş ve bu kıtalarda bulunan altın ve gümüş Avrupa’ya akmaya başlamıştır. Keşiflerin sonucunda zenginleşen burjuva sınıfı güç kazanarak Avrupa mallarına yeni pazarlar bulmuş ve bu gelişmeler Sanayi Devrimini tetiklemiştir. Keşfedilen yerlere götürülen Avrupa dini ve kültürel yapısı bu sömürgeleri Avrupalılaştırmıştır. Her ne kadar Hıristiyanlık yeni kıtalara yayılmış gibi görünse de aslında “Dünyanın yuvarlak olması” ve yeni yerlerin keşfi kiliseye olan inancı kökten sarsmıştır. Özellikle keşfedilen kıtalardan Avrupa’ya götürülen bilimsel ve kültürel eserler başta Rönesans olmak üzere büyük değişikliklerin mihenk taşı olmuştur. Coğrafi Keşifler, başta Rönesans ve Reform olmak üzere Avrupa’da meydana gelen birçok yenilikçi ve aydın hareketi de derinden beslemiştir.