ÇANAKKALE’ NİN HÜZNÜ VE SEVİNCİ
Çanakkale ile ilgili ne zaman bir şey okusam veya izlesem tarumar olurum.
Bir yanım oradaki büyük zaferden dolayı sevinir.
Bir yanım Kınalı Hasanlar için üzülür.
Bazen Çanakkale geçilseydi ne olurdu diye kendime soruyorum.
Ve bu sorunun cevabından ürküyorum.
Sonra Seyyid Onbaşı’ yı düşünüyorum.
Ve tüm Mehmetçikleri ...
Benim, senin, onun ... Hepimizin Cetlerinden olan, Ceddi olan Mehmetçikleri !
Hani Yozgat Sorgun’ lu hasan’ a komutanı saçlarının neden kınalı olduğunu sormuştu.
Hani o da annesine mektup yazıp bunu sormuştu.
Annesi de cevaben onun vatan için kurban seçildiğini söylemişti ya !
İşte Hasan o an anlamıştı İsmail olduğunu ...
O an İsmail’ in hissettiklerini hissetmişti de neden diye sormamıştı ...
Seve seve kabul etmişti kurban olmayı ..
İsmail olmayı gurur bilmişti, şeref bilmişti ..
Hani koşuyordu ceddimiz şehadetin kollarına .
Ölümün ağzına giriyorlardı korkusuzca, onurluca ..
Ve en hasından tadıyorlardı şehadetin şerbetini.
Aç kalmış karınlarını Alemlere Rahmet’ in (s.a.v) sofrasında doyuracaklardı.
Havz-u Kevser’ den kana kana içeceklerdi sularını ..
Mehmet Akif’ in dediği gibi ;
“Asım’ ın nesli ... diyordum ya ... nesilmiş gerçek ;
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.”
Ve tam burada boğazıma düğümler atılıyor ;
Bu topraklar için kanlarını döken o ecdad,
Hindusuyla, Anzakıyla, İngiliziyle, Kanadalısıyla ve bilmem her türlü belasının belasını veren o şerefli ecdad, torunlarının bugünkü hallerini görseydi ne yapardı.
Ne yapardı Resul-i Ekrem’ in (s.a.v) kucağına / ocağına giren o şerefli ecdad !?
................
Çanakkale kimin için ne ifade ediyor ?
Neyi ifade etmeli bize Çanakkale ?
Eskilerin masallarını mı ?
Kurtulan namusumuzu mu ?
Geleceğe teminatımızı mı ?
Gözyaşlarını mı ?
Şehadeti mi ?
Açlığı,
Sefaleti,
Yorgunluğu,
Yalnızlığı,
İhaneti,
Sadakati !
Evet Çanakkale bize neyi nasıl ifade etmeli ?
Çanakkale’ ye bakarken ne görmeliyiz ?
Çanakkale’ yi okurken ne okumalıyız ?
Bir daha, bir daha, bir daha ... düşünmemiz gerekiyor mu ?
Ne idik, ne olduk ?
Biliyoruz ki olanla ölmüşe çare yok !
O halde yarın olmadan, gelecek yalan olmadan,
Bugünden şahlanalım.
Biz şerefli bir ecdadın torunlarıyız !
Ve en az onlar kadar şerefli olmalı değil miyiz !?!
Selam ve Duâ ile ...
Lokman HAMİTOĞLU