<< Ey iman etmiş olanlar! Eğer size bir fasık bir haber ile gelirse onu araştırın
(doğruluğunu anlayıncaya kadar tahkik edin).
Değilse bilmeksizin birilerine saldırmış olursunuz da sonra yaptığınızdan pişmanlık duyarsınız." >>
(Hucurat, 6)
Düşünün!.. Yapayalnız bir odaya çekilip düşünün!... Ola ki günlerden bir gün, birisi veya birileri hakkında suç, günah, kusur sayılabilecek asılsız bir söz duymuş da inanmışsınızdır. Ola ki vakt ü zamanında sıradan bir sohbete katılmış, belki de yakından tanımadığınız birisine, kendisinde bulunmayan bir suç veya kötülük isnat etmiş veya yaymışsınızdır. Ola ki daha geçen ayda, önceki haftada veya dünkü günde sükutunuz veya sözleriniz ile masum birine bir suç yakıştırıvermişsinizdir de farkında değilsinizdir.
Ola ki şu anda bir yerlerde, sizin elinizden veya dilinizden zarar görmüş, maddi ve manevi töhmet altına düşmüş bir kardeşiniz, dostunuz yaşamaktadır. Belki o sizden incinmiştir de size bunu söyleme imkanı yoktur. Veya incinmişlik içinde kalmıştır da kendisini kimin incittiğinden habersizdir. Olabilir ki siz konuştuğunuz cümlelerde sırf dikkatsiz davrandınız, söyleyeceklerinizin ağırlığını önemsemediniz veya malayani kabilinden laflar ettiniz diye "inciten" konumuna düşmüşsünüzdür. İşte bu yüzden şimdi varın, yapayalnız bir odaya çekilip düşünün!...
Sözlerinizden zarar görmüş insanlar, bilerek veya bilmeyerek gadrettiğiniz kimseler var mı, hesap edin. Ola ki sırf dedikodu olsun diye yaptığınız bir konuşma, başkalarıyla aranızda kul hakkı oluşturmuştur da siz farkında değilsinizdir.
İslam dini iftirayı haram kılmıştır. Diyelim, şaka cinsinden masum zannettiğiniz dedikodularınız bir iftiranın eseridir; ne yaparsınız? Bir iftira?.. Siz bile bile başkasına iftira atanlardan olamazsınız, değil mi?
İslam dini, asılsız olması muhtemel haberlere doğruymuş gibi ilgi göstermeyi ve bunlara hemen inanmayı da yasaklamıştır. Diyelim, Hz. Aişe'ye yapılan isnad (ifk hadisesi) karşısındasınız da araştırmadan hemen dedikodulara inanıverdiniz; münafıkların reislerinden olma ihtimaliniz karşısında ne yaparsınız? Münafıklık? Yok, yok, siz bile bile münafıklığı kabul edenlerden olamazsınız.
İslam dini, insan onurunu koruma adına kişiler hakkında her türlü incitici konuşma ve dedikoduyu da yasaklar. Diyelim ki siz bu yasağa uymadınız da hafazanALLAH
<< "Müminler içinde kötü sözlerin yayılmasını arzu edenler için, muhakkak, dünya ve ahirette acıklı bir azap vardır." >>
(Nur, 19)
Ayeti sizin hakkınızda indi; ne yaparsınız? Acıklı bir azap?.. Oysa ben biliyorum ki siz o azabı istemeyenlerdensiniz.
İslam dini gıybeti, yani birini kötü sözlerle anmayı da yasaklar. Diyelim ki sırf zanna dayanarak birini yargıladınız veya gizli kusurlarını araştırdınız. Haşa; siz "ölmüş din kardeşinin etini yemek" isteyenlerden değilsiniz, olamazsınız da!..
İslam dini "kişiliğin dokunulmazlığına tasallutu (ırz zedelenmesini)" da yasaklar. Diyelim ki bir kardeşinizin maddi, manevi, bedeni, dünyevi, ruhi, ahlaki veya dinî bir kusuru olduğunu duydunuz da araştırmadan gevezeliğe başladınız. Ben biliyorum ki siz -kusur sabit olsa bile- "kusurları örten" olmayı ayıp araştırmaya tercih edenlerdensiniz.
İslam dini, kâfirler hakkında bile yalan haber yaymayı yasaklarken diyelim ki bir din kardeşiniz hakkında açtınız ağzınızı, yumdunuz gözünüzü de dargınlıklara, düşmanlıklara, kinlere kapılar araladınız. Hayır hayır, siz bu olamazsınız!..
Varın, bir odaya kapanıp düşünün!.. Bazı alimler gıybeti bile büyük günahlardan sayarken müfteri konumuna düşmenin yükünü düşünün. Şu önemsemediğimiz dedikodularımız yüzünden ihlaslarımızı kaybettiğimizi düşünün. Dedikodu olsun diye konuşurken bilmeden (veya bilerek) iftira atmış olduğumuz, gıybetini yaptığımız, ırzını zedelediğimiz, canına veya malına zarar verdiğimiz, en azından yüreğini incittiğimiz insanları düşünün. Gazete sütunlarını, televizyon programlarını, okul kantinlerini, sokak başlarını, mahalle kahvehanelerini ve hatta evlerimizin içini istila eden dedikodular uğruna neler feda ettiğimizi düşünün. Çünkü ayet şöyle buyurur:
"Ve hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz, kalp, bunların hepsi ondan sorumludur."
(İsra, 39)
Şimdi artık ister tevbe edin, ister dua. Üzerinizde kul hakkı var; unutmayın!..
Gelmesin semtine erbâb-ı nifâk
Şahs-ı nemâm-ı rezîlü'l-ahlâk
Kimseyi fasl u mezemmet etme
Ehl-i gıybet ile ülfet etme
Gayrının zemmin eden şahs-ı denî
Bil ki medh eylemez elbette seni
Sünbülzade Vehbî
İki yüzlü, kötü ahlaklı dedikoducuları semtine yaklaştırma. Kimseyi çekiştirip yerme. Gıybet edenler ile sakın dostluk kurma. Başkasını sana çekiştiren alçağın, seni de başkasına gammazlayacağını akıldan çıkarma!
İskender Pala