Caral halkı, 5000 yıl önce, Peru’nun And Dağları bölgesinde Amerika’nın ilk medeniyetini kurmuştu. Mezopotamya, Mısır, Hint uygarlıkları birbirlerinin bilgi birikiminden yararlanıp yükselirken, onlar tüm dünyadan uzak, tek başlarına geliştiler. Piramitler inşa ettiler, yazının icat edilmediği bir dönemde bilgilerini ipe düğüm atma yöntemiyle kayıt altına aldılar. Savaşmak ve tüm kıtayı ele geçirmek yerine sanata, astronomiye, dine önem verdiler. Dünya’nın en uzun sıradağlar zinciri ve Güney Amerika’nın bütün batı kıyısı boyunca uzanan 1.556 kilometrelik And dağlarının eteğine kurulan ve Pasifik okyanusunun kıyısına 20 kilometre mesafede bulunan Caral-Supe, uygarlık tarihi için büyük önem taşıyor.
Caral medeniyetin en büyük merkezi, kutsal Caral-Supe şehri, Peru’nun Barranca bölgesinde. Başkent Lima’nın 200 km kadar kuzeyinde. Geç arkaik döneme ait yerleşimin geçmişi beş bin sene öncesine uzanıyor. Yakın çevredeki 18 kentsel yerleşim alanından biri olan Caral, özellikle 6 geniş piramit yapısıyla, karmaşık ve anıtsal bir mimariye sahip. Anıtsal taşları, topraktan platformlarla oluşturulmuş dağları, batık dairesel meydanları var.
Şehirde yerleşimin milattan önce 3 bin ile 2 bin 600 yılları arasında kurulduğu, en kalabalık döneminde 3 bin kişinin yaşadığı tahmin ediliyor. Diğer şehirler Caral ile benzerlikler gösteriyor. Caral Uygarlığı döneminde Supe Vadisi’ndeki şehirlerde toplam 20 bin kişinin yaşadığı düşünülüyor. 66 hektarlık alana yayılan Caral’da iki bölge var:
Merkez ve kenardaki yerleşimler. Anıtsal mimari yapılardan ilk açığa çıkanlara bakılırsa, merkezde dört kümelenme bulunuyor: Seçkinlerin konutları, kule seviyesinde iki dairesel plaza, büyük kitlelerin toplanabileceği alanlar.. Merkezin çevresinde takım adalar gibi kümelenen, kenar yerleşimlerde ise sıradan halkın yaşadığı konut grupları konumlanmış. Sosyal amaçlı büyük yapılardan Galeri Piramiti’nde balina iskeletinden çıkarılmış omurlardan yapılmış, parlatılmış sekiz sandalye bulundu.
Eski Mısır’la yaşıt ve İnka uygarlığından 44 asır önce var olan 5 bin yıllık Caral-Supe antik kenti piramitleriyle, tarım teraslarıyla, ev ve tören yerleriyle 620 hektarlık bir alana yayılmıştı. Caral halkının önemli bir özelliği de, dünyanın geri kalan bölümüyle herhangi bir bilgi alışverişinde bulunmadan Amerika’daki ilk medeniyeti kurması. Mezopotamya, Mısır ve Hint uygarlıkları ise birbiriyle bilgi alışverişi içindeydi.
Farklı alanlardaki bulguları birbirinden alıp geliştirdi.Arkeolog Ruth Shady, Caral-Supe toplumunun, Peru’nun sahil, dağlık bölgelerinden ve Amazon’dan gelen insanların karışımdan oluştuğunu söylüyor. Shady’ye göre, Caral-Supe uygarlığı astronomi, tıp ve mühendislik alanlarında çok ileriydi ve geçimini balıkçılık ve sulak tarımdan sağladı. Shady, uygarlığın, kendisinden sonra gelen İnka uygarlığını etkilediğini ve Caral dilinin İnkaların konuştu quechua dilinin atası olduğunu belirtiyor.
Caral’da herhangi bir savaş aletine ya da Kolu, bacağı kesilmiş iskelete de rastlanmadı. Arkeolog Ruth Shady’nin buldukları, Caral’ın ticaret ve zevk üzerine kurulu şefkatli bir toplum olduğunu gösteriyor. Piramitlerden birinde Güney Amerika akbabası ve pelikan kemiklerinden yapılmış 32 flüt, lama ve geyik kemiklerinden yapılmış 37 kornet bulundu. Bir bebek iskeletinin boynunda bulunan taş boncuklu kolye, takı işçiliğinin geliştiğini gösteriyor. Dokuma tarağı ve bitkilerden yapılmış dokuma çantalara karbon yaşı testi uygulandığında M.Ö. 2627 yılına ait oldukları tesbit edildi. Çantaların, piramitlerin yapımında taş taşımak için kullanıldığı sanılıyor.
