ceylannur
Yeni Üyemiz
Aşk ile Arkadaşlık Arasında Bocalayan Bir Devri
Sağa sola sataşırken cümlelerimin ara sokaklarında
Her sözünü yemin saymıştım senin
İçine kapanık parantezlerimde saklıyordum sana sevdamı
Kelimelerin sese dönüşmekte tereddüt ettiği zamanlarda
Saldırısına uğrardım muhtelif harflerin
Ayaküstü birer Molotof kokteyli içerdik belki karşılıklı
Belki şaraba dönerdin sen çıkan kargaşada
İki ölü kurşun sıkardım göğsüme bizi yaşatmak için
Ne vakit boş bulsak meydanı anımsardık bu kan kızılı Nisanı
Sonra karışırdık detone bir sloganın imla hatasına
Polisin ısrarlı anonslarına rağmen dağılmazdı yüreklerimiz
Öyle yakışırdı ki panzerlerin uğultusuna nefesin
Seninle bir kez daha soluk soluğa kalmak kaydıyla
Tanrıya bile intihar eylemi düzenleyebilirdim!
-Aziz Valentine’in sopalanışı geçiyor gözlerimin önünden…
Dilimin ucuna kadar gelen küfürleri beğenmeyip geri çeviriyorum…
Aşk uğruna diyorum, bütün olan biten aşk uğruna…
Şimdi başka dünyaların anarşistleriyiz
Oysa ruhlarımız aynı urgana asılacak sanırdım
Meyveleri sürekli taşlanan o darağacında
Ne sakıncası vardı ki seni düşlemenin
Malum özgürlük sana yasak
Ben yelken açardım en azından saçlarının lacivert dalgalarına
Yadırgama davetsiz bakışlarımı sevgili arkadaşım
Gözlerim protokol bilmez!
Meşrulaşmış sevişmelerden uzak
Gecenin omzundan öpersin ya mesela
Ayın nabzı düşer hani yıldızlar huysuzlanır
Hislerin arızalanır senin o sıra
Üzerine yürüyen dört duvardan aman dilersin
Öyledir işte nasıl bir geceyse günlerce sürer karanlığı
Bırak da aramızdaki bürokrasi kalsın
Ellerinle temas edemezken kurumsal yalanlar icabı
Ola ki devran döner de lazım olur bakarsın
Kızma önyargısız dokunuşlarıma sevgili arkadaşım
Tenim demokrasiden ödün vermez!
Evet canıma tak ediyor bazen
Amorti dahi vurmayan mahşer kaçkını yalnızlığım
Bazen kırmızı karlar yağıyor şakaklarıma
Güneş utanmazca memelerini açarken
Sezaryen sabahların arifesinde neşterle kesiliyor (döl)yatağım
Dikkat kesiliyorum (kasıklarına)
Zorlanıyor haliyle terbiyenin sınırsızlığı
Ve yastığımın yüzü kokunun sarhoşluğunda
Yüzsüzlükle suçluyor beni tam da ben hikâyemize hayıflanırken
Sadece kendime senden bahsediyordum aslında
Günah mı?
Taklitlerinden sakınılması önerilen orgazmlarla
Kuş sütü sponsorlu kahvaltı soframıza henüz oturmamışken
İstersen günaydınlaşmaları da prosedüre uyduralım
Hay aksi acıkmışız da!
Bağışla lal öpüşlerimi sevgili arkadaşım
Laf dinletmek mümkün mü sanki dudaklarıma
Tamam dilim ağzına lâiktir
Ayrılmaktadır dinin etinden devletin dişleri
Son duamın tadı da hâlâ damağımda
Fakat tekrar çenem düşerse toprak altında
Uykusu kaçar erkenden ölenlerin
Yeni yeni daldıkları Akdeniz esintili rüyalarında
Hatta elmacık kemikleri kurtlanır her birinin
Takdir edersin ki sevgilim,
mezarlar pek de konforlu değildir!
