ceylannur
Yeni Üyemiz
BEYAZLAR GİYMİŞ İKİ ADAM
Güneşli güzel bir gündü.Muhammed(s.a.v) yine sütkardeşi Abdullah'la birlikte kuzuları otlatmaya gitmişti.Kuzular çiçekli kırlara neşeyle yayılmıştı. Muhammed (s.a.v) bir kenara oturmuş düşüncelere dalmıştı.Sütkardeşi Abdullah ise bir ağacın altında derin derin uyuyordu.Muhammed'in (s.a.v)karşısına birden beyazlar giymiş iki yabancı adam çıktı.Adamlar dikkatle ona bakıyorlardı.İyi insanlar oldukları her hallerinden belliydi.Gülümseyerek Muhammed (s.a.v) selam verdiler.
Birisinin elinde altın bir tabak vardı.Tabağın içi karla doluydu.Muhammed(s.a.v), şaşkın şaşkın onlara baktı. Usulca yanına yaklaştılar.İncitmeden onu çimenlere yatırdılar.Daha sonra göğsünü karla temizlediler.İşleri bitince de aniden kayboldular. Muhammed(s.a.v) ne korkmuş ne de telaşlanmıştı.
Bu arada Abdullah uykudan uyanmış, olanları görmüştü. Koşarak eve gitti.Annesine haber verdi:"Anne! Anneciğim! Mekkeli kardeşimi iki adam yere yatırdı.Ona bir şeyler yapıyorlar!"
Sütanne çok telaşlandı.Koşarak Muhammed'in (s.a.v) yanına geldi. Ortalıkta kimseler yoktu.Yavrunun rengi solmuştu.Halime:"Yavrucuğum, ne oldu sana?" diye sordu.
Gül tenli güzel yavru, sütannesine olanları anlattı.O sıralar Muhammed(s.a.v) dört yaşlarında dünyalar güzeli bir çocuktu.Bu olay onun özel bir çocuk olduğunu çok iyi bilen Halime'nin gözünü büsbütün korkutmuştu.
Kocasıyla konuştular ve hemen karar aldılar:"Başına bir şey gelmeden, onu annesine götürmeliyiz!"
Mekke'ye vardıklarında Halime olanalrı gül anneye anlattı.Amine anne hiç şaşırmıştı:"Benim küçük oğlumda büyük sırlar saklıdır" dedi.
Ardından Halime'ye birçok hediyeler verdi.Dede Abdulmuttalip sevinç içindeydi.Torunu sağlıklı büyümüş, dört yaşına gelmişti. Onun için ziyafetler verecekti.Mekke ona o Mekke'ye kavuşmuştu.Halime onu son kez öptü kokladı.Aldığı emaneti sağ salim teslim ettiği için içi rahattı.Harika çocuk artık Mekke'de annesinin yanında yaşayacaktı.
Güneşli güzel bir gündü.Muhammed(s.a.v) yine sütkardeşi Abdullah'la birlikte kuzuları otlatmaya gitmişti.Kuzular çiçekli kırlara neşeyle yayılmıştı. Muhammed (s.a.v) bir kenara oturmuş düşüncelere dalmıştı.Sütkardeşi Abdullah ise bir ağacın altında derin derin uyuyordu.Muhammed'in (s.a.v)karşısına birden beyazlar giymiş iki yabancı adam çıktı.Adamlar dikkatle ona bakıyorlardı.İyi insanlar oldukları her hallerinden belliydi.Gülümseyerek Muhammed (s.a.v) selam verdiler.
Birisinin elinde altın bir tabak vardı.Tabağın içi karla doluydu.Muhammed(s.a.v), şaşkın şaşkın onlara baktı. Usulca yanına yaklaştılar.İncitmeden onu çimenlere yatırdılar.Daha sonra göğsünü karla temizlediler.İşleri bitince de aniden kayboldular. Muhammed(s.a.v) ne korkmuş ne de telaşlanmıştı.
Bu arada Abdullah uykudan uyanmış, olanları görmüştü. Koşarak eve gitti.Annesine haber verdi:"Anne! Anneciğim! Mekkeli kardeşimi iki adam yere yatırdı.Ona bir şeyler yapıyorlar!"
Sütanne çok telaşlandı.Koşarak Muhammed'in (s.a.v) yanına geldi. Ortalıkta kimseler yoktu.Yavrunun rengi solmuştu.Halime:"Yavrucuğum, ne oldu sana?" diye sordu.
Gül tenli güzel yavru, sütannesine olanları anlattı.O sıralar Muhammed(s.a.v) dört yaşlarında dünyalar güzeli bir çocuktu.Bu olay onun özel bir çocuk olduğunu çok iyi bilen Halime'nin gözünü büsbütün korkutmuştu.
Kocasıyla konuştular ve hemen karar aldılar:"Başına bir şey gelmeden, onu annesine götürmeliyiz!"
Mekke'ye vardıklarında Halime olanalrı gül anneye anlattı.Amine anne hiç şaşırmıştı:"Benim küçük oğlumda büyük sırlar saklıdır" dedi.
Ardından Halime'ye birçok hediyeler verdi.Dede Abdulmuttalip sevinç içindeydi.Torunu sağlıklı büyümüş, dört yaşına gelmişti. Onun için ziyafetler verecekti.Mekke ona o Mekke'ye kavuşmuştu.Halime onu son kez öptü kokladı.Aldığı emaneti sağ salim teslim ettiği için içi rahattı.Harika çocuk artık Mekke'de annesinin yanında yaşayacaktı.