Ayyüzlüm
Yeni Üyemiz
Dinî Hikâye: BOŞ KALAN KABİR
Kudüs'te, Mescid-i Aksa'da kendini ibadete adamış mümin bir kadın vardı. Bütün bir yıl orada günlerini ibadet etmek ve Allah'ı anmakla geçiriyordu. Recep ayı girdiğinde ise her gün yirmi iki defa İhlâs Sûresi'ni (kulhüvellah'ı) okurdu. Hatta Recep ayına o derece derin saygı besliyordu ki, atlas elbisesini çıkarır ve en değersiz elbisesini giyerek ibadet etmeye koyulurdu.
Bu güzel alışkanlığını bir ömür boyu sürdüren Allah yolunun samimi bağlısı olan kadın, bir gün ölümün soğuk kolları arasında kucak açarak bu dünyadan göçüp gitti. Daha önce de yazdığı vasiyetnamesinde oğlunun kendisini Recep aylarında ibadet ettiği o değersiz elbisesiyle birlikte gömmesini yazmıştı.
Sanki annesi oğluna vasiyet etmemiş gibi, dünyanın gelip geçici güzellikleri arasında sarhoş olan oğlan, annesinin son dünyalık arzusuna sırt çevirmiş ve onu başkaları görsün diye en nadide bir elbiseyle defneder.
Nihayet bir gün rüyasında annesini görür, annesi oğluna serzenişte bulunur. Ve der ki: "Sevgili oğlum, neden vasiyetimi tutmadın? Sana karşı kırgınım."
Oğlan ansızın uyandığında merak edip annesinin kabrine vararak, onun vasiyetini geç de olsa yerine getirmek için, kabrini açtığında, bakar ki, mevta yok. Hayret! Bir yandan sevgili annesinin son arzusunu yerine getirememenin, bir yandan da geç de olsa son arzusunu yerine getirmek için, kabrini açtığında onu orada bulamamanın doğurduğu acıyla yaşın yaşın ağlamaya başlayan genç oğlun o sırada yükseklerden bir ses duyar. Sesin sahibi der ki: "Ey kulum, sen bilmiyor musun ki, bizim ayımız olan Recep'e saygı gösterenleri biz, kabirlerinde tek başına bırakmayız!"
(Zübdetül Vaizin)
Kudüs'te, Mescid-i Aksa'da kendini ibadete adamış mümin bir kadın vardı. Bütün bir yıl orada günlerini ibadet etmek ve Allah'ı anmakla geçiriyordu. Recep ayı girdiğinde ise her gün yirmi iki defa İhlâs Sûresi'ni (kulhüvellah'ı) okurdu. Hatta Recep ayına o derece derin saygı besliyordu ki, atlas elbisesini çıkarır ve en değersiz elbisesini giyerek ibadet etmeye koyulurdu.
Bu güzel alışkanlığını bir ömür boyu sürdüren Allah yolunun samimi bağlısı olan kadın, bir gün ölümün soğuk kolları arasında kucak açarak bu dünyadan göçüp gitti. Daha önce de yazdığı vasiyetnamesinde oğlunun kendisini Recep aylarında ibadet ettiği o değersiz elbisesiyle birlikte gömmesini yazmıştı.
Sanki annesi oğluna vasiyet etmemiş gibi, dünyanın gelip geçici güzellikleri arasında sarhoş olan oğlan, annesinin son dünyalık arzusuna sırt çevirmiş ve onu başkaları görsün diye en nadide bir elbiseyle defneder.
Nihayet bir gün rüyasında annesini görür, annesi oğluna serzenişte bulunur. Ve der ki: "Sevgili oğlum, neden vasiyetimi tutmadın? Sana karşı kırgınım."
Oğlan ansızın uyandığında merak edip annesinin kabrine vararak, onun vasiyetini geç de olsa yerine getirmek için, kabrini açtığında, bakar ki, mevta yok. Hayret! Bir yandan sevgili annesinin son arzusunu yerine getirememenin, bir yandan da geç de olsa son arzusunu yerine getirmek için, kabrini açtığında onu orada bulamamanın doğurduğu acıyla yaşın yaşın ağlamaya başlayan genç oğlun o sırada yükseklerden bir ses duyar. Sesin sahibi der ki: "Ey kulum, sen bilmiyor musun ki, bizim ayımız olan Recep'e saygı gösterenleri biz, kabirlerinde tek başına bırakmayız!"
(Zübdetül Vaizin)