Hasret ruzgari
Aktif Üyemiz
Peki, başarılı olunca mutlu oluyor muyuz, yoksa mutlu olduğumuz için mi başarılıyız? Böylece uzayıp gider düşünceler. Hep diyoruz ya ‘Sevgi, mutluluk ve huzur demektir insan hayatında’. Nice insanlar vardır mükemmel hayatlara sahip birçok kişinin özenerek baktığı. Mükemmel derken maddeci dünyaya göre mükemmel. Bol para, villa, araba... Peki, bunlar mı hayatta sahip olmamız gerekenler? Bunlar mı bizi mutlu ve başarılı insanlar sıralamasında en üst sırada tutacak olanlar?
Nedense bu kişiler hayatlarının bir döneminde hep arayışa giriyorlar, çünkü yaşama dair bir eksiklik hissediyorlar, güvensizlik yaşıyorlar. Bir şeylerin fazlasına hiç gerek yok aslında bu hayatta. Evren bize öyle güzel sunuyor ki aslında her şeyi. Ama biz bilemiyoruz azlarla yetinmeyi. Zaten hep insanoğlunun sahip olduğundan fazlasını istemesiyle bozulmadı mı dünyadaki dengeler?
Çoğu zaman küçük görüp beğenmediğimiz şu hayvanların hayatında kurallar var mıdır? Hep ihtiyaçlarının fazlasına sahip olmak istiyorlar mıdır? Peki, hangisi en başarılıdır?
Onlar içgüdüleriyle yaşayıp sürdürüyorlar hayatlarını, gereksiz kavgalardan uzak durarak. Tek bildikleri karınlarını doyurmak ve uyuyabilecek bir yer bulmak. Ve işte en önemlisi ‘anı yaşıyorlar, sonralara bakmadan’.
Bizim yapmayı unuttuğumuz belki de beceremediğimiz en önemli yaşam becerilerinden birisi işte budur.
Hayat hep ‘şu an’ aslında. Şu an mutlu muyuz, gülebiliyor muyuz, sevebiliyor muyuz, nefes alabiliyor muyuz, istediğimiz işi yapabiliyor muyuz? Başarı budur. Şimdi, şu an olmak istediğimiz yerdeysek eğer, yaşamayı biz hayattayken başardık demektir. Şimdi tüm bunları yapabiliyorsak zaten yarın da gülüyoruz, mutluyuz, başarılıyız demektir.
Sonralara takılıp endişe duydukça, insanoğlu hep bir şeylerin fazlasını istiyorlar hayattan. Gerek yok ki hayat zaten almamız gerekenleri bize sunuyor. Bizler fazlasını istediğimiz için önümüzdeki görüp alamıyoruz. Çünkü şimdileri yaşamıyoruz. Hep 1 saniye sonrasında şu akıllarımız…
Şimdi önümüzdekileri alsak elimize endişelerden arınır hayatımız. Endişe olmayınca güven duyarız hayata, güven duydukça mutlu oluruz, gülümseriz anında. Ve gülümsedikçe en önemlisi sevgiyle yaşamayı hatırlarız. Keplerimiz sevginin sıcaklığıyla, huzuruyla atmaya başlar. İşte ‘şu anda’yı hissetmeye başladığımızda yaşadığımızı hissetmeye başlarız.
Meyve ağaçları düşünüyor mu hiç ne zaman meyve vereceklerini? Hayvanlar hesaplıyor mu hiç ne zaman bebek sahibi olacaklarını? Güneş sayıyor mu hiç ne vakit batacağını? Ay bekliyor mu dolunayın olmasını? Kendiliğinden oluyor tüm bunlar hayatın doğal akışında. Zorlamaya gerek yok hayatlarımızı.
Sadece şimdi önümüzde durana, içimizden geçene bakalım. Yapmamız gerekeni, içimizden geçeni yapalım. Gerisi akıyor zaten sınırsız evrenin sonsuz dengesinin içinde...
Ve sevelim, sevdiğimizi söyleyelim korkmadan. Çünkü insanoğlu sevdiğini bile söylemekten korkuyor. Oysaki hayatın özüdür sevgi...
Sevdikçe mutluyuz, huzurluyuz, güvendeyiz ve de başarılıyız demektir.
Hayattaki en büyük başarı hayatı sevebilmektir aslında. Hayata dair tüm olup bitenleri…
Ve sevdiğini söyleyebilmektir tabi ki. Çünkü sevdikçe seviliriz ve güvende olduğumuzu o zaman hissederiz. Hayata güven duyunca, endişelerden arınınca da en güzel şekilde yaşarız hayatımızı. Hep şu anda olması gerektiği gibi doya doya…
*
Nazime Önder