Caral medeniyetin en büyük merkezi, kutsal Caral-Supe şehri, Peru’nun Barranca bölgesinde. Başkent Lima’nın 200 km kadar kuzeyinde. Geç arkaik döneme ait yerleşimin geçmişi beş bin sene öncesine uzanıyor. Yakın çevredeki 18 kentsel yerleşim alanından biri olan Caral, özellikle 6 geniş piramit yapısıyla, karmaşık ve anıtsal bir mimariye sahip. Anıtsal taşları, topraktan platformlarla oluşturulmuş dağları, batık dairesel meydanları var.
Şehirde yerleşimin milattan önce 3 bin ile 2 bin 600 yılları arasında kurulduğu, en kalabalık döneminde 3 bin kişinin yaşadığı tahmin ediliyor. Diğer şehirler Caral ile benzerlikler gösteriyor. Caral Uygarlığı döneminde Supe Vadisi’ndeki şehirlerde toplam 20 bin kişinin yaşadığı düşünülüyor. 66 hektarlık alana yayılan Caral’da iki bölge var:
Merkez ve kenardaki yerleşimler. Anıtsal mimari yapılardan ilk açığa çıkanlara bakılırsa, merkezde dört kümelenme bulunuyor: Seçkinlerin konutları, kule seviyesinde iki dairesel plaza, büyük kitlelerin toplanabileceği alanlar.. Merkezin çevresinde takım adalar gibi kümelenen, kenar yerleşimlerde ise sıradan halkın yaşadığı konut grupları konumlanmış. Sosyal amaçlı büyük yapılardan Galeri Piramiti’nde balina iskeletinden çıkarılmış omurlardan yapılmış, parlatılmış sekiz sandalye bulundu.
Eski Mısır’la yaşıt ve İnka uygarlığından 44 asır önce var olan 5 bin yıllık Caral-Supe antik kenti piramitleriyle, tarım teraslarıyla, ev ve tören yerleriyle 620 hektarlık bir alana yayılmıştı. Caral halkının önemli bir özelliği de, dünyanın geri kalan bölümüyle herhangi bir bilgi alışverişinde bulunmadan Amerika’daki ilk medeniyeti kurması. Mezopotamya, Mısır ve Hint uygarlıkları ise birbiriyle bilgi alışverişi içindeydi.
Farklı alanlardaki bulguları birbirinden alıp geliştirdi.Arkeolog Ruth Shady, Caral-Supe toplumunun, Peru’nun sahil, dağlık bölgelerinden ve Amazon’dan gelen insanların karışımdan oluştuğunu söylüyor. Shady’ye göre, Caral-Supe uygarlığı astronomi, tıp ve mühendislik alanlarında çok ileriydi ve geçimini balıkçılık ve sulak tarımdan sağladı. Shady, uygarlığın, kendisinden sonra gelen İnka uygarlığını etkilediğini ve Caral dilinin İnkaların konuştu quechua dilinin atası olduğunu belirtiyor.
Caral’da herhangi bir savaş aletine ya da Kolu, bacağı kesilmiş iskelete de rastlanmadı. Arkeolog Ruth Shady’nin buldukları, Caral’ın ticaret ve zevk üzerine kurulu şefkatli bir toplum olduğunu gösteriyor. Piramitlerden birinde Güney Amerika akbabası ve pelikan kemiklerinden yapılmış 32 flüt, lama ve geyik kemiklerinden yapılmış 37 kornet bulundu. Bir bebek iskeletinin boynunda bulunan taş boncuklu kolye, takı işçiliğinin geliştiğini gösteriyor. Dokuma tarağı ve bitkilerden yapılmış dokuma çantalara karbon yaşı testi uygulandığında M.Ö. 2627 yılına ait oldukları tesbit edildi. Çantaların, piramitlerin yapımında taş taşımak için kullanıldığı sanılıyor.
Caral’da bulunan “quipu”lar Caral toplumunun gelişmişliğini gösteriyor. Quipu, sistemi, yazının icadından önce kullanılan bir tür bilgi depolama yöntemi. İpler üzerine atılan düğümlerle bilgi depolanıyor. Bu sistem diğer And Dağları toplumlarında da görülüyor. Quipu ya da khipu quechuadilinde düğüm ve hesap anlamına gelmekte olup, bir kayıt ve hesap sistemidir.
Quipu, doğal sayıların çeşitlirenklerdeki sicimler üzerine düğüm silsileleri oluşturma yoluyla temsil edildiği işaretler bütünü, yani bir tür kodlama sistemiydi. Yazıya sahip olmayan devlet yönetimi nüfus sayımını, istatistikleri, ambarlardaki stokların durumunu, hayvansayısını, farklı halklarca ödenen vergileri, devlet depolarına malların giriş çıkışını bu yöntemle kaydedilmekteydi. Fakat Quipu’nun “anahtar”ı olan gizli bilgiyi yalnızca Quipucamayoc adı verilen yöneticiler bilmekteydi. Quipu sistemi daha sonra İnkalar tarafından kullanıldı. İnkalar bu bilgi sistemini daha da geliştirdi. Quipu’nun icadı İnkaların, Caral kültürünün bir bölümünü koruduğunu kanıtlıyor.