-Ah yine mi öyle dedim, af edersin…
ÖZGÜR GÜMÜŞSOY
Her sözünü yemin saymıştım senin
İçine kapanık parantezlerimde saklıyordum sana sevdamı
Kelimelerin sese dönüşmekte tereddüt ettiği zamanlarda
Saldırısına uğrardım muhtelif harflerin
Ayaküstü birer Molotof kokteyli içerdik belki karşılıklı
Belki şaraba dönerdin sen çıkan kargaşada
İki ölü kurşun sıkardım göğsüme bizi yaşatmak için
Ne vakit boş bulsak meydanı anımsardık bu kan kızılı Nisanı
Sonra karışırdık detone bir sloganın imla hatasına
Polisin ısrarlı anonslarına rağmen dağılmazdı yüreklerimiz
Öyle yakışırdı ki panzerlerin uğultusuna nefesin
Seninle bir kez daha soluk soluğa kalmak kaydıyla
Tanrıya bile intihar eylemi düzenleyebilirdim!
-Aziz Valentine’in sopalanışı geçiyor gözlerimin önünden…
Dilimin ucuna kadar gelen küfürleri beğenmeyip geri çeviriyorum…
Aşk uğruna diyorum, bütün olan biten aşk uğruna…
Şimdi başka dünyaların anarşistleriyiz
Oysa ruhlarımız aynı urgana asılacak sanırdım
Meyveleri sürekli taşlanan o darağacında
Ne sakıncası vardı ki seni düşlemenin
Malum özgürlük sana yasak
Ben yelken açardım en azından saçlarının lacivert dalgalarına
Yadırgama davetsiz bakışlarımı sevgili arkadaşım
Gözlerim protokol bilmez!
Meşrulaşmış sevişmelerden uzak
Gecenin omzundan öpersin ya mesela
Ayın nabzı düşer hani yıldızlar huysuzlanır
Hislerin arızalanır senin o sıra
Üzerine yürüyen dört duvardan aman dilersin
Öyledir işte nasıl bir geceyse günlerce sürer karanlığı
Bırak da aramızdaki bürokrasi kalsın
Ellerinle temas edemezken kurumsal yalanlar icabı
Ola ki devran döner de lazım olur bakarsın
Kızma önyargısız dokunuşlarıma sevgili arkadaşım
Tenim demokrasiden ödün vermez!
Evet canıma tak ediyor bazen
Amorti dahi vurmayan mahşer kaçkını yalnızlığım
Bazen kırmızı karlar yağıyor şakaklarıma
Güneş utanmazca memelerini açarken
Sezaryen sabahların arifesinde neşterle kesiliyor (döl)yatağım
Dikkat kesiliyorum (kasıklarına)
Zorlanıyor haliyle terbiyenin sınırsızlığı
Ve yastığımın yüzü kokunun sarhoşluğunda
Yüzsüzlükle suçluyor beni tam da ben hikâyemize hayıflanırken
Sadece kendime senden bahsediyordum aslında
Günah mı?
Taklitlerinden sakınılması önerilen orgazmlarla
Kuş sütü sponsorlu kahvaltı soframıza henüz oturmamışken
İstersen günaydınlaşmaları da prosedüre uyduralım
Hay aksi acıkmışız da!
Bağışla lal öpüşlerimi sevgili arkadaşım
Laf dinletmek mümkün mü sanki dudaklarıma
Tamam dilim ağzına lâiktir
Ayrılmaktadır dinin etinden devletin dişleri
Son duamın tadı da hâlâ damağımda
Fakat tekrar çenem düşerse toprak altında
Uykusu kaçar erkenden ölenlerin
Yeni yeni daldıkları Akdeniz esintili rüyalarında
Hatta elmacık kemikleri kurtlanır her birinin
Takdir edersin ki sevgilim,
mezarlar pek de konforlu değildir!
-Ah yine mi öyle dedim, af edersin…
ÖZGÜR GÜMÜŞSOY