Uzmanlar, ilk tesbitlerin, Güney Amerika’nın en eski uygarlığı olan Caral uygarlığının, 3600 sene önce doğal afetler nedeniyle yok olduğunu gösterdiğini belirtiyor. Yayımlanan yeni araştırmalara göre, Caral uygarlığı, iklimde oluşan değişiklikler ve yer sarsıntıları sonucu yok oldu. Araştırmacılar, toprak kaymalarına sebep olan 7-8 büyüklüğünde bir depremin ve başka depremlerin, Carl-Supe piramitlerinde meydana gelen eğilme ve hasarlara yol açtığını saptadılar.Perulu arkeolog Ruth Shady, depremde kopan parçaların daha sonra El Nino kasırgasının neden olduğu şiddetli yağış sonucu meydana gelen sel baskınları tarafından sürüklendiğini ifade etti.
Shady, “Daha sonraları, tortu ve kum sürükleyen rüzgarlar ve iki nesli etkileyen kuraklık tarımı kötü etkilemiş ve Caral halkı için bölge yaşanmaz hale gelmiş” dedi. Araştırmacılar, Caral-Supe antik kentinin daha keşfedilecek birçok sırrı bulunduğunu belirtiyor. Antik kentte araştırma yapan arkeologlardan Luis Miranda, “Kentte nekropol bulamadık, araştırmaya devam ediyoruz, çünkü bir nekropol bulursak, uygarlık ile ilgili birçok soruya yanıt bulacağız” dedi. Araştırmacılar, iklim değişikliği, havanın ısınması, yer sarsıntısı, kasırga, kuraklık gibi doğal afetlerin Caral uygarlığı gibi her alanda başarılı olan bir medeniyeti birkaç nesilde yok edebildiğini gösterdiğini vurguladılar.
Quipu, doğal sayıların çeşitlirenklerdeki sicimler üzerine düğüm silsileleri oluşturma yoluyla temsil edildiği işaretler bütünü, yani bir tür kodlama sistemiydi. Yazıya sahip olmayan devlet yönetimi nüfus sayımını, istatistikleri, ambarlardaki stokların durumunu, hayvansayısını, farklı halklarca ödenen vergileri, devlet depolarına malların giriş çıkışını bu yöntemle kaydedilmekteydi. Fakat Quipu’nun “anahtar”ı olan gizli bilgiyi yalnızca Quipucamayoc adı verilen yöneticiler bilmekteydi. Quipu sistemi daha sonra İnkalar tarafından kullanıldı. İnkalar bu bilgi sistemini daha da geliştirdi. Quipu’nun icadı İnkaların, Caral kültürünün bir bölümünü koruduğunu kanıtlıyor.
Uzmanlar, ilk tesbitlerin, Güney Amerika’nın en eski uygarlığı olan Caral uygarlığının, 3600 sene önce doğal afetler nedeniyle yok olduğunu gösterdiğini belirtiyor. Yayımlanan yeni araştırmalara göre, Caral uygarlığı, iklimde oluşan değişiklikler ve yer sarsıntıları sonucu yok oldu. Araştırmacılar, toprak kaymalarına sebep olan 7-8 büyüklüğünde bir depremin ve başka depremlerin, Carl-Supe piramitlerinde meydana gelen eğilme ve hasarlara yol açtığını saptadılar.Perulu arkeolog Ruth Shady, depremde kopan parçaların daha sonra El Nino kasırgasının neden olduğu şiddetli yağış sonucu meydana gelen sel baskınları tarafından sürüklendiğini ifade etti.
Shady, “Daha sonraları, tortu ve kum sürükleyen rüzgarlar ve iki nesli etkileyen kuraklık tarımı kötü etkilemiş ve Caral halkı için bölge yaşanmaz hale gelmiş” dedi. Araştırmacılar, Caral-Supe antik kentinin daha keşfedilecek birçok sırrı bulunduğunu belirtiyor. Antik kentte araştırma yapan arkeologlardan Luis Miranda, “Kentte nekropol bulamadık, araştırmaya devam ediyoruz, çünkü bir nekropol bulursak, uygarlık ile ilgili birçok soruya yanıt bulacağız” dedi. Araştırmacılar, iklim değişikliği, havanın ısınması, yer sarsıntısı, kasırga, kuraklık gibi doğal afetlerin Caral uygarlığı gibi her alanda başarılı olan bir medeniyeti birkaç nesilde yok edebildiğini gösterdiğini vurguladılar.